ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sahte doktorun arkadaşının da sahte cerrah olması
-
sağlık bakanlığı araştırmaları için iki müfettiş görevlendirmiş. onlar da sahte çıksa hiç sırıtmaz.
tayland'da ormanda bulunan 200 türk
pideyi kesen bıçak niye atomu kesip patlatmıyor
-
biraz önce babamın hiç üşenmeden beni mutfağa çağırıp sorduğu soru. beynim yandı cevab veremedim
iftar geçsin "baba tutma amk oruç moruç" dicem. bu ne lan.
adres tarif edene anlamış taklidi yapmak
-
mahalle baskısı gibi bir şey. zaten mahcupsun, utana sıkıla gözüne kestirdiğin kişiye adres soruyorsun, zamanını alıyorsun vs, o sana 'anladınız mı' der gibi bakarken kesinlikle hiçbir şey anlamadığın halde 'evet, evet, teşekkürler' deyip kibar bir şekilde hiçbir şey anlamadan yoluna devam ediyorsun. nah anladın çok afedersin.
şanslıysan, bir sonraki soracağın kişi aynı kişi değildir. ama doğuştan talihsiz isen, beterin beteri oluyor ve az önceki tarif edene tekrar rastlıyorsun.
(bkz: adres sorarken bir önceki tarif edene yakalanmak)
hoşlanılan kıza açılıp kabul etmezse 1 nisan demek
-
kızın kabul edip sonra 1 nisan demesi kadar koymaz.
yaşar avni musullulu
-
türk escobar'ı olarak da tanınan avni karadurmuş (yaşar avni musullulu), 12 eylül 1980 ihtilalinden sonra kaçtığı yurtdışında çok olaya karışmıştır. bulgar mafyasıyla ortak kurduğu eroin laboratuvarından papa'ya düzenlenen suikasta, kara para aklamaktan italya'daki devlet-mafya savaşında "köprü adam"lığa kadar pek çok olayda adı geçmiştir. rize-çayelili olan sarı avni, 1980'den itibaren yurtdışında yaşamış ve kasım 1998'de balıkesir-altınoluk'ta polis tarafından ele geçirilmiştir. susurluk kazasından iki gün önce altınoluk'ta abdullah çatlı, sedat bucak ve hüseyin kocadağ'la buluşarak yemek yediği ortaya çıkan musullulu, 14 yıl boyunca rıza ekşioğlu sahte kimliğiyle altınoluk'ta yaşadığını da itiraf etmiştir.
pablo picasso
-
pablo picasso ile bi amerikan askeri arasında geçtiği anlatılan diyalog-hikaye şöyledir;
2. dünya savaşı sırasında bi amerikan askeri picasso ya dert yanar;
"resmettiğiniz portreleri anlayamıyorum (yorumlayamıyorum) çünkü resimlerinizdeki şekiller bozulmuş, gözler olması gereken yerde değil, burunlar yamuk, ağızlar burkuk ..."
picasso ise askere sorar, "bir resmin nasıl olması gerekir sizce?"
bunun üzerine asker cüzdanından kız arkadaşının fotoğrafını çıkarır, "bunun gibi! " der.
picasso fotoğrafı inceler ve :
"kız arkadaşınız biraz küçükmüş, değil mi?"
edit: anektodun net olmadığına ilişkin yorumlardan dolayı naçizane açıklamamı ekliyorum;
aslında askerin beğendiği resim de gerçeği tam anlamıyla yansıtmıyordur. (i.e. ufak, perspektifi farkli, küçültülmüş) fakat askerin zihni o ufak fotoğrafın arkadaşına ait olduğunu çözebiliyor. (çoğu zaman fotoğraflarımız bile bize (ya da benzemeleri gereken şeye) benzemezler.) asker bu çözümün farkında değil, çünkü bilinçsiz şekilde ilerletebiliyor, tanıma ve yorumlama işlemini.
halbuki picassonun resimlerinde de olan durum aynısıdır . picassonun resimlerine bakarak da bişeyler görebiliriz; zihnimiz bunları yorumlayabilir.
buradan yola çıkarak, aslında picasso askerin izahındaki tezatı gosteriyor: picassonun resimleri de en az fotoğraflar kadar bir şeyi gostermekte, anlatmakta.
kaynak: "cognition and the visual arts" robert l. solso
fatih portakal'ın lüks yatı
-
yat olduğunu anladık da lüks olduğu nerden anlaşılıyor anlayamadığım yat. millet öyle bir fakirleşti ki ne görse lüks sanıyor.
8 temmuz 2014 brezilya almanya maçı
-
alman disiplininin tum dunyaya naklen yayinlandigi mac.
almanya milli futbol takimi oyuncularina bakiyoruz; hepsi trasli, efendi, isinde gucunde cocuklar.
brezilya milli futbol takimi oyuncularina bakiyoruz; abuk subuk-karman corman sac modelleri, vucut gelistirmeye bulasip orantisiz kas yapmis, lakayit, karaktersiz, nereden geldigi belli olmayan bir ozguvene sahip, hemen hepsi ustun yetenek(!) pic kurulari.
ilk bilgisayarda yapılan mallıklar
-
bilgisayarı kapatırken eskimesin diye mouse, klavye, monitör vs. tüm fişlerini ayrı ayrı söküp paketlemek. her açışta tekrar bilgisayarı kurmak. bunun üstüne mallık yoktur sanırım.