hesabın var mı? giriş yap

  • şimdi size bir olay anlatayım karakterler ve yaşları aşağıdadır.

    aliko ; esas oğlan (çünkü benim oğlan). 2 yaşı yeni geçti.
    ılgın : esas kız 2 yaşı yeni geçti oda (arkadaşımın kızı)
    çağan : bu da arkadaşın oğlu ve üç yaşına yaklaşıyor.

    şimdi; çağan, biraz büyük olmasından mütevellit biraz sert, oyuncaklarını çok paylaşmaz özellikle ılgın 'a karşı daha bir sert. biraz da artist. bizim aliko da oyuncak konusunda sıkıntı çıkarabiliyor ama sıkıya gelince verir, başka bir oyuncağa geçer. ben diyeyim efendi siz deyin tırsak. ılgın kızımız ise bu iki erkekten sıra bulursa oynuyor garibim. biraz da sessiz mizaçlı biz kızımız.

    neyse olaya dönersek;

    ılgın ısrarla o anda kimsenin yüzüne bakmadığı bir oyuncağı aldı. ev sahibi olmanın etkisi ile çağan onu elinden aldı ve yere attı. ılgın yine aldı. çağan bu sefer de yere atınca kızımız hali ile ağladı.

    işte o zaman devreye bizim oğlan girdi ve oyuncağı çağan 'ın yanından aldığı gibi ılgın ' a verdi.

    ve o zaman işte o acı gerçekle ilk defa karşılaştı;

    ılgın kızımız oyuncağı eline alır almaz bizimkinin kafasına geçirdi ve çağan 'a gülümsedi.

    aliko, hatunların efendi adam yerine piç tercihi ile ilk defa karşılaştı. bunun son olmayacağını da zamanla öğrenecek heralde.

    üçüne de allah uzun ömür versin bu arada.

  • yer: yine yıldız teknik üniversitesi. yine aynı hocayla sınav tarihleri tartışılmaktadır.

    öğrenci: hocam o tarih bize uymuyor.

    hoca ise direkt bir hikaye anlatmaya başlar.

    iki adam bir trende gidiyormuş. biri diğerine "odun de" demiş. diğeri odun diyince, "ben sana kodum" demiş. diğeri de altta kalmamak için bir şey bulmaya çalışmış. "sen de makas de" demiş. diğeri makas diyince "ben sana kodum" demiş. adam şaşırmış ve "ama bu uymadı ki" demiş. o da uysa da kodum uymasa da kodum demiş.

    böylelikle cuk oturur. hikaye de öğrenci de.

  • 1970li yıllarda opec’in petrol fiyatlarını arttırma kararı batı’nın gelişmiş sanayiye sahip ülkelerinde bir kriz yaratmıştı. kapitalizmin bu dönemdeki krizi yeni bir üretim modeline geçişi de tetiklemiş oldu. böylece fordizmin katı ilkelerinden uzaklaşmaya ve post-fordizm olarak adlandırılan üretim sistemine geçiş başlamıştı.

    fordizm sonrası üretim sistemlerindeki değişikliği tanımlar postfordizm. ancak üretim sisteminin bu yavaş yavaş yayılan yeni özellikleri değişen dünyayı, değerleri, yaşam biçimlerini de yeniden tanımlayacaktır.

    postfordist dönemin toplumsal değişimi, bauman'ın tabirini kullanırsak modernitenin katı aşamadan akışkan döneme geçişi sürecidir. post-fordizm ile post modernizmin özellikleri birbirine benzer. dayanıklı nesnelerin yerini gelip geçici, hızla tüketilen nesneler almıştır. dayanıklılık artık çekici olmaktan çıkmıştır, ‘’hantallık ve büyüklük artık birer külfettir’’. hareket halinde olma, hafiflik, hız, kısa vade, belirsizlikler, güvencesizlik, kırılganlık ön plandadır (bauman). baudrillard’ın dediği gibi "geçmiş uygarlıkların tümünde dayanıklı nesneler, araçlar veya binalar kuşaklarca insandan daha uzun yaşamışken, bugün onların doğmasını, gelişmesini ve ölmesini izleyen bizleriz". planlı eskime politikası bu dönemde uygulanmaya başlanmıştır. çünkü artık dayanıklı ev aletlerinin dayanıklı olmaması gerekmektedir.

  • kendisine gülümseyen, iyi davranan kadına hemen yürümeye çalışması, kendine iyi davranan erkeği ise ezmeye çalışması. bomboş olduğunun en büyük kanıtıdır bana göre.

  • evvelce yazıldı mı bilemiyorum fakat benim en cok dikkatimi ceken nitelikleri; her turlu patavatsızlıgı ve densizligi yapıp agzına geleni soyledikten sonra dobrayım ben demeleri...

  • - pazar gunu seni kilisede goremedim john?
    + olum wilyımlarla göl tarafına balığa gittik, aha böyle böyle lüfer vardı.
    - deme be..

  • kim demiş hani biri demiş ya "ilk perdede silah gözüktüyse ikinci perdede mutlaka patlar" diye. (edit: çehov demiş.*)

    kimse dikkat etmemiş. şebnem dönmez, barış'a ciddi bir iş toplantısı öncesi "kolunuz leke olmuş" dedi. barış da işi gücü bırakıp bir panikle lekeyi silmeye çalıştı. "amaan boşver eve gidince makineye atarım" demedi.

    laf olsun diye mi yaptılar böyle bir şeyi sizce? ne lekesiydi o? barış niye bu kadar paniğe kapıldı da temizlemeye çalıştı?

    ne lekesiydi biliyor musunuz?

    fren hidroliği...

    de gözünü sevdiklerim. bir sefer de fren hortumları kesilmiş arabayı kullanan herif uçuruma gelmeden önce daha şehrin içindeyken bir kere frene bassın da "aha fren tutmuyo la" diyip kenara çeksin. ya da en fazla öndekine falan eklensin. yok abi illa uçuruma gelene kadar frene basmayacak, uçuruma gelince basıp aşağı yuvarlanacak.

  • bizimki eyyy amerika dediğinde, obama bütün efendiliği ile çomarla çomar olunmaz diyerek yanıt vermiyordu ya da kibarca büyükelçi ile uyarıyordu. aynı durum yaşandığında senin eyyy amerika diyen ağzını severim* deme ihtimali olan adam başkan oluyor.

    edit: oldu.