hesabın var mı? giriş yap

  • - neden bizim şirketimizde çalışmak istiyorsunuz?
    + metrobüsle on dakkada gelirim. kafa rahat.
    -ama biz altunizade'ye taşıncaz
    +oooovvvvv!
    -ne oldu?
    + e daha da güzel ben de oradan geliyorum!
    -çok sevindiniz galiba?
    +çoooooook!
    -sayın üründül?

  • ırmak kupal isimli 3,5 yaşındaki el kadar bebeğin tecavüz edilerek öldürülmesi ardından açıklanan rapor.

    --- spoiler ---
    "otopsi raporuna göre, ırmak'a tecavüz edildiği, elle boğularak öldürüldüğü ve ters ilişkiye girilmek istendiği, bu sırada da iç organlarına zarar verildiği saptandı."
    --- spoiler ---

    kaynak

    o el kadar bebek bedeninden daha ağır bir tabuta konuldu.
    o bebeğin son anlarını hiç düşündünüz mü? o çocuğun ne şekilde mücadele vermeye çalıştığını, kurtulmak adına nasıl göz yaşı döktüğünü hiç hayal ettiniz mi? nasıl canının yandığını, neler yaşadığını. sakinleşemiyorum, düşündükçe kalp krizi geçirecek gibi hissediyorum.

    allah sana çok çok uzun ömür versin himmet aktürk.
    her anında hatta her nefes alışında o kız gelsin gözlerinin önüne.
    her nefes alıp vermen sana aylar gibi gelsin.
    1 dakikanı 10 sene gibi yaşa.
    yaşadığın tüm acıları iliklerine kadar hisset ama hiç bir şey yapamayasın.
    ölmek için çok çaba göster ama öleme.

  • aslında theraphosidae ailesine ait tüm örümcekler için kullanılan genel ad. theraphosidae ise eski yunanca kökenli olup canavar, yabani yaratık anlamına gelir. günümüzde birçok avrupa dilinde ise kuş örümceği (bird spider) şeklinde karşılığını bulmuştur. bu ad 18. yüzyılda yaşamış olan alman ressam maria sibylla merian'ın bir güney amerika gezisi sırasında resmettiği kuş yiyen bir örümcekten ileri gelmektedir. almanca konuşulan ülkelerde halen theraphosidae ailesi kuş örümceği (vogelspinne) olarak adlandırılır. tabi aslında kuşlar tarantulaların diyetinde en son sıradadır ve zor zamanlarda tesadüfi olarak kuş avlarlar.

    zehirlerinin şiddeti türlerine göre çeşitlilik gösterir. örneğin brachypelma ve grammostola cinslerine ait türlerde zehrin gücü düşükken poecilotheria cinsinin bireylerinde bu zehir oldukça güçlüdür. bunda zehirdeki nörotoksin miktarının fazlalığı etkilidir. düşük zehirde sadece uzun sürmeyen ağrılar ve uyuşma görülürken bir poecilotheria tarafından ısırıldığınızda dehşet bir ağrı, morarma ve uyuşmanın yanında nörotoksin etkisiyle 3-5 gün kafanız güzel de gezeblirsiniz.

    ancak sanılanın aksine ölüme yol açan bir zehir -alerjiniz yoksa- söz konusu değildir. çeşitli filmlerde bir canavar gibi gösterilen bu hayvanlar aslında son derece naiftirler. hatta çok komiktir ki 1955 yapımı "tarantula" adlı filmde bir canavar olarak gösterilen tür aslında "brachypelma smithi"dir ve en sakin tarantula türüdür. şahsen ben rahatlıkla elime alıp onu kolumda bacağımda gezdirebiliyorum.

    sözü uzatmadan ayrıca belirtmek isterim ki, yoğun iş temposu nedeniyle içindeki hayvan sevgisini bir türlü tatmin edemeyen çağdaş insanımız için tarantulalar mükemmel birer pet hayvandır. çünkü ortam koşulları ve yemleme adına sizden periyodik bakımlar haricinde bir şey istemez. karnını bir günde güzelce doyurursunuz ve artık 3 ay boyunca bir şey yemese de gül gibi yaşar.

    onların hayatına şahit olmanın keyfini de yaşamadan bilemezsiniz. sadece oldukları yerden hareket etmeleri, yürüyüşlerindeki ve avlanışlarındaki estetik size yetecektir. her sabah mıntıka temizliğini yapar, avından kalan artıkları paketleyip teraryumunun bir köşesine bırakır.

    kısacası güzel hayvanlardır, kedi köpek gibi yalaka değildir, sadakat, zeka gösterileri gibi olaylara girip insan taklidi yapmaz ve her zaman doğasını yansıtır. anlatmakla da bitmezler..

  • türkiye gerçeği olup inanç ile ona uygun simgesel giyimin doğru orantılı olmadığını gösteren durumdur. muhakkak ki istisnai durumlar ve bölgeler vardır ama genel itibarı ile sık rastlanan bir durum olduğu net. 15 yıldır iş gereği erzurum dan kilis e , yozgat tan giresun a, edirne den yüksekova ya kadar her yeri gezdim gördüm zirai bir veri altyapısı oluşturduğum için özellikle gece şehirlerde kalıp gündüz köylerde bulundum.

    ve dün (evet lan dün daha) şunu farkettim. özellikle kadınların giyim tarzınının köy ile şehir arasında muazzam farklı olduğunu. şehre girdiğinizde kalacağınız otel ve onun çevresinde kara çarşaflı bile görmek yadırganmamakta ,kabul zaten bununla ilgili değil problem. isteyen istediği gibi giyinsin sorun yok. ama aynı şehrin 20 km içerisindeki bir köye gidiyorsunuz kızlar bildiğimiz baş örtüsünü arkadan bağlamış, çoğu zaman uzun kollu ama bazen de kısa kollu tişört altında şalvarı , koyununu güdüyor,tarlada çalışıyor ilaçlama yapıyor. bölge desen aynı , erkek desen aynı erkek, inanç desen kesinlikle şehirdekinden daha çok camide vakit geçirir sohbetler yaparlar velhasıl benim gözümde şehirdeki adamdan daha inançlı. peki bu nedir.

    2 yıl önce şehre giden bir dolmuşun ön tarafındaki evin bahçesinde şehre gitmek için hazırlanan 15 -16 yaşlarında dünya güzeli bir köylü kızımızı görmüştüm. kız yemenisini çıkarıp türban takmıştı. o zaman iş yoğunluğundan mı bilmiyorum bunu yorumlamamıştım. bugün o kızı hatırladım. muhakkak ki sosyologların işi ama şehre geçiş aşırılığı beraberinde mi getiriyor? din aslında modernizmin silahı mı?

    bilemiyorum be sözlük.

  • "... çeşitli mazaretleri nedeniyle oruç tutamayan arkadaşların ve personelin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını ...."

    mutfak olayını çok garipsemedim. daha çok " çeşitli mazaretler ile oruç tutmayan" lafına takıldım. bir mazaret mi bildirilmesi gerekiyor ?

    oruç tutmayı tercih etmeyenlerin, oruç tutanlara hasas davranılması ve mutfak ortamında gıdaların tüketilmesi rica edilir dersin.

    yok mazaretin varsa, git mutfakta ye gibi bir uyarı olmamalı.

  • bu tiplerin düşünceleri de, üslubu da beş para etmez. bu yaz itibarıyla kim bunları başımıza musallat ettiyse pipisi kopsun. fenalık geldi artık şunların ergen atışmalarından.