hesabın var mı? giriş yap

  • bir kere korkmadım onda da gözümü ambulansta açtım. yıllar önce trafikte biriyle tartışmıştım, artık kavga edecek kıvama geldik ben tam yumruğumu sıktım tiger uppercut yapacağım sırada elektrikler gitti ama sadece bende gitmiş. gözümü ambulansta açtım. sonra hastanede babama n'oldu dedim, ilk rauntta nakavt oldun dedi, herif tek yumrukla beni asfalta yapıştırmış. ben tabi umursamıyormuş gibi işi şakaya vurdum, ağzımı yamultup "adrian adrian" diye bağırdım hastanede.

    ilkokul birinci sınıftan sonra ilk kavgam bu olacaktı ve ben kendimi çok hazır hissediyordum. ama beni tek yumrukla harikalar diyarına gönderen bir boks hocasıymış. bir insan boks yapabilir, hobi olarak yapar profesyonel olarak yapar hiç sorun değil ama boks hocası nedir arkadaş. türkiye'de kaç tane boks hocası var bunların kaçı trafikte seyir halinde? zaten herif boks hocası gibi de değildi. senin benim gibi biri işte. insanda şans olsa arabadan fadıl fıdıllıoğlu gibi biri inerdi. neyse şikayetçi olmadım, o da özür diledi zaten. konu kapandı ama kafamdaki şişlik baki.

  • çarşamba günü sol köprücük kemiğime platin takılırken yaşadığım şey. narkozu verdikten sonra gittiğimi hissettim, sonra bir anda doktorların konuşmalarını ve vücuduma dokunmalarını hissetmeye başladım. kolumu kaldırdılar ve temizlemek amacı ile bir şey sürdüler, o sırada 'sürdükleri şey soğuk, soğuğu hissediyorum umarım acı hissetmem' diye dusundum. doktor kırık kemiğime dışarıdan dokunduğunda ise acı da geldi ve o anda her şeyi hissedeceğimi anladım. kolumu bacağımı kımıldatmaya çalıştım ama nafile, hiç bir şey yapamıyorum. sonra doktorum kalem istedi, kalem ile omzumun kesilecek yerini işaretlediler, kalemin soğukluğunu da hissettim. sonra cıızz diye bir ses ve acı, derim kesilirken her anını hissettim, tek dusundugum 'su anda yapabilecek bir şey yok dayanacaksın' idi. zaten acıyor olmasına rağmen ne ses çıkarmak ne de acıdan kaçmak mümkün değil. sonra kemiğimi törpülemeleri, yerine oturtmaları, doktorların 'bu hasta da ne şanssızmış' (ameliyatı biraz fazla bekledim ve takılacak platin biraz büyük geldi) dediklerini duydum. diğer doktor 'hocam elimizle bükelim biraz plakayı' dedi. bir süre sonra 'tamam hocam ben böyle tutayım' sozunu duydum, sonra matkap sesleri, kemiğime çakılan vidalar...

    umarım kimse yaşamaz...

  • fince bir cumlenin icine koysan siritmaz. kaikki ihmiset syntyvät vapaina uff snne be slk ja tasavertaisina arvoltaan ja oikeuksiltaan.

  • ön edit: kendi maaşından ne kesildiğini ve patronuna olan maliyetini görmek istersen lütfen seni bu linke alalım. brütten nete ya da netten brüte maaşına bakabilirsin. %5 indirim ve işveren maliyeti butonlarını değiştirebilirsin.

    bizim türk milletidir.

    bu durum devletin işçi maaşı üzerinden işçiyi resmen sömürmesidir.

    bir işçinin brüt maaşı üzerinden %22,5 işveren adına, %15 işçi adına kesinti yapılır ve devlete ödenir. bir örnek verelim.

    5.000 lira brüt maaşı olan işçiden 1,125 lira sgk primi işveren payı olarak hesaplanır. 750 tl de işçi payı olarak hesaplanır. ikisi toplanır, ay sonunda devlete ödenir. yani 5.000 brüt maaşı olan kişiden devletin sgk geliri 1.875 tl'dir. (ayrıca brüt 5000 diye yalan etiket var, devlet kendi payını da hesaplayıp alıyor, yani esasen 5.000 brüt bu örnekte 6.125 haline geliyor gizlice)

    bitmedi, işçiden kesilen sgk kesintisi olan 750 düşülmüş halinden bir de vergi hesaplanır. yani 4.250 tl üzerinden bir de vergi keserler. bu vergi başlangıçta %15 olmak üzere yıl sonunda aldığın maaşa göre %40'lara varır. hadi diyelim hep %15 ödedin. 637,5 tl de vergi kesilir maaşından.

    yani devlete giden toplam 2.500 küsur para. senin eline geçen de 3500 dür. devlet neredeyse senin kadar para kazanır senin maaşından daha eline geçmeden.

    bununla biter mi? hayır tabi ki..

    o harcayacağın 3.500 lira sana kalan tutardan yaptığın her harcamadan %1, 8 ve 18 kdv alır. ötv alır, emlak vergisi alır, motorlu taşıt vergisi alır. yani dostum, 5000 lira maaşından aslında sana 1500-2000 lira kalırsa öp ve başına koy. yılbaşı geldiğinde sana yaptığı zam aslında kendine yaptığı zamdır. çünkü kendi vergi gelirlerinden asla ödün vermez bu devlet.

    bu arada bu maaş üzerinden alınan vergiler bildiğim kadarıyla devletin en büyük gelir kalemini oluşturuyor. bir asgari ücretli gibi düzenli vergi ödemeyen binlerce işletme, ortalama maaşlı biri kadar vergi ödemeyen binlerce fabrika var.

    aşağıda kadrolu müptezel nickli biri var. kafası tam basmamış. devlet senin maaşın üzerinden sgk yı hesaplar, yarısını senden, yarısını patronundan alır. bunun neyini anlamadın da 3500+2500=5000 yazıp 50 iq seviyenle dalga geçmeye çalışıyorsun. a benim kardeşim, işvereninden o parayı kesmeseydi işveren o parayı sana vermeyecek miydi? senin patrona maaliyetin bu örnekte 6.125 tl + damga vergisi olur. yani seninle ilgili patronundan 5000 çıkmıyor direkt. sgk işveren payı da patronun için bir maliyet.

    edit: agi ve damga vergisi ve teşvikleri unutmadım arkadaşlar. hatırlatmalar için sağolun ama tabloyu ana hatlarıyla ortaya koydum. detaylara inersek ücret hesaplama platformu gibi olacak burası. benim 12.000 lira maaşımdan bana 286 tl agi'yi geri verse ne olur vermese ne olur. problem o değil, problem maaşımızın sadece 1/4 ünü kendimize ayırabilmemiz. devlet resmen mafya gibi neredeyse hepsini elimizden alıyor.

    debe editi: (bkz: tecavuzculere normal vatandasin bakmasi)

  • domuz, kanatlı hayvanlarda da olduğu gibi çok yavrulaması ve çabuk büyümesi itibarıyla kırmızı et yetiştiriciliğinde tercih edilen bir hayvan türüdür. (bkz: omnivor)dur, yani hem hayvansal kökenli besin maddeleriyle hem de tahılla beslenebilir.

    domuz, otçul (bkz: herbivor) beslenme doğasına sahip 4 mideli sığır türüne karşın tek midelidir ve bu mide sığırın dördüncü midesine ya da bizim de sahip olduğumuz mideyle eşdeğerdir. protein, yağ ve karbonhidrat sindirimi mide ve ince bağırsakta gerçekleşir.

    kendi enzimleriyle sindiremediği selüloz gibi karbonhidratları, sığırların ilk midesinde gerçekleşene benzer şekilde, kalın barsağında bulunan bakterilerin parçalamasıyla sindirir. bu da domuzu etçillikten çıkarıp hem etçil, hem de otçul yapar.

    günümüz modern domuz yetiştiriciliğinde ise mutfak atığı, çöp, leş gibi şeyler besin maddesi olarak kullanılmamaktadır. gerek besi, gerekse damızlık domuz yetiştiriciliğinde kullanılan bitki türleri ise ağırlıklı olarak buğday ve arpa gibi tahıllar, yanısıra da ağırlıklı olarak mısırdır.

    salmonelloz, bruselloz, leprospiroz, influenza gibi hayvandan insana geçen (bkz: zoonoz) hastalıklar açısından rezervuar niteliği taşıyabilir. yukarıda sayılan hastalıkların sığır ve kanatlılar açısından da zoonoz oldukları unutulmamalıdır.

    tehlikeli addedilebilecek paraziter hastalıklar ise kas seven trichinellose ve domuzun barsak paraziti olan taenia solium'un (bkz: sistiserk) diye isimlenen ara formu olan ve beyne yerleştiğinde tehlike arz eden etkenlerden ileri gelir.

    benzer paraziter hastalıkların diğer hayvan türlerinden de bulaşabileceği unutulmamalıdır. (bkz: taenia saginata)

    bunun kontrolü ise modern hayvan yetişticiliğinde çok kolaydır. biyo-güvenliğin yasal olarak uygulanması istenen ve kontrollerle bunun gerçekleştirilmesini sağlayan almanya gibi ülkelerde birçok hastalığın bulaşımının önüne geçilmesi, bir başka deyişle bulaşma ihtimalinin eser miktara düşürülmesi mümkün. bu çiftliklerde uygulanan temizlik ve dezenfeksiyon işlemlerinin yanısıra düzenli antiparaziter ilaç tedavileriyle, yukarıda adları geçen hastalıkların görülme olasılıkları yok denecek seviyeye inmiş durumdadır.

    salmonelloz ise almanya'da 2007 yılında çıkarılan yönetmelikle kontrol altına alınmıştır.

    bu başlık altında, domuz etini kötülemek adına bir takım çiftliklerde kaydedilmiş görseller, kural tanımaz çiftçilerin sığır, kanatlı ve başka hayvan türlerinin bakıldığı çiftliklerinde de görmek mümkün. iş, bu görsellerle domuz etini kötülemekte değil. bu görsellerin ortaya çıkmaması için işini iyi yapmayanları cezalandırmak, tekrarında ise çiftliğini kapatmaktan geçer.

    şahsen ben, domuz tıbbı (bkz: schweinemedizin) alanında sahada olan bir veteriner hekim olarak almanya gibi bir ülkede ne domuz eti, ne de başka bir hayvanın etinin tüketimi konusunda bir beyis görüyorum.

    bilakis bu şartların sağlanamadığı, domuz etinin tüketilmediği türkiye gibi ülkelerde insanlarda görülen örneğin tüberküloz vakalarının yoğunluğu, bana sorunun domuz etinden başka bir yerde aranması gerektiğini gösteriyor.

    sözün özüne gelecek olursak, dini sebeplerle domuz yemeyenlere sonsuz saygı gösterilmesi koşuluyla bu şartlarda yetişmiş domuz etinin tüketimi, insana güvenilir bir protein kaynağı sunmuş olacaktır. yağ oranı yüksek karın gibi bölgeler yerine düşük yağ oranlı sırt ve boyun eti tüketimiyle protein diyeti yapmak dahi mümkün. *

    bu vesileyle de belirtmek isterim ki, domuz eti tüketiminin dinen yasaklanmasını aklamak için ortaya atılan saldırgan argümanlar tamamen deli saçması safsatalardan ibarettir.

    eyorlaman bu gadar.

  • 2 üst katımda komşular var. çocuklar o kadar çok koşuyor ki bina komple sallanıyor. bir üst kat komşum, köpek aldı ve ev ahalisinden birisinin temizlik takıntısı var. günde 3 defa süpürge açılıyor. köpek sabaha karşı havlıyor. tüm apartmanda yankılanıyor. 2 alt komşum, havlama sizden mi geliyor diye geldi üst kata yönlendirdim. kaç defa dedim. saldırmamak için kendimi zor tutuyorum. sinir stres hastası yaptılar. elim ayağım titriyor artık. günlük hayat gürültüsü bile evde büyüyor. çünkü ben gürültü yapmıyorum. evden çalışıyorum. şu anda ev de değiştiremiyorum ki değiştirsem ne kadar fayda edecek. taharet musluğu sesi duyuyorum ya taharet musluğu! be hayvan oğlu havyan lan bu evi 3 cm perde betonla mı yaptın be itin evladı!? evde yürürsen davulun içindeymiş gibi ev sallanıyor. yeni bina. ne yapacağım bilmiyorum. kafayı yiyeceğim. bunun bir yönetmeliği, bir şeyi yok mu? tüm türkiye'yi adamlar bu şekilde inşa etti. kaçış yok. müstakil evi olan semtler ya çok fakir ya çok zengin. nasıl olacak?

    ya kardeşim normal ülkelerde, eğitimli insanlar sınıf atlıyor, kendi sınıflarındaki insanlarla mutlu mesut yaşıyor. parayı bu mağara itleri buldu. şimdi paraları ile kafamızı s*kiyorlar. bize kakaladıkları leş evlerde bizi yaşamaya mahkum ediyorlar. aynı kendi inşa ettikleri bu ucubeler ülkesindeki gibi. her alanda gerileme yaşanır mı be her alanda!! bu işler yurt dışında nasıl oluyor kardeşim? insanlar bir arada nasıl yaşıyor. en rahat olması gereken yer, senin cehennemin oluyor. daha da çok evlere kapanmak durumunda kaldığımız şu günler katlanılmaz halde.

    edit: imla