ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
pegasus airlines
-
ortalama 200 yolcu kapasitesi olan uçakta 10 gram et azaltmayla tasarruf edilebilecek ağılık miktarının sadece 2 kilo olduğu hesaba katıldığında, "ağırlığı 2 kilo azaltıp yakıttan tasarruf ettik diye seviniyorsanız yolculardan uçağa binmeden önce sıçmasını talep edin, her yolcu boarding öncesi ortalama 350 gram sıçsa tam 70 kilo tasarruf edersiniz" dedirten havayolu şirketidir.
teknofest finalisti milli uçak gemisi projesi
-
ucuna taramalı da takarız. denizde taraya taraya gideriz.
metallica'nın batması
-
(bkz: dave mustaine, is that you)
15 temmuz'da tankın ikiye böldüğü adam
-
(bkz: eski dostum tankla gelmiş)
coder atasözleri
-
coder coder'in yordamina muhtactir
kodu calan obfuscator'unu hazirlar
derleyen dervis executable'a ermis
anakartini soyle islemcini soyliyim
kod var is bitirir, kod var os yitirir
ummadigin virus bios yarar
bir crash bin warningden iyidir
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
on yıl falan önce, bir yaz vakti ailecek köydeyiz. o zamanlar babamın en sevdiği çocuğu olan tofaş marka 92 model doğanımızı alıp arkadaşlarla köyün üst taraflarında bir tepeye içmeye gidiyoruz. birkaç kişi daha katılıyor bize sonradan, kalabalığız, içip eğleniyoruz. tam sabahın dört buçuğunda araba yanmaya başlıyor alttan, muhtemelen kuru otlara atılan bir sigara yüzünden. hep birlikte güç bela söndürüyoruz arabayı, motordaki kablolar yanmış, kaporta falan kararmış. sabah altı gibi eve dönüyorum, ne işi varsa o saatte babam avluda karşılıyor beni, dikilmiş bahçenin ortasına, eller arkada bağlı, üstünde atleti, altında çizgili picamasıyla, benim yüzüm falan is içinde, üst baş rezil, kollarımda ufak yanıklar var ama o hiç bakmıyor bile yüzüme, "baba" diyorum, bi yalanlar falan kıvırıcam, fırsat vermeden "sus, içeri git" diyor gözlerini arabadan hiç ayırmadan, içeri giderken anneme sokuluyorum, "ne işi var ya bunun bu saatte ayakta" diye soruyorum, "ne bileyim oğlum, sabahın dört buçuğunda kalktı, içim yanıyor hanım dedi, bir daha da uyumadı, dikildi orda" diyor. ulan diyorum aşka bak, adam telepatik bir bağ kurmuş arabayla, saniyesinde hissediyor, orda yanan ben olsaydım umrunda olmazdı adamın yeminle, devam ederdi horul horul uykusuna ama arabanın lastiği bile inse kalkar sabah dörtte "nefesim kesiliyor hanım" diye.
brad pitt'in fight club'daki hali
-
edward norton'dur. brad pitt fight club'da hiç oynamadı, edward norton'un hayali o. filmi hiç anlamamışsınız siz.
iş aramayın kendi işinizi kurun
-
http://www.nafigural.com.tr/biyografi/
--- spoiler ---
nafi güral; 1945 yılında kütahya'da doğdu. erkek sanat enstitüsü makine bölümü'nden mezun olduktan sonra, aile şirketlerinde iş hayatına atıldı.
fazlasını okumaya gerek yok.
--- spoiler ---
yaran diyaloglar
-
tam kelimeleri hatırlayamıyorum. önünden tempolu yürüyüşle geçilen bir marketin dışarı yerleştirilmiş sebze kasaları arasında alışverişe gelmiş ilkokulun ilk sınıflarında olması gereken pek efendi, büyümüş de küçülmüş bir bey. üniversite çağlarında olması gereken başka bir efendi genç de market görevlisi. aralarındaki diyalog kendi karanlığıma gömülmüş giderken yakaladı ve gülümsetti beni:
küçük bey: biliyorsunuz, eğer yeterli olmazsa beni tekrar markete gönderecekler.
görevli genç: o yönden haklısınız tabii ama sanırım bu kadarı yeterlidir aileniz için.
şu nezaketin birazını hayatımıza yedirebilseydik bu diyalog belki böyle şaşırtıcı ve gülümsetici olmayacaktı. akşam akşam zamanda yolculuk yapmış gibi hissetmeyecektim.
lahmacun ve ayranın 50 lira olması
-
değişik tatlar arayanlar için bir alternatif. mesela evi ipotek ettirip beyti de yiyebilirsiniz.