hesabın var mı? giriş yap

  • çevremdeki her dört insandan beşinin garipsediği, benimse garipsenmesini garipsediğim davranış. güneş gözlüğünün hava sıcaklığıyla ne tür bir ilişkisi olduğuna dair sağlam bir argümanla gelebilenini de görmedim.

    güneş gözlüğünün kışın gözü rüzgardan ve rüzgarla göze kaçabilecek parçacıklardan koruduğu ve gözün kışın da çevredeki ışıktan rahatsız olabileceği gibi dünyanın en basit gerçeğini geçiyorum. (ayrıca hafif bulutlu bir havada her yönden ve her yerden gelen sinir bozucu beyaz ışığın tamamen açık havada tek bir kaynaktan ve tek bir yönden gelen sarı güneş ışığından çok daha rahatsız edici olduğunu da unutmayalım)

    "kışın neden güneş gözlüğü takıyorsun?" sorusu, "yazın neden ayakkabı giyiyorsun?" sorusundan farksız bence. istesek yalınayak gezebiliriz yazın, ayağımız üşümez, buna rağmen yazın hala ayağımıza bir şey geçiriyorsak başka bir işlevi olsa gerek, değil mi?

    onu da geçtim, güneş gözlüğü takmak kendimi rahat hissetmemi sağlıyor olabilir, kime nedir? tanınmak ve sohbet içine çekilmek istemiyor olabilirim, gözlerim hassas olabilir, saatlerce gözümü kısa kısa dolaşmak istemiyor olabilirim. ışıktan korunmamı gerektiren bir rahatsızlığım olabilir. gözümün şişliğini saklamak istiyor olabilirim, gözlerimin kırışmaması gibi bi derdim olabilir falan filan. ya da bazısının saat takmayı sevdiği gibi güneş gözlüğü takmak öylesine hoşuma gidiyor olabilir.

    hepsini geçtim, hiçbir işlevi olmadığı halde sadece cool görünmek için takıyor olsam ne yazar? bunun nesi kötü? sanırsın kimsenin cool görünme kaygısı yok, bi güneş gözlüklüler dert etmiş bunu. iki dakka dürüst olalım.

    özet: güneş gözlüğü süper bir şeydir ve yaz kış takma özgürlüğüm için canımı vermeye hazırım. hırsımdan şu an evde de takıyorum.

  • normal olandır.

    para duruduğu yerde hegün %10 değer kaybettiği sistemlerde, hiperenflasyon durumunda gerçekleşir.

    herkes parayı şimdiden harcama, alabileceğine alma yarışına girer. bunda garip olan hiçbirşey yoktur.

    tem kavacık kavşağında köprüden önce son çıkış yazıyor ya. he şu anda kriz o noktada, az kaldı ama o kavşak geçildi geçilecek. işte o zaman görürsün kimse bir şey satın alabiliyor mu, evde aç aç oturuyor mu..

    bu krizden çıkmanın artık tek yolu da, erken seçimdir. başka da hiçbir çözümü yoktur.

  • nasıl ki bir insana telefon numaranızı vermek ona size günün her saatinde ulaşma hakkını tanımıyorsa onun günlük hayattaki rutinlerini takip etme olanağını da tanımaz.

  • 93m ile mecidiyeköy'den zeytinburnu tarafına ilerliyorum. sağımda, pencere kenarında bir kız oturuyor. önümde en son durakta binmiş bir kız oturuyor. onun yanında da bir erkek ama belli fırlama biraz. bu kişiler, bir birlerine tamamen yabancı.

    e5'te seyir halindeyken sağ tarafımızda, çok alakasız bir yerde, havai fişekler patlamaya başlıyor, tabii herkes dönüp izlemeye başlıyor. o arada ön çaprazımdaki fırlama, yanındaki kıza dönüyor birden ve "bak sen yanıma oturdun diye havai fişek gösterisi yaptırıyorum" dedi, herkes gülmeye başlıyor ve ben o arada havai fişeklere doğru sağa dönüyorum, tabii doğrultu olarak yanımdaki kıza bakıyorum da zannedilebilir. o anda kız benim ondan tarafa baktığımı görünce bana dönüp "o kadar zaman oldu, yanımda oturuyorsun, hiç havai fişek patlatmadın" dedi. bu arada hal-i hazırda gülmekte olanlar yerlere düşmeye başladılar. ben ne diyeceğimi bilemez halde, kem küm ettim biraz. insana böyle de yüklenilmez ki!

  • devlet adamlığı nedir, nasıl devlet adamı olunur sorularının cevabıdır.

    ama öcalan yaptıklarının hesabını vermedi maalesef saygıdeğer ecevit. hatta seçim propagandası olarak mektubunu okudu muktedirler.
    sözde milliyetçi yardakçıları ''niye apo'nun sözünü dinlemiyorsunuz, onun dediği gibi akp'ye oy verin bre kürtler!'' diye hönkürdü.

    yani siz vefat ettikten sonra işler iyice çığrından çıktı. baya komik, sirk gibi bir ülke olduk yani.

    ruhunuz şad olsun, bu vesileyle sizin gibi değerli bir devlet adamını tekrar anmış olalım.

    ekleme editi:

    kendisi tüm dünyayı karşısına alarak milliyetçiliğin kitabını yazmıştır. tabii ki bedeli olmuştur. ambargolar, ekonomik krizler. akp'nin propagandası haline gelen yokluk günleri. ama ''dik dur eğilme'' gibi klişeleşmiş akp söylemi var ya... işte bu adam dik durmuştur.

    https://www.youtube.com/…ab_channel=kemalisthareket

    biz demirellerden, türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız.
    sevgili kardeşlerim;
    biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil,
    kıbrısın topraklarına,
    egenin deniz yataklarına yazmışız,
    biz milliyetçiliği batı anadolunun haşhaş tarlasına yazmışız...

    tekrar ruhun şad olsun güzel insan.

  • bir devlet bahçeli beyanı. ben ikna oldum.

    bu kapsamda türkiyede demokrasi yok ve türkiye laik değil

  • kaş'tan bildiriyorum. burada da ısırılanlar var. genel olarak, yeter amk yumurtlayacak yer bırakmadınız demiş olabilir arkadaşlar. eleman yüzlerce binlerce yıldır yüzdüğü yerde algida çubuğu görünce sinirleniyor tabi. sonuna kadar destekliyorum. ısıran dişleriniz dert görmesin arkadaşlar.

  • ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.

    "herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"

    rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...

    derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:

    - ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
    - ama...
    - ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
    - ama öğret...
    - kes! hadi çizmeye başla... der ve...

    bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.

    sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.

    resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!

  • adamın biri her gece rüyasında istanbul' dan adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyormuş, sabah kalkınca da direksiyon sallamaktan her tarafı ağrıyormuş bu her gece devam ediyormuş. sabah kalkınca çok yorgun düşüyormuş.

    bir gün, bir psikoloğa gitmeye karar vermiş derdini psikoloğa anlatmış.

    psikolog:

    - yarın gece adana'ya giderken ankara'da yol üzeri bir park var ben seni gece yarısı tam 00: da orda bekleyeceğim, kamyonu bana verir kurtulursun. demiş.

    adam:

    - tamam, demiş. ama kapıdan çıkarken içinden "hadi len" demiş ve gece rüyasında oraya gitmemiş ama yine her gece rüyasında adana'ya kamyonla mal çekmeye devam ediyormuş. bir gece yine kamyon kullanırken tesadüfen gece 00 da psikoloğun beklediği yere gelmiş ve acaba orda mı, beni bekliyor mu diye merak edip bakmış psikolog orada, vermiş kamyonu ve kurtulmuş. bir daha rüya görmemiş ...

    aradan uzun zaman geçmiş. bir gün adam yolda yürürken bir arkadaşıyla karşılaşmış, oturmuşlar bir yerde, çay kahve sohbet derken, arkadaşı

    -yahu demiş, benim bir sorunum var. gece rüyamda üç tane güzel kızla beraber oluyorum sabaha kalkınca yorgunluktan ölüyorum, ilk zamanlar güzeldi ama artık çok yoruluyorum

    öyle ki eşimi bile ihmal ediyorum, demiş.

    adam:

    - ben bir psikolog tanıyorum ona git ,o senin sorununu çözer ,demiş.

    psikoloğun adını adresini vermiş ve ayrılmışlar. iki arkadaş bir müddet sonra tekrar görüşmüşler

    adam arkadaşına sormuş;

    - ne oldu gittin mi dediğim psikoloğa?

    arkadaşı;

    — evet gittim. adam;

    — ee ne oldu?

    arkadaşı;

    - üç kızı aldı, namussuz psikolog bana bir kamyon verdi her gece adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyorum.

    debe editi: (bkz: erdoğan istifa)