hesabın var mı? giriş yap

  • madde 309- (1) cebir ve şiddet kullanarak, türkiye cumhuriyeti anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

    düzgün bir ülkede şu demeç suç kabul edilerek soruşturma açılır. vekillik falan düşer.

  • kentsel dönüşümde yıktığı evlerin parasını peşin verip (isteyene para, isteyene yeni ev,ev isteyip parası yetmeyene ev gerisini taksit) bütün evi ücretsiz (belediye fen işleri ile) yıktıktan sonra pencere,kapı,baca,demir gibi para eden şeyleri ev sahibine verip molozu 5 kuruş almadan kaldırıyor ise belediye chp'lidir.

    100 binlik eve 47 bin fiyat çıkartıp üstüne 8 binde (hafriyatçı taşerona) ev yıkma ve moloz taşıma parası alıyor ise akp'lidir.

    edit: tomalara su vermiyor ise de chp'lidir.

  • bir dolu tanimadiginiz adamla ( ben diyim 20 siz diyin 50) bir kogu$a sokulursunuz, ustunuze giymeniz icin bir pijama vermi$lerdir ki eger minyon bir tipseniz 2 beden buyuk, car$aflar temiz gibi gorunsede ya $ilte... bir de ustune ustluk kogu$un pencereden uzak bir ko$esinde alt ranzaya du$tuyseniz...saat daha 8.30 ya da 9.00 dur. "ulan bu saatte yatilir mi" diye du$unmeyin, sabah erken kalkacaksinizdir. kogu$ta sigara icmek yasak. osuruk seslerine, ayak ve ter kokularina daha ali$mami$siniz.
    sevgilinizi du$unursunuz. onun $efkat, sevgi dolu kucagini. beyoglu' nu, kadikoy'u du$unursunuz, insanlar geceye hazirlik yapiyordur $u saatlerde, diye. cevrenize bakarsiniz, "insanlar her yerde, her yerde, her yerde, yalnizlik her yerde". burnunuzun diregi sizlar, "napiyosun lan burda aglanir mi?" diye kendinize gelirsiniz. "korkuyorum anne, al beni icine" diye telefon edesiniz gelir ama telefon yasak. her turlu bete sokan $arki, $iir, ani film $eridi gibi gozunuzden gecer, bir ara sizar kalirsiniz, gozlugunuzu bile cikaramadan.

  • beni değerlendirme dışı bırakmış olan karakter tahlili şeysi. hemen kendimi dahil edeyim:

    granül kahve - kahve makinesi olmayan bir fakirsiniz. damak tadınızın da peki iyi olduğu söylenemez. bir gün birinin size kahve makinesi hediye edeceğini hayal ediyor ve her şeye rağmen hayata umutla bakıyorsunuz. boş vakitlerinizde kahve makinesi çeşitlerini inceliyor, gözünüzü karartıp almaya niyet ediyor sonra da dur biraz daha bekliyim, hissediyorum hediye etçekler bunu bana deyip vazgeçiyorsunuz. ananızın gözü de olabilirsiniz biraz.

  • benim.

    evet, 35ime kadar olamadım, istedim de olamadım.

    30umda evlendim, 33ümde eşim ilk hamileliğinde düşük yaptı, sebebi tetrapiloidi idi. kendi derdimi bıraktım, eşime destek olmaya çalıştım, kayıp onun için daha dramatikti çünkü, ve o iyiyse ben iyiydim.

    34ümde eşim ikinci kez hamile kaldı, yine düşük yaptı. bu sefer de sebebi turner sendromu idi. eşim bu kez daha da derinlere düşüyor, bense onu yukarı çekmek için daha da güçlü asılıyordum. kendi derdime dert bile diyemiyordum.

    35imde üçüncü kez hamile kaldığında, 6ncı hafta ile 14üncü hafta arası her hafta doktora gitmek zorunda hissettik kendimizi ve gittik. aman bebeğimize bişey olmasın korkusuyla 2 ay geçirdik. ve orada anladım ben bu işin psikopatlık olduğunu. haftalık gitsen günlük, günlük gitsen saatlik, her dakika bilmek ister insan bebeğinin durumunu, e sürekli karnında ultrason probuyla da gezemez ya insan.. deli işi resmen.

    derken 14üncü hafta tam rahatladık diyorduk ki, bir gece ansızın eşimin kanaması oldu, derhal doktoru aradık, durumu söyledik, hocam gitti mi yine diyemedik. hoca sabaha kadar tekrarlarsa direkt arayın, değilse sabah hastanede bakalım dedi. sabahı zor ettik, uyuyamadık.
    sabah gittiğimizde kontroller sonrasında previa olduğunu öğrendik.
    10 hafta eşim yemek ve tuvalet dışında hiç kalkmadan yattı. bu sürede elimden ne geliyorsa yaptım eşim ve doğmamış çocuğum için. şükür onu da atlattık.

    en nihayetinde oğlumu aldım kucağıma 35imde.

    daha önce baba olamadım. olmak istedim, ama olamadım.

    sözün özü, hayatın kendi planı var, sizin ne istediğinizin ya da ne zaman istediğinizin gram önemi yok. olacak olan, zamanı geldiğinde oluyor, ne 1 gün önce, ne 1 nefes sonra.

    o yüzden, olamamak üzerinden eksiklik ya da güçsüzlük çıkarımı yapmaya kalkan varsa, kendi eksikliklerini kapatmak için başka argümanlara yönelebilir. zira hayatın planı gün gelir kendisini de sınar, belli olmaz o işler.

  • bu kadinligi annelikle butunlestirme cabasindan bana gina ve tiksinme geliyor. annelik denen kavramin toplumdaki yuksek mertebesi sebebi ile de kadinlar bu ustlerine yapisan annelik olgusu tarafindan belirlenen degerlerle yargilaniyor. (bkz: cocugunun yuzune nasil bakarsin), (ithal versiyonu she is gonna be somebody's mom).

    ayni dusunce yapisi da erkekleri sorumluluktan kurtarmak icin kullaniliyor. adam cocugunu terkediyor, 'baba iste bir anne degil' oluyor. adam yasli anne ve babasina bakmiyor 'kizi olsaydi boyle olmazdi' deniliyor. aslinda hayvan oglu hayvan ve bencil bir it olmasaydi denmesi gerekiyor. bunlar annelikten degil, insanliktan gelen kavramlar.

    ben anne degilim. anne olmak gibi bir istegim, amacim yok. evet, arada sirada hormonal sebeplerle ureme durtusu ve istegi hissediyorum, cogu kadin da hissediyor, fakat bu beni anne yapmiyor. kimsenin ogluna anne sefkati ile yaklasmadim diye de yargilanmak istemiyorum. ben de en az erkekler kadar durtuleri ve hedonist istekleri ile yasayan bir birey olmak, ve bunun sonucunda abuk subuk sosyal baskilarla ugrasmak zorunda kalmamak istiyorum. anne olmak isteyip olamayan kadinlara sempatim sonsuz. fakat hayatinizdaki bu eksigin faturasini hepimize kesiyorsunuz boyle laflarla.

  • detroit şehrinden otomotiv sanayinin uzaklaşmasıyla birlikte pek çok banliyönün hayalet kasaba haline dönmesi nedeniyle aslında fiyatlandırması normal olan ev.

  • migros veya herhangi bir süpermarket dilim karpuz satabilir. çekirdeğini bile satabilir. ancak ben ömrümde ilk defa pazarda yarım karpuz gördüm. işte bu çok daha dehşet verici bir şey.