ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
konsolosluk diyalogları
-
- kac ki$i basvuruyorsunuz?
- ben ve alti cocugum
- kocanizin yanina mi?
- evet, beyim orda i$ci
- statusu nedir $u anda
- kebapci
- hayir, yasal statusu ne - vatandasligi mi var, multeci mi, ne?
- kacak
- ne zaman gitti oraya?
- onalti sene oldu
- ne zaman gordunuz kendisini en son?
- gittiginden beri hic gormedim
- haberlestiniz mi peki hic?
- hayir
- orada oldugunu nereden biliyorsunuz o zaman?
- benim butun kardeslerim de orada, onlar soyledi
- bu cocuklarin hepsi de 16 yasindan kucuk. babalari kim?
- ne demek kim - kocam tabii
- nasil oluyor peki han'fendi; kocanizi gormemissiniz 16 senedir?
- ee?
- bu cocuklar nasil oldu?
- ayip oluyor ama
- e bi anlatin o zaman da olmasin
- kocamin cocuklari, ne demek kimin, kocamin elbet
- 16 yildir gorusmediginiz bir adamdan nasil 6 tane 16 yasin altinda cocugunuz var?
- orda kocamin avkatindan mektup var
- alakasi ne bunun simdi?
- bilmiyorum
- anladim...
hazal kaya
-
bu kadının oyuncu olup bu işten para kazanabildiği dünyada herkes her şey olabilir, bu ne yeteneksizlik arkadaş.
tanım: gece gündüz sjwlik yapacağına niye kendini geliştirmiyor anlamadığım oyuncumsu, duyar makinesi feminist.
dindar seçmen başörtüsü konusunda endişeli
-
bir kere de ekmek için endişelenin be, bi bitmedi mağdurluğunuz. size akp müstehak, açlıktan ölene kadar oy verin.
parasına kesinlikle değen şeyler
-
(bkz: wesley sneijder)
seh7en
-
ali demir'in başrolde oynadığı 2011 yapımı korku filmi.
filmde 1.7 milyon figüran olması ayrı bir rekor.
yapımcı kurum ösym bu film için "senaryo istem dışı oluştu biz destekledik" demiş.
izleyicilere uyarı:
biletletteki koltuk numaraları kişiye özeldir ve her açıdan film farklı izleniyor. eğer filmi doğru açıdan izleyemiyorsanız, doğru yörüngeye oturana kadar bir sağ koltuğa kayınız.
şüphesiz ki bu filmi usulüne uygun seyredenler nice güzelliklere kavuşacaklardır.
hayatın tek cümlelik özeti
-
- 30 yasindayim, hala baska hayatlarin, baska sehirlerin, baska kadinlarin hayalini kuruyorum.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
adamın bilgisayarının masaüstünde "yeni klasör (25)" adında bir dosya var. sen ondan odasının toplu olmasını bekliyon, bekleme!
bozcaada belediyesi tiny house yasağı
-
"ama o karavaan" diyerek, imarsız izinsiz kaçak evleri arazilerine konduramayanları üzmüş karar
ps: bu küçük evleri otelcilik adı altında geceliği 1500 liradan kaktırmaya çalışanları ise kahretmişe benziyor.
3 poşetlik alışverişin 813 tl tutması
-
fişi okurken 4 kilo aldım.
honda civic
-
arabanın başındayken bir komşumuz yanaştı, yeni civic almış. "bu araba econ'a basınca neden bu kadar yavaş gidiyor?" diye sordu. arabayı alırken "econ modunu açınca daha az yakar" demişler, o da hep econ'da kullanmış ama yavaşlığına bir türlü anlam verememiş.
ulan az yakmak için nereden kısacaktı ki araba, müzikten mi?
evde kaybolan eşyalar
-
ben de bu konuda mükkemmmel bir örnekle karşınıza çıkmak isterim. yıllar yılı ne tokalar, çoraplar, çamaşırlar, çakmaklar kaybettim, hiç de şaşırmadım. yalnız itiraf etmeliyim ki buzdolabının sebzeliğinin kaybolması, aziz dostlarım, zihnimi bir soru işareti yağmuruna maruz bırakmıştı. buzdolabının sebzeliği yahu, cidden ilginç.
high hopes
-
david gilmour'un bir röportajından:
"high hopes division bell'de kaydettiğimiz son şarkıydı. tüm diğer şarkılar bittikten sonra bestelendi. aniden ortaya çıkan birşeydi ama güzeldi. ilk baş elimde daha önceden kasede çektiğim küçücük bir piyano melodisi vardı. sanırım temmuz ayıydı ve kız arkadaşım polly ile küçük bir evde kafa dinlemeye kaçtık. şarkının sözleri üzerinde uğraşmaya başladım. polly bana zamanın insanı yıpratması ile ilgili küçük bir phrase söyledi. ben de onun üzerine yoğunlaştım ve.. aslına bakarsanız bu benim otobiyografim, benim hayatım hakkında. cambridge'deki günlerim, çocukluğum.. dediğim gibi şarkı çok hızlı oluşuverdi. sözlerini neredeyse bir günde yazdık. ardından stüdyoya girdim. yalnız başıma. birkaç dakika sonra bir demo ile çıkıverdim. ve dediğim gibi tamamı neredeyse bir günde bitmişti."