ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
carl gustav jung
865 km hızla uçak kullanırken aniden frene basmak
-
mümkün değildir.
çünkü 865 km bir hız değil, mesafedir.
şaka maka en güzel vaatleri haydar baş'ın vermesi
-
- her türk vatandaşına 3.000 lira vatandaşlık maaşı verilecek. engellilerin vatandaşlık maaşı 3.500 lira olacak.
- asgari ücret 10.000 lira olacak.
- ev kadınlarına 2.500 lira maaş verilecek.
- kadınlara ilk yaptıkları doğumda 50.000 lira ikramiye verilecek.
- her çocuğun giderleri için 18 yaşına kadar aylık 2500 lira çocuk maaşı verilecek.
- yeni evlenenlere uzun vadeli ve faizsiz ve geri ödemesiz evlenme kredisi verilecek.
- maliyet fiyatına, 100 yıl vadeli, faizsiz ev kredisi verilecek.
- üniversite giriş sınavları ve harçları ve gereksiz üniversiteler tamamen kalkacak.
- mezun olan tüm gençler işe alınacak. mezun olmayanlar da yaz tatillerinde 11.000 tl ücret ile çalışacak
- öğretmensiz okul, doktorsuz hastane, akılsız baş kalmayacak.
şimdi en güzel vaatler benim oldu. hadi bakam..
tanım: aklın kabul etmeyeceği vaatler.
düzenleme: hede'ler eklendi.
debe editi: kahrolsun %10 seçim barajı. kahrolsun temsilde adalet cinayeti.
hesap ödetmeyen otobüse binen veren güzel kız
40 yıl metropolde olup hala köylü gibi olan insan
-
görgüsüz olmakla köylü olmayı eşdeğer gören insan hezeyanları.
dün bir asker uğurlaması gördüm, bağdat caddesinde, bmw'den audi'nin üst modellerine kadar geniş bir yelpazede dörtlüleri yakmış kornaya basıyordu en az 10 araba. bunu yapanların kağnı arabasının neye benzediğini bildiklerini sanmıyorum.
rahatsız olunan görgüsüzlükse eğer bunu sadece "köylü gibi olan insan"lar yapmıyor.
kolomb'un amerika'yı keşfettiğinde dediği ilk söz
-
(bkz: la havle ve la isla bonita)
kobra takibi'nin o efsane bölümünü izlemiş nesil
-
(bkz: risk budur)
--- spoiler ---
gazı takılı kalmış vaziyette otobanda tam gaz yardıran bir mercedes e'nin içinde bulunan bir polis ve bir bayanın, bmw 3 kullanan bir başka polis tarafından kurtarılmasını konu alan bölümdür.
--- spoiler ---
günde 8 saat ders çalışmak
-
insanı hem çok geriyor, hem de çok rahatlatıyor. aylardır günde altı saate sabitlemiştim, sınavlar yaklaştığı için sekize çıkardım. her kahve-sigara molasında da sözlüğe bakınıyorum. tek eğlencem bu. özellikle iki haftadır, hafta sonları keyifli bile gelmeye başladı. sabah kalkıyorsun, balkona masayı atıyorsun, bir demlik de çay getiriyorsun yanına. kuş sesleri eşliğinde, yüzüne hafif rüzgar vururken pek sıkılmıyorsun da. bu saatlerce ders çalışma olayı ilk başta çok zor ama sonra mutlu ediyor insanı notlar açıklandıkça. tabii kafanı duvarlara vurasın geliyor, niye yıllardır yapmadım ben bunu diye o ayrı.
yurt dışında iş aramak
-
öfff yine hakkında tatsız derecede bilgi sahibi olduğum bi konu.
çok iş aradım ben ya. yazık bana.. neyse. iki işe yarar kelam edeyim.
öncelikle hangi ülkede ne alanda iş aradığınıza göre şansınız artıp azalıyor. iş aradığınız ülkenin ne alanlarda adama ihtiyacı var, hangi endüstrileri gelişmiştir, hangi piyasaları büyüktür, bunlar çok önemli.
sonra, o ülke çok göçmen alan, talep gören bir ülke mi? çünkü öyleyse, zaten hindistan ve çin gibi ülkelerden 2 masterlı, doktoralı adamlar bu ülkeye göçüyor olacaklar, türkiye'deki gibi sizin civarınızda eğitim almış adamlarla değil, çin ve hindistan gibi, aşırı nüfuslu ülkelerin en parlak, girişken adamlarıyla yarışıyor olacaksınız.
ve son olarak dil çok önemli. işi aradığınız ülkenin dilini akıcı bir şekilde konuşuyor musunuz? mülakat için aradıklarında karşıdakini zar zor mu anlayacaksınız, yoksa derdinizi anlatmaktan öte "ben dilinizi çok güzel konuşuyor, kendimi rahat ifade ediyorum, ne müşterilere karşı ne şirket içinde iletişim sıkıntısına sebep olmam"ı ispatlayabilecek misiniz? valla garson diye bile işe almıyorlar sonra.
bu üçünü göz önünde bulundurduktan sonra farz ediyorum ki zaten mozambik'te değil, gelişmiş ve modern bir ülkede iş arayacaksınız. dolayısıyla kendinizi ona göre sunmaya da hazır olun.
bu ne demek?
her iş başvurusu için başvurduğunuz şirketi iyice araştırın, mümkünse hatta başvurduğunuz departmanın başı kim adını filan öğrenin, sizi işe almaktan sorumlu kim, adını öğrenin ve ona göre kasıtlı bir saldırı planı düzenleyin.
yabancılar cover letter isterler illa. cv'den farklı. "ben şöyle bi insanım, beni şu sebepten işe alın" diye bir adet cover letter yazıp her yere yollamanızı önermiyorum. onun yerine
"sayın [departman başının adı ya da işe almaktan sorumlu kişinin adı], şirketinizin hastasıyım, müthişsiniz, her yaptığınızı takip ediyorum, sizinle çalışmak için yanıp tutuşuyorum. ben şöyle okumuş, böyle deneyimli bir insanım, özellikle sizin şirketinize şu yüzden uygunum, bu pozisyonda beni işe alırsanız çok açık ve net belirttiğim şu şu şu çıkarları sağlamış olacaksınız, şirketinizin şu özelliklerine şunu bunu katacağıma inanıyorum. takım çalışması, öğrenmeye açık vs. cv'im ektedir, mümkünse ofisinize gelip tanışmak isterim, cevabınızı dört gözle bekliyorum." gibi, şirkete, başvurduğunuz pozisyona özel bir cover letter yazın. kısa tutun, uzunu okumazlar. ama türkiye'deki gibi direk çöpe de gitmez. okuyorlar bunları. ama özellikle başvurduğunuz şirkete yönelik olmalı. yani her başvuru için tekrar yazmanız gerek.
sonra sizi aramalarına hazır olun. belki mailla "yok seni istemedik" derler, belki mailla mülakata çağırırlar filan ama yine yurtdışında bu süreçler türkiye'de olduğundan daha meşakkatli oluyor. dandik küçük bi firma bile referanslarınızı kontrol eder, isminizi internetten mutlaka ve mutlaka aratır, telefonla mülakat + yüzyüze mülakat+ ikinci yüz yüze mülakat isteyebilir.
ek belgeler ekleyebiliyorsanız ekleyin. portfoliolar, örnek işler, websiteniz, linkedin hesabınız, ne varsa.
ülkenin çalışma vizesi koşullarını öğrenin, sigorta ve vergi sistemlerini öğrenin. benim de deneyimleyerek öğrendiğim üzere, bazen sırf sizin vizenizle uğraşmak istemedikleri için sizi işe almıyorlar. başvurmadan önce çalışma vizesi alabiliyorsanız, çalışma vizenizin hazır olması sizi en azından diğer başvuranlarla denk konuma yükseltir. çalışma vizeniz sınırlı süreyse, uzun vadeli pozisyonlarda es geçiyorlar. bunları bilerek yurtdışında iş bulmaya heveslenin. sonra hayalkırıklığına uğramayın.
mümkünse kısa kontratlı olsa da bir iş kapmaya bakın ki, sonra daha oturaklı işlere başvururken o ülkede deneyim gösterebilecek konumda olun.
türkiye'deki okulları bilmiyorlar, hangisi iyi, hangisi kötü anlamıyorlar. aynı şey türkiye'den göstereceğiniz deneyim için de geçerli. mesela web designersınız, çok havalı şirketlerle çalıştınız. şirketleri bilmezler, kafadan çemişkezek muhtarlığında çalıştınız muamelesi yaparlar, o yüzden dizaynları gösterebilmek lazım. eğer yaptığınız iş gösterilebilecek bir şey değilse dediğim gibi, o ülkede deneyim gösterebilmek için bile olsa kontratlı, geçici işlere de başvurmanızı öneririm.
en ideali, rahat konuştuğunuz yabancı dilde, mesleğinizin aranan bir meslek olduğu bir ülkede, elinizde profilleriniz, portfolyonuz, cv'niz ve kasten başvurduğunuz şirkete özel yazılmış cover letterınızla, ulaşılabilir referanslarınızla, "benim çalışma vizem var" diyerek başvuru yapmanız.
çünkü aynı iş için yarıştığınız insanlar bu şekilde başvuruyor olacaklar.
sadece zorluklarını yazmışım gibi oldu ama evet, zor bir iş. kolay olsa herkes yapardı. gerçekçi bakmak lazım ki gerçekçi bir şansınız olabilsin.
iyi şanslar.
erdoğan'ın tabldot yemek yemesi
-
faruk fotoğrafları çektiysen bizim ejder meyvelerini getir ordan koçum
kocanız evde yoksa girmeyeyim diyen erkek komşu
-
türkiye şartlarında haklı bir komşudur. peki neden eve girmemiş olabilir:
1. evine girdiği kadının bu durumdan rahatsızlık duyacağını veya yanlış anlayabileceğini düşünmüş olabilir.
2. eşinin gelmesi durumunda, olaydan haberi yoksa yanlış anlayabileceğini düşünmüş olabilir.
3. eve girerken veya çıkarken görebilecek herhangi bir komşunun bunu dedikodu olarak yayabileceğini düşünmüş olabilir.
4. karşısındaki kadının, kendisinin herhangi bir hareketini yanlış anlayıp iftira atabileceğini düşünmüş olabilir.
dünya kadar şey düşünmüş olabilir çünkü her gün haberlerde bu yazdıklarımdan çok daha saçma olayların yol açtığı şeyleri izliyoruz.
hayatı boyunca tek rolle hatırlanan oyuncu
-
oyunculuğu ''haluk" karakteri ile sınırlı tamer karadağlı. yani en azından ben sadece bu rolle hatirliyorum.
reuters'ın yasaklar kalkıyor haberi
-
almanya'nın bizi kıskandığını falan düşünmüyorum ve türkiye görselinin ağır şerefsizlik olduğunu bilinçli seçildiğini düşünüyorum.