ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
açık ayran vs kapalı ayran
-
yol verin cekilin, olayın bileni geldi.
ben ayran sektöründe çalışmış bir muhendisim. şimdi bize ayran diye içirdikleri kapalı yada açık olsun hemen hemen aynı şey.
ilk önce kapalı ayranı açıklayayım. firmalar size sürekli aynı lezzette aynı yoğunlukta ayran vermek zorunda olduklarından içine devletin de yönetmeliklerde izin verdiği koruyucu, aroma ve yoğunluk artırıcı koymak zorundalar. peki bu koruyucuların zararı varmı? yoğurt veya ayran dediğimiz şeyin en faydalı kısmı probiyotik bakteriler. bu faydalı bakterileri çıkar ayrandan geriye su kalır. koruyucu diye tabir ettiğimiz maddelerin en sık kullanılanı potasyum solbar. bu madde ayranın içindeki bütün bakterileri öldürüyor ve çoğalmasını engelliyor. tabiki madde iyi bakteri kötü bakteri ayrımı yapmıyor. kökünü öldürüyor. dediğim gibi ambalajlı ürünlerin en olmazsa olmazı sürekli aynı normda bulunması. yani ambalajlı yoğurt yada ayran yiyorsanız... yemeyin ya gerek yok.
açık ayran masum mu peki? lokantalar ne yapar. piyasadaki en ucuz yoğurdun 10 kg olanını alır makinanın içine döker üstüne su ekler olur sana ayran. eğer aldıkları yoğurt ambalajlı ise yukarıda bahsettiğim herşey onun içinde geçerli. lokantalar kendileri süt alıp mayalayip kendi yogurtlarindan kendi ayranlarini yapiyorsa o zaman sağlıklı ve lezizdir. fakat bu gözler ayran için o kadar uğraşan bir lokanta görmedi. hemen hepsi ambalajlı yoğurt tercih eder.
bir diger mesele yoğunluk meselesi. genelde açık ayran içenlerin şikayeti ayranın duru olması. tabi tercih meselesidir ama duru yani yağı yada içinde ki yoğunlaştırıcı üste köpük olarak gelen ayran bence daha güzel. yağ ayranın tadını kesiyor veya boğuyor. o ayrandaki keskin tadı almak lazım. bence öyle. kapalı ayran koyu kıvamda olsun diye koydukları yoğunlaştırıcı maddelerin zararlarını bilseniz bir daha kapalı ayran içmezsiniz.
birde özer hisar ayranı var. günahlarını almak istemiyorum ama sürekli aynı ekşilikte bir ayranı üretmek de cok zor. ekşi ayran candır. bulgarius diye bir bakteri var. ayran da ki eksikliği o bakteri sağlıyor. fakat bu bakteri diğer probiyotik bakterilerin hızlı üremesine ortam sağlıyor. yani ekşi ayran hem çok sağlıklı hem de katkısız olduğunu gösteriyor. özer hisar ekşi evet ama bunu koruyucu ve aroma ile mi yapıyor yoksa organik mi bilemiyorum. çünkü bahsettiğim bulgarius bakterisinin üreme şeklini ve miktarını etkilemek pekte mümkün değil.
sağlıklı yiyin, sağlıklı için, sağlıklı yaşayın!
sözlüğün konsept limitleri
-
hakaret niteligi ta$imayan her turlu bilgi.. kimsenin "bahsedecek bunu mu buldunuz" yargilamasi yapmaya hakki yoktur.. onu yapana kadar daha degerli bir$ey uretiniz ve daha cok takdir gorunuz.. (bkz: batacak yer arayan insan modeli)
delta airlines'ın arapça konuşan yolcuyu atması
-
muhtemelen arapça konuşmasından ziyade yüksek sesle konuşması, telefonla konuşmaması gereken bir yer ya da zamanda konuşmasından kaynaklanmış olup medyanın çarpıtması ile böyle bir habere konu olduğunu 25 yıllık türkiye tecrübemden ötürü düşünmekteyim.
bitaksi'ye bahşişli çağır özelliğinin gelmesi
-
yetmez, bu böyle olmayacak bir de dönelim özelliğinin de gelmesi lazım.
5 aylık bir ilişkinin özeti
masumiyet (film)
-
çekimlerinin çoğu basmane'de gerçekleştiren sağlam bir zeki demirkubuz filmi. bir sahnesi çok komiktir. derya alabora haluk bilginere der ki:
"-işim var şu çocuğa bak biraz..."
haluk bilginer der ki:"tamaammm.."
derya alabora haluk bilginer'i uyarır:"sakın kaybetme ha. dalgınsındır sen."
bunun üzerine haluk bilginer der ki:"çakmak mı lan bu?"
işte bu ufak diyalog yönetmenin ne kadar iyi bi gözlemci olduğunun minik ve mizahi bir kanıtıdır.
(bkz: en sık kaybedilen şeyler)
bunun yanı sıra fimde bir kır sahnesi vardır ki, haluk bilginer'in 7 dakikayı aşan tiradıyla unutulmazlar arasındaki yerini almıştır. bekir* bir yandan cigaralağını çeker, bir yandan hastalıklı bir aşkın ve hayatın geride bıraktığı 20 seneyi anlatır yusuf'a *. olağanüstüdür... tek kelimeyle olağanüstü...
jenerik marka
-
"sana", belki de en çok bilinenlerdendir.
hatta öyle ki 60 larda ünlü bi diyaloğa sahne olmuştur..
zamanın pek sevilmeyen bld. ba$kanı istanbulda fırınları gezmekte, ekmeklerden de tadarak kalite kontrol yapmaktadır. bi fırıncıya
-bu ekmek çok güzel ne koydunuz buna????
sorusuna fırıncı sırıtarak şöyle cevap verir:
-sana koyduk efendim.
bld. ba$kanı altta kalmaz tabi:
-ha o zaman bütün fırınlara söyleyelim de onlar da sana koysunlar*
sakalını kesmediği için işinden olan ibb çalışanı
-
kendi sakali icin sakal-i serif demis.
o peygamberin sakali degil miydi?
yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri
-
(bkz: gerçek ekşi itiraf)
şarap içen tek varlığın insan olması
-
> şarap içen tek varlık insandır
> hayvanlar şarap içmez
> o zaman şarap içmeyenler hayvandır
güzel oldu bu, namazcı amcaya iletin.
edit: aradan uzun zaman geçince entry'de referans aldığım gündem konusu da uçup gitti tabi, şimdi şarap içmeyenlere hayvan dedi, namaz kılanlara hakaret etti bu diye polis kapıma dayanmasın.
namaz kılmayan hayvandır
13 temmuz 2014 metallica istanbul konseri
-
konser sırasında bile entry kasıp anı yaşayamayan ergenleri ortaya dökmüş konser.
(bkz: hiyitimin şirkisini dinliyirimm)
ios 8
-
siri'ye alarmı kurmasını söyledim. hangi güne kurmamı istersin? diye sorunca önce hafif bir tedirgin oldum. bu sabah saat 08:00 kur dedim. sonra ismimle hitab ederek, ''alarmın bu sabah saat 08:00'e kurulmuştur.'' dedi. yusuf yusuf titrek sesle teşekkür ederim dedim, o da bana rica ederim, yardımcı olacağım başka bir şey var mı? dedi. yok sağol dedim, o da bana iyi geceler dedi.
bu saate kadar korkudan uyuyamadım amk, alarmı iptal ettim siri'yi de kapattım.