hesabın var mı? giriş yap

  • bir arkadaşım sahipti bu arabaya. çalıştı heves etti aldı. helali hoş olsun. bir de hacı babası var bu arkadaşımın. o da renault clio symbol kullanıyor, esnaf adam.

    bir süre sonra arkadaşım bu aracın çok yakmasindan yakınmaya başladı. evde de iki araba var, bizim arkadaş da sabahları babasindan erken kalkıp clio yu kapiyordu. haci amcamiza da sciroocco kaliyordu haliyle. o da garibim ne yapsin mecbur kullanmak zorunda kaliyordu beyaz renkte ve siyah cam filmli şık, sportif sciroccoyu mütevazı hacı sakalı ile istanbul trafiğinde.

  • başlık: beyler gittiğim kuran kursunda bi kız var

    1.çok tatlı bir kız, hoşlanıyorum sanırım. nasıl yakınlaşabilirim sizce ?

    2. beraber hatim indirmeyi teklif et

    3. kulağına fatiha oku.

    8. ona küçük abdestler al.

    15. müslümansan git konuş panpa.

  • putin'in kör ya da sağır olmadığını gösterendir.

    iç siyasete "böyle vururuz, öyle indiririz herkes akıllı olacak", dışarı ise "rus uçağı olduğunu bilmiyorduk, uzun uzun uyardık" şeklinde konuşulduğunu herkes görüyor.

    ve kimse yutmuyor bunları, 30 iq'lu halkımız dışında.

  • meslek: öğretim üyesi
    erkek: maka (neden olmasın. mevcut isimlerin hepsi bundan çok mu daha anlamlı sanki)
    kız: makale
    3. çocuk: makalele

  • 1950'lerin ortalarında nato, yeni alfabeyi onaylayan ve kullanan ilk organizasyon oldu. bu nedenle de alfabe "nato fonetik alfabesi" adını aldı. ancak, günümüzdeki versiyonu yürürlüğe girmeden önce birkaç versiyonu daha kullanıldı.

    1920'lerde, birleşmiş milletler uluslararası telekomünikasyon birliği (itu) fonetik alfabenin ilk versiyonunu üretmiştir. bu sürümde dünyadaki bilinen şehir ve ülkelerin isimleri kullanılmıştır.

    "amsterdam, baltimore, casablanca, denmark, edison, florida, gallipoli, havana, ıtalia, jerusalem, kilogramme, liverpool, madagascar, new york, oslo, paris, quebec, roma, santiago, tripoli, uppsala, valencia, washington, xanthippe, yokohama, zurich"

    1941 yılında ise abd ordu ve donanması, adını ilk iki kelimesinden alan "able baker" alfabesini oluşturdu. able, baker, charlie... iki yıl sonra ingiliz hava kuvvetleri de bu alfabeyi kullanmaya başladı.

    "able, baker, charlie, dog, easy, fox, george, how, item, jig, king, love, mike, nan, oboe, peter, queen, roger, sugar, tare, uncle, victor, william, x-ray, yoke, zebra"

    nato'nun fonetik alfabe tarihçesine göre bu eski sürümlerde kullanılan kodlamalar, ingilizce kullanılmayan ülkelerde yaşayanların aşina olmadığı kelimelere sahipti ve iletişimde karışıklıklara neden olacağı gerekçesiyle eleştirildi.

    alfabenin fazla ingilizce merkezli olduğu eleştirilerine yanıt olarak kanada merkezli, uluslararası hava taşımacılığı birliği (iata) yalnızca ingilizce, fransızca ve ispanyolca'da ortak olan sesleri içeren yeni bir alfabe önerisinde bulundu. bu versiyon 1951'de yalnızca sivil havacılık için yürürlüğe girdi ve bugünkü nato fonetik alfabesi'nde kullanılan kelimelerin bir çoğunu içeriyordu. ancak bu alfabe biraz kafa karıştırıcıydı. örneğin c harfi için kullanılan kelime coca'ydı ve x için x ile başlamayan extra kelimesi kullanılıyordu.

    en sonunda bugün kullandığımız nato fonetik alfabesi oluşturuldu ve nato'da kabulü ile genel geçer hale geldi. bu alfabe uluslararası sivil havacılık örgütü (icao) tarafından kabul edilmiş ve kullanılmaktadır. ayrıca uluslararası denizcilikte de kullanılır. görsel

    "alfa, bravo, charlie, delta, echo, foxtrot, golf, hotel, india, juliett, kilo, lima, mike, november, oscar, papa, quebec, romeo, sierra, tango, uniform, victor, whiskey, x-ray, yankee, zulu"

    ulusal haberleşmede (amatör telsizcilik) kullanılmak üzere milli fonetik alfabe'miz de bulunur. bundaki kodlamalar şu şekildedir:

    "ankara, bursa, ceyhan, çankırı, denizli, edirne, fatsa, giresun, hopa, ısparta, izmir, jale, kayseri, lüleburgaz, manisa, nazilli, ordu, ödemiş, pazar, rize, samsun, şarköy, trabzon, urfa, ünye, van, yalova, zonguldak"

    örneğin ekşi sözlük'ü kodlamamız gerekirse şu şekilde kodlamamız gerekir:

    edirne, kayseri, şarköy, izmir
    samsun, ödemiş, zonguldak, lüleburgaz, ünye, kayseri

    kaynak: nato - popular mechanics

  • ikinci dünya savaşı sırasında, 16 ağustos 1942 sabahı, (bkz: l-8) olarakta bilinen iki derinlik bombası ve 30 kalibrelik makineli bir cephaneye sahip abd donanması keşif balonu her zaman yaptığı rutin bir denizaltı taraması için san francisco körfezi'ndeki treasure ısland'dan havalandı, ancak saatler sonra keşif balonu kaliforniya'nın daly şehri kıyılarında başıboş bir şekilde sürüklenirken bulundu.

    nihayetinde, daly city'deki 419 bellevue bulvarı'ndaki bir evin önüne düştüğü tespit edilen keşif balonu, daha önce olaysız 1.092 sefer yapmıştı ve yakın zamanda herhangi bir sorunu olduğu tespit edilmemişti. yetkililer olay yerine intikal ettiğinde, motorların hâlâ çalışmakta olduğunu gördü, ayrıca herhangi bir arbede veya alıkoyulma belirtisi de yoktu, hatta cankurtaran botu ve paraşütler bile yerli yerindeydi.

    fakat, ordunun ve diğer yetkililerin kapsamlı araştırmalarına rağmen, l-8 balonunun iki mürettebat üyesi teğmen ernest dewitt cody ve teğmen charles ellis adams’ın bedenleri bulunamadı, ayrıca nasıl ortadan kaybolduklarıyla ilgili açıklama da yapılamadı. bazıları mürettebatın denize düştüğünü veya yaşadıkları teknik bir sorundan dolayı acilen atladıklarını öne sürerken, diğerleriyse ilk uçuşu olan teğmen charles adams’ın bir casus olduğunu veya mürettebatın uzaylılar tarafından kaçırıldıklarını iddia etti.

    olay, 2. dünya savaşı tarihinin kalıcı gizemlerinden biri olmaya devam etmektedir.

  • insanların tasarladığı ilk uçan nesne diyebiliriz kendisine. avrupalılar bumerangı aralık 1804'te bir kabile çatışması sırasında bir silaha tanık oldular ve şu sözleri söylediler
    --- spoiler ---

    ... beyaz seyirciler, dikkat çekici nezaketiyle tanınan bir yerli olan bungary tarafından fırlatılan ve türk palasını andıran eğik kenarlı bir tahta parçasının inanılmaz gücü karşısında haklı olarak hayrete düştüler. 18 veya 27 m mesafeye fırlatılan, havada şaşırtıcı bir hızla dönen ve rakiplerinden birinin sağ koluna çarpan silah, gerçekte 764 veya 73 m daha az olmayan bir mesafeden geri döndü. arkasında korkunç bir çürük ve heyecan verici bir evrensel hayranlık bırakarak.

    —? the sydney gazette ve new south wales reklamveren , 23 aralık 1804.
    --- spoiler ---

    peki bu alet fırlatıldığında nasıl oluyor da geri dönüyor.
    bunun sırrı tamamıyla aerodinamikle alakalıdır. basitçe anlatacak olursak bumerang dönen kanatlardan ibarettir. bir açıyla bağlanmış iki veya daha fazla kol veya kanattan oluşur; her kanat bir uçak kanadı1 şeklindedir. fakat burada ince bir husus vardır, bağlantılı kollar kaldırma kuvvetini devamını sağlaması açısından bir kanat içe bakıyorken diğer kanat dışa doğru bakmaktadır yani kanatların havayı aldığı kısımlar birbirine ters konumdadır. bu görselde daha iyi anlayabilirsiniz.video ayrıca şunu söylemekte fayda var, bumerangı dik bir şekilde fırlatmak, her kanat üstünde daha fazla kaldırma kuvveti oluşturur.

  • bir kız, başka bir kıza (erkek arkadaşı ile birlikte) işkence yapıyor ve erkek arkadaşının o kıza "külodunu indir" demesini normal karşılıyor. inşallah o erkekle evlenirsin sana edebileceğim en büyük beddua bu olur.

    edit: mağdur kız 15 yaşında, fail olan kız 17 yaşındaymış. videoyu çeken şahıs ise 30 yaşındaymış. evet 30 yaşında evli-çocuklu bir adamın 15 yaşında bir çocuğa "külodunu indir" dediği bir video izledik. senin ben sıfatını s... her iddiasına varım ki bu olayı kurgulayan ve böylesine çirkinleşmesine neden olan da bu pedofili sapıktır.

    edit2: mağdur kızın da kendisine bunu yapanlardan pek bir farkı olmadığına dair ikinci haber. anlaşılan şu olaylardaki tek mağdur insanlar bizleriz. böyleleriyle aynı toplumda yaşamak zorundayız. çocuklarımız onlarla aynı kaldırımda yürümek zorunda ve hatta belki aynı okula gitmek zorunda. yine de o 30 yaşındaki sapığın bu olaylardaki rolü diğer hepsinden farklı. hadi bu ikisi hala kanun önünde çocuk sayılır, sana ne oluyor? zaten boşanacaksın ve çocuklarını bir daha göremeyeceksin (yani umarım) yine de bir yerde karşılaşacak olsan nasıl bakacaksın yüzlerine? nasıl bir adamsın lan sen? bu çocuklarla yakınlaşırken onların yetim-öksüz olmasından faydalanıyorsun değil mi? allah senin belanı versin.