hesabın var mı? giriş yap

  • aydınlanma projesi, dünyanın büyüsünü ortadan kaldırmak gibi büyük bir iddiayla ortaya çıkmıştı. bunda belli ölçüde de başarılı oldu fakat geriye varoluşu anlamsızlığın içinde süzülen insanlar bıraktı. bugün, uzaya koloni kurulması ve yapay zekayla insanın cyborg vari bir canlıya dönüştürülmesi planlanıyor. akıl, putlaştırılınca, insan denen varlık da geçmişten sahip olduğu eşsiz bütünlüğünü yitirdi.

    modernite dahilinde tüm bilebileceklerimiz, bir eserin üç saniyelik ölçüsü içerisinde duyumsayabileceklerimizi dahi veremiyor bize. teoriler, konferanslar, türlü türlü lakırdı eşliğinde, "dünyanın bu kez anlaşıldığı" deklare ediliyor, fakat boşluğa atılan her madeni para, sessizliğin içinde kayboluyor ve unutuluyor.

    insan ruhunun, bilimsel olarak anlaşılabileceği çabası, farklı söylem yapılarına angaje kabuller doğuruyor. bu kabuller, çevresine bir kalabalık toplayabildiği ölçüde gerçek halini alıyor. halbuki, mikro düzene dair bilebileceklerimiz de, makro düzene dair bilebileceklerimizin ötesinde değil. her insan, evren denli bir derinliğe ve genişliğe sahip. bunu anlayabilmek değil bir başkası, belki insanın kendisi için dahi mümkün değil.

    beş yüz seneden daha evvel zamanlarda, şehirlerin duvarları vardı. öyle ki, şehir, etimolojik anlamını da çevresi örtülü bu duvarlardan alıyordu. duvarların ardında olanın korkusu, içeridekileri inanç sahibi yapıyor ve birbirine bağlıyordu. bugün, şehirler böyle duvarlara sahip değil, şehrin şeffaflaşması, insanın şeffaflaşmasını da zorunlu kıldı ve artık herkes herkesin her şeyi. içte biriktirilebilecek bir şey yok, zira, "her şey paylaşıma açık olmalıdır" gibi bir ortak kabul söz konusu.
    içsiz ve içeriksiz bu şeffaf insan için, konuşmak da, kalabalığa hitap etmekten ibaret hale geldi. konuşmanın, sessizlikle örtülü muhtevasının yerinde, demagoji, dedikodu ve arzulardan türemiş bilinçlerin bayrakları dalgalanıyor artık.

    materyalist dünya görüşü içerisinde, insan kendi acılarına yabancılaştığında ya da onları unutmayı başardığında, başkalarının acılarına da yabancılaşıyor. böyle bir mevcudiyet içinde, "ölüm varsa ben yokum, ben varsam ölüm yok" gibi insanı dünyaya ve diğer insanlara yabancılaştıran bir konum alıyor insanların çoğunluğu. vurdumduymazlık ve rahatlık, tam olarak buradan çıkıyor ve dünyaya yayılıyor.

    bugün, insanın sahip olabileceği tüm özellikler, rekabet ve çekişmenin etrafında kümeleniyor. kendine ait bir dünya kuran insan, bu dünya toplumun çıkarlarına hizmet etmediği ölçüde, toplumca yargılanıyor. insanlar, "maaş", "iş" gibi toplumsal statüleriyle değerlendiriliyor ve kıyaslanıyor. toplumsal kabullerin ürettiği bu iş bölümleri ise, dizginsiz bir öznelliğin verebileceği derinliği, genişliği ve renkleri veremiyor.

    tüm bu olanlardan dil de nasibini alıyor. modernite dahilinde, geçmişte sahip olduğu derinliği, dokuyu ve kokuyu kaybediyor. düz ve renksiz, bir bilgisayar metninden fırlamış bir ambiyansa bürünüyor. ayırması, bölmesi ve parçalamasıyla da, anlaşma çabasını imkansızlaştırıyor. sadece, tek tipleştirmeye hizmet ediyor.

    "dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır" diyen martin heidegger'in anlama kapasitesinin derinliği de burada saklı. bugün, bizim sahip olduğumuz dünyanın sınırları çok ama çok dar. en başta, kullandığımız dil buna sebep. mevcudiyeti takribi 200-250 sene ile sınırlı sekülerizmin içine gömüldüğümüz için, bu paradigmanın dışında nelerin olabileceğini tahayyül edemiyoruz, vizyonumuz bu dar görü ile sınırlı. anlamıyoruz, çünkü neyi anlayamadığımızı anlayamıyoruz.

    tüm bu sakatlanmış ruh halimizin panzehirinin, gelecekte değil, fakat geçmişte olduğuna inanıyorum ben. bugün akıl yönünden bir şeyler edinebilmiş olsak da, ruhsal bakımdan çok ama çok eksilmiş vaziyetteyiz.

    edit: yukarıdaki alıntı, heiddegger'e değil, wittgenstein'a ait. "dil varlığın evidir" sözüyle karıştırmışım.

  • senaryosunu yazdığı dizide bütün kadınları ilk görüşte kendisine aşık olacak şekilde yazmasından, büyük edebi laflar edip sanatçı triplerine girmesine rağmen vücudunu kullanarak para kazanan , lise mezunu tüm yüz estetik , platin saçlı, kendinden 20 -25 yaş küçük bir kadınla ilişki yaşamasından ve kendisini eleştiren herkese tehditvari yaklaşmasından anlaşılacağı üzere. güzel bir pakedin içine girmiş egolu , sığ bir kişilik taşıyordur.

  • gercekten savasin donum noktasidir. bizim icin de o kadar onemlidir ki, eger stalingrad savasindan almanya galip ayrilsaydi turkiye cumhuriyeti ile alman reich i arasinda bir muttefiklik olmasi kacinilmaz olacakti. hitler`in planladigi da buydu zaten. savas sonrasi alman disisleri bakanligindan ele gecirilen yazismalarda goruldugu uzere her belgede stalingrad sozu geciyor, turkiye`den gonderilen yazilarda stalingrad i bitirin, sizinleyiz temali mesajlar geliyordu (illa okuyacagim derseniz alman disisleri bakanligi 1941 1943 turkiye ile gizli yazismalar kitabini bulun). ozellikle 1942 sonrali 1943 baslarinda turkiye`ye bu kadar fazla silah yollamasinin bir sebebi de budur. stalingradin alinacagina kesin gozuyle bakan hitler artik operation blaunun bir parcasi olan kafkasya harekatinda turkiye`nin aktif bir rol oynayacagini dusunuyordu. bu yuzden turkiye`ye yavas yavas modern savas arac gerecleri gonderilmeye baslanmisti bile.
    (bkz: ikinci dunya savasi zamaninda turkiye/#5772245)

    bu gonderilen arac gerecler bazilarina (romanya ordusu) oyle bir batmistir ki, stalingrad`da 6. ordunun kusatmaya alinmasina sebep olan romen ordusu generalleri (sovyetler stalingrad kusatmasini zayif olduklarini bildikleri romen ordularini ezerek gerceklestirmislerdir) kendisini bu buyuk hezimetten sonra su sekilde savunmusutur:

    "almanya hali hazirda muttefigi olan bazi ulkelere yardimda bulunacagina muttefik olup olmayacagi henuz belli bile olmayan ulkelere yardim etmeyi daha uygun gormektedir!"

    yani kisacasi romenler turkiye`ye yapilan yardim o siralarda bize yapilsaydi sovyetler karsisinda savunmamiz cokmezdi demek istiyorlar.

    turkiye ile ilgili kisma donecek olursak, almanlarin stalingrad kusatmasi bilindigi gibi basarisiz oldu ve de turkiye dogal olarak almanya`ya karsi yeniden tarafsiz konuma gecti. yine de turkiye ve almanya muttefikligi 1943 yilinda kharkov (bkz: kharkiv/#10182227) ve kursk muharebelerinde de ayni stalingrad`da oldugu gibi gundeme geldi. silah yardimlari, toplantilar, turk komutanlarin dogu cephesine cagrilmasi, 503. agir tiger tank tugayinin turk subaylara dogu cephesinde gosteriler yapmasi (bkz: turkenubung), huseyin erkilet (emekli) ve ali fuad erden gibi komutanlarin fuhrer ile bizzat toplanti yapmalari... ancak kharkov`da, kursk de hitler in dusundugu gibi gitmedi ve turkiye nin artik almanya nin savasi kazanacagini dusunenlerin sayisinda buyuk bir azalma oldu dolayisiyla da almanya ile iliskiler yeniden tarafsiz konuma gecti. artik 1944 den sonra nasil bir alman zaferi mumkun degilse turk alman muttefikligi de mumkun degildi.

  • halil diye bir arkadas var, kulaklari cinlasin, doksanli yillarin sonunda universite ogrencisi. kiz arkadasi da punk bir kiz arkadas, ki hayattaki alternatif durusunun duru duragi yok, oylesi ki alternatifi kavram olarak yikip yikip tekrar yogurup hamurundan fak yu heykeli yapar. neyse, erkek istemek kismina gelirsek, kiz bir aksam artik ne derecede bir icmekse, aliyor efendi gibi iki yuz elli gram baklavasini kolunun altina, halil'in ailesiyle kaldigi katin kapisi calip "hayirli bir is icin geldim" diyor. buyur ediyorlar, iceride halil'i istiyor "oglunuza talibim" diye. yuzunu yikayip kahve icirip yatirmislar o gece. hala hatirlayinca guleriz, de halil benim oglum olsa, canim gelinim diye bagrima basardim yeminler ediyorum.

  • basarili olmak icin gerekenler;

    - ıyi formul bilgisi, hatta cok saglam formul bilgisi. o kadar iyi olun ki isyerinde herkes resmen formullerle dansettiginizi ve milletin vlookup yazamadigi departmanlarda dinamik (kendini refresh eden) index match ve offset gibi formullerle belirli bir tarihe donup o tarih oncesi ve sonrasi bilgileri ayri ayri toplayarak performansi gosterebildiginizi bilsin, inanamasin. hayatiniz if statement olsun, gozu kapali pivot tablosu ve chartlar girin bu arada alt n+v+t ve alt+f1 ile. ınsanlara excel kullanirken mouse kullanmaya cok da ihtiyac duymadiginizi gosterin. filteri bile kisa yollarla girin. en cok kullandiginiz islemleri ( sum alma alt+= ya da average alma alt+m+u+a gibi) mouse kullanmadan yapin.

    -kesinlikle temel ve orta seviyede vba (bu aralar en cok kastigim). record tusu ile macro kaydetmekten soz etmiyorum bu arada.

    - dashboarding; yurtdisindayken youtube izleye izleye ogrenmistim. gercekten iyi oluyor pivot tablolarinin birbirine baglanmasi ile olusan dashboard gorunumu (bir tane pivotunuz varsa sakin ikinci pivotu yaratmayin, orjinal pivotu copy paste ile cogaltin. bu pivotlardan 4-5 tanesini pivot connections ile birbirine baglayip bunlara chart ve slicer girince performans dashboardunuz olacak). bazi dashboardlarim var hem istenen bilgiyi hem de dizayni verdigimden dolayi bazi meslektaslarim gorunce excel degil salesforce falan var saniyorlar ekranda.

    - kesinlikle excel’in gelecegi olarak gordugum powertool kismi; powerquery, powerpivot, powermap, etc. bir aralar korkunc kasiyordum ozellikle de power pivot kismina ama calistigim yer pek istemiyor. ben de sadece normal pivotlarda add to data model kismini kullaniyorum distinct count alabilirim diye bazi pivotlarda.

    - turkiye’de yine dashboarding ve powertools gibi az sallanan ama yurtdisinda calisirken falan insanlara gosterince herkesin size oha diyerek baktigi userformlar. bu kisim biraz vba biraz dizayn ile alakali ama gercekten youtube falan biraz kasin, feci isler donuyor. su kadar yillik is hayatimda gordugum en iyi kanallardan bir tanesi tiger spreadsheets, adam korkunc. bu adamin yaptigi isi biraz kopyalayarak calistigim her firmada terfi aldim sirf bu spreadsheetler yuzunden. asmis gitmis bir tip kanalin sahibi.

    bunun disinda bol bol da sql, visual basic falan calisin tamamsiniz.

    edit: mynda treacy, jon acampora gibi guzide insanlarin emailinglerine subscribe olun. excelcampus iyi niyetlidir, youtube’da bol bol oz du soleil izleyin,o asmis bir tip gercekten vloglarini izlerken herifin beyninin 6-7 adim sonrasinda dataya nolacagini dusundugunu anlayip bu nedir ua diyorsunuz. yine vbaisfun, excelisfun, wiseowl falan bunlar mesaj bile atsaniz yardimci olan excel unluleri youtube’da. leila gharani ses tonuyla biraz bogar (asla bir oz gibi geyik degil) ama korkunc offset kullandirtir size. tiger spreadsheet’in tum egitimlerini 3 defa izleyin minimum. bu saydigim insanlarin hepsi mvp microsoft office icin. mynda treacy falan her bir seminerinde gostere gostere giyer ben mvp’yim der ı excel yazili tshirtu ile. bu insanlarin emailing gruplarinda ve websitelerinde bazen bilgilerinin yuzde birini paylastiklari seminerler oluyor ucretsiz. agziniz acik izliyorsunuz. exceluniversity de bol bol ucretsiz seminer verir, mutlaka kaydolun, izleyin bu insanlari. aklima geldikce bu excel unlulerinin isimlerini guncellerim ama zaten youtube’a girince excelisfun ya da vbaisfun, wiseowl falan girip gorunce gerisi geliyor.

    bir de bulamadiginiz birseyi kafanizdan kagida dokun; how to find unempty cells in excel ya da subtotal unique criteria, pivottable options tabs gibi aramalar yapin. kafanizdaki soruyu google’a sorun emin olun vardir bir sonucu. ben eskiden sacmasapan bir sekilde bir kolondaki unique itemlar icin pivot tablosu girerdim. halbuki unique icin ayri formul var ( {=sum(1/countif(a:a;aa))} arrayi ile) ya da advanced filter var filter butonunun altinda. birsuru ornek var bu kafa yapisiyla ararsaniz bulup yapabileceginiz.

    bir de lynda.com ve udemy diyorum tabi giris seviyesi icin.

    edit2: tigerspreadsheetsolutions izleyin userformlar icin gercekten vba ile dizaynin icice gectigi bir serisi var adamin. asmis kendisini. su adamin yaptigi 10 derste anlattigi 300 dakika suren userform’u yapin ve bir dosyanizda kullanin benzer sekilde, yoneticinize falan arkadaslariniza gonderin “bundan sonra kullanici bilgileri bu sekilde doldurulacaktir.” falan diye, emin olun o yil terfi alirsiniz. ınsanlarin size bakisi degisir firmada “ su herifin var ya beyni db gibi calisiyor.” derler arkanizdan.

    edit3: tum excel bilgim belki excel’in yuzde 5’idir. uni turkiye, mba amerika, 2 yabanci dil vad, yurtici yurtdisi kariyer de var. 3 tane global dev olcekli firmada calistim, hicbirinde kendimden iyi kullanan gormedim exceli (vba yazanlar haric) ama ona ragmen maksimum yuzde 5 excel biliyorumdur diye dusunuyorum. gordugum en iyi kullanici bir ingiliz arkadasimdi isyerinde, o herif benden 300 kat daha iyiydi, sorunca yuzde 5 bile bilmem derdi.

  • akp seçmenleri eserleriyle gurur duysun. senelerce "ülkenin geleceğini satıyorsunuz" dediğimizde bugünleri görerek uyarmıştık bunları. din elden gidiyor diye diye bunları başta tuttunuz. aç kalırsınız umarım. sizin bu uğurda çile çekmeniz için ben gerekirse %100 kdv'ye de okeyim. bikaç sene dişimi sıkarım, sizin gibiler doğal seçilime maruz kalıp elimine olur.

    edit: gg