hesabın var mı? giriş yap

  • leonardo'nun çift `bushido` samuray kılıcı, raphael'in çift `sai`, michelangelo'nun `nunçaku` kullandığı ortamda, donatello'nun `bo` adı verilen dandik uzun sopayı kullanması haksızlığıdır. ne zaman donatello saldırıya geçse, sopası bir kılıç tarafından doğranmakta ve un ufak parçalara ayrılmaktadır. halbuki donatello'ya yapılan bu ayrımcılık, dikkatli rönesans kaplumbağası sevenlerin gözlerinden kaçmamaktadır. yazıklar olsun. bir katana'yı çok gördünüz donatello'ya.

  • sabah uyandığımda telefonumda ilk gördüğüm şey eşimden gelen "the last of us" mesajıydı.
    çok sevdiğim oyunların devamı geleceği açıklandıgı zaman her oyuncu gibi çok sevinirim, deliririm, o oyunu nasıl oynayacağıma dair hayaller kurarım. ilkini oynadığım zamanki hatıralarımı deşerim.
    ama bu farklı;

    bu oyunun trailerinı izlediğim de göğsüm şişti, ağlamak istedim.
    sanki kaybettiğim bi yakınıma kavuşucak gibi hissettim kendimi. hikayalerine ortak olduğum iki yakınım.

    32 yaşında olan ve 1995 den beri çok büyük bir "nerd" olan bana bunları hissettiren ilk oyundur "the last of us"

  • tüm ısrarlara, baskılara, dayatmalara rağmen banyo yapmayı reddedip koğuşu tek başına ahır gibi kokutan "arkadaş"ı elbirliğiyle soyup, kafasından aşağı sıvı sabun döktükten sonra araba yıkar gibi hortum ve fırçayla yıkamak.

    yaz sıcağında iyi gelmiş olacak ki, bi on gün sonra gelip "beni tekrar öyle yıkasanıza" demişti ayının evladı.

  • yaşanmıştır!!!

    işveren: sinirli misindir?
    mösyö: hayır efendim, kolay kolay sinirlenmem.
    işveren: şimdi ben sen çalışırken arkadan yaklaşıp ensene bi tokat atsam sinirlenmez misin?
    mösyö: (aha yine bulduk bi deli) yok efendim niye sinirleneyim!
    işveren: sen calisirken arkandan sessizce yaklaşıp parmakla durtsem rahatsız olmaz misin, tikin falan var mi?
    mösyö: yoktur efendim...
    işveren: parmak arası var mı sende?
    mösyö: efendim, anlayamadım?
    işveren: emzik diyom emzik, sigara içer misin?
    mösyö: yok efendim içmem.
    işveren: içki var mı? viski, rakı?
    mösyö: yok efendim, ağır içkilerden hoşlanmam. arada sırada bira içeriz o kadar.
    işveren: sap mısın?
    mösyö: yalnızım efendim.
    işveren: sapsın yani. tamam o zaman, şu kağıda imzanı at bakalım.
    mösyö: içki içmediğime dair mi efendim?
    işveren: yok yok sadece kağıdın en altına imzanı at.
    mösyö: nası yani, boş kağıda imzamı mı atayım?
    işveren: evet, n'oldu bize güvenmiyor musun yoksa?
    mösyö: yok efendim ondan diil ama boş kağıda imza atamam.

    bu sırada işveren dolabında saklamakta olduğu bursa işi ekmek bıçağını çıkartır ve üstüme yürür!

    işveren: oğlum baksana, imzalamazsan bıçağı atacam kafana!!!
    mösyö: (tamamen dumur olmuş bi şekilde) yok atamam efendim!!
    işveren: (bu sırada bıçağı atar gibi yapmaktadır)lan at yoksa atacam haa!!
    mösyö: atamam efendim, boş kağıda imza atılmayacağını herkes bilir, hem zaten o bıçağı bana atamazsınız!!!
    işveren: ee o zaman ben niye bu bıçağı burda tutuyom zannediyorsun?
    mösyö: (işverenin bıçağı çıkardığı dolapta bira kutuları olduğunu görerek) akşamları iş bitimi biranın yanında karpuz kesiyo olabilirsiniz!!
    işveren: tamam o zaman, gel sana fabrikayı dolaştıralım!!!
    mösyö: (allaaım niye hep deliler beni buluyor???)

  • tartışmasız karadeniz'dir. bir içli köfte, zeytinyağlı dolma, baklava, enginar filan dururken turşu niye kavrulur amk.

  • o dönem bir allahın kulu da çıkıp bu müzik setlerinden birini sabah binasının önünde yakmadıysa bunun yegane sebebi elinde çük kadar aletle sokakta dolanmaya utanmasıdır "evet ben de o kerizlerdenim" diye kendini ifşa etmekten çekinmesidir a dostlar...

  • yıllar önceydi. mojo'da takılıyoruz, ortam o biçim. güzel bir kız vardı, ben de hafif çakırkeyfim yanaştım, "buraya bir melek mi düşmüş" dedim. hıh, dedi saçlarını savurarak. mojo başıma yıkıldı gardaşlar.

  • canlı performanları muazzamdır, gelmiş geçmiş en iyi canlı performansları sıralı tam listesine şuradan ulaşılabilir.

    bununla birlikte yılların third man records vault üyesi olarak açılın; telefon olayına açıklık getireceğim.

    blunderbuss döneminden bu yana konserlerinde telefon istemiyor. burada istememekten kasıt; telefonunuzu performansı kaydetme amacıyla kullanmamanız. eski nesiller gibi müzikten keyif almanız. buraya kadar tamam. kendisinin de pek çok konserinde görüldüğü üzere seyirciden rica ediyor ve konser sırasında kalkıp kimse 4k yayın halinde çekmiyor zaten performansı.

    gelin görün ki bu white kişisi şimdilerde kimden akıl alıyor bilemem (muhtemelen tmr'deki ortaklarından kuzeni) ama yeni uygulamayla konserlere telefon alınmayacak. yani içeri telefonunuzla giremiyorsunuz. açıköğretim sınavı değil, evet bir jack white konserinden söz ediyoruz. bu açıklandığından beri third man records üyeleri resmen ayaklanmış durumda.

    çekim yapanlar dışarı çıkarılacaktır veya ondan sonra elinden alınır anlarım; içeri telefonsuz girmek ne demek?!!!?!?

    ayaklanan tmr vault ekibi de sonuna dek haklı. -bana göre yine bir bahane olmasa da- küçük özel bir konser olsa anlaşılabilir ama arena konserlerinde telefonsuz girilmeyi talep edemez.

    daha çok yeni pek çok saldırı gerçekleşti konserlere. seyirci daha yeni bunu üzerinden atıyor, hatta atamadı; hala bir paranoya mevcut.

    terör saldırısı ihtimalini geçtim; tüm izleyiciler özel sağlık sorunlarından veya konsere gelen 12-13 yaşındaki kitlenin başına bir şey gelmesi ihtimalini de söylüyor.

    sonuna kadar haklılar. ve sonuna kadar saçma bir uygulama.

    şu aralar tmr mesaj yağmuruna tutuluyor, bir etkisi olacak mı göreceğiz.

    not: konser biletleri bu kez çok pahalı, laztour'da kendisini canlı izleyenler bile şikayetçi. kaldı ki vault üyelerine bile çok indirim tanınmadı. nedir sorunun jack'ciğim?