hesabın var mı? giriş yap

  • genelde kanser teşhisi konmakla sonuçlanır. lakin bende hep tutuyor.

    ılk defa araştırma yaptığımda 16 yaşındaydım, kendime varikosel teşhisi koydum ve ürolojiye gidip "bende varikosel var." dedim. bi böburlenme aşaması, "biz boşuna mı bunun okulunu okuyoz" tribini yiyip muayeneye geçtik. sonuç: 1 ay sonra varikosel ameliyatı için masaya yattım.

    sonrası uyku apnesi tanısıydı. gittim ve bende uyku apnesi olduğunu ama neyden kaynaklı olduğunu bilmediğimi söyledim. burnumda et çıktı, ilaç verdi. apne için de uyku bozukluğu merkezine git dedi ama hala gitmedim. gidersem orada apne teşhisi konacak adım gibi eminim.

    en son da spor sonrası çarpıntı problemi nedeniyle 3 ay önce kardiyolojiye gidip internet araştırmalarımdan aldigim güvenle "bende mitral kapak prolapsusu var." diye dikildim kardiyologun karşısına. ekoya gönderdi, hakikaten de 1. derece mvp çıktı.

    birkaç seneye youtube'dan ameliyat videoları izleyip evde kendimi ameliyat etmeye başlayacağım kısmetse.

  • buzdolabını açtığımda yarım çürük limonla değil de 2 dilim yenmiş çikolatalı pastayla karşılaşıyorsam paranın köpeği olmuşumdur muhtemelen.

  • uzun zamandan beri internette, joker’in aslında kim olduğuna dair tartışmalar döner durur. bunlardan en çok ön plana çıkanı ise joker’in, travma sonrası stres bozukluğundan muzdarip bir savaş gazisi olduğu yönündeydi. duymamışsanız eğer, yıllardır neredeyse ortak kabul edilen internet görüşlerinden birisi olabilir bu. askeri malzemelere çok kolay bir şekilde erişmesi olsun, taktiksel olarak planlamasının çok iyi olması olsun, bu teoriyi güçlendiren şeylerdendi. ama benim de aklımın daha çok yattığı bir başka teori var. joker’in sıradan bir askerden öte, askeri bir istihbarat uzmanı olması.

    bu iddiayı destekleyen, insanların internette ortak olarak ürettikleri şeyler ise şu şekilde:

    * filmin başında gambol’ın yanına ilk geldiği sahnede, ekrandaki muhasebeciyi göstererek “ötecek kuşları iyi tanırım, bu da ötecek bir tip” demesi kendisinin sorgulamada, karşısındakini iyi ölçebildiğini gösteriyor,

    * kiminle konuşursa kişiliğini ve metotlarını o kişiye göre ayarlıyor ve nasıl bir sonuç alacağını kesinlikle biliyor; gambol’ın erkekliğini alaya alması, sahte batman brian’ı, ölen polis arkadaşlarına olan sadakatinden hareketle korkutması, harvey dent’in adillik duygusuna yüklenmesi, gordon’un yalnızlığına saldırması.

    * batman ile sorgu odasında, batman’in sınırlarını zorlaması ve tıpkı istihbaratçıların yaptığı gibi, karşısındakini kırılma noktasına getirmesi ki batman’in kendi kurallarını yıkması için onu zorluyordu.

    * yine sorgulama sahnesinde batman’e “asla kafadan başlama, sonra diğer bölgelere vurduğunda kurbanın acıyı hissetmez” demesi. öylesine atılmış bir replik değil bu, değil mi?

    * geçmişinden sürekli farklı bir şekilde bahsetmesi de gizlenme yeteneğiyle ortaya çıkmış bir yan etki olabilir.

    * ayrıca rusların köpeklerini, ruslara karşı kullanıyor ve aynı köpekleri batman’in üzerine alıyor. hatta o sahne, zamanında ırak’ta cıa’in el garip hapishanesinde mahkumların üzerine köpek saldıkları fotoğrafları ziyadesiyle andırıyor.

    * ve en sonunda batman’e yakalandığında ve tamamen kaybettiğinde attığı kahkahalar aslında bir nevi kendi nirvanası. “durdurulamayan bir kuvvet, hareket ettirilemeyen bir nesneye çarptığında” diye anlatıyor ilişkilerini ve tüm film boyunca da kıramadığı tek sorgu mahkumu da batman oluyor. belki de bu yüzden seviniyor.

    * askeri görevlerinden sonra ülkesinde şiddet eylemlerine başvuran eski askerlerin çok büyük ölçüde bunu para için değil, “büyük resimde olan biteni görmüyorsunuz” şeklinde bir düşünceden hareketle bu eylemleri yaptıkları bilinen bir şey. joker için de söz konusu olan tam olarak bu. paraları yakarken yapmak istediği şeyin insanlara bir ders vermek olması.

    * yaralarını da kendisini mental olarak kıran bir sorgulamada almış olması ihtimaller dahilinde.

    günün sonunda joker'i ilginç yapan şey zaten adından geliyor. bir wildcard, kimsenin ne olduğunu tahmin edemeyeceği bir oyuncu. ama yaptığı şeyler üzerine bunca yıl sonra bile düşündürebildiği için yazılan en iyi karakterlerden birisi kesinlikle.

    edit: deathbringer uyarısıyla post travmatik stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu olarak güncellendi.

  • ligi 2.bitir,
    şl ön elemeyi geç,
    şl ikinci ön elemede elen,
    uefa'da en fazla çeyrek final oyna,
    lige dönüş,
    ligi 2.bitir.

  • herhangi ölümcül bulaşıcı bir hastalığın, tüm dünyayı etkileyecek “küresel” bir boyuta ulaşmasıdır. yakın tarihimizde bunun birçok örneğini de gördük. domuz gribi veya kuş gribi bir pandemi örneğidir.

    amerika’da türk bir ilaç şirketinin yönetiminden öğrendiğim kadarıyla çok yakında dünya çapında ölümcül büyük bir salgın gerçekleşecek. salgını yapacak olan kişilerse aralarında bill gates gibi zenginlerin bulunduğu, dünya nüfusunu azaltma projesinin mimarları olan bir grup. hatta daha bu salgın hastalık dünyaya yayılmamışken aşılarını bile üretime geçirdiler. “kulağa çok komplo teorisi gibi geliyor” dediğinizi duyar gibiyim. ama değil malesef. hatta türkiye cumhuriyeti olarak yaklaşık 2 hafta önce bunun hazırlıklarını başlattık.

    konuyla alakalı cumhurbaşkanlığı’nın resmi gazete’de yayınladığı 2019/5 sayılı genelgeye
    şuradan ulaşılabilir:

    cumhurbaşkanlığı genelgesi

    yanı başımızda bulunan yunanistan’da bu salgın hastalık küçük çapta denenmekte. ve yunanistan’da ani ölümler gerçekleşmekte.
    bu olayın türk medyasında yer bulmaması ise işin ilginç tarafı. internette arattığımda haberi sadece haber türk’ün şubat ayında verdiğini gördüm.

    haber türk ilgili haberi

  • t: ankara'ya film çekmek için gelmiş turist.
    h: harun.

    t: bu şehre geldiğime geleceğime pişman ettiniz beni ya!
    h: e gelmeseydin keşke. niye geldin ankara'ya? gitseydin istanbul'da çekseydin filmini.
    t: daha da ankaraya asla gelmem ben!
    h: gelme! zaten ankaranın da çok sikindeydi ha. nolur gel. sen ne filmi çekiyon oğlum?
    t: taşrada hayatın monotonluğu.
    h: sen ankara'ya taşra mı diyon la! taşra mı diyon sen ankara'ya? oğlum burası başkent başkent. eskiden burda deniz varmış!*

  • cikis tarihi ile ilgili celiskili hikayeler ortalikta dolansa da baslangic amaci tahmin edilenin aksine anneler gununu taklit etmek degildir. 1900'lerin basinda virginia'da bir maden cokmesiyle cogu baba olan yaklasik 300 kisi hayatini kaybetmis, bir sonraki yil kilise kazada olenleri anmak adina bir gun duzenlemistir.
    ilerleyen yillarda bu gunde kazada olenlerden cok babalar anilmaya baslamis, 1910'lu yillarda ise dodds adli bayanin calismalariyla babalar gunu cok daha genis kitlelere ulasmistir. dodds savas gazisi babasinin 6 cocugunu annesiz buyutmesini hayranlik icerisinde yasamis ve tum babalarin bu gunde anilmasi icin elinden gelen cabayi sarfetmistir. ilerleyen yillarda gun belediyeler tarafindan taninmis, unu meclise kadar uzanmistir.
    amerika baskani ilk olarak 1924 yilinda resmi bir aciklamayla gunu kutlamis ve ulke capinda bilinip anilmasini saglamistir. 1966 yilinda ise baskan lyondell haziranin ucuncu pazar gununu resmi olarak babalar gunu ilan etmis ve resmi takvime eklenmesini saglamistir.
    dananin kuyrugu bundan sonra kopmus ve babalarin cocuklariyla olan baglarini guclendirmeyi amaclayan gun kisa zaman icerisinde alisveris takvimindeki yerini almistir. ici bosaltilmis anneler gunu gibi babalar gunu de vitrinlerde indirimlerle anilir olmus, buyuk firmalar reklam butceleriyle gunun bir baska materyalist alisveris sebebine donusmesini saglamislardir.
    2003 yilinda babalar gunu alisverisleri anneler gununu yakalmis(en azindan amerika birlesik devletlerinde) ve ortalama $100 alisverisle magazalarin voleyi vurmasini saglamistir. cicekcilerin pek isine gelmese de ozellikle alet edevat, kravat, saat, kalem gibi urunlerde satis patlamasina sebeb olan gun ulkemizde de terlik, pijama, gomlek satislarinda belirgin artisa sebeb olmaktadir.

    babalar gunu satis potansiyeli sayesinde dunyanin bircok ulkesine sicramis ve takvimlerde yerini almistir. diger onemli gunlerde(anneler gunu, sevgililer gunu) oldugu gibi carsaf carsaf gazete ilanlariyla gozumuze sokulmakta ve hediye olmasa bile kucuk bir kart almayi vacip kilmaktadir.

  • olum senelerdir sürekli et kuyruğu, meyve sebze kuyruğu oluyor. askıda ekmek diye bir şey çıktı ama bu dayılar ecevit dönemindeki kuyruğu bir türlü unutmuyor. bunları o kuyrukta s.kmiş olmasınlar.

  • havaların soğuduğunu arif' in maça boğazlı kazakla çıkmaya başlamasından anlayabilirsiniz.
    ayrıca ben hakem olsam maça çıkarken direkt sarı kart gösteririm kartı da cebine koyarım o şekilde oynasın uğraştırmasın beni..