ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
aylık geliri 10 bin lira olan erkek
-
herkes yöneticidir, mühendistir demiş (eyvallah onlar da kazanıyor bu paraları, ona itirazım yok) ama siz mahalledeki tekel, semt merkezindeki fast food büfenin aylık geliri ne kadar biliyor musunuz?
gocuğu hoşlanılan kızın gocuğunun üstüne asmak
-
ilköğretim çağındaki sevgi kelebeği erkeklerin ritüeliydi bu. gocuğu alır derin bir iç çekerek hoşlanılan kızın gocuğunun üstüne veya hemen yanı başına asıverirsin. içgüdüsel bir şeydir bu, erkeklerin genlerinde var.
türk insanındaki üç nokta takıntısı
-
(...) alinti yapilirken yapilan atlamalarda vs. kullanilan uc noktayi gectim.
biz, sanki bu uc noktayi koydugumuz cumleyi biraz "derin" zannediyor olabiliriz...
veya belki de devrik cumlelerdir bu uc noktayi anlamli kilan; siirsel yapan...
ama sadece beni mi gicik eder acaba bu uc noktayi her bokun sonuna koyan insanlar...
son olarak demek isterim ki; beslenme cantamda otlu peynir kokusuydu babam...
21 haziran 2020 sharon stone'u yıldırım çarpması
-
mutfakta kuyu olmasına daha çok şaşırdığım haber. evi hayal edemedim, “kuyudan ütüsüne su doldururken yıldırım çarptı” olayını kafamda canlandıramadım. birde uçarak buzdolabına çarpmış.
sharon stone’un ütü yapmasına mı şaşırayım, mutfakta ütüsüne kuyudan su doldurmasına mı şaşırayım, uçmasına mı şaşırayım bilemedim. sanırım haberdeki en normal şey yıldırım çarpması.
serdar ortaç
-
simdi kendisinin cikip özür dilemesi filan cidden güzel bir davranis da, bence hicbir degeri yok. neden? cünkü serdar ortac o zaman da konjonktüre ayak uyduran bi insanmis, simdi de öyle. herkes kürt acilimi, kimlikler kardesligi derken buna karsi bir söz söylemesi beklenemez heralde. yine duruma ayak uydurur, rüzgar ne yöne esiyorsa o yönde hareket eder.
ayrica kendisi 90larin ikinci yarisi sonrasinda türk gencliginin zeka gerilemesinden birinci dereceden sorumlu tutulmali bence. bir düsündüm de etiler eglence kültürünün yayginlasmasi (eller havaya?) -ki röportajda bu serdar ortac'a dayandiriliyor- ve televolelerin, magazinlerin patlamasi da es zamanli hadiseler.
taksicilerin martı scooter için önlem alması
-
kısa mesafe için yüzünü ekşiten ve taksiden inerken ''hayırlı işler!'' dediğinizde cevap vermeyen taksicilerin yeni meşgalesi. yaşasın martılar!
düzelti: martı'nın akp'ye yakın birisi tarafından yönetildiğini öğrenmiş bulunmaktayım.
o hâlde:
(bkz: iki ucu boklu değnek)
soruşturma için gerekli talimatlar verildi
-
devlet dilinde "meseleyi kamuoyu unutana kadar bürokrasi labirentinde bir geziye çıkardık".
(bkz: gerekli talimatları vermek)
yılmaz morgül'ün 29 yaşında olması
-
benim henuz dogmadigimin ispatidir.
plasenta cokgsel. gelsenize.
kauas pilvet karkaavat
-
ulan bu kadar da olmaz kodumun dünyası demekten(bkz: requiem for a dream), derken bi yandan da yandan yandan gülümsemekten film boyunca kendimi alamadığım, ama nihayetinde kara bulutların nihayet bi zahmet çekilmeyi bildiği, içime münir özkul'lu adile naşit'li işçi-esnaf filmlerinin acısını-balını bırakan sadelik. ve şarkılar. bu insanlar mutluluğu en çok hakeden insanlar.fast food çöptür ve servis yoktur.güreş pek kıymetli bir atasporumuzdur.
dünyada internetin bir aylığına çökmesi
-
ttnet hiçbir şey yokmuş gibi parasını almaya devam eder.
bir sevgiliye ihtiyaç duyulan anlar
-
yalnızsınızdır. dünyanın, yaşamanın bir zevki, neşesi kalmamıştır sizin için. hayattan tat alamama noktasına gelmişsinizdir. hayalini kurduğunuz, düşlediğiniz, yürekten istediğiniz bir sevgili modeli vardır kafanızda ama yıllar geçmiş olmamıştır, bulamamışsınızdır onu. eski aşklar sevdalısısınızdır siz. anlatılan hikayelerdeki, efsanelerdeki, okunan şiirlerdeki aşklar gibi yaşamak istemişsinizdir hep aşkınızı, sevdanızı. aşk ve sevda sizin için iki öpücükten ibaret olmamıştır asla. çoğu zaman ilk adımı hep karşıdan beklemiş, ilk adımı atmaktan hep korkmuşsunuzdur. ve o beklemeler size hiçbir şey kazandırmamıştır. ve artık öyle bir an gelmiştir ki yalnızlık büsbütün sarmıştır içinizi, dışınızı... bir kurşun kalem alır yazarsınız halinizi gözünüzden dökülen yaşlarla ıslanan kağıda. bir vefalı yarin eksikliğini derinden duyarsınız. bilirsiniz ki hayatta herşey paylaştıkça güzel. mesela bir şiiri, güzel bir hikayeyi, acıları, dertleri, minnacık bile olsa bir sevinci, önemsiz bile olsa bir düşünceyi paylaşmak... hayattaki gözle görünen, görünmeyen, hissedilen herşey paylaştıkça bir başka güzeldir sizin için. önemli olanda zaten paylaşabilecek o doğru insanı bulabilmektir ama işte öyle biri yoktur hayatınızda. ve onun yokluğunu derinden hissettiğiniz bu anlar acı verir size.