hesabın var mı? giriş yap

  • dünyanın en iyi son vuruşçularından biri, 90+3 kaleci ile karşı karşıya takımını o kadar önemsiyor ki şampiyonlar ligi kariyerine bir gol daha yazmaktansa takımının galibiyetini garantilemek için vurmayıp pas veriyor, takım arkadaşı boş kaleye golü atıyor ve galibiyet geliyor.

    şu pozisyonda kerem, barış, yunus kimi getirirsen getir kaleye vururdu ve %90 kaçırırdı. umarım dünya yıldızı olabilmenin, orada o pası verebilmek olduğunu anlayacak zekaya sahiptirler ve kendilerine örnek olur.

  • "lüks araçların yüksek vergilerinden yakınan öğrenciler cumhurbaşkanı abdullah gül ile görüştü. bu sırada dışarıda eylem yapan öğrencilerle ilgili konuşan cumhurbaşkanı; 'kim bu fakirler yahu!' dedi"

    editorial: gelen yoğun mesaj sonucu, bakanlar kurulu kararıyla son cümle değişmiştir.

  • tribünler tıklım tıklım. beşiktaş tribünü herkesçe bilinir. kimse oturarak maç izlemez. kuzey kale arkası tribündeyim. maç sıkıntılı. heyecandan kıpırdayamıyorum. yanımda bi kadın, küçük bi çocuk. anne-oğul maça gelmişler belli ki. kadın kısa boylu, çocuk kucağında ama sahayı göremiyor. ağlamaya başladı. o küçücük dudaklarının arasından şu sözler döküldü:

    -anne ben beşiktaş'ı göremiyorum hiç.

    aklıma kendi çocukluğum geldi. inönü tribünlerinin merdivenlerinde oturduğum, beşiktaşlı abilerin omuzlarında tezahürat yaptığım günler. o abilerin 'beyler yavaş olun, yavru kartallar var, önden geçsinler.' dedikleri günler...

    döndüm hemen kadına; 'abla sizin için de sorun değilse ben alabilirim çocuğu kucağıma. burdan saha daha net görünüyor.' dedim. kadın güldü, zahmet olmasın filan derken çocuk çoktan kucağıma gelmişti. bi görsen sözlük, ne kadar tatlıydı. boncuk gibi gözlerinde yaş var, beşiktaş için döktüğü gözyaşları.

    sahayı görüyordu artık. inanılmaz mutlu olmuştu. gözlerinde hala yaş vardı ama kahkaha atıyordu. gözyaşlarını sildim gözlerinden, 'adın ne yavru kartal?' diye sordum. bana da öyle sorarlardı. gözlerime dikti gözlerini, kocaman gülümsedi. 'kartal benim adım.' dedi. o kadar güçlü bi tonla söyledi ki adını, gerçek bi beşiktaşlıydı o, daha şimdiden aşkını hissediyordu siyahın ve beyazın. çok geçmeden almeida gol attı. sarıldık yavru kartalla. almeidaa! diye bağırdık. maç boyunca indirmedim kucağımdan. maç bittikten sonra ayrıldık güzel kartal'la.

    bizimkilerin gelmesini beklerken düşündüm neden beşiktaş diye. aslında çok basit. bu renklere gönül verdiğin zaman, öyle bi aşkla bağlanıyorsun ki, nedenler anlamını yitiyor. 5 yaşındaki çocuk bile gözyaşı döküyor uğruna, beşiktaş'ı göremiyorum diyerek ağlıyor. beşiktaşlı olmak tam olarak bu. en saf duygularınla, siyah ve beyaza bağlanmak...

    ve teşekkürler beşiktaş'ım. sen dün 5 yaşındaki bi çocuğun gözyaşlarını sildin. onun sevgisine, aşkına karşılık verdin. benim de yalnızlığımı sildin. iyi ki varsın beşiktaş!

  • duygularıyla hareket eden insandır. özellikle kadınsa çok yakın bir zamanda terk edilecek ya da aldatılacaktır. neden? duygusal davranmak her zaman hata yaptırır, kartları açık oynarsan gizemin kalmaz, gizemini kaybetmek demek de çekiciliğini yitirmek demektir. yani bu insan kaybedecektir arkadaş, hiç boşuna övmeyin tercih ettiğiniz kadınlar belli.

  • bu da böyle bir nesil işte. çok abartmamak lazım.

    gerekli doneler:

    -bayatlamaya yüz tutmuş, istiflenmekten ezilmiş bir somun ekmeğin yarısı
    -dün akşamdan kesilmiş domatis
    -az yağlı bol sulu peynir
    -kağıt inceliğinde üç dilim salam
    -arzuya göre zeytin ezmesi, salça
    -yanına fruko ya da kahverengi cam şişede tamek
    -sandviçi oturup yemek için kapı önünde konuşlanmış meyve kasası (yandan çivi fırlayanından)

  • baştan belirteyim fenerbahçeliyim.

    şimdi sneijder'in gelmesine sevinirsin anlarım.hatta gelme ihtimaline bile çıldırabilirsin onu da anlarım ama 35 yaşındaki drogba gelecek diye heyecanlanıyorsan,mutlu oluyorsan işte onu da anlarım.

    noldu lan? laf sokucam sandınız di mi?

    sevineceksiniz tabi olum drogba bu.
    sadece sağ taşşağı 3.5 kilo.

  • kore'nin hem italya'yı hem de ispanya'yı korkunç hakem hataları sayesinde elemesi. pele'nin 'fransa ve arjantin final oynar, brezilya gruptan çıkamaz' dedikten sonra arjantin ve fransa'nın gruplarından bile çıkamaması ve brezilya'nın şiir gibi futbol oynayarak şampiyon olması. ayrıca turnuvada takımın açık ara en kötüsü olan hakan şükür'ün kore'ye attığı golle dünya kupaları tarihine geçmesi.
    en önemlisi
    (bkz: milli takımda ruh)

  • şu süreç en çok zaytung'u göçertti herhalde. adamların yayını bbc gibi kaldı güncel haberlerin yanında.