hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • 1940-60'lı yıllar boyunca üretilmeye çalışılmış, bunda da büyük yol alınmış araba türü.

    o günlerde tasarımcılar arabaları olabildiğince sağlam yapmak için çaba gösteriyordu. çelik takviyeli sağlam şeseler, kalın dayanıklı kaportalar ve tamponlar almış başını yürümüştü. otomobille kaza yapıyordunuz, kafa kafaya çarpışıyordunuz ve araba bu çarpışmadan çoğunlukla sağlam çıkıyordu.

    ama bu duvara bindirse sağlam kalan arabaların içindekiler ölüyordu. çünkü araçlar çarpışmanın enerjisini sağlam kaldıkları için ememiyor, içerideki yolcu da eylemsizlik gereği 10-15 g kuvvetine maruz kalıp valhalla'nın yolunu tutuyordu.

    bunun üzerine otomobil üreticileri hasar görmeyen araba üretme çabalarını bırakıp, kaza anında ezilip enerjiyi emecek ama kabinde yaşam alanı da bırakacak otomobiller üretmeye başladılar. bugün, otomobillerin ön şase ve kaportası yüksek darbelerde akordeon misali ezilecek biçimde tasarlanır. bu sayede kaza anında oluşan enerji kaporta tarafından emilerek sürücünün daha az g kuvvetine maruz kalması amaçlanır. emniyet kemeri ve hava yastığı takviyesi ile de insanın alacağı hasar minimum düzeye indirilmeye çalışılır.

    bu yönüyle, günümüz otomobilleri geçmişin taş gibi sağlam otomobillerinden çok daha güvenlidir. sapasağlam arabanın içinde ölmek yerine, hurdaya dönmüş arabadan sağ çıkarsınız...

  • en uzun mesafe uçuşu 1,5 saat süren ve bu kadar sürede portakallı ördek veya somon füme tarzı allafortafonik ikramlar yerine çay ve kek verdiği için uçuş kalitesinin düşük olması ile suçlanan firma. öldünüz amina koyim çay içip kek yemekle, klasınız sarsıldı.

  • hababam sınıfını inanılmaz bir şekilde gaza getiren andır. nasıl bir utanmaysa plan proje temel olmadan, harcı kumu çimentoyu pek hesaba katmadan okul inşaa eder sınıf. inşaat sektöründe çığır açar.

  • kaval kemiğine benzer kemikleriyle "ulan insan mı yedirtiyolar bize" diye düşündürten ardından, "her gün bu kadar insanı nerden bulup da pişircekler" kuşkusuyla oh çektiren yaratık.

  • televizyonu parcalamaya giderken fakir olduğunu hatırlayıp yari yolda vazgeçen abi yarmistir.*

  • reklamcısı david ogilvy, metnini kendi yazdığı 1959 tarihli meşhur ilanda "bu yeni rolls-royce ile saatte 60 mil hızla giderken duyacağınız en yüksek ses aracın elektrikli saatinin tıklamasından gelir" gibisinden bir başlıkla çoook uzun yıllar ekmek yemiştir.

    lafın orijinali: "“at 60 miles an hour the loudest noise in this new rolls-royce comes from the ticking of its electric clock.”

    ve işte o ilan.

    zaten pek mütevazıymış bu ogilvy. sahip olduğu rolls-royce hakkında yorum yapanlara, "sadece müşterilerimin ürünlerini kullanırım" diye cevap verirmiş keranacı.

    bir de, şirketin ve dolayısıyla markanın amblemindeki rr harflerinden biri kızmızı diğeri siyah iken şirketin iki kurucusundan henry royce 1933 yılında ölünce her iki r harfininde de siyah olarak kullanılmaya başlandığına dair yaygın tedavül eden bir yanlış bilgi mevcut, hazır yeri gelmişken düzeltelim. olayın aslı şöyle: royce'un bizzat kendisi sağlığında iki r harfinin de siyah olmasının estetik açıdan daha uygun olduğuna karar vermiş ve değiştirtmişmiş. zaten bazı müşterilerden kırmızı r harfinin çoğu zaman otomobillerinin rengiyle uyumsuz olduğuna dair duyumlar alıyormuş. özellikle de galler prensi* şahsen şikayetçi olmuş biri kırmızı biri siyah olan r harflerinden oluşan amblemden. rica* büyük yerden gelince el mecbur.

    başka başka;

    10 beygir gücündeki ilk rolls-royce'un satış fiyatı 395 sterlinmiş. aynı aracın bugünkü değeri 250,000 sterlinden fazla.

    bugüne kadar imal edilmiş her on rolls-royce markalı otomobilden altısı yola elverişli, yani marşına basınca basıp yola çıkabilirsiniz.

    ondan sonracığıma, şöyle hikayeler de var bu marka hakkında:

    zamanının ünlü yunanlı armatörleri aristotle onassis ve stavros niarchos, new york'ta bir gün birlikte yemek yemişler. lokantadan çıkıp bir rolls-royce showroom'una girmişler. her ikisi de birer corniche almaya niyetliymiş. faturayı niarchos ödemek istemiş ama onassis elinden kapmış. "hayır" demiş, "olmaz. bunlar benden. bugün yemeği sen ısmarladın."

    ingiltere'de gösteri aleminin krallarından, rolls-royce meraklısı jack hylton arabasına ilk telefon taktıranlardan biriymiş. hemen peşi sıra, aynı alemde at koşturan lew grade de aşağıda kalmamak için kendi rolls-royce'una bir telefon taktırmış. ve tabii ki aradığı ilk kişi, ezeli rakibi hylton olmuş. telefonu hylton'un şoförü açmış ve şöyle demiş; " kusura bakmayın mister grade. şu anda mister hylton diğer telefonda konuşuyor!"

    (bkz: doğru bilgiler)

  • korkunç bir başarısızlık hissi getiriyor beraberinde..

    bir otelde tatildeyim şu an. elli tane çift var etrafımda. algıda seçicilik dedikleri bu mu, yoksa şu ülkenin tüm mutlu insanları bu tatil beldesinde mi toplandı gerçekten merak ediyorum.

    6.5 yaşındaki kızım bile en sevdiği erkek arkadaşıyla el ele yürüyor. 20lik gençler göz göze oturuyor. çocuklu aileler reklam filmlerinden fırlamış gibi mutlu. 80lik çiftler bile diz dize, ilk günkü aşkla bakıyorlar birbirlerine..

    çok kıskanç bir insan değilimdir ama her bir gözeneğimden kıskançlık fışkırıyor şu an. bu yanlış ata oynamışlık hissi öldüğüm güne kadar kambur olacak sırtımda.

    yeniden sevsem birini, geçmişim hep uçan bir balon gibi elimde olacak, başımın üstünde dalgalanacak. daha önce evlenmemiş olsa sevdiğim adam, klasik türkiye gerçeği, istenmeyen gelin olacağım. kızım var, en düzgün gördüğüm adamı bile elli kere sorgulayacağım.. binlerce yalan söylenmiş bir insan olduğum için, karşımdaki "allah bir" dese bile artık inanmayacağım..

    telefonumda beni aldatan, maddi manevi dolandıran, kendime güvenimi elimden alan ama çocuğumun babası olması sıfatıyla nadiren de olsa görüşmek zorunda olduğum bir adam, "şerefsiz köpek" ismiyle kayıtlı ve ben o şerefsizin bizi getirdiği noktanın, bu enkaz gibi boşanmanın altında tüm ağırlığımla eziliyorum. onun dağıttığı hayatımın faturasını hem kendime, hem hayatımdakilere kesiyorum.

    aylarca çalıştığım bir sınavdan kalmışım gibi, saatlerce uğraştığım yemeği fırında yakmışım gibi, iş yerinde önemli bir sunumu yüzüme gözüme bulaştırmışım gibi başarısız, yenik, mahcup hissediyorum..