ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gerçek olmayan genel kabul görmüş en yaygın bilgi
-
sultan ikinci abdülhamit döneminde tek karış toprak kaybedilmemiştir.
kaybedilen topraklar; tunus, mısır, kıbrıs, sırbıstan, karadağ, romanya.
türkiye'nin girişine yazılması gereken söz
evlenmek için geçerli ve güzel nedenler
-
geçerli neden : kendi başına kavanoz kapağını açamamak
güzel neden : kavanozun içinde salatalık turşusu olması.
27 eylül 2019 türk telekom deprem açıklaması
-
ben bedava bir şey istemiyorum. hele sus payı hiç istemiyorum. sadece ödediğim paranın hakkını istiyorum. bir daha deprem olursa benim hattım kesilecek mi kesilmeyecek mi? enkaz altında kalırsam birilerine ulaşabilecek miyim yoksa öyle kurbanlık koyun gibi ölmeyi mi bekleyeceğim? bunların cevabını istiyorum.
hayatın bir numaralı kuralı
-
mutluluğunu kimsenin üzerine kurma. herkes gelip geçici, unutma.
yalnız birey güçlü bireydir.
kendi kendine yetmeyi, yalnız kalmaktan sıkılmamayı öğren.
kepler-452b
-
biz onlarin 1400 yil onceki halini goruyorsak onlar da bizim 1400 yil onceki halimizi goruyorlar. tam da hz muhammed donemine denk geliyor. cekip gondersinler bize hd bi video. ogrenelim gercekleri. kurtulalim su dertten amk.
askerlik efsaneleri
-
duvar nöbeti:
- olm.. şu bina var ya, heh işte o, taa yıllar önce bizim paşa burada yüzbaşı olarak görev yaparken o binanın duvarları boyanıyormuş. eleman da birileri gelir iz bırakır diye korktuğu için "bir mehmetçik şurada nöbet tutsun" demiş. geçen yıl mı ne.. paşa gene denetlemeye gelmiş buraları, bir bakmış o duvarın başında nöbet tutan bir asker var. "o ne yapıyor orada?" diye sormuş. "duvar nöbeti tutuyor" demiş bizim bölük komutanı. meğer o yıldan beri ikinci bir emir gelmediği için orda duvar nöbeti tutulurmuş.
(3 ayrı kaynaktan dinlenmiştir. aynı olay hem van'da, hem ankara etimesgut'ta hem de muğla'da vuku bulmuştur.)
cezalı tank:
- olm.. birinci dünya savaşında var ya.. tankın biri operasyonun ortasında arızalanıyor, bunlar da ceza veriyorlar tanka, direkt zincirliyorlar oraya. hala duruyomuş o orda. hatta cezalı ağaç falan da varmış.
(belki doğrudur. ama henüz bir arkadaşın arkadaşı dışında o tankı veya ağacı görene rastlanmadı)
(bkz: bir arkadaşın arkadaşı)
sancak çalma:
- olm.. sancağı çalarsan direkt bitiyormuş askerlik. tabi o gün sancak nöbeti tutan adamınki hiç bitmiyomuş.
(askeri kanunlarda böyle bir madde yok)
odtü'nün ürettiği tank:
- olm. odtü türk tankı üretiyormuş. şu an çalışmalar sürüyormuş, seneye hazırmış.
(bkz: seneye soruları tübitak hazırlayacakmış)
kopan düğme:
- olm. askeriz ya şimdi biz. düğmemizi koparsalar 3 aydan başlıyor.
(ne vukuat işledin de o düğmeyi koparttırdın diye yemediğin fırça kalmaz. çarşını kitlerler)
yurtdışında askerlik:
- olm. yabancı dil biliyoz ya biz. kosovaya çıkabiliyormuş, çıkarsa 3 milyar maaş alıyormuşuz.
(yedek subaylar istisnai durumlar dışında yurtdışı görevine gitmiyor. erler ise maaş almıyor)
londra savunması:
- olm. ikinci dünya savaşında ingilizler bir istihbarat alıyor, almanlar o gece londra'yı bombalayacak uçaklarla. bak şimdi, bir komutan var, herif artık ne zekiyse, sırf ampullerle londra'nın benzerini kuruyor biraz öteye. gece londra'da karartma yapıp ampulleri yakıyorlar. tabi almanlar direk ampulü bombalayıp seviniyorlar londra'yı yıktık diye. sonra ingilizler sitiyo tabi.
(bütün londrayı kurdun bir gecede. pekii, almanların hiç mi adamı yok londra'da da, haberleri olmadı. hey anam hey)
helikopterden helikopetere atlarken şarjör değiştirme:
- olm. çayocağı adem var ya. bölük komutanı bunun annesine yazdığı mektubu görmüş. herif "anne. bugün, göklerdeydik yine. helikopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirmeyi öğrendik" yazıyomuş.
(muhtemelen zamanında yaşanmış. ama her ortamda da aynı mektubu yazan bir şahıs olmaz ki.. )
(ulan ayrıca.. yazarsa yazar herif. ne desin, "anne ülkeyi kurtaracağım diye geldim subayın astsubayın ayakçısı oldum hergün fırça-dayak gırla, ağzıma sıçtılar" mı desin. neyse, konudan sapmayalım)
formda türk askeri:
- olm. sen bu bizim isa başçavuşun böyle tırto durduğuna bakma. bunlar her sene spor testinden geçiyorlarmış, hepsi 100 alıyormuş. yani barfiks, ipe tırmanma, teçhizatlı koşu falan, öttürüyomuş adamlar. e tabi türk askeri.
(muvazzaflarda öyle bir denetleme var. ama her yıl eşofmanları giyip halı saha maçı yapıyorlar. zaten herkese yüksek not veriliyor.)
askerliğin ilk günü:
- olm. bizim komutan çok iyi bir tipe benziyor. ben tuttum.
(1-2 gün sabret, tutmana daha var)
sözlük yazarlarının zenginlik kıstasları
-
çocukken ışıklı ayakkabıya sahip olanların fazlasıyla zengin olduğunu düşünürdüm.
bir gün babama ne zaman zengin oluruz dedim, yarın dedi.
inandım, yemin ederim inandım.
sabah kalkarken zengin olacağımızı düşünerek uyandım güne.
belki dedim ışıklı ayakkabım olur.
olmadı, hiç bir şey değişmemişti.
iki katlı bir evde oturuyorduk, müstakil bir ev.
evin tek erkek çocuğu olduğum için şımartılmam gerekiyordu ama durumumuz yoktu.
bende kendimi şımartmak için, alt kattaki odaya taşınıp, kendime genç odası yaptım
yalnız ne oda ama..
öyle ferrari genç odası takımı yok, somya üzerinde uyuyorum.
oyuncaklarım yok ki, somyanın altındaki mavi leğene doldurayım.
gazeteden kuponla elektrikli bir soba biriktirmiştim, yalnız çok şaşalı ha..
odun maketleri vardı, şömine havası yaratıyordu.
velhasıl uzun bir aradan sonra babama aynı soruyu tekrar sordum, baba dedim ne zaman zengin oluruz?
odama baktı, bana baktı, sobaya baktı.
kaloriferli bir evde oturursak o gün zengin oluruz dedi.
askere gidip geldim yeni bir eve taşındık, güneş enerjisi var kaloliferi var..
gittim yanına, can alıcı soruyu sordum..
baba dedim zengin olduk mu?
ev bizim olsaydı zengin olurduk dedi.
babam sanki bilge bende öğrencisiyim, sürekli beni cevapları tokatlıyordu. zaten ışıklı ayakkabıda alamamıştık.
otuzuma yaklaşırken, ev aldı babam.
inşaat halinde, onunca katta bir daire, haftada bir gün çıkıp eve bakıyoruz.
babam bakıp seviniyor, ben çıktığım merdiven basamakları nedeniyle söyleniyorum.
baba dedim zenginlik zormuş, fakirken iyiydi..
gel zaman git zaman evimize taşındık, kendi evimiz.
kendi odam, baza üzerinde uyuyorum, gençliğimin rüyası masaüstü bilgisayarım ayrıca elbiselerimi koyacağım şahsıma ait dolabım var.
baba dedim, zengin olduk mu ?
bilge vermiş cevabını ; oğlum biz zaten hep zengindik.
biz gerçek bir aileydik, hayallerimiz vardı, mutlu bir dünyamız.
her şey çok zordu, ama bir o kadar güzeldi.
baba dedim gariban edebiyatı yapma,
şimdi biz zengin miyiz değil miyiz?
ben direndim o devam ettirdi,
kendi evin olsun, zengin olursun dedi.
babamı trafik kazasında kaybettim, trafik sigortası kaza nedeniyle tazminat ödedi.
annem aldığı tazminatı bana verip kendime ev almamı istedi.
şimdi bir evim var,
ama zengin olduk mu diye sorabileceğim babam yok.
benim zenginlikten anladığım, vallahi de billahi'de beraber gülebileceğin bir ailem olmasıydı.
küçük dünyanızda mutlu olmaktı, bağlılıktı ve sevmekti en fazla.
ingilizce yetmiyor artık 4-5 dil biliyor millet
-
son 15 senedir bu lafı duyuyorum, bir bokun değiştiğine henüz şahit olmadım.
o 4-5 dil bilen insanlar da, eskiden ne kadarlarsa, şimdi de o kadarlar.
ve hala insanlar ingilizce'yi bile konuşamıyor.
gençler "4-5 dil biliyor herkes" diye tırsmasın yani.
- ingilizce şart
- ne ingilizce'si akif? artık 4-5 dil biliyor millet. tek ingilizce yeter mi?
- ispanyolca öğrenmek lazım.
- asıl çince çince!
- rusça da iyi
- tabii... rusça iyi...
emine hanım'ın çakma çanta kullanıyor olması
-
aptal dostun olacağına zeki düşmanın olsun diye boşa söylememiş atalar.
murat bardakçı'nın ezber bozan deprem yazısı
-
akp'nin 20 senedir yapamadigina ismet inonu'yu ortak etme cabasi ancak senin aklina gelirdi zaten. tatli su kurnazi seni.
koysana oraya 1999'dan bir fotograf gotun yiyorsa, ya da 1509 depremi var onu koy bir bok yapilmamis bunca yuzyil de.