hesabın var mı? giriş yap

  • başımdan geçeni anlatayım siz anlayın..

    babam ile birlikte akşam yemeğini dışarıda yiyecektik. babam da beni oturduğumuz semt içersinde bir restauranta yönlendirdi. adımı da verirsen yardımcı olurlar orada bekle bende geliyorum birazdan dedi. ben dediği yere gittim oturdum ve beklemeye başladım ama babamdan kimseye bahsetmedim. ne fark eder ki dedim gelince zaten babamı tanıyan varsa görecek dedim. beni tanımasına gerek yok diye düşündüm. beklerken önüme servis açılmaya başlandı. kaşık çatal ve salata tabağı geldi önüme. bir süre sonra babam içeri girdi. içeride hoş beş ayak üstü sohbet ettikten sonra beni gördü yanıma geldi. restaurant sahibi ile benim oğlum işte falan diye beni de tanıştırdı. o arada hemen birisi geldi ve önümde ki salata tabağını aldı ve dolaptan başka bir salata tabağı geldi önümüze!! içeriği aynı olan tabak samimi bir yakın çıkınca neden değişmişti acaba ?

    edit: restauranttan çıkarken sorduğumda ilk tabak içerisinde ki malzemelerin taze olmadığını söylediler bana. ama öyle bir geçiştirdiler ki o tabağın artıklardan toplanmış olma ihtimali çok büyük olasılık...

  • yaralı parmağa işe desen, insanlık için bir fidan dik desen, aç bir çocuk doyur desen gelmez. ama o heykel protesto edilmezse biteriz yanarız kül oluruz. kimseye yaşından ötürü saygı duymak zorunda değilim.

    sözlük ya burası ondan bir de tanım olmalı: yaşadığı yeri bitirmiş izmir'i de bitirmeye çalışan 98 yaşındaki çember sakallı insan.

    edit: rehber köpekler derneği kurulmuştur. bu dernek türkiye'de ender olan iyi olaylardan biri olabilir. lütfen öğreniniz.

    (bkz: rehber köpekler derneği)
    entry linki
    #60468430

  • babamdır. bıçağa takıp, al diye emreder, yer misin asla yoktur. meyve alır kilolarca, yenmeyip çürüyünce ayıklar onları kızarak, bir daha size meyve almayacağım diye. sonraki bir ay her gün sadece kendine yetecek kadar meyve alır, bir elma, iki portakal atıyorum. sonra unutur bir gün, elinde beş kilo meyveyle çıkagelir kurban olduğumun adamı nası yiyelim o kadar meyveyi biz tropikal hayvan mıyız? diyemezsin. canım benim, nane gözlüm.

  • başlık: beyler artvin'de kucak dansı yapan yer var mı

    1. merkezde lazım piçler.

    4. barry's lap dance saloon var, köşem ocakbaşının yanında.

    amerika mı la bura piç?

  • venezuela'nın güneyi, brezilya'nın kuzeyinde, orinoco ırmağı havzasındaki ormanlarda yaşayan yerli halk. eşitlikçi topluma örnek gösterilmeleri, şiddet uygulamaları, akrabalık sistemleriyle bütünleşen orman içi üretime dayalı geçimlik ekonomilerinin gösterdiği çevre uyumu ile antropologların ilgi odağı olmuşlardır.

  • "oğlunun ölümünden 3 gün sonra tekirdağ’daki evlerine 2 kişinin geldiğini anlatan baba murat oğraş “tarım bakanlığı adına başsağlığına geldik’ dediler. bir kişi de adalet bakanı’nın danışmanı olduğunu söyledi. her türlü maddi manevi yardımı yapacaklarını fakat basında otelin adının kullanılmamasını istediler. antalya’ya savcılığa gidip olayı anlatıp dilekçeyi verdim. tehdit edenlerle ilgili soruşturma başladı” dedi."

    sen ne biçim bir adalet bakanlığı yetkilisisin ki öleni değil öldüreni korumanın derdine düşüyorsun?

  • öncelikle ön yargılardan arınmakla başlar. kimse anasının karnından sicim teorisini veya m teorisini bilerek doğmadı.

    artık bilgiye kolayca ulaşabildiğimiz bir çağda yaşıyoruz. evren hakkında merak ettiğimiz çoğu şeyin türkçe kaynağı var artık. fakat bilgiyi de doğru yerden edinmek önemli. ve bu yolda okunacak kitaplar, izlenecek belgeseller kilit noktadadır.

    işte hayata, evrene ve fiziğe dair bilgi edinmek isteyen kişiye yol göstereceğini umduğum kaynaklar:

    kitaplar;

    evrenin zarafeti - brian greene
    evrenin dokusu - brian greene
    saklı gerçeklik - brian greene
    --bu kitapların bu sırada okunması önemli. evrenin zarafetiyle temel atılmalı daha sonra diğer kitaplara geçilmeli. brian greene'in anlatış tarzı gerçekten güzel. bol örnekli, açıklayıcı. bilal'e anlatır gibi anlatıyor.

    zamanın kısa tarihi - stephen hawking
    --gerçekten kısa ve kafa karıştırıcı olabiliyor. yazım tarihi de eski olduğu için içindeki bazı bilgiler güncel değil. ilk sırada okunacak bir kitap değil bana kalırsa. fakat fiziğe bir bakış açısı kazandırdığı kesin. ve stephen hawking'in içinde olduğu çalışmaları ilk elden yazılmış haliyle okumak muhteşem.

    kör saatçi - richard dawkins
    --biyolojiyle yani hayatla ilgili bir kitap. her şeyi çok net anlatıyor. evrime dair merakı olan okumalı.

    belgeseller;

    wonders of the universe - brian cox
    wonders of the solar system - brian cox
    wonders of life - brian cox
    --hayatımda izlediğim en harika belgesel serileri. net. yazdığım sırayla izlenirse daha iyi, öyle yapmazsanız canınız sağ olsun. çünkü önce evreni tanıyıp genel resmi görmek, daha sonra güneş sistemine odaklanıp onun harikalarına tanık olmak ve en son hayatın gizemlerini öğrenmek hem anlamayı kolaylaştıracak hem de belgeselden alınan zevki arttıracaktır.
    brian cox'un sunumu harika. bir olguyu anlattıktan sonra izleyiciye düşünecek zaman bırakıyor. görselleri, grafikleri harika. bunca yazdığım şey arasından hiçbirini okumasanız-izlemeseniz bile bu serileri izleyin.

    cosmos a spacetime odyssey - neil degrasse tyson ann druyan
    --carl sagan'ın meşhur cosmos belgeselinin yeniden gözden geçirilmiş ve güncellenmiş hali diyebiliriz. her ne kadar neil degrasse tyson'dan hazzetmesem de belgeselin ufuk açıcı olduğunu inkar edemeyeceğim.

    into the universe with stephen hawking - stephen hawking benedict cumberbatch
    --herhalde mükemmel karışım dedikleri budur. benedict cumberbatch'ın seslendirmesiyle hayat bulan bir stephen hawking belgeseli. 3 bölümden oluşuyor. wonders serisinden sonra izlenmeli.

    what on earth is wrong with gravity - bbc horizon yapımı
    do you know what time it is - bbc horizon yapımı

    umarım bu başlığın altına güzel eklemeler olur ve hepimizin ufku daha da genişler.

    edit: yazdığım tüm belgesellerin türkçe altyazıları vardır.

    debe edit: lütfen gerçekten acil olmayan durumlarda acil servise başvurmayın. aile hekimi diye bişey var çok tatlı. boğaz ağrınıza, karın ağrınıza vs. bakabilir, gerektiğinde üst kuruma sevk edebilir. acil servisler kız bakma yeri değildir.

  • yalın ifadesi:

    bir gök cisminin kendi etrafında dönüş hızı ile, uydusu olduğu gezegen veya yıldızın çevresideki dönüş hızının eşit olması durumu. böyle olunca, gök cismi çevresinde döndüğü "daha büyük kütleli" cisme sürekli aynı yüzü bakacak şekilde dönüyor.

    olay şu;

    kütleçekim denen nane, uzaklığın karesi ile ters orantılıdır. yani bir gezegene iki misli yaklaşırsanız, size etki eden kütleçekim dört kat artar. ne kadar yakınsanız, üzerinize etki eden kütleçekim kuvveti de bunun karesi oranında arttığına göre, misal 40 metre uzaklıkta 1 birim çekime maruz kalıyorsanız, 5 metre uzakta 64 birim çekime katlanmak durumundasınız.

    şimdi nasıl yapacaksınız bilmiyorum ama, kendinizi ay yerine koyun. karşınızda kocaman dünya var ve size hayvani bir çekim uyguluyor. siz bu çekim alanı içerisinde (niyeyse artık) dönmeye çalışıyorsunuz.

    fakat dünyanın çekimi o kadar büyük ki, dünyaya bakan tarafınıza uygulanan çekim, arka tarafınıza uygulanan çekimden belirgin bir şekilde fazla. böyle olunca, ön kısmınız hafifçe dünyaya doğru "bombe" yapıyor ve bu bombe, siz döndükçe tüm ekvatorunuz boyunca ilerliyor. yani, ekvatorunuz boyunca hareket eden bir "gel-git" yaşıyorsunuz.

    başta ne demiştik; kütleçekim uzaklığın karesi ile ters orantılıdır. siz sabit bir hızla kendi çevrenizde dönmeye çalışıyorsunuz ama, ön kısmınızdaki çekim daha fazla olduğu için arka yüzünüz "görece" normal hızında dönmeye çalışırken, ön yüzünüz çekim kuvvetinin etkisi ile daha yavaş dönmeye çalışıyor. çünkü çapınız 3.500 km, dünyaya o kadar yakınsınız ki, dünya arka yüzünüze (atıyorum) 1 birim çekim uygularken, ön yüzünüze 1.5 birim çekim uyguluyor.

    bu durumda, ister istemez kendi çevrenizdeki dönüş hızınız yavaşlamaya başlıyor. bu yüzden, dünya çevresindeki dönüş hızınızı, yani momentumunuzu* yitirmemek için dünyadan uzaklaşmaya başlıyorsunuz. hem uzaklaşır, hem de dönüş hızınız yavaşlarken, bir süre sonra öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, dünyanın çevresinde dönüş hızınız ile kendi çevrenizdeki dönüş hızınız eşitleniyor. bu eşitlik gerçekleştiğinde artık siz ile dünya arasındaki gel-git savaşı da sona eriyor. yani en azından beraberlik yakalanıyor...

    fakat, dünyaya hala çok yakın olduğunuz için yine de gezegene bakan yüzünüz ile arka yüzünüz arasındaki çekim kuvveti birbirinden farklı. dünya, ön yüzünüzü belirgin biçimde daha kuvvetli çekmeye devam ediyor. bu yüzden, bir daha asla kendi çevrenizde dünyanın çevresindeki dönüş hızınızdan daha hızlı (veya yavaş) dönmeniz mümkün olmuyor. çünkü dünya artık sizi ön yüzünüzden tutmuş, kavramış. görüldüğü gibi gerçekte pek bir beraberlik yok, dünya hala 1-0 önde.

    ne zamana kadar? dünyadan daha fazla uzaklaşana, yani ön ve arka yüzlerinize etki eden çekim kuvveti "büyük bir fark" yaratmayacak, mesela (yine atıyorum) arka yüzünüze 1, ön yüzünüze 1.01 birim çekim uygulayacak kadar uzağa gidene kadar bu çekim kilidine kapılmış halde kalıyorsunuz. sonrasında eğer vakit kaldıysa, gol veya goller atarak kupaya uzanmaya çalışabilirsiniz.

  • ilk aşk gibi bir şey lan.

    bilgisayardan internetten önce bu vardı hayatımızda. gerçi tam olarak vardı diyemem kendi adıma, zira bizim televizyonun böyle über bir özelliği yoktu ve fakat akraba evlerinde denk geldiğimde saatlerimi geçirirdim başında. hava durumu desen var, fikstür desen var, güncel haberler desen var. internete ilk girdiğimde hissetiklerimi belki bir kademe düşüğüyle yıllar önce hissettirdi bu meret bana. sosyal statü belirleyicisiydi gözümde resmen. gerçi öyle hala, nerde teletext seven bir insan var, işte orada güzel bir insan vardır.

    şimdilerde boşladık biraz elbet ama yeri ayrıdır kalbimizde.
    unutulmadın teletext.

  • üsküdar belediye başkanı hilmi türkmen’in yeğeni cihat türkmen; ilahiyatçı ama gençlik ve spor müdür yardımcısı. keşke liyakattan , kul hakkından da biraz rahatsız olsaymış. yiyin efendiler yiyin, doyuncaya tıksırıncaya çatlayıncaya kadar yiyin!