hesabın var mı? giriş yap

  • güzel ülkemin güzel yürekli nadir öğretmenlerinden, ahmet öğretmen. ismi ahmet naç.
    öğrencileri için varolan alışılmış sınıfı yeniden dekore etti. geleneksel anlayıştan kurtararak daha eğlenceli ve göze daha çok hitap eden bir sınıf dekore etti. öğrencileri okulunu sevsin, motivasyonu yükselsin, dersleri sıkıcı bulmasın ve kendisini biraz daha özel hissetsin diye küçük bir sınıfı kendi elleriyle tabir-i caizse muhteşem hale getirdi.

    haberi unimetre sayfasında gördüm. gerçekten çok beğendim.

    bu ülkede böyle öğretmenleri de görmek insanı gerçekten mutlu ediyor.

    sözcü'ye de çıkmış.

    düzenleme: tinypic sunucularını kullandığım için fotoğraflara saçma saçma tagler ekleyerek kendince eğlenen zeka gerisi çaylak, bırak o elindeki klavyeyi.

    düzenleme 2: ahmet'e ulaşıp yapabileceğimiz bir şeylerin olup olmadığını öğrenmek istiyorum. "bi'şeyler yapalım, fikrim var" diyen yazarlar mesaj atarsa sevinirim.

    debe düzenlemesi: mesaj atıp öğretmeni soran kişilere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. kendisine ulaşmaya çalışıyorum. dileğim böyle öğretmenlerin ve öğretim görevlilerinin arttığını görmektir.

    ayrıca şöyle de bir şey var: (bkz: kalecik köyü ilköğretim okulu yardım kampanyası)

    debe düzenlemesi 2: haberi bilişimlife forum'da da başlık olarak açtım: http://bilisimlife.net/…den-ogretmen-ahmet-nac.html

    bu güzel haberi duymamı sağlayıp beni başlık açmaya sürükleyen futbol ve basketbol yorumcusu mustafa tepe'ye teşekkür ediyorum.

    debe düzenlemesi 3: araştırayım biraz ahmet naç'ı dedim, isterseniz bir de siz bakın. o odülleri hak ediyor. facebook'tan attığım mesaja (isteğiniz var mı gibi bir soruya) şöyle yanıt verdi: https://eksiup.com/p/5n3393334xhv

  • cuma akşamı işten eve döndüğümde giydiğim pijamaları pazartesi sabah çıkarıyorum.

  • simdi biraz fantastik gelebilir; ama gercek.

    iki yil once bitirdigim, oncesinde de iki yil suren bir dunya turu seruvenim oldu. katildigim gemi ile okyanustan okyanusa, limandan limana dolanmistim. yasadigim bu donemi yillar sonra hatirlamami saglayacak anilar biriktirme karari almistim ilk adimimi attigimda disari. bu minvalde, en basta cok klasik olan gittigim ulkelerden magnet ya da kartpostal biriktirmek geldi aklima ama sonra cok siradan buldum bunu ve vazgectim. ne yapsam diye dusunurken aklima cok zor ama inanilmaz bir sey geldi.

    bitirebilmem yillarimi aldi; ama degdi.
    amerika'sindan japonya'sina kadar, hindistan'dan isvec'e kadar, portekiz'inden tut da turkiye'ye kadar butun maviliklerden gectim. ve bu seyirler sirasinda geminin arkasindan sarkittigim kucuk bir kova ile sular topladim ve bir kavanozda biriktirmeye basladim. gunu gelip de son okyanus suyunu kavanoza aldigimda hedefime ulasmistim. bir kucuk iksir sisesi aldim ve butun topladigim sulardan birer kasik alarak o sisede harman yaptim.

    dunyanin dort bir yanindan topladigim, tam yedi denizin suyu var bende. bir gun karsima biri cikar da evlenecek olursam, mustakbel kisiye teklifimi sacma bir yuzukle degil, emegimi verdigim bu kucuk sise ile yapmayi dusunuyorum. mecaz anlamda degil, gercekten dunyayi avuclarina sermis olacagim.

  • başlığı açan arkadaşa ibretlik tespitinden dolayı kocaman bir teşekkür. deneyimlerime dayanarak söylüyorum ki berber sizi devamlı müşterisi olarak belledikten sonra ;

    - randevu vaktinize sadık kalmaz.
    - saçınızı kafasına göre tıraş eder.
    - tıraş esnasında saçma sapan videolar izletir.
    - tıraş esnasında sürekli telefonla konuşur.

    edit: "tıraş"

  • böyle net olayları seviyorum.
    “napıyon la” yok
    “itiş kakış” yok
    “sen kimsin lan, asıl sen kimsin lan” yok
    “bak döverim seni vs” yok
    olayı görüp anında müdahale, süper işte.

  • fragman yanıyor yanıyor. en karanlık sezon olacağı söyleniyormuş. taş gibi bir sezon olacak bence yine. sherlock'un bir bölümü diğer dizilerin 10 - 15 bölümlerine bedel. her şeyi ama her şeyi çok kaliteli bu dizinin. kurgusu olağan üstü. ben zaten sherlock holmes karakterine aşık bir insanım. fragmanda dikkat ettiyseniz sherlock'un duygularını diğer sezonlara nazaran daha fazla hissediyoruz, bu da bence sezonun karanlığını gösteriyor. bence moriarty öldü, o kullanılarak başkaları birseyler yapacak. sherlock'a düşman mı kalmadı canım. ama ölmemiş de olabilir. mükemmel kurgu bizi inandırır nasıl olsa. of çok heyecanlı be. haydi bakalım.

  • bu filmin bir de 1943 yılında nazi almanyası tarafından propaganda amaçlı çekilen bir versiyonu var. youtube'da bulup izlemek mümkün.

    hatta direkt entry'nin sonunda link vereyim.

    filmde kapitalist patronlar titanic'in sahibi olan white star line şirketinin hisselerini manipüle etmeye çalışıyorlar. bir yandan da gemiye hız rekoru kırdırıp new york'a orijinal planlanandan bir gün önce getirip şirketin hisselerini patlatmayı planlıyorlar. bu arada gemideki yardımcı kaptanlardan biri alman ve bu alman eleman sürekli gemi mürettebatını "bu çok riskli, insanların hayatını riske atamayız" diye uyarıyor ama millet "sen almansın, ingilizlerin rekor kırmasını kıskanıyorsun" diye görmezden geliyorlar.

    titanic'in batacağı gün alman kaptan yardımcısı hala "gemi çok büyük tehlikede, yavaşlamalıyız ve dikkatli gitmeliyiz" diyor ama gemideki şirket yöneticileri "hayır bu gemi batırılamaz. eğer geç kalırsak hisselerimiz düşer" diyor. sonra da malum felaket oluyor.

    ayrıca filmde gemide zenginler lüks içinde yaşarken işçi kesiminin onlara hizmet etmesi filan da güzel gösterilmiş. bu filmdeki aşk hikayesi iki çalışan arasında geçiyor.

    film nazi almanya'nın propaganda bakanı joseph goebbels tarafından ortaya atılmış. filmde propagandası yapılan 3 konu var: 1) ingiliz ve alman kapitalistlerin kar uğruna insanların hayatını riske atması, 2) gemideki kahraman alman subayının herkese rağmen gemiyi kurtarmaya çalışması, 3) alman film çekim tekniklerinin üstünlüğü. bu filmde o dönemde çok az filmde görülen bir çok teknik kullanılmış ve kalite olarak dönemin üzerinde bir iş ortaya çıkmış.

    film o dönemler nazi işgali altında olan polonya'nın kuzeyindeki baltık denizi'nde çekilmiş. filmin çekiminde kullanılan dönemin yolcu gemisi ss cap arcona oldukça hazin bir hikayeye sahip. en başta yolcu gemisi olarak başlayan bu gemi daha sonra yük gemisine dönüyor ve savaş sırasında esirlerin içinde taşındığı bir deniz hapishanesine dönüşüyor. ingilizler tarafından vurulan gemi içindeki 5 bin esirle beraber suya gömülüyor ve bir anlamda titanic'le aynı kaderi paylaşmış oluyor.

    film almanya'da sinemalarda hiç gösterilmemiş. filmin gösterimi daha çok nazi işgali altındaki fransa, prag, viyana gibi şehirlerde gerçekleşmiş. o dönem savaşta olan almanya'nın şehirleri sürekli bombardıman altında olduğu için alman halkına bu kadar kaos ve ölüm barındıran bir film gösterilmek istenmemiş. film ikinci dünya savaşından sonra doğu bloku ülkelerinde ve rusya'da popülarite kazanmış. bunun sebebi filmdeki anti-kapitalist propaganda unsurları olmalı.

    filmin linki: https://www.youtube.com/watch?v=itj_yg-lous

  • kafa kesen, insan derisi yüzen, eroinle bir nesli zombiye dönüştüren katillere karşı girişilen operasyondur ancak ne kadar başarılı olur tartışılır.

    adamlar şehir sahibi olmuş, kitleleri maaşa bağlamış, devlet gibi örgütlenmiş yani.

    bu zamana kadar bunun gibilere karşı ordu tankla, topla önüne gelen kim varsa devirip neden harekete geçmedi dersiniz ?

    para konuşur da ondan. herkese para yedirince durum böyle laçkalaşıyor.

    paran varsa siyasetçi de satın alırsın, silahlı güç de, bu kadar basit ve bu kadar aşağılık bir durum.