hesabın var mı? giriş yap

  • sarıyer beşiktaş minibüsü, bundan 1-2 sene öncesi. ben en arkanın bir önünde yanımda bir teyze ile oturuyorum, en arka koltukta ise olayın kahramanı yaşlı bir amca var. (öğretmen emeklisi olduğunu sanıyorum)

    neyse, bir olay olmadan minibüs gidiyor, birisi parasını uzatıyor sonrasında:

    - 1. levent ne kadar?
    - 1400 abla

    o anda arka koltuktaki amca birden kabarıyor:

    - 1.levent ne kadar dediniz şoför bey?
    - 1400
    - e ben demin maslak için 1400 verdim?
    - ikisi de 1400 beyefendi
    - e olur mu canım öyle! onun yolu daha uzun!!!
    - öyle işte...

    1-2 dakika amca söylenir. sonra yine sesini yükseltir:

    - ne saçma şey! benim gideceğim yoldan çok daha uzun. o niye 1400 veriyor? niye benle aynı? daha fazla vermesi lazım?
    - amca tarifeler öyle
    - ne demek canım! öyle saçmalık mı olur? neden fiyatlar böyle?
    - fiyatları ben koymuyorum beyefendi.
    - sen koydun demiyorum. neden böyle diyorum. neden?

    1-2 dakika durur, tekrar başlar

    - böyle saçma şey mi olur... ikisi de aynı. ne acayip.
    - ...
    - o uzuuuuuuun gitsin, 1400... benimki daha yakın. az vermem lazımdı. fazla para aldınız.
    - ...

    1-2 dakika sonra tekrar başlar ama bu sefer ben dayanamam arkama dönüp cevap veririm:

    - benden fazla para aldınız bence. ikisi de aynı para olm....
    - amca, tarifeler böyleymiş. tutup şimdi otobüse binsen benim yolum daha kısa diye yarım bilet mi vereceksin? illa ki gittiğin yol kadar ödemek istiyosan taksiye bin, onda haksızlık yok bak
    - senlen konuşmuyorum delikanlı!!!!

    bir anda yanımdaki teyze gaza gelip arkasını döner ve:

    - onlan konuşmuyorsun ama hepimizin kafasını belliyorsun! bir sus be adam! bir sus!
    (akabinde bana doğru dönüp sessizce "bunamış..." der)

    amca susar...

  • kısa ama güzel bir video.
    şimdi gidip ofiste, evde, okulda vb. ortamda gidip birinin tepesinde şeftali yiyip üzerine suyunu sıçratın. bakın bakalım nasıl tepkiler alacaksınız? üstelik bu kişi başbakan vb. olmadığı halde nasıl tepki verecek acaba? veya tersini düşünelim. ben burada çalışırken biri tam da tepemde yapsın aynı şeyi. ben nasıl bir tepki veririm? deminden beri bunu düşünüyorum.
    sondaki tebessüm müthiş.

  • eğer solunum için sergilemeniz gereken akciğer performansı elektrik süpürgesininki kadar olmayacaksa, yani solunum yetmezliği vs.den muzdarip değilseniz , bahsettiğim konuya girebiliriz.

    bunu kuzenle denedim, abimle denedim... birkaç şekilde.
    dedim ki "bastırın lan yastığı. bastırın bastırabildiğiniz kadar."
    herkeste bir tedirginlik oluyor tabii. görmüşler filmlerden, yastığı 10 saniye surata basınca adam titrreye titreye ölüyor.

    dedim "iyi bastırın!"
    "oğlum delirme. etme, tutma."
    "bastırın, bunu kaldırabilecek kadar dayanıklı bir bünyem var. ver oya işlemeli anneanne yastığını suratıma"

    bastırdılar. ulan bu yastık betondan değil. içinde pamuk var. burnun, suratın engebelerinin yarattığı antiklinal ve senklinal sayesinde hava alanları oluşuyor. 150 saat daha kalabilirim. isterseniz iki de kırlent alıp yanlardan sokun.

    n'oldu? bir hurafeyi daha çökerttim.
    *********
    çok mu lüzumlu bir bilgi bu birader?
    e bu kısmı üzerine düşünmeyi hak ediyor.

  • "bazı şeyleri silersen,onunla silinir bazı şeyler.
    bırak saatler oyalansınlar.
    sırtına duvar arar insanlar ki yaslansınlar.
    çoğumuz aslen deli ve dünya deliler hastanesi.
    hastaların doktorları hastaların kendisi."

    (bkz: serbest)

    "aklım koca bi mezarlık,
    gömülen gömülene, unutulan unutulana, kayıplara karışan karışana.
    hatırladıklarım, unuttuklarımdan az,
    geçmiş zaman karanlık, yarınlar beyaz. "

    (bkz: meftun)

    "bilgilerimiz sis, kaybolur batan güneş gibi
    akıl inzivaya çekilir, bir gün terk edip gider bizi
    sevgi tutuklu bir kral, esaretten bezmiş meğer
    aşk bir mülteci, göçüp gider, bilmez değer..."

    (bkz: kürdan kollar)

    "ölümün sessizliğine eşsiz bir seda ile girdim,
    boğulmaktan korktuğun denizin tahmininden derinim."

    (bkz: iki tanık)

    "güçlü rüzgar nefesi, selvi dağ tepesini viran etti,
    kalp hayat endişesiyle akan zamanı tavaf etti.
    gözler sözlerin sertliğiyle yaşa bulanıp ah çekti
    sensiz geçen günlerin kazası yok be sevgilim.. "

    (bkz: soğuk küvet)

    "dişlerimden gardiyanlar hislerimden çağlayanlar
    kirlerimden bataklıklar kemiklerimden korkuluklar
    parmaklarımdan sivri bıçaklar yaratıp savundum kalemi
    sırra açmak cinayetti bir kilo altın sükunetti"

    (bkz: kötü insanları tanıma senesi)

    "bu güçsüzlüzlüğe güç yetirmek inan beni aşan bir şey
    yaptıklarını bilip hala senden caymamak garip bir şey
    bana dokunma, yanımı senle doldurma
    isteksizce bir teklikle kalmalıyım yalnızca "

    (bkz: mevsimler gibisin)

    "aklım koca bir mezarlık, gömülen gömülene, unutulan unutulana, kayıplara karışan karışana. hatırladıklarım unuttuklarımdan az, geçmiş zaman karanlık, yarınlar beyaz."

    (bkz: meftun)

    "saklı kaldı her düşende kırılan onca göçebe his
    biz dünden olma yarına varma garibeyiz"

    (bkz: 24)

    "hayat en yakın dostumdur, hep yanımda yürür
    bir gün beni terk etse kemiklerim üzüntüden çürür"

    (bkz: kürdan kollar)

    "dünya kızına aşık olmak seni delirtir,
    bu kız izdivaç için ne kötü bir cariyedir.
    ecel aramaz enseler,
    yerine gelmez sarsılan güvenler,
    içine düştüğüm masalsı serüvenlerdir;
    gamzelerime ab-ı hayattan can verenler.
    yüzmekten yorulduğum bu en derin denizdir boğulduğum,
    dörtlüklerim kulacı atar, benim, benim
    dipte vurgunum, moralsizim solgunum,
    yine de kendimi teskin edebilecek bir seviye olgunum,
    pişmanlık asla kaçamayacağın bir canavar,
    elleri bazen öldürür, bazen sertçe yakalar.
    bil ki sagopa cesaretinin bir kısmını zulada saklar,
    yanan ışıklarımı kaplayacak kadar karanlığım var. "

    (bkz: bir kulaç daha atsam karadayım)

  • yabancıların konuştukları (dolayısıyla aşina oldukları) dile göre değişen farklı fonetik algılardır. çeşitli ülkelerden insanlarla uzun süre bir arada yaşandığında bu farklı algılar rahat bir şekilde anlaşılmaktadır. şöyle ki; avrupa'nın batısındaki dilleri konuşanlar, türkçeyi fonetik olarak genellikle "sert ve kaba" bir dil olarak algılamaktadır. buna karşın doğu avrupa ülkelerinden gelenlerin kullandıkları dil gruplarına göre, türkçe'ye dair pozitif fonetik algılayışları gözlemlenebilir. bu anlamda özellikle slavik dilleri konuşanların türkçe'nin fonetik yapısına garip bir hayranlıkları vardır. fakat örneğin; fransız, ispanyol, portekiz ve italyanlar; türkçe'nin fonetik yapısını "agresif" bir dil gibi algılarken, rus, leh, çek, slovak veya ukraynalılardan ise ekseriyetle kulaklarında hoş bir etki bıraktığı izlenimlerini duymak mümkündür.

    bu bir tarafta pozitif, bir diğer tarafta ise negatif etki bırakan değişken fonetik algılarda; türkçe'deki "ç" ve "ş" gibi bazı sert sessiz harflerin yaygınlığın bir etkisi olduğunu sanıyorum. slavik dilleri kullananların bu harflere kulakları daha çok aşina ve yatkınken, diğer bazı batı dilleri konuşanlar içinse tam tersi bir durum söz konusudur.

  • bunun tek sorumlusu vardır arkadaşlar o da meb’dir . kalmayı kaldıran uzaklaşmayı kaldıran okuldan bir gün gelse bile geçirilen öğrencileri oy olarak gören hükümettir . okuma yazma bilmeyen öğrenciyi zorla sınıf atlatılmasını isteyen işine öyle gelen meb’dir . bir insan yaptığının bedelini görmezse o hareketi tekrar yapar . bu öğrencilerin bu davranışlarının bedeli sadece 2 gün uzaklaştırma oldu . medyaya yansımasaydı o da olmayacaktı . eğitim sisteminin ırzına geçiliyor lakin halkımız bu konuda çok duyarsız . ya bir allah’ın kulu açıklasın kalma niye kalktı ? kimin işine yarar cahil bir neslin yetişmesi ?