hesabın var mı? giriş yap

  • merhabalar herekese, teyzem erzurum'da bir ayakkabı fabrikasına işkur aracılığıyla işe girdi. sabah 7 aksam 9' a kadar mesaisi var. 1 ayını henüz doldurdu. ay başı geldiğinde hesabına 1300 tl maaş yattığını görünce, sahibine neden bu kadar verdiğini sordu, adamın cevabı, evlilere asgari ücret, bekarlara ise 1300 tl maaş gibi salak bir cümle. teyzem bunun yasak olduğunu söyleyince adamın cevabı daha da ilginç, benim arkam güçlü işinize gelirse çalışın. o fabrika da 1300 e çalışan bir sürü işçi var sanırım. ne yapabiliriz bilgisi olan varsa aydınlatabilir mı? teşekkürler...

    edit:imlâ.

    edit2: arkadaşlar öncelikle hepinize çok teşekkür ederim değerli bilgilerinizi paylaştığınız için. beraber şikayet edebilirsek orada çalışan bir sürü abi ablamız ve kardeşlerimize ses olabiliriz, çünkü hepsi bastırılmış ve ekmek peşinde koşan insanlar.

    edit3: arkadaşlar firma adını bir kaç tavsiye üzerine kaldırdım sadece gereken hukuki mecralarla paylaşacağım, çok sağ olun.

    edit4: arkadaşlar teşekkürler, teyzem ve aylardır orada çalışan bir kaç arkadaşına cesaret oldunuz. artık ilk işleri bir avukatla olayın üstüne gitmek.

    edit5: arkadaşlar destek mesajlarınız için minnettarım hepsine yetişmem mümkün değil, lütfen kusura bakmayın.
    edit6: olaydan 1 hafta kadar sonra, teyzem işten atıldı arkadaşlar. ve 1300 tl beğenmiyirsan çık, dışarıda onlarca insan var çalışacak dendi. istediğin yere de şikayet edebilirsin dediler. bu ülke de güçlüye bir şey olmuyor ne yazık ki. düzenleri batsın. kırmızısı da sarısı da aynı bok.

  • son zamanlarda sözlükte görülmeye başlanan başlık formatıdır. başına bir şeyler getirilerek giriye dönüştürülmektedir.

    sözlüğün ne kadar geri zekalı çoluk-çocukla dolduğunu bizlere bir defa daha kanıtlayan sözcük öbeğidir.

  • mal olduğumun küçükten belli olduğunun ispatı olacak ama bunlardan biri de benim.

    yanlış hatırlamıyorsam sene 88 veya 89 ilkokul 2 veya 3'e gidiyorum, ankara'daki tanıdıklarımızın yanına gelmişiz yazın, tanıdıklarımızın kızı da benim yaşımda ve ted'e gidiyor, atakule'nin inşaatının bittiği ama açılmamamış olduğu zamanlar, susam sokağı'nın meşhur jenerik çekimleri yapılacak, kızla beraber ben de oraya gittim, hatta bizi atakule'nin tepesine falan çıkardılar, nasıl mutlu oldum anlatamam. sonrasında ise bizi toplayıp koşturmaya başladılar, nerden baksan 1 saat mal gibi koşturdular. en sonunda "şimdi şemsiyeler açılacak, onların etrafında koşacaksınız" denildi, yüzlerce çocuk üstünde susam sokağı'nın her harfi bulunan şemsiyeler etrafında koşarken, ben arasından geçmeye başladım, hatta şemsiyelere çarptığımdan harfler falan döndü. senelerce bu görüntüyü izleyip kendimin mal olduğu gerçeğiyle yaşadım.

    [http://www.youtube.com/watch?v=ckgl9qxgicu http://www.youtube.com/watch?v=ckgl9qxgicu]

    12 ve 13. saniyede şemsiyelerin arasından geçen beyaz şapkalı mal benim.

    edit: link düzeltildi.

  • ruh hastası yobaz seni..

    ülkede 4 milyon arap dolaşır ses etmez, genel sağlık sigortası diye kendisine her ay borç yazılır ses etmez, 1 senede 25 bomba patlar, yüzlerce insan ölür duymaz, bi araba 100 bin lira olmuş bilmez, 1 kilo kıyma 40 lira olmuş alamaz, bütün dünyanın 3 katı fiyatına telefon televizyon alır umursamaz, patronu sigortasını yatırmaz bilmez, işsiz kalır dert etmez, suriye'de güvenli bölge oluşturacaz diye asker gönderilir, 70 şehit verilip geri dönülür, takmaz, dünyanın en güzel denizlerine doğasına sahip ülkesinde, elin hansı 1 ay tatil yapar, bu daha bir kez olsun ailece tatil nedir bilmez..

    ama çokonata reklamındaki subliminal 'meşazı' görüp, gece 4'te topkek pıçaklayıp ülkesini korur.

  • evlerdeki toz birçok sebepten ötürü oluşmakta ve ''evdeki tozun %70'ini ölü deri oluşturuyor'' gibi son zamanlarda çıkan haberler gerçeği pek yansıtmamaktadır.
    evdeki tozun en büyük kaynağı dışarısıdır. ayakkabımızdan, pencereden, havalandırmadan vs. gelmektedir.

    evimizde toz oluşmasının kaynağı evden eve değişse de genellikle kir, cilt hücreleri veya kumaş lifleridir, ancak kuruyup dökülebilecek herhangi bir şey olabilir. kitaplar, halılar, kilimler, döşemeli mobilyalar, şömineler ve evcil hayvanların tümü toz yüküne katkıda bulunur. kir, polen, duman, egzoz, kum ve diğer birçok şey dışarıdan toz getirebilir. toz her şeyden oluşan karmaşık bir yığındır ve listesi kesinlikle yapılamaz.

    evdeki tozların içeriği iklime, evin yaşına, evdeki insan sayısına bağlı olarak farklılık gösterebiliyor olsa da evlerdeki tozun %60'a yakınının dışarıdan geldiği araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. bu 15 küsür yıllık bir araştırma olsa bile yeni araştırmalarda aksini gösteren bir sonuç çıkmamıştır.

    önemli olan şey evde toz olması değil de tozun nelerden oluştuğudur.

    polen, toprak ve partikül madde:
    yukarıda belirttiğim gibi, ev tozlarının %60'ı dışarıdan gelmektedir. iyi bilinen bir alerjen olan polen, ayakkabılarınıza, kıyafetlerinize ve hatta saçınıza girebilir. evinizde dolaşırken dışarıdan getirdiğiniz bu maddeleri evin içine yavaşça yayıyoruz. bu aynı zamanda toprak, sigaradan kaynaklanan partikül maddeler ve aklınıza gelebilecek diğer dış ortam kirleticileri için de geçerlidir.

    toz akarları:
    toz akarları, doğal olarak oluşan ve nemli ortamlarda gelişen mikroskobik zararlılardır. eviniz anormal derecede sıcak veya nemli olmasa bile, yatak takımlarınızda, halılarınızda ve perdelerinizde toz akarları saklanıyor olabilir. toz, evcil hayvan kepeği ve ölü deri gibi şeylerden oluştuğundan - toz akarlarının en sevdiği atıştırmalıklardan bazıları - ne kadar çok toza sahip olursanız, o kadar çok toz akarınız olur.

    evcil hayvan tüyü:
    evcil hayvan kepeği - hayvanların döktüğü küçük deri lekeleri - tozda bulunan başka bir yaygın alerjendir . kendi evcil hayvanınız olmasa bile, evinize gelen insanların kıyafetlerinde evcil hayvan tüyü olabilir. evcil hayvan kepeği havaya karışıp yerleştiğinde toz ve akarları toplayarak sorunu daha da kötüleştirir.

    ölü cilt:
    tozun çoğunlukla ölü deri parçacıkları olduğu yaygın bir yanılgıdır. tozun ölü deri içerdiği doğru olsa da, genellikle insanların düşündüğü kadar büyük bir yüzde değildir. bunun yerine, evinizde yüzen ölü deri, toz akarları ve diğer iç mekan hava kirleticileri için bir mıknatıs görevi görür.

    gıda artıkları:
    oturma odasındaki televizyonun önünde yemek yediyseniz, birkaç kırıntıyı dökmenin ne kadar kolay olduğunu bilirsiniz. o yemek artıklarını hemen süpürürseniz pek bir probleminiz olmaz. bununla birlikte, çoğu zaman, küçük gıda parçacıkları düşer ve unutulur, bu da onları tozun doğal bir bileşeni haline getirir.

    bunların yanında tozda eser miktarda arsenik ve ddt gibi zararlı maddeler, böcek pislikleri gibi şeyler de bulunabilmektedir. evinizde olmasa bile apartmandaki diğer dairelerden ya da dışarıdan taşınabilir.

    toz içerdiği maddeler sebebiyle en büyük alerjenlerden bir tanesidir ve buradan çıkarılması gereken en büyük sonuç düzenli ve güzel bir temizliği alışkanlık edinmektir.

    kaynak : molekule.science

  • lucas ontiveroya messi diyen dallamaların hakkında atıp tuttuğu genç.

    hatta bruma c.ronaldo
    ontivero messi idi..

    vay amunuza koysun sizin beşiktaşlı abartması

    galatasaylı aklı başındaki kardeşlerimden özür dileyerek edit : abi mal mısınız amunakoyum ontiveroyu biz mi abarttık diyorlar abi yemin ediyorum inkara yeni bir boyut kazandırdınız..abi isterseniz bi tokat maçına bakın ya messi diyen mi dersin agüero diyen mi geleceğimizi garanti altına aldık mı diyen vallaha şaşırıyor insan..

    ha beşiktaş abartmıyor mu abartıyoruz ama böyle inkar yok bizde serdar özkan'ı yıldız mı yapmadık; necip'i lampard mı yapmadık?? yaptık hem de en âlâsını yaptık..ama inkar etmedik...

  • kadınların artık kocasının soyadı yerine babasının soyadını kullanabilmesini sağlayan gelişme.

    kudurmalar üzerine edit: isteyen elbette ki istediği soyadını kullansın, hatta çocuk annesinin veya babasının soyadı ve kütüğü arasında seçim de yapabilsin. bunlar olağan şeyler. benim asıl sinirimi bozan şey şu konuyu bile "toksik erkeklik, eril hakimiyet" gibi sikko terimlere sığdırma çabanız. böyle beyni üç gram etmeyen feminist zırvası terimler görünce kendimi tutamıyorum sadece.

    edit 2: halen özel mesaj atıp "daha çocuklar annelerinin soyadını alacak siz de kuduracaksınız" gibi şeyler yazıp tahrik etmeye çalışanlar var. tekrar ve tekrar kanaat getirdim ki feminizm bir nefret suçudur, akıl hastalığıdır, bağnazlıktır, yobazlıktır.

  • dünya bu adamla dalga geçenlerden sistematik olarak temizlense inanın çok daha güzel bir yer olur.
    ha yoldaşını kaybetmiş, ha ekmek teknesini, iki durumda da -ki muhtemelen bu iki durum bir aradaydı-, çok sızlattı içimi. siz hiç süt satarak bir aile geçindirmeyi denediniz mi? ben denemedim, lakin bir hayvana, bir bitkiye saygı duymak, onunla gönül bağı kurmak için illa ki etiler'de yaşamak, hayvanın da kedi olması gerekmiyor, bu adamla dalga geçecek kadar haysiyet yoksunu bir yer ve yaşam israfıysanız bile cengiz aytmatov'un elveda gülsarı'sını okuyup insan olmaya bir adım atabilirsiniz.

  • evet çekinmiyorlar. osurmaya karar verip o an osuruyorlar...

    çok denk geldim bu insanlara .aşırı dikkatli ve burnu hassas bir insan olduğumdan mıdır, gece yolculuğunu sevdiğimden midir bilemem hep yakalarım (gece herkes uyuyor sanıp salıyor ipneler,ben uyur muyum lan baksana sen şu gözlere!)

    birgün star diyarbakır turizm ile silvana gidiyorum,acil gitmem lazım. tatil olduğu için uçaklarda yer yok mecbur otobuse bindim ilginç bir seyahat oldu,bu seyahatim osuruk nedir, ne kadar keskin olabilir,insan osuruk kokusu ile nasıl çift görür,kedi boku aslında güzel kokuyor olabilir mi,ense köküne saplanan keskin ağrı ne sebeplidir sorularına cevap bulduğum seyahat olmuştu.
    arkadaş osuruğun da bir şekli,bir derecesi olur. ne bileyim bu kadar keskin bir osuruk olur mu? o değil bu kadar keskin bir koku olur mu! coğrafyanın özelliği sanırım.arkadaş 4 yaşında çocuk osurur da bütün otobüs kokar mı? ne yedin sen minik şeymus? nedir derdin koçum o yaşta? oyle osurulur mu bitanem..ileride allah korusun kobay ederler adamı.

    horlayan mı ararsın, osuran mı, sümküren mi..ulan nerdeyim dedirtmiş bir seyahatti. koridorda çocuklar sıralanmış uyuyor,ayaklarımın altına bişeye çarpar gibi oldum bi baktım bir çocuk kafası! yatırmışlar koltukların altına! hay allahım..
    hani bir de bu şehirler arası otobuste ağlayan çocuklar var ya, hah onlar yoktu..bizim otobusdekiler direk anırıyordu