hesabın var mı? giriş yap

  • beyazıt'taki öğrenci eylemleri zamanında, polisten kaçıp çarşıya sığınan bir çok öğrenciyi polise teslim etmesiyle ve iktidar destekçiliği ile bilinen esnafın eylemi. ayrıca bu kitle gezi zamanı işlerimiz durdu diye gezi'ye karşı sultanahmet meydanında eylem yapmayı planlıyordu.

    şimdi keserin sapı onlara döndü, insan her ne kadar içlerinden beter olsunlar dese de, gönül direnen insanları görünce karşı olamıyor. bu insanlara sokaklarn en güzel ve anlamlı sloganının gerçek olduğunu gösteriyor:

    (bkz: susma sustukça sıra sana gelecek)

  • stadyumu olmadığı ve maçlarını zannedersem 6 ayrı stadyumda göçebe şeklinde yaptığı bir sezonda, ekonomik olarak pek de iyi gitmezken ve hakemler tarafından 10 tane kırmızı kartla cezalandırılacak kadar örselendiği bir ligte,

    55-65bin kişilik mükemmel stadyumlarında oynayan, biri 10 penaltı almış biri sıfır kırmızı kart görmüş yani kısaca önü pek fazla tıkanmayan, kurulu düzen tarafından sürekli el üstünde tutulan 2 büyük rakibinin önünde 29 uncu haftayı lider bitirmiştir.

    daha da bir şey demiyroum. şampiyon olamasa da bu sene benim için çok büyük işler yaptı bu takım. feyenoord, tottenham, liverpool zaferlerini de ekliyorum bunlara.

  • sabah çay servisinde çay yerine kahve istemek için çay ocağı aranır ama telefon açılmaz. bir kaç dakika sonra serviste çay yerine kahve gelir. "telefona yetişemedim, sen az çaldırıyorsun, aradığında da kahve istiyorsun, kesin sensindir diye kahve getirdim" der emekçi ablam.

    ben mi çok basit yaşıyorum o mu çok zeki bilemedim.

  • bizim zamanımızda fazla naza çekmekti. hemen evet demeyeyim, atlamış gibi olmayayım diye haftalar, hatta aylarca havada bırakır, "çok ısrar etti, çok peşimden koştu da öyle ikna oldum" diyebilmek için flört dönemini sakız gibi uzatırlardı. tabi o arada gururlu, doğru sinyalleri alamayan, ya da "istemiyor galiba" diye düşünüp saygılı davranarak uzaklaşan bir çok iyi taliplerini kaçırmış olurlar, en yapışkan tiplere kalırlardı. şu sıralar ne gibi hatalar yapıyorlar, ben de okuyup öğreneyim bakalım.

  • iki yıl veya daha fazla süre boyunca donmuş olarak kalan topraklara verilen isimdir. kuzey yarım küredeki arazinin neredeyse dörtte biri permafrost'tur. en derin kısımları 1.5 kilometre yüksekliğinde ve en eski kısımları ise 600.000'dan daha uzun süredir donmuş haldedir.

    dünya ısındıkça, kanada, alaska ve sibirya da dahil olmak üzere birçok yerde permafrost'un kalıcılığı zayıflamaktadır. bilim insanları 2100 yılına kadar, kuzey kutbu'nun yüzeye yakın permafrost'unun 3'te 2'sinin kaybolacağını düşünmektedir. permafrost teknik olarak erimez, çözülür ve küresel ısınma ile birlikte hızlanan bu çözülme, on binlerce yıldır tecrit edilmiş halde duran virüs ve bakterilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

    2016 yılında, sibirya'nın 70 yılı aşkın süredir salgın görmeyen bir bölgesinde 12 yaşında bir çocuk öldü ve yaklaşık 100 kişi şarbon zehirlenmesi yaşadı. bilim insanları, salgının, permafrost'un çözülmesiyle ortaya çıkan onlarca yıllık bir ren geyiği dışkısından salınan şarbon sporları kaynaklı başladığını düşünmektedir.

    tek bir gram permafrost binlerce uyuyan mikrop türünü içerebilir. bilim insanları, çözülmenin sadece üstesinden geldiğimizi düşündüğümüz hastalıkları ortaya çıkarmakla kalmayıp (çiçek hastalığı ve hıyarcıklı veba vb.) aynı zamanda şu anda doğal bağışıklığımızın ve etkili antibiyotik veya aşıların olmadığı eski patojenleri de serbest bırakmasından korkmaktadır.

    içimizi biraz da olsun rahatlatan durum, insanların ortaya çıkan bu tehditlerle şimdilik çok fazla temas kurmamasıdır. bugün, kuzey permafrost bölgelerinde beş milyondan az insan yaşamaktadır. ancak dünya ısındıkça, yeni nakliye yolları uygulanabilir hale geldikçe ve kuzey kutbu'nda kaynak çıkarma, ticaret ve turizm arttıkça, insanların eski patojenlerle karşılaşma ve bunları dünyaya yayma riski de aynı ölçüde artmaktadır.

    önümüzdeki dönemde salgın hastalıkları görme sıklığımız artacak gibi gözüküyor. bizler görür müyüz bilemiyorum ancak torunlarımızın "kötü günleri atlattık sırada daha kötü günler var" deme ihtimali oldukça yüksek...

    kaynak: science focus

  • 19 gen 4 modeline sahip olduğum silah markası. polimer teknolojisinin nerelere geldiğinin ispatıdır. glock kendi silahlarını safe action pistols(güvenli çalışan tabancalar) olarak tanımlamıştır. ancak bu silahların türkiye'de 6136 sayılı ateşli ve ateşsiz silahlar kanunu ve eğitimsizlik yüzünden, zorunlu muhattabı olan asker ve polisimiz tarafından güvensiz, emniyetsiz tabanca olarak görülmektedir. 90lı yıllarda türk silahlı kuvvetlerine avusturyadan ihaleye geldiklerinde bizimkiler "bu ne biçim tabanca yahu emniyeti neyin yok evde çoluğumuz var çocuğumuz var" dediklerinde avusturyalılar tokat gibi cevabı yapıştırmıştır: "biz bu silahı siz evde bırakın diye üretmiyoruz"

    türkiyede bu silah hakkında bir şehir efsanesi vardır ki sormayın. kardeşim bu silah xray den falan görünmeden geçmez, akıllı olun. glock sürgüsünün üzerindeki tennifer kaplamayı kazıdığınızda çeliği görürsünüz. gövde polimer olduğu için şarjör ve şarjör yayı ve gövde üzerindeki mekanik aksam xrayde armut gibi görünecektir.

    dünyadaki kolluk güçlerinin %65 i bu silahı birincil uzun namlulu silahın yanında ikincil görev silahı olarak kullanmaktadır. ülkemize uyarladığımızda beylik tabancası olarak kullanmaktadır diyebiliriz. bu silahtan yola çıkılıp birçok silah üretilmesine rağmen fayda/fiyat oranıyla çeşitli modelleriyle glock hala amerika piyasasında en çok satılan silah konumundadır.

    silahın sağlamlığı ve güvenilirliği konusunda youtube da glock torture test diye bir arama yaparsanız karşınıza gelen videolardan kafanızdaki soruları silebilirsiniz.

    çoğu kişi bunu dile getirmez ancak kılıfsız taşımada da glock mkeknin ithal ettiği tabancalar arasında açık ara öndedir. biz türk silahseverler olarak glock a karatavuk deriz.

    son olarak satın alırken fiyatları konusunda mkeksitesinden güncel fiyatlarında bakıp burada yazan fiyatlara uygun olarak alınması, 9-10 bin liralar isteyen fırsatçı kaptırmatörlere dubellenilmemesi sizin hayrınıza olacaktır

  • herifin bir forumda "benim bmw'um var ve hiç bir kız yüzüme bakmıyor, herif honda civic ile hatun içinde yüzüyor" dediği söyleniyor.

    benim de honda civic'im var. elliot'cım sen olayı tam anlamamışsın diyorum. *

  • 58 yaşına geldiğinde hala ailesi rahat yaşasın diye çırpınmasıyla beni her gün kahredendir. böyle bir adamın oğlu olduğum için kendimden utanıyorum. yanlış anlaşılmasın babamdan falan değil kendimden utanıyorum. bir ona bakıyorum bir aynaya ve yazıklar olsun demeden edemiyorum kendime. çocuklaşıp bir mucize olsa da cebine çok para girse ve hayatının sonuna kadar rahat yaşasa diye düşünmediğim tek bir günü hatırlamıyorum. alsın annemi de gitsin bir yerde kafasını dinlesin. ne beni ne de başka kimseyi düşünmeden rahatça yaşasın istiyorum ama olmuyor. lanet olsun ki olmuyor. olmuyor çünkü emekliysen hayvan muamelesi gördüğün bir ülkede yaşıyorsun ve son nefesini verene kadar da sadece insan gibi yaşamak için çalışmak zorundasın.

    nefret ediyorum bu ülkeden.

  • bir vatandaşın ülkenin vergi politikasıyla ilgili sorusu.***

    cevabına gelirsek;

    (bkz: altın yumurtlayan tavuğu kesmek)

    insanlar kendi sgk primlerini kendileri yatırırsa halkın bilinci artar, ödediği vergilerin farkında olur. milyar dolarlara saraylar, yolsuzluklar, onun bunun makam arabaları, konutlar, lojmanlar yani oraya buraya göz göre göre gereksiz harcanan paralar sorgulanmaya başlar.

    olmaz yani. hele bu iktidarda mümkünatı yok.

    ve (bkz: ben vergisini ödeyen bir vatandaşım) cümlesi amerikan filmlerinden çıkıp hayatımızda ciddi bir yer eder.

  • her insanin gerekli sartlar olusursa ve kontrolsuz guc verilirse zalimlesebilecegini gostermisti bu deney. ayrica dunya'da iyi insan kotu insan diye bir seyin olmadigini, bir cok seyin sartlardan (power of situation) ibaret oldugunu gostermisti.

    deneyi bitiren de soyle bir olaydir: deney devam ederken zimbardo'nun o zamanlar nisanlisi olan kiz olay yerine gelir ve olanlari gorunce sok olur. kiz kendisi de o siralarda psikoloji'de doktora yapmaktadir. kiz deneyi gorunce "burada ne cehennemler donuyor lanet olasi" diye kizar. zimbardo da "sevgilim gormuyor musun deney yapiyoruz" der. kiz "peki su deneyde su ana kadar neler ogrendin?" diye sorar. zimbardo da "insanlara sinirsiz guc verince ne kadar canilesebileceklerini gordum" der. kiz da "peki deneyi niye sonlandirmiyorsun?" der. zimbardo da "belki daha net sonuclar elde ederim" der. kiz "aslinda burada deneye tabi tutulanin kendin oldugunu gormuyor musun?" der. zimbardo "nasil yani?" deyince kiz da "bu deneyin sahibi sensin, yani deneyin baslayip bitirilmesi senin kontrolunde, yani deney uzerinde senin sinirsiz gucun var, insanlarin aci cektigini goruyorsun ama hala deneyi durdurmuyorsun. demek ki deneydeki deneklerden biri de sensin" der. zimbardo uykusundan uyanmistir artik ve deneyi iptal eder.

  • sonra neden insanlar uber'i tercih ediyor hebele hübele.

    bu taksiciler böyle oldukça kimse taksiye binmez olacak, aralarında düzgün olanlar -ki olduklarını biliyorum- bu hayvanları hizaya sokmalılar. ekmek teknenizi ateşe veriyorsunuz, bu eleman hapis yatarsa sizin için çok tehlikeli bir emsal olacak, artık mahkemeye gitmekten geri kalmayız. hazır ol taksici, bir lira için 10 yıl hapis yatabileceksin.