hesabın var mı? giriş yap

  • avrupada bi yerlerde elbette ama haritada gostermemi beklemek yanlis olur

  • eğer ki bu eyleme karşılık olarak "ya sapık mısın sen ya salak şey" gibi bi' cevap alıyorsanız, bilin ki karşınızdaki bir türk kızıdır, kaçın. eğer ki melüm melüm bakışlarla birleşmiş dingin soluk alış verişler duyuyorsanız, bilin ki karşınızdaki kız ecnebidir, ingilizce konuşmayı deneyin. eğer ki siz bunu söyledikten sonra hemen kaybolmuşsa ve etraf sessizse bilin ki o bordo berelidir ve merak etmeyin o sizi bulur.

  • gece gece okurken beni sinir krizine sokan başlık. ortaokuldayken voleybol takımına girmiştim, gerçi girmemle çıkmam bir olmuştu çünkü babam şort giymemiz gerektiğini öğrenmişti. tayta bile ikna edememiştim ve bırakmak zorunda kalmıştım. sonra da dışarı çıkmam yasaklanmıştı :) sırf voleybol oynamak istedim diye. ha oynamaya devam etsem vargas mı olacaktım hayır. ama belki kızları izlerken içim bu kadar buruk olmazdı. olabilecekleri bu kadar düşünüp kendimi üzmezdim.
    burada atıp tutanlara sesleniyorum: bu ülkenin kızlarının yaşadıkları bunlar. yardımcı olmuyorsunuz bari çenenizi kapatın ve sevinenlere karışmayın.

    bu ülkenin ağ tutmuş zihniyetiyle hiçbir şey yapılmaz.

  • sene.. eski. 4-5 yaslarindayim.

    arkadaslarim cikolatali gofret yiyor. ben yemezdim oyle seyler, bize almazdi bizimkiler. ulasamadigin seye bir zaman sonra sevkin de gidiyor.

    cikolatalar, kekler, dondurmalar yiyor arkadaslarim. teklif de etmezlerdi paylasmayi, soramazdim da. oyle, onlar yerdi, ben de acikinca salcali ekmek almaya eve giderdim.

    bir gun arkadasim gene cikolatali gofret yiyor, bana minik bir parca kopardi verdi. yemem falan dedim, ama verdi gene de. agzima bir attim...

    arkadaslar, yemin ederim nerdeyse aglayacaktim. bir sey bu kadar mi guzel olabilir ya. bak hala o hissi yasiyorum. agzimda cennet vardi sanki ya. gozlerim doldu, damagimda dagildi.. yalandim kaldim, arkadasima dondugumde coktan bitirmisti. kabini yere atti cikolatanin, sonra annesi cagirdi gitti.

    ben hemen kostum, arkadasin yere attigi cikolata kabini aldim. onu duz bir zemine koyup ellerimle guzelce utuledim. of yesyeni gibi bir cikolata kabim olmustu. yazilarini falan denk getirdim. bana bu kadar mutluluk veren bir seyin hatirasinin bu kadar kolay kaybolmasina izin veremezdim. guzelce katladim, arka cebime soktum.

    ne zaman yeni pantolon giysem, annemden gizlice o pantolondan digerine aktariyordum. uzun sure bu boyle gecti. yanimda baya bi tasidim o cikolata kagidini.

    bir gun annemle yuruyoruz, yerde bi kagit para buldum. anne para dedim. aldi annem, aklim paraya da yetmiyor ama yerimde kipir kipirim. paramiz var mk.

    kekeleye korka, bakkalin ordan gecerken anneme anne bana cikolata alalim mi dedim. bakti yan soyle, olur dedi. bakkala girdik, ne istiyorsun diye sordu annem. hemen cebimden fisek gibi utulenmis cikolata kagidini cikardim, bundan dedim.

    annem once bir sok oldu, ama aldi cikolatayi. ben o cikolatayi minik minik gunlerce yedim; agzima aci tadi geldiginde, bozuldugunda yarisi bile bitmemisti.

    o cikolatanin utulu kagidi hala annemlerin evde bir sandigin icindedir, atmadilarsa...

  • ispanyol altın çağı yani 1540-1660 arasında avrupayı titretmiş olan ispanyol piyade nizamıdır. günümüz tugay örgütlenmesinin atasıdır. tercio kastilya köylülerinden devşirilen 10-15 sıra derinliğinde bir kargıcı* karesi ve bu karenin kanatlarını koruyan arkebüzcülerden oluşmaktaydı. tıpkı model aldığı makedon falanjı gibi tercio da 4 metreyi geçen mızraklarıyla (la lanza) savaş alanında aşılmaz, demirden bir çit teşkil ediyordu. tercio nizamı 16. yüzyılın süvari ağırlıklı ordularını hemen her sefer bozguna uğratmayı başardı. ilk önce fransız din savaşlarında tabancalı süvarilerden oluşan huguenot ordularını ezerek fransa'da katolikliğin devamına hayati bir destek sağladı; ardından nihai sınav olarak osmanlı ordusuyla karşılaşma geldi. haçova meydan muharebesinde habsburg ordusunda bulunan iki tercio karşısında osmanlı tarihinde görülmemiş şey oldu: sipahiler ilk defa bozulup yüzgeri ettiler. eğer habsburg ordusu osmanlı kampını yağma etmek için disiplinini bozup dağılmasa padişahın dahi esir düşmesi mümkün olabilirdi. bu savaş osmanlı-avrupa ilişkilerinde dönüm noktası oldu. felemenkli milis askerler gibi daha düşük kalitede piyade güçleri de tercio karşısında ezilip gitmekteydi.

    ancak tercio'nun da önemli bir zayıflığı vardı: çok masif, dolayısıyla ağır hareketli ve manevrası güç bir birimdi. özellikle yoğun top ateşi altında ciddi zarar görüyordu. tercio'nun sınırlarını ilk defa felemenk başkomutanı maurits van oranien zorladı. maurits ordusundaki ateşli silah kullanan asker miktarını ikiye katladı ve bunları daha küçük ve esnek birliklere bölerek tercio'ya karşı başarılı şekilde kendini savundu. felemenk reformlarını bir başka protestan monark, isveç kralı gustav adolf da benimsedi. bunun üstüne bir de kendi icadı olan ucuz, küçük kalibreli ve hızlı ateşli sahra topunu ekledi. 1631 yılında otuz yıl savaşlarının en önemli çarpışmalarından olan breitenfeld muharebesinde tercio'nun yenilmezliği efsanesi gustav adolf tarafından yıkıldı. ne var ki ispanyollar sahra topunu kendileri de benimseyerek ve bunları düşman topçusunu susturacak bir karşı topçu atışı için eğiterek durumu eşitler gibi oldular. isveçliler savaşın sonraki safhalarında ispanyol ordusu karşısında ciddi yenilgilere uğradılar. ne var ki tercio'nun üstünlüğü fransızlara karşı yaptığı 1643 rocroi muharebesinde kesin olarak yıkıldı. bu savaşta fransız başkomutanı prens condé tercioları dağıtan güçlü bir top ateşiyle beraber ispanyol topçusunu susturan bir süvari hücumunu koordine etti. ardından fransız cuirassierleri top ateşi altında çözülen tercioları kılıçtan geçirdiler. yaklaşık elli yıl boyunca avrupanın en seçkin ordusu olmuş bulunan ispanyol flanders ordusu bu savaşta yok oldu.

    rocroi'dan sonra tercio bir hücum birimi olmaktan çıkarak bir savunma birimine dönüştü. ancak bu fonksiyonunu louis xiv'ün büyüttüğü ve reformdan geçirdiği fransız ordusu (ki modern ordunun ilk örneği sayılmaktadır) karşısında koruyamayınca nihai olarak terkedildi.

    tercio günümüzde ispanyol yabancı lejyonunun ismi olarak kullanılmaktadır.

    kaynak:

    geoffrey parker, the military revolution, 1976

    dr pierre picquet'nin tercio hakkındaki internet sayfası: http://www.geocities.com/ao1617/index.html

  • "ben sadece bana verilen emirleri uyguladım" diyor polisler, nürnberg mahkemelerindeki naziler gibi. "ben devletimi seviyorum, tut dediler tuttum" diyor fırıncı.

    onlar sadece devletlerinin verdiği emirleri uyguluyorlar, sadece devletlerini seviyorlar. böylelikle masum olduklarını düşünüyorlar. böylelikle iyi olduklarını düşünüyorlar.

    ben ise duvarlara kafa atmak istiyorum.

    (bkz: kötülüğün sıradanlığı)

  • terim amerikalı tarihçi alfred w. crosby tarafından 1972 tarihli kitabının adıyla ortaya atılmış. kitabın orijinal adı the columbian exchange. dünya tarihi ile ilgili videoları seyrederken, ki kaynakta ekleyeceğim, bu terime denk geldim.
    hepimizin genel bilgisi, “amerika’dan domates, patates geldi, buradan oraya buğday, at gitti” kadar. oysa burada üç koca kıta, orada iki koca kıta var. insanlık tarihi boyunca birikmiş kültür zenginliği… amerika keşfedildikten sonra sadece bunlar mı gidip geldi?

    khan academy türkçe