ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
demet akalın'ın ayakları
-
yer kabuğunun henüz soğumadığı dönemlerden izler taşıyan ayaklardır.
aliexpress
-
fark ettiğim üzere çok ucuz ürünlerin gönderim ücreti 28-40 tl’ye çıkmış.
lakin 137 tl ye bir kalem vardı sepetimde o hala ücretsiz.
gümrüğe de çaktırmadan 50 kuruş koymuşlardı en son.
biz niçin diğer ülke vatandaşları gibi paramızı hakkıyla harcayamıyoruz?
suluboya yapmak istiyorum kağıtlar olmuş 200 lira
fotoğraf makinesi almayı düşünüyordum o da 6-7 binlere uçmuş
bisikletler zaten uçtu
bir de hayale kapılıp acaba teleskop mu alsam diye aklımdan geçirdim 10 saniye kadar.
150 liraya fırça mı olur ulan, boyalara hiç girmiyorum.
bunlar lüks ihtiyaçlar farkındayım, bunlar olmasa da yaşanır lakin canımı sıkan bu yazdıklarımın maliyetini karşılayıp vergisini karşılayamıyorum.
ben böyle sanat ruhlu bir devlet görmedim, her istediğimden kendine de alıyor birer ikişer tane..
benim aliexpress rekorum 8 gün arkadaşlar.
8 günde aras kargoyla geldi, gümrük ödememiştim.
kendimi bir an fransada hissetmiştim.
fazla mutlu olduysam demek ki..
çember daralıyor.
zengin olunca yapılacak ufak şımarıklıklar
-
son lokmayla ayranın son yudumunu denkleştirmek için strese girmicem.. ikinci ayranı isticem.. yarıdan fazlasını masada bırakıcam..
kafa hala fukara çalışıyor.. ne dürümü lokması ayranı lan..
lale mansur
-
akil insan olmak için sadece "artık kan akmasın" cümlesini ezberlemenin yeterli olduğunu hepimize gösteren kadın. bu akşamki aykırı sorular programında enver aysever karşısında konu hakkındaki bilgisizliğiyle gerçekten acınası bir haldeydi, nihat doğan'dan bir farkını göremedim.
istanbul'a dikilen 11 milyon lale' ye aynı soruları sorsak illa ki bir tanesi dile gelir, elle tutulur bir şeyler söylerdi lan. bildiğimiz laleden bir farkın olsun be akil lale.
isp müşterisi tripleri
-
müş. ozan bey bu dll dosyaları çok yer kaplıyodu ben hepsini sildim
ben. ee
müş. şimdi makine açılmıyo.
ben. haklı
uyduruk yemek tarifleri
-
diyelim ki oturaklı bir misafir gelecek.
siz de açtınız yemek kitabını, kolayca gözüken bir yemeği pişirmeye çalışıyorsunuz.
ama, işler planlandığı gibi gitmedi. yaptığınız köfteler kızarırken unufak oldu ya da karnıbahar haşladınız ama osuruk gibi koktuğu için onu salata yapmaktan vazgeçtiniz ya da oymayı başaramadığınız kabaklardan elinizde kalan kırıntıdan başka birşey değil ve misafir de gelmek üzere...
panik yapmıyoruz.
önce elimizde ne malzeme varsa, haşlanmış kabak, patates, karnıbahar, pırasa, bamya hiç farketmez alıyoruz bir tavada ince doğranmış az kavrulmuş soğan ve biberle karıştırıyoruz. tadı pek anlaşılmasın diye bol maydonoz, kekik, bir yerlerden bulursak azıcık kuru fesleğen filan atıyoruz. kara ya da kırmızı biber de olur.
sonra bunları binyılın icadı borcamın içine diziyoruz. ve sakin oluyoruz. sadece 10 dakika daha..
şimdi teflon bir tencere alalım. kocaman 2 kaşık yağ ve bir su bardağına yakın un koyup ocağın altını yakıyoruz. unlar yağla karışınca hemen sütü ekliyoruz. 2- 2,5 su bardağı falan. bunları hep göz kararı ile de yapabilirsiniz. ilginçtir ölçü bir şekilde hep tutuyor. sütü ekleyip durmadan karıştırıyoruz. pudinge benzer bir kıvama gelince o borcama dizdiğimiz şeyin üzerine döküp fırına veriyoruz.
üzeri nar gibi kızarana kadar fırında pişiriyoruz.
sonra da bir isim uyduruyoruz;
-sana pakistan usulu beşemal soslu fırında kıymalı karnıbahar yaptım.
-sana babamın en sevdiği yemeği yaptım. beşemal soslu kıymalı bamya
-sana ingilteredeyken yediğim bir yemekten yaptım; beşemal soslu patlıcanlı tavuk..
acemi asker komutan diyalogları
-
olay gerçektir
astsubay başçavuş-oğlum sana bir şey sorucam ama doğru cevap ver
dobermann-emredersiniz komutanım
astsubay başçavuş-sen sivil hayatta da mı böyle baştan savma çalışıyosun yoksa askerdesin diye siklemiyor musun?
dobermann-askerdeyim diye siklemiyom komutanım
astsubay başçavuş-afferim len doğruyu söyledin git bana çay getir
dobermann-emredersiniz komutanım
astsubay başçavuş diğer astsubaya dönerek
-doğruyu söylesin canımı yesin süper çocuk bu
wi-fi kelimesini vayfay diye okuyan tip
tr'de sinemaya gitme oranının 2019'da %45 azalması
rus isim sistemi
-
açılın beyler ve bayanlar; rus yazarlarını okurken geçirdiğiniz delilik nöbetlerine ve nereden çıktı bu 120 +kişi serzenişlerinize cevap olmaya geldim. rusların isimlendirme sistemini öğreniyoruz:
örneğimiz: avdotya romanovna raskolnikova.
1. rusçada istisnasız her kişinin 3 ismi vardır: isim + babanın ismi + soyad.
örneğimizde avdotya kızın ismi, roman babasının ismi, raskolnikova ise soyadı oluyor.
2. bu isimlendirme biçimi ise erkek ve kıza göre değişiklik gösterir:
erkek ise, babanın ismi -oviç ile biter.
kızlarda ise -ovna olarak biter:
avdotya + roman(ovna)
radyan roman(oviç)
3. yine soyadlarda da erkek ve kıza göre ufak bir fark vardır, kız soyadları sonuna -a alır. erkek soyadları almaz.
avdotya romanovna raskolnikova
rodion romanoviç raskolnikov
bu ikisi kardeşler bildiğiniz gibi.
-------------------------------------------
4. peki rus film ve edebi eserlerinde neden sürekli iki isim görürüz?
avdotya romanovna şunu yaptı, radyan romanoviç bunu yaptı vs gibisinden.
çünkü ruslarda bizdeki gibi - bey, -hanım kullanılmaz.
bunlara denk düşen gaspadin ve gaspaja var ama kullanılan yere göre şöyle oluyor: konuştuğunuz kişi rus ise ve sizden yaşça büyükse veya yeni tanıştırılmışsınız aranızda bir konuşma geçiyor ise veya aranızda belirli bir saygı mesafesi var ise, bu kişiye "avdotya hanım" yerine geçen "avdotya romanovna" şeklinde seslenirsiniz. türkçede sanki saygı göstermeniz gerek ama siz bu kişiye ismiyle sesleniyormuşsunuz gibi bir hava oluyor ama öyle değil. dediğim şekilde kullanılır ve abartmadan ama mümkün olduğunca konuşurken bu isim dile getirilir.
- avdotya romanovna, geçen gün bir makale okudum, bu konuda size bilgi vermek isterim.
gibi.
------------------------------------------------
5. şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.
siz bu insana avdotya romanovna şeklinde hitap ediyorsunuz, fakat rusçada kişinin yakınları, kendisine asla formal ismiyle hitap etmez. o ismin mutlaka kısaltılmış ya da sevimlileştirilmiş bir versiyonu vardır.
elena: lenoçka
maria: maşa
anna: aniçka
daria: daşa
natalya: nataşa
ivan: vanya
dimitry: dima
gibi. ve fakat bazı isimlerin bu hali, ismin kendisine benzemeyebilir:
alexander: saşa
avdotya: dunya
gibi.
bu hadisenin kötü tarafı ise, bu şekildeki isimlerin tek versiyonu yoktur, ismi mariya olan birine arkadaşı: maşa, annesi marunya, kardeşi maruşka diye seslenebilir.
---------------------------------------------------------
dolayısıyla, avdotya romanovna raskolnikova'nın maceralarını okurken:
avdotya romanovna raskolnikova
avdotya romanovna
dunya
dunechka
aynı kişidir.
bir rus kitabında ortalama 50 karakter olduğunu düşünürsek, işte bu edebiyatı takip etmek isteyip delirenlere yol gösterecek olan kılavuz budur.
sonuç: not alınız)
yaran tatlı hayat diyalogları
-
menekşe: (şair ihsan yıldırım’ın yazılı anonsunu yapmaktadır)
efendim müsaadenizle. baylar bayanlar ve pek değerli muhterem,
sözlüklerde azamet kelimesi, saygı duyulan, büyüklük, ulaşılmazlık, huşu veren bir güç kelimeleriyle ifade edilir, ancak iki kelime hep unutulur: ihsan yıldırım!!!!
sözü daha fazla uzatmadan, huzurlarınıza sizlerin sevgili dostu -benim değil- şairi azam ihsan yıldırımı davet ediyorum…..
ihsan yıldırım: (sahneye çıkar ve başlar şiirlerini okumaya)
sevinç sevinç
sen ki sevgide benim için birinç
senin yerini tutamaz ne dolunay ne de bir vinç
sevinç, sen ol hep bana ayıklayan pirinç
pelin pelin
aldım seni gelin
hem de piskopos olmasına rağmen velin
fakat, bana torun verdin
afferin afferin
yorgo ve feraye
sizin bu gidişat nereeeye nereeeye
sizi dökesim geldi egeeeye egeeeye
fakat, özlerim sizi biraz yüzüp dönün geriiiye geriiiye
irfan
seni her görüşümde derim haydaaaa
bana öyle geliyorki senin akrabaların var uzaydaaa
fakat, yerini tutamaz kimse ne dünyada ne aydaaaa
fidayda da irfancığım fidayda
prenses gibi yetiştirilen kız
-
çocuk merkezli aileler tarafından üretilen bir model.
* doğum yeri, kütük şeysi, vatandaşlık vs. gibi detayları planlanır mümkünse yurtdışında falan doğurulur.
* sonra yurda dönülür, boyu posu eksik kalmasın diye doktorlarla, diyetisyenlerle, hizmetçilerle, dadılarla büyütülür.
* namı almış yürümüş kolejlerden birine kreşten sokulur, liseden çıkarılır.
* namı almış yürümüş özel üniversitelerden en birincisine sokulur. zira diğerleri ona layık değildir. hele devlet üniversitelerinin hiç şansı yok.
* asla yurtta falan okutulmaz.
* mecburi hizmet, tayin gerektiren meslekleri tercih etmesine izin verilmez. doğuya falan asla gidemez.
* koca arama yaşları gelene kadar saraydan ayrılmaz.
* saray sabittir. kız eşşek kadar oluncaya dek şehir değiştirilmez, mümkünse hiç taşınılmaz. küçük yaşta sık sık okul değiştirmek, genç yaşta arkadaş çevresi değiştirmek vb. şeyler psikolojik minik travmalar yaratabilir diye prensesimiz korunur bu tip olaylardan.
* çünkü "bizim kızımız biraz şeydir, o öyle şeyleri beceremez, yapamaz"... (evet, prenses yetiştiren bir aileden ben bunu duydum)
* namı almış yürümüş şirketlerden birine sokulur. modaya uymak, kariyer havasına bürünmek lazım tabii...
* yurtdışında masterla falan avunmak istiyorsa ona izin verilebilir. çünkü zaten orada yerleşik bi amca, bi teyze, bi kuzen, bi bişii vardır. ama prensesimiz sanki sap sap yaşıyormuş, kimseleri tanımıyormuş, kendi ayaklarının üstünde duruyormuş gibi havalara bürünür. (bkz: çaktırma pampa)
* yaşadığı steril ortamda, yine prens gibi yetiştirilmiş bir erkekle tanışır ve evlenir. (ya da arkadaş vasıtası, aile çevresi ayaklarına bildiğin modern görücü usulü tanıştırılır, evlendirilir)
* çocuk da yapar kariyer de... ama arada çocuklarını yetiştirmek için uzun molalar verir.
* yeni prensler ve prensesler yetiştirir.
vatana millete hayırlı olsun...
yaran diyaloglar
-
olay çalıştığım kurumda vuku bulmuştur.
çalıştığım yerde güler yüzlü efendi bir çocuk var, bir gün baya keyifli gördüm onu, baktım herkese baklava dağıtıyor. ulan dedim ben bu gülüşü nerede görsem tanırım kesin dedim bu pezevengin çocuğu oluyor, baba oluyor..
baktım tıngır bıngır elinde baklavayla bana doğru geliyor. o sırıtıyor ben daha çok sırıtıyorum, geldi yanıma;
- abi merhaba
- merhaba güzel kardeşim ( omuzlarından vuruyorum )
- buyur abi sevinç baklavası
- kız mı oğlam mı lan ( baklava ağızımda, konuşmasına fırsat vermeden )
- nasıl abi anlamadım ( şaşkın şaşkın bana bakıyor )
* 5 saniye süren birbirimize karşı boş bakışlardan sonra
- nerde görsem bu gülüşü tanırım, araba mı ev mi aldın lan fırlama ( bozuntuya vermeden, sırıta sırata )
- yok abi ne arabası ne evi, nerede bu pahalılıkta
- e niçin bu baklava
- boşanıyorum abi onun mutluluğu
* önce bir dumura uğradım, ne oluyoruz ya dedim
- bir kaç saniye sessizlikten sonra ağzımda baklava, üzgün üzgün hayırlısı olsun kardeşim ve sessizlik..
sonra anladım ki bu gülüşleri nerede görsem tanımıyormuşum.
van'da sığınmacıları taşıyan minübüsün taranması
-
başlığı açan kişinin kesinlikle türk düşmanı olduğu net.
tanım; jandarmanın haklı olduğu olaydır.