hesabın var mı? giriş yap

  • insan hanzo olduktan sonra plajda zemzem içse bile aynı kapıya çıkacak olay. çoluk çocuk yaşlı olması fark etmez. adabınla , kimseyi rahatsız etmeden içebilmek önemli. burada mevzu biradan bağımsız insanları rahatsız etmekse haklı bir serzeniş. ama sorun sadece bira şişesiyse o şişe afedersin de....

  • çalışılmayan yazılıyı iptal ettirmek için polisi arayıp bomba ihbarı yapmak. okula polis, polis köpekleri ve bomba imha ekibinin gelmesi. yazılının ileri tarihe alınması.

  • amerika'daki 100 bin dolarlik modeli, turkiye'de yaklasik 300 bin dolardir. yani aslinda turkiye'de audi r8 satin almazsiniz, binali yildirim'in maasini odersiniz, size hediye olarak audi r8 verirler.

  • o bölgeyi iyi bilirim. yakıtı bitmiş binek araçlar tam bir ölüm tuzağı olacaktır. meteoroloji yarın öğlene kadar yoğun kar yağışı veriyor.

    eğer bir binek aracındaysanız ve yakıtınız bitiyorsa etrafınıza bakın, en iyi çözüm etraftaki yüksek tonajlı araçlara (tanker, tır, kamyon vb) sığınmak olabilir. bu araçlar daha uzun süre kaloriferleri çalışacak şekilde dizayn edilmiştir ve izolasyonları her durumda aracınızdan daha iyidir. ayrıca karın gittikçe yükseleceği varsayılırsa binek araçlar hızla kar altında kalır ve bir süre sonra kapılarını bile açamaz hale gelirsiniz. yüksek tonajlı araçlarda yaşam alanı daha yukarda olduğu için daha uzun süre kar dışında kalabilirler. bu arada soğuk nedeniyle akünüzün de hızla(saatler içinde) biteceğini unutmayın.

    umarım can kaybı olmadan atlatılır. iyi şanslar...

  • ve normal sezon sona erdi.
    ilk tur eşleşmelerine şöyle hızlıca bakacak olursak;

    toronto raptors 4–1 washington wizards

    nba tarihinin en başarısız takımlarından raptors, koç dwayne casey’in damıta damıta kurduğu sistem ile çok başarılı bir normal sezon sonunda doğu’yu lider bitirdi. normal sezon sonunda nba’in son 3 senesini domine eden golden state warriors’tan fazla galibiyet almış olmaları bile muazzam bir başarı esasında. konferans finaline kadar çok sıkıntı yaşayacaklarını düşünmüyorum. iki all-star ve bir sürü yan parça şebekten oluşan wizards 3 maç umut verip 4 maç siirt köy hizmetleri performansı gösterdiği için en fazla bir maç alırlar evlerinde diyorum. guardların kavgası (demar derozan - kyle lowry vs john wallbradley beal) başa baş geçse bile raptors’ın yedek kadrosu dalga geçer wizards ile. bol bol drake görürüz seride.

    boston celtics 4 -1 milwaukee bucks

    celtics sezon başı kadrosuna kattığı iki all-star’dan bir tanesini (bkz: gordon hayward) hiç kullanamayıp diğerini de sezon sonu ameliyat ettirince (bkz: kyrie irving) şu an oldukça ilginç bir durumla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. şampiyonluk umutları yok ancak en az 1 playoff serisi geçeceklerini düşünüyorum. kadro kıyaslaması yapıldığında bucks oldukça üstün ancak takım oyunu ve savunma namına bir geçer akçeleri yok. giannis antetokounmpo şu an izlediğimiz en heyecan verici ve durdurulmaz adam olabilir ama 40-15-8-4-3 gibi istatistikler yapmadığı sürece bucks’ın ilerlemesi güç. jabari parker, eric bledsoe, malcolm brogdon ve khris middleton gibi adamların ekstra bir şeyler üretmesi gerekiyor. öte tarafta jayson tatum ve jaylen brown için oldukça önemli bir seri olacak. brad stevens ve taktik dehası seriyi uzatmadan bitirir.

    philadelphia 76ers 4–1 miami heat

    trust the process. joel embiid yok gene de yenilmiyorlar. sezonu 16-0 galibiyet serisi ile bitirdiler. ben simmons kesin yılın çaylağı ancak çok net all-star performansı gösteriyor. ersan ilyasova kenardan çok faydalı skor katkısı veriyor. jj redick ligin en muazzam şutörlerinden birisi.
    öte tarafta miami sıfır yıldız ile güzel bir sezon geçirdi. kendilerine teşekkür ederiz. evlerinde dwyane wade’in eski günlerden %60 bir performansı sonucu maç kazanırlar. wade gene tribünlere “not in my house” çeker, kariyeri bittiği zaman izlenecek ekstra 45 saniye materyal çıkar.

    cleveland cavaliers 4-2 indiana pacers

    geldik zurnanın zırt dediği yere. lebron kariyerinin 15. yılında ilk defa 82 maçın tamamını oynadı. rakamları her zamanki gibi mvp hakkedecek seviyede. ve motivasyonunun üst düzey olduğuna kimsenin şüphesi yok. her türlü ilk turu geçer. 1 maçı kaybeder, bir maçı sallamaz diye tahmin ediyorum. öte tarafta paul george’u sezon sonu yok pahasına kaybedecek olan pacers’ın victor oladipo ve domantos sabonis alarak geldiği şu durum ayakta alkışlanmayı hakkediyor. zır deli lance stephenson ve lebron james eşleşmeleri çok zevkli geçecek.

    houston rockets 4–1 minnesota timbwerwolves

    t’wolves normal sezonun son maçının uzatma anlarında playoff’a girmeye hak kazandı ve mevcut en uzun playoff kuraklığına son verdiler. kadroları iyi ancak karşılarında gelmiş geçmiş en iyi hücum eden takımlardan biri var. playoff başarısızlıkları başarılarından fazla olan chris paul ve james harden’ın kanıtlayacak çok şeyi var. ilk turdan sıkıntı yaşamamaları gerekiyor. karl anthony-towns clint capella ‘yı savunacağı (veya harden ve paul ile adam değiştireceği) pick&roll pozisyonlarında oldukça sıkıntı yaşayacak sanırım.

    golden state warriors 4–0 san antanio spurs

    spurs eski spurs değil. kevin durant ve draymond green işi ciddiye alırlar. maç vermeden geçer seri.
    spurs üstüste 21. sene playoff’a kalması şu anlama geliyor. abd kanunlarına göre kendi başına alkol satın alma yaşına ulaştı spurs son kez playoff’a katılamadığı zaman doğanlar.
    portland trail blazers 4–2 new orleans pelicans
    bahis siteleri %65 portland diyor. ben de onlara güveniyorum ancak öte tarafta da anthony davis var. iki tarafta kazanabilir aslında. izlemesi zevkli bir seri olacak.

    oklahoma city thunder 3–4 utah jazz

    bir tarafta üst üste iki sezon triple double ortalama ile tarihe geçen russell westbrook, en iyi çift yönlü oyunculardan paul george, skor bulma konusunda nba efsanesi carmelo anthony ve belki de ligin en güçlü oyuncusu steven adams. öte tarafta nihayet potansiyelini gösteren ricky rubio, draftın sürpriz yumurtası dwyane wade 2.0 donovan mitchell, avustralya’nın jordan’ı joe ingles ve kollarını açtığı zaman 3. köprü olan büyük olasılık yılın savunmacısı seçilecek rudy gobert.

    bam güm seri izleriz. maçlar yakın skorlarla geçmez, kazanan rahat kazanır. okc tarafında (daha doğrusu russell westbrook) 42 sayı, 18 rebo, 15 asist gibi istatistikleri görmek ne kadar mümkünse 2/14 şut isabeti veya 9 top kaybı da o kadar mümkün.

    --- --- ---

    coming next: normal sezon ödül tahminleri

  • türkiye'de yeni platformların kurulmasıyla farklı farklı diziler üretilmeye başlansa da türler pek genişlemedi. şimdiye kadar iyisiyle kötüsüyle polisiye diziler izledik genelde. netflix ise ilginç bir şekilde fantastik türde işler üretmeyi tercih etti. bu hayli cesur bir girişim bence. çünkü fantastik bir hikaye yazıp bunu mantık sınırları içinde tutmak yazarlar için hayli zor bir iştir. türkiye'de ise bilindiği üzere fantastik edebiyat üzerine çalışan pek fazla yazar yok maalesef. bu yüzden hakan ve atiye'nin yazımı hayli riskliydi. hakan, bildiğiniz üzere bu alanda başarısız oldu zaten. atiye'nin nasıl olduğu ise benim için bir merak konusuydu.

    incelemeye başlamadan önce şunu söyleyeyim: bu diziyi yurt dışında yapılan fantastik ya da bilim kurgu diziler ile karşılaştırmak biraz haksızlık olur. çünkü örnek vermek gerekirse westworld dizisinin bir bölümü 9 milyon dolara mal ediliyordu. bir sezonu ise 100 milyon dolar civarı olduğu açıklanmıştı daha önce. evet, para her şey demek değil ama sağlam bir dizi yapmak istiyorsanız bütçenin olmaması elinizden çok şey alır.

    ikinci olarak da şunu söyleyeyim: diziler ya da filmler aslında bir kültürün son örnekleridir. yani önce edebiyatın, müziğin, tiyatronun ve resim sanatının gelişmesi gerekir ki bunların bir araya geldiği sinema belli bir kalitenin üzerinde olsun. mesela yurt dışında çok iyi bilim kurgu filmleri yapabiliyorlar çünkü kolektif kültürlerinin içinde jules verne, arthur c. clarke, isaac asimov gibi pek çok başarılı yazar var. ya da fantastik türde çok iyi işler yapabiliyorlar çünkü j.r.r. tolkien, robert jordan, ursula k. le guin gibi yazarlar var. film müziği konusunda mesela çok başarılılar çünkü j.s. bach, beethoven gibi insanlar var kültürlerinde. görsel kompozisyon kurmak da aynı şekilde. başarılılar çünkü ışığı ve kompozisyonu caravaggio'dan öğreniyorlar. ayrıca mesele sadece bu insanların isimlerini bilmek ve yaptıkları işleri tanımak değil. bunları uygulayabilecek pratiğe de sahipler.

    bu iki nedenden ötürü atiye dizisini farklı şekilde değerlendirmeye karar verdim ve kafamda dört kriter belirledim. çünkü bunları yapılabilir ve yapılması gerekli olan şeyler olarak düşündüm. peki nedir bu kriterler? hikayenin temelleri (lore), akıcılık, diyaloglar ve oyunculuk. şimdi bu kriterler ile diziyi değerlendirmeye başlayalım.

    --- spoiler ---

    öncelikle lore ile başlayalım. çünkü bence fantastik bir dizide olması gereken en önemli şey başarılı bir lore yazımıdır. lore nedir? lore, hikayenin geçmişini oluşturan, olaylar ilk başladığında yaşanan anlatılar bütünüdür. örneğin yüzüklerin efendisi kitapları için (bütün evreni kast etmiyorum sadece üç kitap olarak düşünün) isildur'un, sauron'dan yüzüğü alması bir lore örneğidir. geçmişte olmuştur, bir takım olayları açıklar ve şimdiyi etkiler.

    lore yazarken eğer çalıştığınız evren bu dizideki gibi gerçek dünyaya yakınsıyorsa işiniz biraz daha kolaylaşır. çünkü gerçeği alıp yorumlama şansınız olur. ancak bu yorumlama işini öyle tutarlı yapmalısınız ki izleyici ya da okuyucu önlerine koyduğunuz spekülatif hikayeye inansın. mesela her ne kadar edebi yönü çok kuvvetli olmasa da dan brown, the da vinci code kitabında bunu hakkıyla yapmıştır. kutsal kase, son akşam yemeği, isaac newton'un hayatı gibi şeyleri alıp bir takım tartışmalı tezler ile bir araya getirmiş ve kitaptaki leigh teabing'in anlatımıyla öyle bir mantık kurmuş ki zamanında insanlar louvre'a gidip meryem'in mezarını görmeye çalışmışlar.

    bu dizide de bunu anadolu'daki şifacılar, şahmeran hikayesi, süryanice, sirius yıldızı gibi şeyler üzerinden kurmuşlar. aslında bu kadar malzeme iyi bir lore yazmanız için yeterli ancak dizide böyle bir şeye hiç kalkışmamışlar. bir yığın konu var ancak bunların hiçbirinin bağını öğrenemedik şimdiye kadar. burada yazım olarak farklı bir teknik denediler sanırım. çünkü daha önce hakan muhafız'da ölümsüzler, hançerler gibi şeyleri açıklamaya çalışıp başarısız olmuşlardı. bu dizide ise ögeleri verip her şeyi gizem perdesi arkasında tuttukları için bir açıklama yapmalarına gerek de kalmamış şimdilik. yani ortada mantıklı bir lore olmasa da dizi tıkanmıyor burada. ancak tabi bu daha birinci sezon. dizi bittiğinde lore bir yere bağlanamazsa yazım anlamında büyük başarısızlığa uğrar.

    dizi akıyor dedik. peki nasıl akıyor? atiye'de merak duygusunu canlı tutacak bir sürü konu yazmışlar. sürekli bir şeyleri merak ediyorsunuz ve karakterler sürekli bir şeyleri araştırıyor. daha öncesinde henüz 45 dakika dizi yazmaya alışamadı senaristler demiştim ama atiye'de o 45 dakika içinde tempoyu düzgün bir şekilde ayarlamışlar. nefes alınması gereken yerde aile içinde geçen diyaloglar ve atiye-erhan anları koymuşlar. geri kalan kısımda ise dediğim gibi sürekli ilginizi çekecek bir soru var ekranda.

    bu konuya bir örnek verelim. mesela ilk bölüme bakabiliriz bunun için. burada tek bir bölüm içinde senaryo size ardı ardına üç tane soru sordurmayı başarmış. atiye nasıl kendi cenazesine gidiyor? atiye'nin çizdiği sembol nasıl göbeklitepe'de çıkıyor? o yaşlı kadın kimdir ve neden atiye'yi takip ediyor? ki bunlar izleyicinin diziye devam etmesi için yeterli sorular.

    daha sonra bölümler ilerledikçe bazı soruların yanıtları bulunurken yeni sorular ortaya çıkıyor. bazı cevaplar da karakterlerin neden böyle yazıldığını açıklayıp hikayeye derinlik katıyor. örneğin dizideki anne karakteri gördüğünüz üzere tam bir ruh emici. bütün enerjinizi çekiyor göründüğü her anda. ancak daha sonra kendi annesi nedeniyle kız kardeşini ve babasını kaybettiğini öğreniyoruz. bu onun itici bir karakter olduğu gerçeğini değiştirmiyor ancak en azından sırf gerilim olsun diye yazılmamış bir karakter olduğunu anlıyoruz.

    anne karakteri demişken dizideki diyaloglardan da bahsedelim. öncelikle diyalog ve karakter yaratma kısmında atiye ve cansu karakterleri için başarılı diyebilirim diziye. mesela cansu'nun özel bir üniversitenin moda tasarım bölümünde okuduğunu, atiye'nin de türkiye'de okuduktan sonra başarısız olacağını anlayınca yurt dışına gidip orada 2 - 3 aylık bir atölyeye katıldığını ve ardından istanbul'a dönerek post-modern ressamcılık oynamaya başladığını tavırlarından ve diyaloglarından anlayabiliyorsunuz. yani yazım, uygulama, konuşma tarzı ve karakterler tam bir uyum içerisinde.

    ancak bu başarı sadece günlük hayat hakkında yapılan konuşmalarda geçerli. fantastik herhangi bir konunun konuşulduğu her an sahneden yapaylık akıyor maalesef. çünkü bunu yazmak "hadi kalk sana yiyecek bir şeyler hazırladım." yazmak kadar kolay bir iş değil. öncelikle detaylı çalışmalısınız ve söylediğiniz her şeyin klişeden uzak olması lazım. mesela atiye'ye ilk bölümde erhan'a "bilmiyorum burada olmam gerektiğini hissediyorum." dedirtirseniz yapacak bir açıklama bulamadılar ama iki karakteri de tanıştırmaları gerekiyordu o yüzden bu şekilde geçiştirdiler diye düşünür izleyici. bu alanda bir tek meral çetinkaya inandırıcı ki o da tamamen oyuncunun ve üzerindeki auranın başarısı, yoksa atiye'ye sembolün anlamı sorulunca "sanki hepimizin bildiği şeylerin ötesinde saklı bir bilgiyi temsil ediyor." dediği kısımda hakan'da olduğu gibi ingilizce yazıp türkçe'ye mi çevrilmiş bu diyalog diye şüphelendim yine.

    diyaloglar tabi ki kendi kendilerine gelmiyorlar. onları hayata geçiren bir de oyuncular var. meral çetinkaya'dan daha önce bahsettiğime göre dizide dikkat çeken diğer üç oyuncudan bahsedebiliriz. bunlardan ilki tabi ki beren saat. kendisi bir çok izleyici tarafından eleştirildi. ancak ben oyunculuğunu kötü buldum diyemem. ki normalde bir oyuncunun gerçek olmadığını bildiği bir şeyi oynaması çok zordur. mesela mağara sahnesinde gerçekten geçmişiyle karşılaşıyor gibi görünmesi gerekir. ki ben oyunculuğunu burada ikna edici buldum. daha iyisi olabilir miydi? tabi ki. ancak dizinin anlatımına zarar veren bir durum da yok burada.

    üzerine konuşacağımız ikinci oyuncu da metin akdülger. ben kendisiyle yine bir internet dizisi olan şahsiyet ile tanışmıştım. bu dizide de yer almasından kariyerinde farklı işler arayan bir insan olduğunu anlayabiliyoruz. burada zengin ancak babasının gölgesinde kalan, histerik ve kendi içinde zaafları olan ozan'ı da başarıyla canlandırdığına inanıyorum.

    karakter olarak benim için en dikkat çekici olan ise tim seyfi'nin canlandırdığı serdar oldu. çünkü dediğim gibi dizi pek günlük yaşamın içinde değil, farklı bir dünyada geçiyor sanki. sergiler, tokyo'dan gelen insanlar, düğünün planlandığı o devasa mekan falan. ki görselleştirebiliyorlarsa eğer dizinin evrenini bu şekilde tercih edebilirler problem yok. bu gerçek olmayan dünyaya ise en uygun karakter serdar. konuşma tarzındaki ahenk, bahsettiği konulardaki zenginlik algısı ve çok kendine has oluşuyla dikkat çekici bir karakter olmuş. buradan oyuncuyu da tebrik ediyorum. çünkü bir oyuncunun o cızırdayan ekran karşısında ciddi kalabilmesi zor bir iş. tim seyfi ise bu işin altından kalkmış. hatta biraz da matrix'deki merovingian havası aldım kendisinden. bu yüzden umarım ikinci sezonda kendisini daha fazla görürüz.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak dizi elindeki malzemeyi çok düzgün işleyemedi belki, diyaloglar da başarısız diyebiliriz. ancak bunlar daha çok erken adımlar. o yüzden dizinin merak duygusunu izleyiciye aktarabilmesi ve hakan muhafız kadar tıkanmaması benim için yeterli oldu diyebilirim. ki birinci sezon yine çok merak uyandıran bir yerde bitti. her ne kadar dizinin senaryosu dağınık görünse de finalde buraya ulaşmaları da teknik anlamda bir başarı sayılır bence. o yüzden beklentiyi hollywood seviyesine çıkarmazsak eğer keyifli vakit geçirmelik bir dizi olmuş diyebilirim.

    bir de son notum var. normalde yaratıcı işler yapan yazarlar, yönetmenler, oyuncular sonunda bir şeyleri feda edeceklerini, gerekirse akıl sağlıklarını riske atacaklarını bilirler. ve geneli de bunu bilerek çalışır. mesela hemingway, zweig, dostoyevski, woolf gibi pek çok yazar, zihinsel durumlarını bilmelerine rağmen üretmeye devam etmiştir. aynı şekilde oyuncular da metot oyunculuğunun zararlarını bilmelerine rağmen üst seviye performansa ulaşmak için bu teknikleri kullanmıştır. ancak sinemada yapılan iş çok geniştir ve sette bulunan herkesten aynı fedakarlığı bekleyemezsiniz. çünkü orada bulunan kimi insanlar gerçekten emekçidir ve işini düzgün bir şekilde yapma peşindedir. bu dizinin setinde yaşadığı kaza nedeniyle hayatını kaybeden hasan karatay da bu emekçilere örnek gösterilebilir. bu yüzden yaratıcı insanların risk almasına müsaade etsek de setlerde hasan karatay'ın başına gelen gibi kazaların yaşanma riskini en aza indirmeye çalışmak gerekir. bu da ancak iş güvenliği, eğitim ve denetim ile sağlanabilir. üretilen diziler dünya çapında yayınlanırken çalışma şartlarının da bütün set çalışanları için dünya standartlarına getirilmesi gerekir. umarım setlerde herkesin güvenle çalıştığı, dünya standardında dizileri izlediğimiz günler de gelir.

  • dünyanın en büyük futbol ligi olan ingiltere premier ligi'ni ayda 8.30 liraya tekabül eden bir paraya ssport'tan izliyorum. istesem onu da kaçak izleyemez miydim? bittabi izlerdim ama müşteri dostu fiyat politikası olunca görüldüğü üzere insanlar seve seve para harcıyor. siyasetten dolayı futbolun f'sinin olmadığı bir lige 150-200 lira para iste sonra da bein para kazansın. ha paşam kazansın tabii, ha paşam.

  • her 6 aylık dönemde bir kez yaşanan ama yandaş basının "memura %8 zam" şeklinde algı yaptığı olay. gelin bilal'e anlatır gibi anlatayım.

    memura 2020 ve 2021 yılında yapılacak olan zamlar, 2019 yılında kararlaştırılmıştı ve yetkili sendika 2020'de %4 + %4 için, 2021'de %3 + %3 zam için anlaşmışlardı. ne kadar komik zamlar değil mi? yine de buna rezalet bir kararla imza atıp onayladılar. anlaşma gereği eğer bu zamlar enflasyondan düşük olursa, zam enflasyona eşitlenecekti. (bunun kaçınılmaz olduğunu herkes biliyordu)

    şimdi 2021 ocak ayında bu anlaşma gereği %3 zam yapıldı 1 ocak - 30 haziran arası için. fakat ocak-haziran arası enflasyonu bugün %8,4 olarak açıklandı ve memurlar 6 ay boyunca sadece ocakta aldıkları %3'lük zamla idare etmek zorunda kaldılar. temmuzda yapılacak olan memura %8 zam, işte ocak-haziran arasında alınması gereken ama alınamayan ve enflasyona fazlasıyla yenik düşen maaşın enflasyona eşitlenmeye çalışılmasıdır. zam değildir, maaşı enflasyona eşitlemek yani maaşı 0 lira arttırmaktır.

    fakat olay şurada bozuluyor. enflasyon gerçek açıklanmıyor. eğer gerçek enflasyon 6 aylık %8 olsaydı, memurun alacağı %8'lik maaş artışı gerçek hayatta 0 liraya denk gelmiş olacaktı. ama gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için memur maaşı azalmış oluyor, bunu da hiç kimse anlamıyor.

    özet: eğer 6 aylık gerçek enflasyon %8 ise, maaşa yapılan %8 arttırma sadece maaşınızı geçen seneyle aynı yapar, hiçbir şey arttırmaz. alım gücü aynı kalır. fakat gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için aradaki büyük fark alım gücünü ciddi ölçüde her 6 ayda bir düşürüyor.

    ekleme: vergi dilimi olayını yazan çok olmuş, evet maaşlar haziran-temmuz gibi bir üst vergi dilimine giriyor ve zaten çok az olan ve zammış gibi görünen gelir artışı, vergi kesintisiyle yok oluyor. eksiye iki kat batmış oluyoruz. kasım-aralık gibi %27'lik dilime girince zaten gelirden çok vergi gideri oluşuyor neredeyse. :)

  • ikea'daki malin aynisini ikea'dan ucuza ozel yaptiriyorsa, marangozun adresini ve telefonunu ihtiyaci olana vermeli. su anda istanbul'da es kaza marangoza isin dussun, basit bir raf yaptiracak olsan "abi mumkun degil 500'un alti olmaz" modunda adamlar. ikea dizayn'ini ikea'dan ucuza yaptiramazsin. bu kadar basit.