hesabın var mı? giriş yap

  • evinize geldik bulamadık lütfen dayağınızı şubemizde yiyiniz mesajı almamız yakındır.
    geçmiş olsun.

  • bir gecede cahil kalan arap ve rus artıkları varsa, küçükken ezsinler iyice. sonra başa bela oluyorlar.

  • mutluluk sebebidir.

    kac yasimda oldugumu soranlara 42 diyorum "aa en fazla 39 gosteriyorsun ne guzel" diyorlar mutlu oluyorum.

    not: gercek yasim 33.

  • flört dönemi her türlü angaryaya en açık olduğumuz dönem. evlenme niyeti ve vaadi olmasa da, erkeğin kadına aile babası rolündekini başarısını, kadının erkeğe ev hanımı potansiyeli hakkında ilk intibaı vermeye kastığı stajerlik dönemi gibi bir şey. zaten sözlükte de aratın stajer (stajyer?) asistan angaryaları gibi örnekleri bulacaksınız. özetle bu örnekten de anlaşılacağı üzere en güzel angarya, karşılıksız iş ve emek olduğu kadar, karşılığı verilecek olsa bile mahiyetinin ne olacağı belirsiz bir takım umut ve hayaller sırası ve sayesinde de yaptırılan angaryadır.

    hayatımda bu tip flört dönemlerinde en az iki kere ev taşıdım, nereden baksan 200-300 kilometre yol gittim, toplamda 20-30 saat hiç bir alakam olmayan yerlerde bekledim, bir düzine kadar hiç bir şekilde muhatap olmamam gereken adamla 'böyle' (elimle iç içe geçmiş kanca hareketi yapıyorum) oldum. ne oldu sonuç? sıfır.

    yani o flörtlerden beklentim, flörtlerin sevgilimleşmesiydi, olmadı. koliyi taşıdığım, yatağı, şilteyi sırtlandığımla kaldım. terli terli 'ne önemi var canım?' derkenki sahte babacanlık ifadelerinden öte yüzüme bir ifade konduramadı bu işler. o kadar kolisini, kaya gibi sofasını, masasını taşıdığım bir kişiden de ne bir hayır duası aldım, ne başka bir şey.

    bunu niye yazıyorum? şundan. bir kaç vakit evvel bir kızlan tanıştım. öyle 'maksatlı' tanışma da değil, normal tanıştım. kız sürekli beni arıyor, ne yapıyon, ne ediyon. dedim, 'vay yazış'. sonra bugün öğlen saatlerinde aradı, dedi ki 'otis ev taşınacak.'. yaaa. işte o an böyle bir sevindim anlatamam. iyi ki flörtleşmemişim. flörtleşeydim yine taşıyacaktım koli koli, bali bali, koli baliyi. ya çok yorgunum hastayım, bir yetiştirmem gereken iş var dedim, oturdum bu entry'i yazdım. şimdi buradan bana eşyasını taşıtmış olan diğer iki kıza sesleniyorum: sağa sola eşgalimi mi dağıttınız ulan? otis bıraktı artık o işleri. kendini zor taşıyor. yallah.

  • age of empires'in geri donusunu yapacak oyun.

    hep dusunmusumdur, aoe neden dota gibi lol gibi bir mantik ile isleyen multiplayer isine girmez diye.

    dusun bak, 3 vs 3 tarzi, kucuk alanlarda oynayabilecegin, random eslestirmeli, "ranked" maclar atabilecegin bir sistem.

    bence olur.

  • “ben aşktan daima kaçtım.hiç sevmedim. belki bir eksiğim oldu. fakat rahatım. aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. şu veya bu şekilde.. fakat daima ödersiniz… hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.”

    (bkz: ahmet hamdi tanpınar)
    (bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)

    keşke bu pasajlarda aktarılan hayatı yaşayabilseydim, aşktan kaçıp, kimsenin hayatına "lüzumundan fazla girmeseydim" derim çok zaman...