hesabın var mı? giriş yap

  • vallahi helal olsun
    sportif rezaletler bir tarafa, uzun zaman sonra yonetim hakkinda helal olsun deyip gururlanmami saglayan bir aciklamadir.

    diger kuluplerden de benzer aciklamalar gelmesini umuyorum

  • çirkini öpmemişler kendini namuslu sanmış diye bir söz var bizde. orada dayak yiyen bir kadın olsa böyle tepki gösterir miydi acaba sayın namus timsali a. kodumun ahlak bekçisi motorcu...

  • güncelleme editi5: yıl 2024 oldu, çalıştığım kurumunun zam politikası geçen yıllardaki gibi yine aynı devam... yemek kartlarımız 5000 tl oldu, değişen birşey yok: erimeye devam...

    güncelleme editi4: 2023 asgari ücret zamlarını biliyorsunuz. önceki editlerimde de göründüğü üzere asgari ücretin birazcık fazlasını almaya devam. yemek kartı 2750 tl oldu.

    güncelleme editi3: 2022 temmuz'dan itibaren yine asgarî ücretten bir tık fazladır maaşım. 5750 tl maaş + 1430 tl metropol yemek kartı.

    güncelleme editi2: 2022 yılı asgarî ücretinin yine azıcık fazlasıdır; 4788 tl maaş + 1000 metropol yemek kartı

    güncelleme editi: 2020 yılı asgarî ücretinin yine azıcık fazlasıdır; 2401 tl + 500 tl metropol yemek kartı.

    üstte görünmesi gereken edit3: 2019 yılı asgarî ücretten azıcık fazla* + 451 tl metropol yemek kartı.

    güvenlik görevlisi(silahlı)
    1700 + 350 tl metropol yemek kartı.

    edit: ezik diye mesaj atan haysiyet yoksunu kibirli şerefsiz, buraya silahlı diye belirtmemin sebebi; bazı firmalarda silahsız güvenlik görevlileri bile çalıştığım kurumun kat kat üstünde haklara sahip. ekşi sözlük sizin kibir kusma platformunuz mu? burada insanlara belki de meslek seçiminde yardımcı olan entryler var. mecbur olmasam katlanır mıyım bu azaba? kimse keyif aldığı için bu komik rakamlara emeğini satmıyor!

    edit 2: iyi insanlar, seviyorum sizi. keşke çalıştığım ortamlarda da sizin gibi insanlarla karşılaşsam da iş stresi olmasa. iyi ki varsınız :)

  • servet ve esnaf düşmanıyım ne kadar zevklendim ne kaddaaarr zevklendim anlatamam size...
    edit: ne kadar çok avm tapar varmış mesaj kutum patladı...
    edit1: ironiden anlamayan nesle aşina değiliz ( bkz: bi üstteki entry )
    edit2: o avmlerin çoğunun arazisi aslında sizin depremde toplanma alanlarınız idi ( istanbul'da 15 yıl yaşadım )
    edit3: hala mesaj kutumdan küfredenler var ... ağır söverim geri bilginiz olsun ...
    edit4: sanırsın ki sözlük değil avm patronları derneğinde konuşmuşum bunları.. adamın parkı gitmiş yerine ucube bina dikilmiş; gelmiş oksijen ziyanları giden parkını toplanma alanlarını savunacağına bana küfrediyor...

  • eduardo galeano'dan alıntıyla, bir epigrafla başlayalım:

    "büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. şimdi biz onlar için çalışıyoruz. gıda miktarını artırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. iletişim kurmak için icat ettiğimiz öncü büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. biz makinelerimizin makineleriyiz. onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. ve bunda haklılar."

    tüketim toplumu da bu yolla oluşturulmadı mı zaten?! bence tükettiğimiz şunca ürün(hatta hizmetleri de katabiliriz) gereksiz ve boş beleş. insanlar neden buna uyanamaz anlamış değilim. her şeyi ihtiyaçmış gibi, ne bileyim olmazsa ezik kalırmışız gibi ya da egomuzu okşamak adına bize kakalamıyorlar mı?!

    mesela şişelenmiş meyve suyu diyelim. bakıyorsun bunun reklamları oluyor. olağanüstü estetik portakallar havada uçuşuyor; mandalinaları, narları ninjalar ortadan ikiye ayırıyor. bembeyaz dişleriyle sağlıklı bir kadın, öğle sıcağının altında bunu yudumluyor falan filan. sonra da adam gidip bunu satın alıyor. bu kadar salakça bir şey olabilir mi? biz şişelenmiş, paketlenmiş meyve suyundan önce de vardık. ben portakal seviyorsam giderim, onu alırım; istersem basit bir aparatla bunun suyunu da çıkarırım. senin "renklendirici içermez" sempatikliğine gerek duymadan, zaten benim için gerekli olan formda onu tüketirim.

    şöyle güzel bir söz var; "insan nedir biliyor musun? ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda, ağaçları koruyun, yazandır.'

    insanlara bu tarz tüketim alışkanlığı kakalanıyor. neden? belki de sürekli sistemin çarkları arasında kalsın diyerek. doğanın bana sunduğu şeyleri, basit dönüşümlerle tüketmek varken, neden bu çeşitlendirilmiş, üstelik temsil ettiği gıdanın, kıyafetin yerini tutamayan işleri tüketeyim ki? bir insanın ihtiyaçları genel olarak bellidir; kapasitesi de öyle. şurada kaç litre kapasiteli miden olduğu; günlük kalori ihtiyacın belliyken; boyun posun ortadayken neden bu tüketim çılgınlığı.

    ben kendimce bu ürünlere "ürün gereksinim oranı" ile yaklaşıyorum. gereksinimim olmayan şeyleri satın almıyorum. mesela kişisel olarak otomobil sahibi olmak aptalcadır. ama tabii konfor satın alıyorsun; araban kapının önünden kalkıyor diyeceksiniz. "bas düğmeye, bak keyfine" diyerek kontralar yapacaksınız. zaten bu yüzden eduardo galeano'nun sözlerini paylaştım yukarıda. size konforunuz karşılığında bir adet eylemsizlik kakalıyorlar. pekala işlerinizi toplu taşıma araçlarıyla da halledebilirsiniz. "ama orada ebemiz belleniyor" diyeceksiniz. işte araba satın alıp, hayatla mücadeleye girmek size zor geliyor. kendi doğanıza ters düşüyorsunuz. bizlerin nefsini, egosunu okşuyorlar.

    insanlar birbirlerine caka satmak derdinde. halbuki şöyle dikkatlice baksak, dünya ekonomisi her an resesyona girebilecek, kritik bir çizgide dönüşüyor. şöyle bir hayatıma baktığımda bir çok üründen çok kolayca vazgeçebileceğimi, hatta bunlar olmayınca, bir miktar iyileşeceğimi de öngörüyorum.

    senin için geçmiş kardeşim, diyebilirsin. belki de öyledir. ama artık bu salaklığa başkaldırmak istiyorum ve bu yazdıklarım ideolojiler üstü bir yazıdır dünyanın aptal gidişatını kaldıramıyorum. başkasının ağzıyla konuşan bu yüzeysel toplum; ucuz zevklerin yönlendirdiği bu barkod karşılığı değiş edilmiş canlı etten tiksiniyorum adeta.

    http://www.youtube.com/…vyhvt_jebg&feature=youtu.be

  • kısaca anlatmak gerekirse izmir’den istanbul’a gitmek için bindiğimiz kamil koç otobüsündeki muavinin, o gün hiç alkol almamış olmamıza rağmen, bagaja verdiğimiz çantamızın yan gözündeki uzo şişesinden dolayı bizi sarhoş olmakla itham edip, nasıl anladığını sorduğumuzda da "ben gözünden anlarım, almıyorum sizi otobüse" diyerek herkesin içinde iğrenç bir üslupla bizi otobüsten kovması rezaleti.

    detayları merak edenler için olaydan sonra sıcağı sıcağını yaşadıklarımızı anlattığımız video

    muavinin saldırgan tutumu ve telefonu kırma tehditine rağmen çekebildiğim bize tavrının bi kısmını gösteren video

    bayram tatili son günü hem rezil bir durum yaşayıp hem de otogarda çok zor duruma düştük. olay sonrası:

    -otogardaki acentaya gittik, bir şey yapamayacaklarını kamil koç müşteri hizmetlerini aramamızı söyledi.
    -müşteri hizmetleri sadece şikayet kaydı oluşturabileceklerini, daha sonra birisinin bizle iletişime geçeceklerini söyledi. koltukların boş gittiğini, biletimizin yandığını 2 saat sonraki otobüste 2 kişilik yer olduğunu, istersek o sefer için bilet satın alabileceğimizi söyledi. hala dönüş yapan yok bu sırada.
    -biz tekrar kamil koç’a binmek istemediğimiz için diğer firmalara baktık ama hiç birinde yer bulamadık.
    -polis noktasına gidip alkolsüz olduğumuzu belgelemek istedik. orada alkolmetre olmadığını, istersek ekip eşliğinde hastaneye gidebileceğimizi oradan rapor alabileceğimizi, bunun da 3-4 saat sürebileceğini söylediler.
    -sabahtan beri yoldaydık, yorgunduk ve sabah istanbul’da olmamız lazımdı. en sonunda acentadaki kızın kendi insiyatifi ile özür dileyerek 20 tl indirimle 2 saat sonraki sefere bilet satmasıyla istanbul’a geldik.

    yeni bir gelişme oldukça editlicem.

    edit:
    arkadaşlar destekleriniz için çok teşekkürler. umarım bu yaşadıklarımız ve destekleriniz sayesinde benzer durumların azalmasında bir etkimiz olur.

    bugün kamil koç genel merkezinden arandık ve yaşadığımız olaydan dolayı özür dilediler.

    -benim muavin dediğim kişi otobüsün kaptanıymış ve otobüsteki diğer çalışanların da ifadesini aldıklarını, şirket ik’sına ilettiklerini ve cezai işlem uygulayacaklarını,
    -biletlerimizin iadesini yapacaklarını,
    -tekrar benzer durumların yaşanmaması için gerekli önlemleri alacaklarını
    -şu anda yazılı olarak bir özür, atacakları adımlar ya da cezai işlem hakkında bir şey paylaşamayacaklarını
    söylediler.

    atacakları adımların lafta kalmaması için takipçisi olucaz. bir yandan da hukuki olarak neler yapabilirizi araştırıyoruz

  • şu an yan dairemdeler. hafta içi çok sesleri çıkmıyor, hafta sonları ise biz buradayız diyorlar sanki. apartamanın hava boşluğuna bakan odadayken ilk kez duymuştum seslerini, acaba hangi radyo bu dedim meğer yan dairedeki çiftmiş çalıp söyleyen. ikisi de yan flüt ve gitar çalıyor, sesleri de yumuşacık. yatak odalarımız dip dibe. sabah uyandıkları andan itibaren başlıyorlar şarkı söylemeye, sonra duşta devam ediyorlar, neyse ki sesleri güzel. şu an yağmur yağıyor ve onlar balkondalar, kız çalıyor çocuk söylüyor, çocuk çalıyor kız söylüyor. daha çok sevsinler de birbirlerini daha çok söylesinler şarkılarını, biz memnunuz devam et 27 numara.