hesabın var mı? giriş yap

  • 8 kilo fazlalığı olduğunu düşünen biriyim, yani zayıf olmayı seven normal kiloda biriyim. bugün mide botoksu yaptıralı 5 gün oldu. şimdilik iştah açısından hiçbir değişiklik yok. boğa burcu iştahım tam gaz devam etmekte. 500 ünite yapıldı. gelişmeleri yazacağım.

    edit1: 1 hafta oldu. nasıl olsa iştahım kesilecek yiyeyim canımın çektiğini dedim 1 kilo daha aldım. etkiyi 15. günde net görürsün dedi doktor. sonuçta yüze yapıldığında da 15 güne ancak oturuyor. hadi bakalım.

    edit2: 1 ayı geçti yaptıralı ve hala iştahımın maşallahı var. ben istedim ki ay canım çekmiyor yiyemeyeceğim’cilerden olayım. öyle olanlar var mı bilmiyorum ama ben de olmadı. 1,5 iskender, kola, tatlı şu bu her şeyi yiyorum ondan sonra bi ay şiştim galiba oluyor. tam emin olamamakla birlikte şişkinlik hissinin botoks öncesinden daha çok olduğunu düşünüyorum.

    bu arada kilomu da açıklayayım. 168 boyda 58 kiloyum. 50-52 kilo olma gibi bir takıntım var. diyetlerle düşüyorum ve daha iyi hissediyorum o kiloda ama kalıcılığı sağlayamıyorum. ideal kilomdan daha düşük olmak istediğim için zorlu diyetlerle o kiloya düşüyorum ve iştah patlamalarıyla tekrar alıyorum. 10 kilo al ver sıkıldım artık. haftaya biraz daha sağlıklı modda midemi doldurup sağlıklı bir diyet listesi (kafamdan) ile başlayacağım. belki botoks diyete uyumu kolaylaştırabilir. çok diyet yapmış biri olarak farkı anlarım. onda da işe yaramazsa yaptırmayın diyebilirim.

    edit3: bende hiçbir işe yaramadı arkadaşlar. doktor dedi ki işe yaramadığı için ikinci dozu vermek yerine bir ilaç başlayalım. ilacın ismini vermeyeceğim. karbonhidrat emilimi, insülinin kana karışımını yavaşlatan bir şey diyebilirim. bir de böyle deneyelim dedi. zaten vücut kitle indeksim normal olduğu için işe yaraması da normal tabii. kilo vermek mi istiyorsunuz az yemek çok hareket. gönül ister ki mucizevi mevzular olsun. yok. metabolizma çok karmaşık bir yapı. çok da kurcalamamak lazım. dediğimi yapın yaptığımı yapmayın.

    edit4: ilaç da başlamadım zaten ideal kiloya yakın biri olarak bozmak istemedim vücut sistemimi. yıllardır olan sistemimi yaptım: 2 günlük ayran detoksu (her yerde var google’a yazın), 10 gün 700-1100 kalori arası beslenme ve bu döngünün istediğim kiloya kadar devam etmesi şeklinde oldu. şu funny jump zıp zıp ayakkabılardan da aldım günde 20 dk zıpladım işlem tamam.

    edit5: saxenda der susarım. tok hissetmek ne kadar hoş bişiymiş. zayıflamasam da olur. beynimin yemek düşünmeden hayatına devam edebilmesi müthiş bişi. diyet yapmanıza gerek kalmıyor. kan tahliliyle doktora sorup alın. kullanım dozlarına dikkat edin giderek artırılıyor.

  • tetanos olma ihtimali kuduz olma ihtimalininden cok daha fazladir.ama prosedür gereği kuduz aşısı da olmak gerekir.tabi şüphe duyulan durumlardan bahsediyoruz.
    kedi toprağı eşeler ve toprak altında anaerobik solunum yapan tetanos virüsünü alıp insana tırmalayarak bulaştırabilir.
    kuduz virüsü ise aslında dışarda çok kısa süre yaşayabilen zayıf bir virüstür.dolayısıyla kuduzun son semptomlarını gösteren bir hayvanın salyası pencesine gelse bile kisa zamanda inaktive olacaktir.ama ne olursa olsun prosedüre uymak elzemdir.

  • fermuarlı kot giymiş erkek nesil; anlamıştır gerekli acı eşigini. tarifi mümkün olmayan kısa ama şiddetli bir deneyimdir.

  • hayırlısı olsun dediğim olaydır. dna onarımı üzerine yaptığı çalışmalar üzerine 2 kişiyle beraber ödülü paylaşmıştır.

    http://www.nytimes.com/…ancarn-nobel-chemistry.html

    edit: öncelikle başlığı benden önce açan arkadaşı tebrik ederim. new york times okurken resmen son dakika haberi düşer düşmez buraya yazdım ona rağmen ikinci olmuşuz. kendisi ödülü veren jurilerden biriydi herhalde.

    bununla birlikte aziz sancar ile ilgili çok önemli bir bilgi vermek istiyorum. kendisi mardin'in savur ilçesinde, okuma yazma bilmeyen 8 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. ailesi eğitime önem verdiği için okulunu okumuş, üniversiteyi kazanmış.

    işte aziz sancar gibi insanlara bakarak eğitimin ve cumhuriyetin önemini unutmamalıyız. herkese örnek olsun.

  • üzmek istemem sizleri ama birlikte yaşadığınız halkın %40'ı. kimisi az kimisi çok, ama sevindiler. hayal aleminizden uyandırmayım dedim ama uyanıp bir yüzünüzü yıkayın, uyanık olmanız gerekecek.

    edit: hala "onlara noel'le yılbaşı farkını anlatamadık, anlamadılar" diyenler, katışıksız birer embesilsiniz. noel kutlamak istersem noel kutlarım, noel kutlayınca öldürülmem meşru mu lan gelişmemiş korteksini sktiklerim? başımıza ne geldiyse sizin bu gerizekalılığınızdan geliyor.

  • kendisi, "dünya üzerindeki en uzun bilimsel çalışma"nın sahibi. hala çalışmasına devam etmektedir.

    orta halli aileden geldiğinden dolayı üniversite okumaya durumu el vermez. afrika'ya gitmek için garsonluk yaparak parasını biriktirir; antropolog louis leakey'in asistanı olarak afrika'ya gider, burada şempanzeleri gözlemler. louis leakey'in amacı ise, ilk insanların davranışlarını öğrenmek için şempanzelerden istifade edilebileceğini düşünmesidir. tabi daha öncesinde şempanzelerle temas kurabilen kimse yoktur, sadece haklarında bir kaç ufak tefek makale vardır.

    ilk yaptığı gözlemlerden çok fazla sonuç alamaz, zaten şempanzeler de insanlardan kaçmaktadırlar. bir süre onları gözlemledikçe şempanzeler de ona alışmaya başlar ve kısacası zamanla devamı da gelir. jane'nin kampının olduğu bölgeye bile gelirler. jane, onlar için de muz otomatları kurar, acıktıkça gelip buradan muz bile alırlar. zamanla aralarında samimiyet kurar ve şempanzeler onu bir dostu gibi görmeye başlar. oysa şempanzelerin biz insanoğlu gibi hırsları, öfkeleri, kıskançlıkları vardır; kendi aralarında ilkel savaşlar bile yapmaktadırlar, insanlar için oldukça tehlikeli olabilmekteler. tabi o dönemler hiçbir kaynak olmadığı için jane de bu gerçekleri bilmemektedir. ilk zamanlar bir kaç kez toplu olarak kamplarını basmışlardır, fakat yine de şempanzeler büyük bir tehdit oluşturmamışlar, jane'yi benimsemişlerdir.

    bu süre zarfında gözlemlediği şempanze grubunun başından iki büyük felaket geçmiştir: birincisinde, güneyden insanlar aracılığıyla gelen bir salgın hastalık şempanzelere bulaşmış ve büyük zararlara yol açmıştır. hatta bu salgında ilk temas kurduğu şempanze; önce iki bacağını, daha sonra da vücudunu kullanamaz duruma gelmiştir. bunun sonucunda, acı çekmesin diye silahla vurarak öldürmek zorunda kalmışlardır.

    ikinci felaket ise şempanze grupları arasında çıkan savaştır. bu savaşta jane'nin gözlem yaptığı şempanzelerin büyük kısmı ölmüştür. (evet, onlar da bizim gibi savaşabiliyor)

    belgeseli ile ilgili video

  • anlamıyorum.

    söyleyecek o kadar çok şeyim, dışarı vurmak istediğim o kadar çok duygu var ki…

    baştan söyleyeyim, vicdani retin olması gereken bir hak olduğunu, askerlik konusunda en mantıklı ve zaten olması gerekenin de profesyonel ordu şekli olduğunu düşünüyorum. açıkçası diğer ülkelerin uygulamalarından çok haberim yok. ancak yine askerlik yapmak isteyenlere askerlik açık olabilir. herkesin kendi inancı, düşüncesi… deli gibi askerlik yapmak isteyenler de olabilir tabii.

    yalnız ben anlamıyorum. vicdani ret çıkacak diye etekleri tutuşan, vicdani retçilere ‘defolsun gitsinler madem’, ‘bunu da mı görecektik’, ‘şehitlerin ahı bulur sizi’ diyen; hiçbir hedef, amaç, sonuç yokken göz göre göre binlerce gencin bir hiç uğruna ‘şehit’ olmasını normal bulan, boş yere gencecik yaşta ölmek istemeyen insanlara demediğini bırakmayan insanları anlayamıyorum. zorla askere alınan, üstüne üstlük bu zorunlu görevi komutanlarından dayak yiyerek, komutanlara, komutanların ailelerine hizmet ederek, birkaç aylık ne idüğü belirsiz ‘eğitim’ sonrası ellerinde silahlarla, kedinin önüne mama koyar gibi teröristlerin önüne konulup güya ‘savaşarak’, psikolojileri bozularak geçiren ve daha da kötüsü bundan hiç gücenmeyen insanları anlamıyorum, anlayamıyorum.

    ‘’ben askere gider şehit olursam, karıma çoluğuma çocuğuma n’olur, kim bakar kim sahip çıkar?’’ diye soran adama, ‘’bunca zaman kaçmasaydın’’, ‘’ sanki her giden şehit oluyo ya sen de’’ diyen zihniyeti gerçekten anlayamıyorum.
    askerlik vatan borcu falan değildir. kimse kusura bakmasın, ben bu vatan için ölmeyi göze almam. benim öyle bir borcum yok. ‘askerlik yapmak istemeyen zaten hayındır, vatansızdır’ diyen insanlara cidden çok sinirleniyorum. o kadar cahiliz ki. o kadar saçma salak şeylerle yıllardır uyutulmuş, gözleri kapatılmış, mutlu olmayı bilmeyen, istemeyen bir halkız ki.

    diyor ki, ‘’yazıklar olsun’’ diyor; ‘’türklük diye bir şey de kalmadı’’. gözleri abartılı milliyetçilikle, saçma sapan ideolojilerle, dinle, mantık dışındaki her şeyle boyanmış insanlar. kusura bakmayın, türklük eğer bu şekilde savunduğunuz şeyse, ben türk de olmayayım dostlar. size kalsın türklük. gidin askere terörist öldürün, ölün. çünkü terörist öldürmekle, ölmekle pırıl pırıl bi ülke olcak türkiye’niz. komutanın karısına iyi vakit geçirtirseniz hemen bitecek terör, fakirlik, mutsuzluk. patatesleri düzgün soyarsanız muhteşem bir türk olursunuz işte.

    ben dinine de, vatanına da düşkün kimseye kötü bir düşünce beslemez, kötü söz söylemezken sırf düşüncelerim doğrultusunda boş yere ‘hizmet’ etmek istemiyorum diye ‘vatansız, vicdansız, beş para etmez’ biri olduğum için bu isyanım. askerliğin ‘vatan borcum’ olduğunu düşünmüyorum diye, sanki haberlerini duyduğumda üzülmüyormuşum sandıkları şehitlerin ahının en büyük belam olmasını istedikleri için. kusura bakmayın, vatanı korumak, terörü önlemek, engellemek, yok etmek benim işim değil, devletin işi. askerin işi. ama ben asker değilim. kurarsın adam gibi ordunu, kum torbasından set çeker gibi sokaktan adam toplayıp dizmezsin sınıra. o zaman ne yaparsan yap. ben öğrenciyim, belki bilim adamıyım, belki sanatçıyım, belki beş parasız işsiz bi adamım, belki anneyim belki babayım. ama kusura bakmayın, asker değilim. eğer türklük askere koşa koşa gitmekse, türk de olmayayım ziyanı yok. şehit olmak istemiyorum diye vicdansızsam, en vicdanlı siz olun. inanın hiç önemli değil, en yüce türk siz olun.

    nasıl diyor siz,

    her türk asker doğar. heh.

    ben anlamıyorum ondan.

  • milli değerleri varmış gibi görünen ahlaki değerleri olmayan hırsızdır. tanıdık geldi değil mi?