hesabın var mı? giriş yap

  • 1.90 boyunda zeki, yakışıklı, aylık en az 10bin tl maaşı olup devamlı türkiyeden kurtulmaktan bahseden mühendisler.

  • eskisehir 1991, aylardan kis aylarindan biri olsa gerek zira inanilmaz soguk [sanirim o sene eskisehir'in en sert kislarindan biriydi, rekor muydu neydi oyle birsey] .

    bir kac gundur yagan kar sona ermis, yerler buz. odunpazari'nda oturuyoruz o donem cumbur ve cemaat halinde. bir yerden eve yuruyerek gidiyoruz, hamamyolu'ndan gececegiz. kalabalik bir grubuz $amata, girgir yuruyoruz. birden, murat benim kulagima egilerek "bak simdi tugrul*'u iticem kayacak" dedi fakat tugrul bunu duydu ve kacmaya calisirken tamamen kendi cabalari ile kaydi ve iki ayagi birden yerden kesilerek inanilmaz estetik bir sekilde kic ustu dustu. biz gulmekten yarilmisken birden boyle hizli hizli yuruyen, elinde james bond canta, borsaci kilikli takim elbiseli [aynen depeyi gibi, evet] bir adam geldi, tugrul'a egilerek "birader, nefis dustun.. artistik puanlar 9.5 9.6 9.6" seklinde dalga gecti ve gitti ama boyle uc saniye icinde, cok hizli bi sekilde. biz daha da yarildik haliyle...

    neyse..

    ayni gunun aksami, tugrul ve ben arkadian'a gittik, bir ara aciktigimiz icin disari ciktik, bufelerden sandvic almaya. yanimizda ziya nam-i diger lopez var [o donem eskisehir'de ogrenci olup da lopez'i tanimayan cok azdir] bu ikisi dusmeyelim diye kolkola girdiler [yerler hala buz] ben de bunlar kesin dusecekler diye tahmin ettigim icin yanlarina yaklasmiyorum. az sonra, tahmin ettigim uzere ikisi birden yine iki ayak yerden kesilecek sekilde [totalde dort ayak] dustuler, ben bir daha gulme komasina girmiske,n sabahki adam yine ayni sekilde sanki bir yerlerde saklaniyormus gibi cikageldi ve tugrul'a egilip "birader zincir tak zincir" dedi ve yine saniyesinde kayboldu.

    bakakaldik ardindan.

  • uc berkeley tarafindan bir araştırma ile de kanitlandigini gördüğüm onermedir .

    bunun nedenlerine bakacak olursak;

    1) ateistler dogru olduguna inandıkları bir şeyi yapmak için kendilerini dogmalarda sınırlamazlar, onların bir şeyi yapmak için aradıkları tek kıstas akıl ve vcdanlaridir. sorgulama alışkanlığı olan bir insan nerede ne yapması gerektiğini daha iyi bilir.

    2) ümmetci bir yaklaşım benimsemedikleri için her kesimden insana yardım edebilirler. bugun dindar türkiye her yıl ramazan ayında yardım yapmak için özenle fakir bir müslüman ülke seçip, aynı ya da daha fazla oranda ihtiyacı olabilen haiti gibi ülkeleri önemsemezken, ateistler doğal felaketler yasayan musluman pakistan'a da katolik haiti'ye de yardım etmektedirler.

    3) bilimsel gelişmeler yapıp insanlığın daha da ileriye gitmesini sağlayanlar çoğunlukla ateisttirler. bunu yaparken etik olmak dışında bir sebepleri yoktur. -burada bilimadamından kastım, bir grup, cemaat desteğiyle dünyada ilk 5000'e girmeyen bir üniversiteden kadro almışlar değil,zaten onların bilime bir katkıları olmuyor, her şey kuran'da yazılı-

    4) bugun uluslararası alanda, bütçesine oranla en fazla yardımı yapan ülkeler olan iskandinav ülkeleri yogun oranda ateisttirler.

    5) ateistlerin yaptıkları katkılar cennet/huri gibi beklentiler olmadan yapıldığı için etik olarak daha fazla degerlidirler.

  • harry pottera olan nefretimi artik tavana vurduran kitaptir.kitabin ucyuzuncu sayfassindayim su anda bu harry potterin bencilligi artik canima tak etti.ronlar yedi gardaslar.uc okuyor ikisi okulu birakti dukkan acti.o cocuklar keyiflerindenmi birakti okulu.parasizliktan birakti parasizliktan.arthur weasley tek mayisla kac tane cocuk okutuyor.yazik degilmi lan bu adama.harry efendi adamlar kovukta yasiyolar lan bildigin agac kovugunda.sen napiyon gidiyon kovuga yiyon iciyon ronun bacisinada cakiyon.hesabin altin dolu lan bir iki kulce siksan ne var.isin gucun artislik.isine gelmedimide hemen duygu somurusu.yok ben oksuzum yok ben yetimim yok voldemort beni bulsa cok pis kayacak.bu cocuk sunepe kaypak bisey oldu iyice.

  • tam turkce karsiligi olmayan bir kelimedir. kaytarmak, savsaklamak dusunulebilir ama bunlarda biraz gonlu genis, biraz keyfi bir durum vardir, haytaliktan yapilir. procrastinationda ise tami tamina bir "ikinma" durumu sozkonusudur. yapmak istersiniz, vallahi o isi bitirip rahatlayacaginiz anin hayalleriyle yasarsiniz ama baslayamazsiniz, basladiginizda devam edemezsiniz. sonra bunun suclulugunu da ta iliklerinizde hissedersiniz.
    bu lafin tam turkce karsiligini bilen varsa soylesin, opup basima koyar seve seve de kullanirim. ama tdk veya sozluk bunyesindeki temsilcileri bu kelimeyi ilan edene kadar ingilizce idare edecegim, evet.

  • bu işler göründüğünden daha yaygın. sevmişler birbirlerini. türbanlı filan diye kimseyi üzmeye gerek yok. herkes aynı değil. çoğu insan da aile ve çevresini seçme şansına sahip değil.

  • bentham’ın panopticon’u, salgın hastalıklar nedeniyle karantina altına alınmış kentlerin mimari biçimi gibidir, bu kentlerde kıpırdayan, hareket eden herkes, ya sokaktaki salgın hastalık ya da evlerden çıkanları öldürmekle görevli askerler nedeniyle bir yaşamsal tehdit altındadır. panopticon’un ilkesi de çevrede halka şeklinde ve hücrelere bölünmüş bir bina, merkezde halkanın iç cephesine bakan pencereleri olan bir kule. hücrelerde biri ışık almak için dışarı, diğeri de kuleye bakan iki pencere vardır, böylece kuleden bakıldığında bir siluet halinde mahkumun, öğrencinin ya da işçinin eylemleri izlenebilmektedir. gözlemenin görülmemesi, düzenin güvencesi olmaktadır, hücre içindeki mahkum kaçmaya kalkamayacaktır ya da kapatılanlar işçilerse, kavga, hırsızlık, anlaşma, işi geciktirmeye ya da düşük nitelikli hale gelmesine neden olan veya kazalara sebep olan dalga geçmeler ortadan kalkacaktır. hem kalabalık hem de bireysellik, bir ayrılmış bireysellikler koleksiyonu lehine iptal edilmiştir. gardiyanın bakış açısına göre bu kalabalığın yerine sayılabilir ve denetlenebilir bir çoğunluk, içeride kapalı tutulanların bakış açısına göre ise kapalı kapılar ardında ve bakışlar altındaki bir yalnızlık geçmiştir.

    panopticon yapısı gereği herhangi biri tarafından işletilebilir, ve gözleyenlerin sayısı ne kadar artarsa içeridekilerin gafil avlanma ve gözetim altında olma kaygısı o kadar artacağı için panopticon, türdeş iktidar etkileri imal eden bir makinedir. böylece mahkumu iyi davranmaya, deliyi sakin olmaya, işçiyi çalışmaya zorlamak için güç kullanmaya gerek kalmamaktadır. panopticon, bu tip gözetleme sayesinde farklılıkların ortaya çıkmasına uygun bir ortam yaratmakta, “tembellik ve inat” olanı, tedavi edilebilir olan “geri zekalılık”tan ayırmayı, işçilerde her işçinin doğal yeteneklerini ortaya çıkarmayı, bir işi yapmak için harcadıkları zamanı diğer işçilerinkiyle kıyaslamayı ve yevmiyelerini bu zamana göre hesaplamayı mümkün kılmaktadır. bütün bu işlevler iktidara ait disiplin oluşturmaya yönelik tekniklerle gerçekleştirilmektedir.

    panopticon, insanlar üzerinde yaratılabilecek dönüşümlere yönelik deneyler yapmak ve bunları çözümlemek için çok ayrıcalıklı bir yerdir. panopticon, ideal biçime getirilmiş olan bir iktidar mekanizmasının diyagramıdır, her tür engelden, dirençten veya sürtüşmeden arınmış olan işleyişi saf bir mimari ve optik sistem olarak sunabilir: o işler durumda, her tür özel kullanımdan kopartılabilen ve kopartılması gereken siyasal bir teknoloji biçimidir. ancak, disiplinsel iktidarın denetleyenleri denetlemesinde olduğu gibi, panopticon’da da kule içine “kapatılmış” olan müdür de panopticon’un bir parçasıdır, ve bir aksilik söz konusu olduğunda ilk sorumlu (ve kurban) da o olacaktır. panopticon’ın efendisi “benim kaderim onlarınkine icat edebildiğim tüm bağlarla bağlıdır” demektedir. panopticon düzenlemesi bir iktidar mekanizması ile bir işlev arasındaki bir buluşmadan ibaret değildir, panopticon, ahlâkı yeniden biçimlendirme, sağlığı koruma, endüstriyi yeniden canlandırma kapasitesine sahiptir, iktidarı daha ekonomik ve daha etkin bir hale getirmek ister, ama bunu iktidarın ya da toplumun kendisi için değil, toplumsal güçleri daha güçlü kılmak, üretimi artırmak, ekonomiyi geliştirmek, kamusal ahlak düzeyini yükseltmek, arttırmak ve çoğaltmak için ister.

    bentham teorik düzeyde, toplumsal bünyeyi ve onu kat eden iktidar ilişkilerini çözümlemenin başka bir biçimini tanımlamaktadır; uygulama terimleri içinde, hükümdarın ekonomisini meydana getirirken, iktidarın yararını artırma durumunda olan bedenlerin ve güçlerin tabi kılınmalarına ilişkin bir usulü tanımlamaktadır. panopticon, nesnesi ve amacı hükümranlık ilişkisi değil de disiplin ilişkileri olan yeni bir “siyasal anatomi” nin genel ilkesidir.

    mimari ve geometri dışında hiçbir fiziksel kontrol aracına güvenmeden, panopticon iktidarın işleyişini garantiye alan sürekli bir gözetim ilkesine dayanan acımasız bir sistem kurar. burada foucault, ilk olarak kliniğin doğuşu’nda bahsettiği hakim olanın bakışı düşüncesini disiplin temasına kadar genişletiyor:

    “panoptik şema, iktidarın araçlarını daha güçlü kılar: ekonomisini sağlamlaştırır... engelliyici karakteri, sürekli olarak işlemesi ve otomatik mekanizmasıyla etkili ve yararlı bir mekanizma olmasını garantiler... bu, iktidar ilişkilerinin bir işlev içinde işlev görmesinin, ve işlevlerin bu iktidar ilişkileri sayesinde işlev görmelerinin sağlanmasının bir yoludur.”

    panoptik sürekli gözetleme ilkesi, kuşatılmış disiplinsel iktidar sistemlerinden, toplumsal kontrolün dağınık biçimlerine kadar yayılmıştır. modern toplum, sınırsız bir şekilde genelleştirilmiş bir panoptisizm mekanizmasıdır, ama işlevi sadece belirli mekanlardaki bedenlerin düzenli ve etkili dağılımından ibaret değildir. sürekli gözetim ilkesi, sabit bir değerlendirme veya yargılama fikriyle çevrelenmiştir: normalleştirme aracılığıyla kontrol. örneğin, modern bir ceza düzeninde mahkum sadece fiziksel kısıtlamaların gerektirdiği bir gözetime değil, aynı zamanda kriminoloji, psikoloji, tıp gibi “değerlendirici, teşhis edici, tahmin edici” ve normatif bir dizi bilgiye de tabi tutulmaktadır. bu bilgiler düşük dereceli suçluluğu denetmemeyi mümkün kılan patolojik bir “suçlu” (görevini yerine getirmeyen) öznesi üretir.

    panopticon, kapitalizmde yeniden keşfedilmiştir. kapitalizmde yeni teknolojilerin kullanımının işyerinin yoğun kontrolünü gösterip göstermediği tartışması karmaşık ve yetersizdir.zuboff, akıllı makinenin çağı (in the age of the smart machine)” kitabında bilgisayarların işyerinde dönüştürücü bir kapasiteye sahip oldukları görüşünde. “iktidarın ruhsal temeli” olan otoriteye pararlel olarak tekniği “iktidarın maddesel temeli” olarak inceliyor. iddiasına göre çağdaş yönetim tekniğinin anahtarı, yeni teknolojilerin kullanımıyla birlikte mümkün hale gelen panoptisimdir.

    günümüzdeki örgütlerde zuboff’un incelediği işyerlerinden biri olan yüksek derecede otomatize bir hamur imalathanesinde, sabah meydana gelen küçük bir patlama, tüm işlemin beş saniyelik aralıklarla sürekli olarak kaydedildiği kameralarla kurulmuş sistem sayesinde, yönetim kazanın nedenini, teçhizat hatası mı, kötü alınmış bir karar mı yoksa uyuklayan bir operatör mü olduğunu kesin olarak tespit edebiliyor; bu tip yerlerdeki işçiler günlük rutinin en küçük detaylarına kadar yönetimin gözünde saydam hale geliyorlar.

    bu yüksek derecede görünebilirliği zuboff panoptic’e bağlıyor. bu tip işyerlerinde bilgisayar tarafından sürekli gözetlenme ve üstlerle yüzyüze ilişkilerin azlığı, direnme arayışları ortaya çıkarabilirdi, ama alınan sonuçlar uyumun daha fazla olduğunu gösteriyor. özellikle bazı kayıtların yönetim kadar işçilerin de ulaşabileceği konumda olduğu fabrikalarda, yönetimin standartları işçiler tarafından içselleştiriliyor; bunun da foucault’nun belirttiği gibi panoptican’ın “normalleştirici disiplini” nin bir parçası olduğunu görebiliriz. zuboff bulgularını toplumsal bir seviyeye genelleştirmiyor, ama bu bağlantı frank webster ve kevin robins tarafından yapılıyor. webster ve robins, bilgi teknolojilerinin taylor’un bilimsel yönetimin ilkelerini üretim alanından kitlesel olarak ve çoğaltarak, tüketim alanına taşıdığını ileri sürüyorlar. foucault’yu izleyerek webster ve robins, disiplinin kapitalist sisteminin panoptik olarak arttığını görseler de, tek bir iktidar kaynağı göstermiyorlar. “herşeyi bilen denetleyici tek bir güç” olmadığını ileri sürüyorlar, ama yine de toplumun büyük bir panoptik mekanizma gibi işlediğini belirtiyorlar. (consumer açısından anlatanlardan). foucault’ya nispeten daha yakın olan mark poster ise panoptiğin artık teknik sınırları olmadığı için, ( tüketiciler açısından ) bir “superpanopticon”dan bahsediyor.

    bir metafor olmasının ötesinde, panoptic kavramı içinde bir iktidar modeli bulunur. normalleştirici disiplin, nesnenin abartılmış görülebilirliği, gözlemin doğrulanamazlığı, gözetimin hamili olarak nesne, gerçek bir kesinlik isteği, bunların hepsi bir iktidar modeli olarak panoptic’in önemli yönleri. soru, bütün bunların her bağlamda ne dereceye kadar zorunlu olarak varolduğudur.

  • tarihte görüldüğü üzere, devrilen hanedan çevresinde tekrardan belli bir güç toplanıp cumhuriyeti tehlikeye atmaması, bir karşı darbe yapılmaması için gerçekleşmiştir. yerinde bir karardır, bir ayıp değildir. hatta oldukça merhametli bir karardır. aynı dönemde rusya'da gerçekleşen devrimde çar ve ailesine neler olduğunu hatırlamak yeterlidir.

  • sağlamlaştırmak için ayaklarının içine beton dökülür adına da restorasyon yaptık denirdi. altında beltur çay bahçesi açardı. gider püfür püfür çayımızı içerdik.