hesabın var mı? giriş yap

  • at dalışı ya da atlı dalış olarak bilinen bu gösteriyi daha önce hiç duymadıysanız, yalnız değilsiniz diyebilirim. bu tuhaf ve unutulmuş gösteri, 1800'lerin sonlarından ikinci dünya savaşı'nın sonuna kadar, 60 yıl boyunca amerika birleşik devletleri'nde popüler olarak sergilenen bir gösteriydi.

    bu çılgın fikrini teksas'ta vahşi batıyı gezen ve eğitimli hayvanlarla gösteriler ve atış sergileri düzenleyen doktor lakaplıwilliam frank carver tarafından icat edildi. anlatılan hikayeye göre olay şu şekilde gelişmiştir. 1881'de carver yine gösteriden gösteriye koşarken, kervanıyla nebraska'da platte nehri üzerindeki arızalı bir köprüden geçiyordu. bu sırada atı ya da atlarından biri aşağıdaki sulara düşer, ardından girişimci ruhu oğlum bu olay tutar lan der ve sonda atlı dalış gösterisi ortaya çıkar.

    daha sonra hayvanlarını eğitmeye başlayan carver. geziginci olan bu hayvan gösterilerinde en sevdiği gösteri haline gelir. oğlu al, atların eğitimine ve bakımına yardım ederken, kızı lorena'nın ilk binici olduğu söylenir. müstakbel gelini sonora webster 1923'te gösteriye katıldığında, carver artık işi iyice büyütmüştü ve her biri farklı bir şehirde performans gösteren iki dalış ekibi bulunmaktaydı.

    carver'ın ölümünün ardından, dalış atı şovunu oğlu al carver devraldı. yıllar 1928'i gösterdiğinde dalış atı şovu atlantic city'ye gelir ve önümüzdeki birkaç on yıl boyunca bir çok amerikan filminde de gördüğümüz steel pier'de ünlü bir gösteri haline dönüşür. hatta gösterininwild hearts can't be broken adlı bir filmi bile bulunmaktır.

    bu garip şov amerika'daki hayvan hakları gruplarının baskısı üzerine 1978 yılında yasaklandı. son söz olarak söylenen iddialara göre, gösterinin sürdüğü tüm yıllar boyunca, yüksek dalış atlarının hiçbirinde bildirilen bir yaralanma olayı ya da ölüm olmadı. ancak aynı şey biniciler için söylemek mümkün değildi. ortalama olarak yılda iki yaralanma oluyordu, genellikle kırık bir kemik veya bir çürük. hatta carver'in gelini ve al'ın karısı olan sonora webster carver 1931 yılındaki bir dalış sırasında, atının dengesiz bir şekilde tanka dalması sonucu kendi gözlerini yeterince hızlı kapatamadığı için kör olmuştur. sonora kör olmasına rağmen, on bir yıl daha eyleme devam ettir.

    görsel-1
    görsel-2
    görsel-3
    görsel-4
    video-1
    video-2

    kaynak:123

  • uzun yazayım da bir şey biliyor sansınlar ekolünden bazı cahillerin bok attığı aşıdır. siyasi olarak bir çöplükten farksız olan brezilya'nın açıklamalarını dikkate alıp, dünyanın en prestijli tıp dergilerinden olan lancet makalesine bok atılmasından anlaşılıyor bu. cehaletinizi gidin başka yerlere saçın.

    - abd ulusal alerji ve bulaşıcı hastalıklar enstitüsü (nıaıd) direktörü dr. fauci tarafından övgü almış bir aşıdır:

    https://www.bloomberg.com/…e-looks-pretty-effective

    - ruslar bile güvenmiyor denilen yazıda güvenmedikleri şey sputnik v değil, koronavirüsün yapay bir biyolojik silah olduğuna inanmalarıdır. aşıyla alakalı bir durum değil yani. daha içeriği bile okumadan şov yapmaya çalışmayın.

    - ab üyesi macaristan tarafından en etkili aşı olarak açıklanmıştır:

    https://twitter.com/…ine/status/1386306777851994124

    - almanların hem üretim hem de satın alım için girişimde bulunduğu aşıdır:

    https://tr.euronews.com/…s-s-icin-muzakereye-baslad

    - meksika sağlık bakanlığının, ülkede uygulanan aşılar arasında ciddi yan etki göstermediğini açıkladığı tek aşıdır:

    https://twitter.com/…ine/status/1374024536836935687

    - italya, almanya, fransa ve ispanya'da üretilmesi konusunda anlaşma sağlanmıştır:

    https://t24.com.tr/…nusunda-anlasma-saglandi,938058

    - koskoca ingiliz şirket astrazeneca tarafından ortak aşı geliştirme teklifi kabul edilmiştir.

    https://tr.sputniknews.com/…linik-testleri-basladi/

    - italya içindeki mikro devlet san marino'nun da kullandığı aşıdır. nüfusunun çoğunluğu sputnik v ile aşılamıştır. 2 hafta önce kısıtlamalar kaldırılmasına rağmen vaka sayıları düşmeye devam etmektedir.

    görsel

    - ab üyeleri çekya, slovakya, yunanistan, macaristan gibi ülkelerle birlikte toplam 61 kullanım onayı almıştır. birçok ülkenin devlet başkanına uygulanmıştır. ama siz boktan bir brezilya kurumuna ve buradaki bazı cahillere güvenip yaptırmam diyorsanız sizin bileceğiniz iş.

  • içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
    aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
    beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
    asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.

  • halk tarafından böyle bilinse de münchausen sendromu'ndan tamamen farklı olan bir sendromdur.

    genelde hasta kendisi üzerinde tıbbı uygulamalar yapılmasını değil genelde çocuğu üzerinde bu tarz uygulamaların yapılmasını talep eder.

    o yüzden de zaten bu hastalığa "kişinin kendinin ergenekon terör örgünü olmasıdır" diyen birileri olmuştur.

    mevcut hasta çocuğunun sağlığı hakkında endişeli, ilgili, koruyucu bir tablo çizer. ama çoğu zaman hastalık semptomlarını kendi yaratmaktadır. ortada ciddi bir çocuk istismarı söz konusudur. genelde bu sendromdan muzdarip olanlar annelerdir.

    tabii ki çevrelerinde zeki veya sağlığa ilişkin bilgisi, ilgisi olan, sevimli, işbirlikçi, iyi, tıbbi gelişmelere minnettar, hastane çevresini süsleyen biri olarak tanımlanıyorlar. bilerek çocuğunu zehirleyen, boya yediren neredeyse işkence denebilecek uygulamalara maruz bırakan anneler var. çocuklarına kateter takıldıkça, keşif ameliyatları yapıldıkça, çocukları ağır ilaçlar kullandıkça mutlu olurlar. çoğu hastada narsistik frajilite, borderline, pasif-bağımlı histerik kişilik gibi başka psikolojik rahatsızlıklarda görülmektedir.