hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • beşiktaşlı değilim ama taraftarından mütevellit her zaman sempatim olmuştur.
    büyüklüğünü sorgulamaya gelince, bir tarafına sokmayacaksan büyük veya küçük olmasından sana ne kardeşim?

  • tüm bilim dallarını, mühendislik alanlarını etkileyebilir.
    o kadar matematik tahsil ettik, ne yani hepsi yalan mıydı?

  • amerika'da yasiyorum.

    turk dernegi'ne soyledim, "eylem tok konusunda bir sey yapmayacak misiniz?" diye, biz ne yapabiliriz ki dediler. zehir zemberek bir email attim, uyeligimi iptal ettim ve kendilerine bir daha bagis yapmayacagimi belirttim. politik baski yaparak cok sey yapilabilirken, ornekleri doluyken bu tutum basiretsizlik, beceriksizlik baska bir sey degil.

    nypd'e ihbar ettim. konsolosluga ihbarda bulundum. hatta bulundugum yerdeki tanidigim politikacilara da durumu anlatan bir sey yazdim.

    amerika'da yasayanlar bunlari yapabilirler. turk dernekleri bir boka yaramiyor.

    ermeni, yunan dernekleri cok daha aktifken, politikacilara baski yapabilirken boyle bir pisligi temizleyememiz de bizim ayibimiz.

    edit: ise yaramazsa ihbarlarin ve baskinin dozunu arttiracagim. baskiyi arttirmaya dhs'ten ve network'umu kullanarak baslayacagim. tek basima olacak bir sey degil, amerika'da yasayan arkadaslar da ayni zamanlarda baskiyi arttirirlarsa harekete gecerler.

    sadece ben yazarsam, "manyak adam takti" olur. bir cok kisi yazarsa "komunite rahatsiz" olur.

    yapilabilecekler, etki sirasina gore: cesitli yerel ve buyuk gazetelere olayi anlatan email yazabilirsiniz. new york'ta yerel gazetelerin olayi haber vermesini saglayabilirsiniz.

    ıngilizce sosyal medyalarda (reddit, twitter, tiktok vs) olayi anlatabilirsiniz.

    (hatta aklima bir fikir geldi, ny sokaklarina olayi anlatan, fotograflarinin oldugu a4/letter kagit ilanlar etrafta direklere, duvarlara zimbalanabilir. hatta ileri goturulurse cesitli bilboard'lara ilan verilebilir. bunu yapmak legal, ancak cesitli kisitlamalari var)

    dhs'in ihbar bolumune kanitlarla olayi anlatabilirsiniz. amerikan vatandasi yurt disinda suc islerse mahkemeye cikarilir ve yargilanir, emsalleri cok var.

    politikacilara olayi anlatan bir mektup yazabilirsiniz.

    her ne kadar ise yaramasalar da, turk derneklere baski yapmaya devam edebilirsiniz. baski yapinca dernekler de politikacilara baska yapmaya baslarlar.

    polise ihbar edebilirsiniz.

    edit 2: ben siradisi bir sey yapmiyorum, normal, olmasi gereken bir sey yapiyorum. mutevazilik olsun diye soylemiyorum, bu normal vatandaslik gorevidir. bu ulkede yasiyorsam, etrafimda boyle birinin olmasini istemiyorsam, oturdugum yerden boyle aksiyon alirim, oy verdigim kisilere baski yaparim. niye seciyoruz o politikacilari?

    bazilari bana email adresleri sordular. artik cogu organizasyon email adresi kullanmiyor, websitelerinden form doldurarak ihbarda bulunuyorsunuz. dhs report crime yazarak bulabilirsiniz. ya da ny newspaper report story yazabilirsiniz. ben de google'a yazarak buldum sonucta, baska bir sey yapmadim.

  • hiç aldatılmadığım için bilmiyorum ve merak ediyorum ama bi arkadaşım aldatılmıştı, onları gözlemledim. kızın sendeki en basit şeye bile tahammülü azalmışsa, başkasına tahammülü artmıştır. örneğin hapşırdığında iyi yaşa yerine, ya ödümü kopardın yavaş ya...diyorsa başkasındadır artık kalbi.

    debe edit: ilk kez debe'ye de girmiş olduk, hadi bakalım.

    eeeeey türk insanı, atana ve cumhuriyetine sahip çık, başka türkiye cumhuriyeti yok.

  • az ceza almak için sorulan sorulara bilinçli cevaplamamistir. ınstagramda yazısarak tanismislar. okuma yazma bilen adam şempanze ile aynı zeka seviyesinde olamaz.

    getir bana test yap, 10-15 alırım istesem.

  • itü'den fahri doktora ünvanı almış, can dündar'a konuk olmuş. istanbul'a ilk gelişini anlatıyor:
    "cebimde iki buçuk liram vardı. kırşehir'den ankara'ya kadar da otobüs iki buçuk lira, ben istanbul'a gidiyorum. ankara'da otobüsten indim, çığırtkanın birine gittim dedim ki "ben istanbul'a gideceğim, param yok". elimde sazım var ya, "çal" dedi ben başladım çalmaya... sırası gelince çığırmaya gidiyor, geri geldiği zaman çal demesine gerek yok, alıştım çalıyorum. ne zaman vardıysam, ta gece yarısına kadar saz çaldım. en son otobüsün arkasında şöyle bir oyuk yer vardı beni oraya verdi, istanbul'a kadar ayakta geldim."

    - "neşet ertaş ayakta geldi istanbul'a, bugün de ayakta alkışlandı."

  • 2001 senesinin kasım sonu ya da aralık başı, buz gibi bir hava. annem büyükdere caddesinde tam şişli camii’nin olduğu yerde bir mali müşavirlik ofisinde çay-yemek işlerine bakıyor, ben de 12 yaşında bir ortaokul öğrencisiyim.

    1999’da babamın yaptıkları artık canımıza tak deyince annemle birlikte, annemin yıllarca çalışıp didinip pırlanta gibi dizdiği evi tek bir iğne almadan bırakıp, memlekete ölen dedemin evine, dayımların yanına kaçmıştık. boşanma davası, velayet vs. kesinleştikten sonra 2001 yılının yaz aylarında tekrar istanbul’a döndük. sıfırdan başlamıştık yani. çok güçlü bir kadın annem, hayatında tek gün okula gitmemiş ama yıllarca fabrikalarda, ofislerde çalışarak hem evine baktı, hem de beni okutmaya çalıştı.

    döndüğümüzde 1 odası, 1 küçük mutfağı ve büyükçe bir balkonu olan annemin teyzesinin çatı katını tuttuk. bizim hiç eşyamız yok, sadece kıyafetlerimiz ile döndük ama evde bir insanın asgari düzeyde hayatını sürdürebileceği, teyzemin ve çocuklarının eski eşyaları var. bir tek televizyonumuz yoktu. annem ben sıkılmayayım diye bir akrabamızdan ikinci el bir televizyon almış, alırken de dolandırılmıştı, o başka bir enrtynin konusu. bu şekilde kendi ayaklarımız üzerinde durana kadar idare edecektik artık.

    o zamanlar gültepe’de doğalgaz yok, hani olsa da bizim oturduğumuz ev doğalgaz tesisatına uygun mudur orası şüpheli. çok eski bir yapı çünkü. çatı katı olduğu ve yapı çok eski tahta bir çatıya sahip olduğundan, rüzgar estiğinde evde hissedilirdi. kış ayları bizim için ciddi sıkıntıydı. kış yaklaşınca sobayı, o zamanlar her yerde bulunan bir sobacıdan ikinci el almıştık. böyle içi tuğla, hayvan gibi döküm bir soba. sağolsun belediyede çalışan bir akrabamız da annemin adını ‘meşhur’ kömür yardımlarına yazdırmış, kış öncesi 30-40 torba kadar bir kömür gelmişti ama soba tek başına kömürle yanmıyor, tutuşturacak odun lazım.

    şimdilerde yerinde devasa şişli marriott otelin olduğu yerde o yıllarda pazar yeri vardı. yanı başı o zaman da şimdi de minibüs durakları. haftada birkaç akşam okul sonrasında annemle iş çıkışında buluşur, o pazar yerinde pazarcılardan depozitosu olmayan meyve-sebze kasalarını isterdik. olan da verirdi allah razı olsun. kasaları hemen kaldırımda toplar, oracıkta insanların ayaklarının altında kırıp, yanımızdaki çamaşır ipi ile bir deste haline getirirdik. bunu yağmur altında sırılsıklam olarak yapmak zorunda olduğumuz da olurdu. sonra hemen oradan elimizde tahta destesi ile gültepe minibüsüne biner eve gelirdik. iş çıkış saatlerinde gültepe minibüsleri tıklım tıklım. kimi zaman minibüsteki yolcular, kimi zaman minibüs şöförleri bu durumdan hiç hoşnut olmaz, kendi kendine söyleneni de olurdu. anneme bakardım, bir şey demezdi, ne desin ? soba odunsuz yanmıyor ve hava soğuk.

    o yıllarda çocuk yaşımda bu yaptığımız bana çok normal gelirdi. insanların ayaklarının altında kasa kırmaktan, o tahta destesi ile tıklım tıklım minibüse binmekten, sonra onu sırtımızda eve taşımaktan hiç gocunmazdım.. çocukluk işte, kısa süre içerisinde başkalarının eşyalarıyla, devletten gelen kömürle, pazardanan taşınan odunla yaşamaya alışmıştım, normalim olmuştu hemen. ama annem için hiç öyle değildi. yüzünde sürekli o hüznü, nasıl olmayacak bir şeyi olur yaptığımızın zorluğunu görürdüm.

    enrtyi nasıl bağlayacağımı bilemedim dostlar.. ne zaman kombiyi açsam o günler geliyor aklıma. az önce uyandım ve üşümüştüm, gittim kombiyi ateşledim, yine aklıma geldi. odasına girdim annemin üstü açık, aklımda bunlar, üstünü örttüm, oturdum yazdım..