hesabın var mı? giriş yap

  • ah ahhh, kafa basmıyor işte. basmıyor, hakaret için söylemiyorum vallahi basmıyor.

    bak şimdi güzel kardeşim, sen kalktın 3 kıtanın arasına böyle bir merkez inşaa ettin ve cazibe merkezi haline getirdin. çin'de üretilen mal buraya geldi ve dağıtılmaya başladı. çin'deki üretici buranın faydasını ve karına olumlu etkisini gördü. sence bir sonraki hamlesi ne olur? karını arttırabilmek için montaj ya da üretimini de buraya yakın bir coğrafyaya kaydırmak. peki sonraki ne olur dersin? yine karını arttırmak için bu tesislerdeki üretimi arttırmak için arge çalışmaları yapmak ve hatta arge tesisleri kurmak yine bu coğrafya ya da yakınlarında.

    bu böyle gider, eğitim ve öğretim tesisleri kurarak kalifiye işgücü elde etme vs. şeklinde.

    vizyon diyoruz ya, işte vizyon böyle bir şey. sen mevcut coğrafyanı cazibe merkezi haline getir, gerisi gelir zaten. bak hong kong'a, bak dubai'ye, gelişimleri hep benzer şekildedir...

    ekleme: başka bir arkadaş singapur örneğini vermiş, o da çok doğru bir örnektir, buraya da eklemeden geçmeyeyim dedim.

    debedit:

    (bkz: oy ve ötesi)

    çok uzun zaman sonra gelen edit: başlık başa kalmış...

  • filmi seyrettiğim üç saat sonunda, hayat bu işte ve böyle devam edecek diye mırıldanarak yatağa doğru yollandım, yaptığım yanlışlar ve üzdüğüm insanları düşündüğüm bir gece geçirdim. içimden ben şimdiye kadar kasıtlı olarak kimseyi üzmedim ve asla hiç kimsenin benden nefret etmesini istemiyorum diye sayıkladım. bi türlü uyuyamadım. kötü hissettim. yaşadıklarımı boş hissettim. bir an kafayı yediğimi zannettim. fimde beni bu kadar karıştıran neydi bilmiyorum ama beynim uzun zamandır hiç çalışmadığı kadar çalıştı hem de benim kontrolüm dışında. o çocuk gibi böyle şeyler olur deyip geçmek istedim ama gökten kurbağa yağacak kadar kötü bişey yaptığımı düşündüm. sonra uyudum. sabah ben yine aynı bendim.

  • ulan gol olmuş? ben nasıl bir linkten izliyorsam artık, henüz vodafone arena inşaat görüntüleri var. az önce beton mikseri, geri geri yanaşırken adamı eziyordu.

  • bütçe olarak game of thrones ve westworld seviyesinde (bölüm başına 8-10 milyon dolar),
    estetik olarak blade runner (yeryüzü) ve elysium (gökyüzündekiler) karışımı,
    yapı olarak the expanse ile benzer (neo-noir dedektiflik + büyük bir komplo),
    ve sosyal kritik bakımından battlestar galactica potansiyeli var (bsg, bush döneminde işkence ve terörizmi işlemişti mesela, bu dizi de aşırı zenginler ve kalanlar ayrımı açısından güncel)

    peki tüm bunların toplamı son ürün nasıl? b sınıfı, eğlenceli bir bilimkurgu. bence bayağı yazık etmişler bu potansiyele.

    o kadar fazla sayıda harika konsept var (örnek: hükümetin cinayet kurbanları için verdiği tazminat, ölenin yaşında ve cinsiyetinde bir beden seçmeye yetmiyor, herkes bulduğuyla yetiniyor. o yüzden çocuklarını kaybeden bir çift, o çocuklarının bilincini bir yetişkinin vücuduna yerleştirilmiş biçimde geri kazanıyor, ona alışmak zorundalar) ama yeterince işlenmeden, hikayeye teğet geçip gidiyorlar.

    konseptlerin dışında, "büyük soruları" da odaklı biçimde işleyememişler (westworld'ün aksine). yani aşırı zenginlerin resmen birer tanrı olmaları ve tam da bu yüzden hayatlarının anlamsızlaşması, merkezi bir tema. ama toplasan 3-5 yüzeysel diyalogdan ileri gitmediler bu konuda.

    olayların katalizörü olan dedektiflik hikayesi de ilginç değil. the expanse'teki dedektiflik hikayesi gibi, bizi yavaş yavaş derin bir komploya ve ahlaksal olarak karmaşık karakterlerin dünyasına sokmuyor. olayın çözüm süreci kötü. zaten her şeyin anlatıldığı sahnede güldüm artık, sanki eski bir hercule poirot bölümü gibi, tüm karakterler toplanmış, sırayla "kötü adam"ı yargılıyorlar.

    daha kötüsü, hem bancroft hem de kız kardeşin hikayeleri, ilerledikce senaryoda bir sürü delik açıyorlar (örneğin, dimi the twin yan hikayesi)

    neo-noir'da asıl önemli olan şey gizem değil tabii. asıl önemlisi, "hayattan bıkmış antikahramanın, bir kadın yoluyla ruhunu kurtarma ve -çoğu zaman- eskiye dönüş mücadelesi". deckard'dan, expanse'teki miller'a kadar kalıp böyle. buradaysa pek işlemiyor. zira bence hem esas oğlan, hem de onun pusulası olan ortega karakteri fazla sığ ve sıkıcılar. kız kardeşten umutluydum, seyircinin sempatisini toplayabilecek şahane bir femme fatale olabilecekken harcanmış.

    koca dünyada, akılda kalıcı tek karakter poe, en akılda kalıcı sahne de yapay zeka sendikasındaki muhabbet idi. onlara ayrılan süre de belli.

    iyi bir bilimkurgu yapmak çok zor iş hakikaten. ben bunu eğlenerek izledim ama casting'den diyaloglara, karakterlerden senaryoya, temponun ayarsızlığından sosyal eleştiriye kadar -bütçe hariç- her bakımdan b sınıfı bir yapım olduğunu hissediyorsunuz. beklentilerinizi ona göre ayarlayın. işin güzel yanı hikaye tek sezona sığmış, ikinci sezon olmazsa merakta kalmam. expanse'in dünyasını daha çok merak ediyorum.

    not : işlenen bilimkurgu fikirleri hakkında ayrıca bir entry gireceğim. hard sci-fi açısından nasıllar, ben olsam nasıl hayal ederdim, onlar hakkında atıp tutarız biraz.

    emeğe saygı editi: esas oğlandaki sixpack inanılmaz. şu görünümün bir erkek için ne kadar zor olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez.