hesabın var mı? giriş yap

  • sebebi komünizm değil, ovacık belediye başkanının muhteşem bir insan olmasıdır. dinden, ideolojiden, ırktan önce insan olmanın önemini göstermektedir.

  • daha 17 yaşındaydım, lise bitince dershaneye yazıldım ve çalışıyorum. çıkışta çalıştığım pvc dükkanına gidiyorum. pc başına attılar beni, msn kurmayı falan bildiğimden...

    çalışanlardan biri pazar günleri kızlara laf atan, batak dörtlüsünden, özünde çok saf bi tip. sürekli hayatın kıymetini bilmediğimizden, antalyaya tatile gidilmesi gerektiğinden bahsediyordu. fight clubın başlarında "acı mı görmek istiyorsun, salı akşamları methodist kilisesine git" diyen doktoru hatırlayın. fight club izlediğim günün sabahı yine "hayatın kıymeti"nden bahsederken, pcden başımı kaldırıp sertçe "hayatın kıymetini mi bilmek istiyorsun, pazar günleri mezarlığa git" dedim. patronun da mal olmasından dolayı söylediğim ciddiye alındı ve eleman pazarları mezarlıkları gezmeye başladı. cevşen, kumaş pantolonla birlikte de namaza başladı. değişimin sebebi olarak gösterilmemle mahallenin ruhani lideri oluverdim. esnafın sürekli dini muhabbetlere yeltenmesi ve benim ağır başlı davranmak zorunda kalmam...

  • ne zaman yürürüm, ne zaman yemek yerim sorularından muzdarip olan beyleri gösteren sorulardır..

    peki ben başka bi soru sorayım: ne zaman insan olmayı düşünüyorsun?

    lan cerrah da olsan, ne olursan ol, özünde varoş bi ortadoğulusun işte..

    egosuna tükürdüğüm.

  • bugün başıma gelen olaydır.

    ben çocuk sevmem. bebek, çocuk hepsinden uzak dururum. ama otobüsteki çok şirindi. herkese sırıtıyordu. ben de ona doğru döndüm. maksadım agucuk gugucuk falan mı yapmaktı bilmiyorum.

    bana baktı. önce suratı asıldı. sonra da ağlamaya başladı.

    otobüste haliyle herkes bana baktı. "acaba ne yaptı çocuğa" der gibi. ne yapcam lan? manyak mısınız siz..

    ulan adi bebek, büyüyünce bu entryi okursan sana sözüm şu, seni hiç affetmeyeceğim.

    o değil de bi bebekten ayar yemediğim kalmıştı. o da oldu.

  • kuvvetle muhtemel artık ömrünüz boyunca kedi sahibi olacaksınız demektir. ömür boyu kedi sahibi olmak tüysüz kıyafet giyememek, yalnız yemek yiyememek demektir. masanın üzerinde bardak bırakamaz, evden üç gün ayrı kalamazsınız. yemeğinizden tüy çıkmasına hiç aldırmazsınız.

    kediniz biraz fazla uyusa endişelenip dürtmek, hayvancağız hevesle oyun oynayana kadar içi rahat etmemek kedi sahibi olmanın değişmez kurallarındandır. kum değiştirirken benden çok sıçmışsın eşşoleşşek diye söylenmek farzdır. tüm camlara sineklik taktırmak yine de yaz sıcağında odadan çıkarken camları kapamak şarttır.

    kedi sahibi olmak banyo/tuvalet kapısını asla kapamamak, acı acı miyavlamalar son bulsun diye alelacele duş almaya alışmaktır. kedi sahibi olma konusunda repütasyon kazandıkça kediler yalanırken kafanı uzatır kedini denersin, mis gibi yeni yıkanmış kedi kokusunu içine çekersin.

    hep güzel değildir kedi sahibi olmak.

    yardıma muhtaç kedi görünce kafanı çeviremezsin, evini açarsın, yuva ararsın. yuvalandıramadığın başına kalır, evdeki kedinle aran açılır. ama sonra yine düzelir, kaldığın yerden +1 kediyle devam edersin.

    sonra bir gün ömrünün on beş yılını beraber geçirdiğin kedini kaybedersin, o sırada yanında olmadığın için kendini hiç affetmezsin. günlerce kendine gelemezsin. bir daha asla kedi almıycam dersin.

    yine alırsın. yine yaşarsın. yine seversin.

    iyi gidiyordu halbuki, durduk yere üzüldüm.

    edit: arkadaşlar yeni yıkanmış kedi kokusu tabi ki sabunla, detarjanla yıkanmış kedi kokusu değil. saçmalamayın. kedi makineye atılmaz, sabunla çitilenmez. aklınıza böyle bir şey geldiyse derhal çıkarın, ve o kediyi kendi haline bırakın. teessüfler.

  • ilkokulda benim de maruz kaldığım sorudur. manita ne ben nerden bileyim o yaşta?

    video kaset kiralanırdı* o dönem. superman 4'ü aldık babamla, eve gidiyoruz. ben acayip heyecanlıyım. bir yerlerden atlayasım, zıplayasım var. bir pelerinim eksik.. karneyi de almışım, o da süper. yol üzerinde babam bir arkadaşının yanına uğradı. biraz konuştular sonra adam bana döndü ve yanağımdan bir makas alıp sordu;

    - yakışıklı, senin nasıl gidiyor bakalım? kaç manitan var?

    - (manita ne ki? dersleri soruyor herhalde.) hiç yok amca, hepsi pekiyi.

  • muharrem ince yalova’da oy kullanmak için sandık başına gelirken etrafındaki herkesi o harika gülümsemesiyle selamlar. o esnada bir “canlı” da hemen önünde beklemektedir. muharrem ince bu mahlukun görüntüsüne aldırış etmeksizin elini uzatır. kadın, tam bu esnada, bu ülkede dindarlar tarafından 16 yıldır oluşturulan tiksintinin arayüzü olur.