hesabın var mı? giriş yap

  • en fazla 60. dakikada hükmen 0-3 olarak bitirilmesi gereken maçı devam ettirenlerin suçudur.

    her sene bu futbolu terörize eden topluluğa tolerans gösteriyorlar. neden, çünkü ülkeyi siyaseten karadeniz lobisi yönetiyor.

    adamlar hakem dövdüler, futbolcu dövdüler, hakemi odaya kitlediler, sahaya kale direği attılar, neler neler yapmadılar amk. her birinden ayrı ayrı küme düşürülmeleri gerekiyordu. ama işte “bakan”ı olan kazanıyor bu ülkede.

  • şeyma subaşı gibi birinin kitap çıkarmasından daha kötü bir şey varsa bu kitaba para verip satın alacak insanların olmasıdır.
    edit: önyargılı olduğumu ifade eden bir çok mesaj aldım, tolstoy da zengindi zengin insan yazar olamaz diye bir kaide mi var diye soran yazarlarımız da oldu tüm bu mesajlardan sonra belirtmek istedim ki şeyma subaşı’nın kitabını satın almaktan daha kötüsü onu canhıraş savunmak.

  • erkek: merhaba, bir gasp ihbarında bulunmak istiyorum.
    memur: gasp mı? olay nerede yaşandı?
    erkek: 21. sokak ve dundritch caddesinin arasında yürüyordum. bir adam aniden silahını çekerek, bana tüm paramı ona vermemi söyledi.
    memur: ve siz de verdiniz mi?
    erkek: evet, söylediğini yaptım.
    memur: yani tüm paranızı hiç direnmeden, yardım istemeden ya da kaçmaya çalışmadan mı verdiniz? bağırmadınız üstelik?
    erkek: evet, ama çok korkmuştum, beni öldüreceğini düşündüm!
    memur: hmm, ama söylediğini yaptınız. ayrıca anladığım kadarıyla bir hayırseversiniz.
    erkek: evet, hayır kurumlarına bağış yapıyorum.
    memur: yani para dağıtmayı seviyorsunuz, para dağıtmayı bir alışkanlık haline getirmişsiniz. herkese veriyorsunuz galiba.
    erkek: bunun konumuzla ne alakası var?
    memur: herkesin sizin para dağıtmayı seven biri olduğunuzu bile bile fiyakalı takımınızla dundritch caddesinde yürüdünüz ve gasp sırasında hiç karşılık bile vermediniz. kulağa, parayı isteyerek vermişsiniz de sonradan pişmanlık duymuşsunuz gibi geliyor. söyleyin bana, bir pişmanlığınız yüzünden onun hayatını karartmak istiyor musunuz gerçekten?
    erkek: bu tamamiyle saçmalık!
    memur: bu, tecavüzle aynı şey. kadınlar tecavüzcülerini adalet karşısına çıkarmak istediğinde her gün bu muameleyle karşılaşıyorlar.

    (kaynak, ertuğrul uzun)

  • gel de şimdi bu tipe gini coefficient falan anlatmaya çalış :)
    gini katsayısı yükseldiğinde işlerin daha kötüye gittiğinden bahsetmeye çalış...

    önüne gelen herkesin fikri var, memlekette fikirden bol hiçbir şey yok da fikir adamı yok işte...

    edit;
    gini katsayısı ile ilgili soru soran arkadaşlar oldu, kısaca zenginle fakir arasındaki satın alma gücündeki farkı ölçmede kullanılan bir ekonomi terimi diyebiliriz.
    bir diğer deyişle, bir ülkede gelirin nasıl dağıldığı. hani klişe bir ekonomi eleştirisi var ya dünyadaki en zengin %1 dünyadaki servetin %99una sahip diye, hah işte onun ülkeye uyarlanmış halinde gini coefficient tavan yapmış oluyor.
    başka bir ifadeyle, gini katsayısı ile ülkedeki gelirin adaletli dağılımı arasında bir negatif korelasyon var.

    biri de artistlik yaptığımı söylemiş, bu terim yerine gelir adaletsizliği desem yetecekmiş. sana yeter tabii, sana öyle desek çok bile gelir :)

    bir diğer mal da özel mesaj atmış, internette gördüğüm terimlerle hava atıyormuşum :d
    nereden bilecek ki hayatı zekasıyla ve yaşayabildikleriyle mütenasip bu arkadaş, zannediyor ki herkesin kendisi gibi küçük, sıradan bir dünyası var.

    ingilizce ders verdiğim öğrencilerle konuşmayı en çok sevdiğim konuların başında ekonomi geliyor, al koydum bir tane gini coefficientekran görüntüsü çinli bir öğrenciyle olan derse dair feedback içeren. orada var gini coefficient.

  • hakli isyandır. mezuniyetten sonra benzer aşamalardan geçmiş boğaziçi üniversitesi onur dereceli öğrenci olarak söylüyorum:

    plazalarda yapılan işler için üniversite mezunu olmaya gerek yok (statik hesap, tasarım vb. işleri dışında)

    iyi ingilizce ve ms office bilgisiyle liseden mezunsaniz (marka lise mezunları oluyor genelde) plazada yürüyen işleri kotarırsınız.
    zaten yukarıda şikayet edilen yeni mezunlar mail bile yazamıyor, dilekçe yazamıyor geyiği üniversiteden kaynaklanmıyor. üniversitede mail yazma dersi verilmiyor, bunların üniversiteye gidilmeden önce öğrenilmesi lazım.

    üniversitelerde verilen eğitimin gerçek hayatla uzaktan yakından alakası yok. bence yök ve ticaret odalarının bunun üzerinde görüşmesi lazım. üniversiteler bilim merkezidir, piyasaya istihdam sağlamaya mecbur değil diye zırlamayın. bu ülkede bilim insanı olmak için okuyan insan sayısı çok az. birçoğu kasiyer olmamak için, masabaşı iş için okuyor...