hesabın var mı? giriş yap

  • uzman oldukları tek konu ek ders,haftasonu sınav gözetmenliği olan tipik yurdum öğretmeni.ama bana iki oturum çıktı ona niyeee dörtttt.

  • geride kalanlari ilgilendiren bir soru.

    varliklar dis cuzdanda ise, private key veya seed phrase (ornegin 12 kelime) kimdeyse varliklar onun olur. seed pharese'i ikiye veya dorde bolup en yakinlariniza verme yoluna gidebilirsiniz. ama dijital olarak degil kagit uzerinde olmali.

    varliklar borsada ise uzun bir surec sizi bekliyor demektir. oncelikle varlik sahibinin kimligini ve fotografini (kyc) yuklemis olmasi gerekiyor. eger hesap email'e kayitli ve anonim ise is daha karmasik hale gelir.

    binance icin konusursak:
    -sifre
    -mobil sms
    -authenticator kodu

    1- sadece email ve sifre: eger varlik sahibi bu kurulumu kullaniyorsa buyuk ihtimal hesabi ele gecirilmistir. ama diyelim cok iyi bir sifre kullandi. bu durumda email sifre sifirlama ile hesaba ulasilabilir. tabi bunun icin once email'e erisim olmasi lazim.

    email'in mirasciya gecirilmesi sureci aylar veya yillar surebilir. hele email sahibi kendini tanimlayacak hicbir bilgi vermemisse is zor.

    2- email + sifre + mobil sms: bu kombinasyonda email ile birlikte bir de varlik sahibinin telefon kartina (sim kart) erisim gerekiyor. email'e erisim olmadan telefon ile sifirlama mumkun olabilir ama cok fazla soru sorulacaktir.

    3- email + sifre + mobil sms + authenticator: bu kurulum ile varlik sahibinin telefon numarasina erisiminizin olmasi yetmiyor, bir de ustune varlik sahibinin akilli telefonuna erisiminiz olmasi lazim. yani eger varlik sahibi saglam bir pin + cihaz sifirlama koyduysa authenticator kilitli kalir.

    yukaridaki uc durum icin de cok cok uzun bir yol var. bu dijital varliklarin sahibi illaki bir sekilde bunlara fiat yani nakit odeme yapti. (eger hediye olarak aldiysa o is yatar). halihazirdaki borsadan geriye dogru giderek, dijital varliklarin satin alindigi noktada kyc'ye ulasilabilir. fakat bunun icin varliklarin hangi borsada oldugunu bilmek lazim.

    borsa disaridan kimseye bilgi vermeyecektir. olum ve miras belgesini yok sayacak (sahtesini uretmek kolay) ve sizden uzerinde kurulu oldugu ulkede kabul goren miras belgesi isteyecektir. ornegin borsa amerika'da is amerikan kanunlarina. singapur'da ise singapur kanunlarina uygun.

    borsada tutulan varliklari yakinlarinizi birakmanin en kolay yolu email sifrenizi ve telefon pıninizi yakin bir kisiye soylemeniz veya kagit uzerinde bir yerlere yedeklemeniz. boylece sizden sonra email ve telefona erisip hesaba ulasabilirler. ayrica kullandiginiz borsaya kyc gonderin, boylece en azindan hukuki olarak uzun bir surecin sonunda yakinlariniz varliklariniza ulasabilir.

    yap-ma-maniz gerekenler ise sunlar:
    - guvenlik onlemlerini iptal etmek
    - private key'i yazip birine vermek. (nakit olarak verin daha rahat)
    - seed phrase'i yazip birine vermek. (ayni)
    - private key veya seed phrase'i dijital ortamda tutmak. (sifrelenmis bile olsa tehlikeli)
    - donanimsal cuzdana guvenmek. (oldu ki cihaz bozuldu, seed phrase veya private key yoksa recovery imkansiz)

    cok uzattik, ozet gecelim.

    dis cuzdan: anahtar kelime kimdeyse para onun

    borsa: kyc gonderin, telefon pininizi ve email sifrenizi yakinlarinizin sifirlayabilecegi sekilde ayarlayin.

    ayrica guvenli bir yerlere nerede ne varliginiz oldugunu yazin, ve bunu surekli guncelleyin. borsada 10 btc var sakasi yapmayin, veya yakinlarinizla iyi gecinemiyorsaniz yapin, fellik fellik arasinlar.

  • istanbula üniversite kaydı için yola çıkmıştık.
    bir iki kişiydik, saf ve iyi yürekli baba kız.
    biz sandık ki istanbulun adı geçse metropol olur en dandik köy bile.
    gittik bilet aldık şimdi adını vermek istemediğim için takma isim olarak gerçek koyun adını vereceğim şirkertten.
    bende bir heyecan bir heyecan. babam da kızının üniversiteyi kazanmış olmasına bağlı olarak koltukları kabarmış bir vaziyette turgut özalımsı geziniyor.

    geldi bizim otobüs; ön camda dev bir çatlak!
    ama biz iki sevgi kuşu, biz iki polyanna sevdalısı -olsun- dedik, vardır bir bildikleri.
    camdan ölen olmamış ki?

    sonra yolcular gelmeye başladı.
    biz babamla şöför arkası ikinci sıradayız.
    tam vaktinden yirmi dakika sonra çalıştı otobüs.
    biz iki pıtırcık sevindik buna zira sabahın 6' sında ne yapacaktık istanbul' da. en azından 6.30 da ineriz dedik.

    yolculuğun 15. dakikası ön iki koltuktaki takribi 280 yaşındaki teyze ve amca ben-gal ya da öyle bir adı olan kokusu burun delen kremlerden şakır şakır sürmeye başladılar.
    insanın kolu kopsa bu kremi koklayacağıma acısını çekerim dedirtecek bir kremdi.
    ve bu olay istanbula varasıya kadar 15 dakika aralarla devam etti.

    olsun, biz iki neşe pınarı herşeyin başı sağlık diyenlerdendik.

    sonra arka ikilideki takribi 180 yaşlarındaki amca ve teyze kocaman bir çuvaldan haşlanmış mısır çıkardılar ve toplamda 7 dişle bunu yemeye başladılar.

    biz tabi ki emekçi ve emekçinin emekçiliğinden gurur duyan kızı olarak, ağız şapırdatmadan tiksinmezdik.
    her nekadar çıkan sesler istanbula kadar devam etse de..

    sonra en ön diğer ikili koltukta oturan 32 yaşındaki adam ayağa kalktı ve 65 yaşlarındaki annesine;

    - benim ercanla arkadaşlığıma karışma, ben seviyorum ercanı
    diye bağırmaya başladı.
    sonra höykürerek ağladı. tükürük ve sümükleri krem süren amcanın keline yapıştı.

    annesi adamı,pipisini çakmakla yakmakla tehdit etti.
    babam bana -sen bakma- dedi.

    sonra adam otobüsün vitesine saldırdı. şöför ani bir frenle otobüsü savurttu.

    adama eti cin verdiler 4 tane, sustu. -yarım saat kadar.
    sonra tekrar annesine bağırmaya başladı:

    -sana arabayı durdur dediim. altıma işettirdin beniiiiiii.

    otobüsü sağa çektik. valizden adama temiz don çıkarıp giydirdiler.

    ama artık otobüs çiş, mısır ve tarifsiz bir krem kokuyordu.

    olsundu ama, herkesin başına gelir ayıplamamak lazımdı.

    babam ki o bir gurur abidesi, kokudan kusacak gibi olunca muavine ; susurluk' a ne zaman varacağız dedi.

    muavin ise; -allah bilir beyamca- dedi.

    muavin 60 babam ise 45 yaşındaydı.
    ama olsun biz iki pempe gönüllü bunu olgunluğa dair bir iltifat olarak aldık.

    sonra mola yerinde bir çorbaya iki iskender parası verdik. ama anısı oldu, olsun.

    yolda ön cam patladı. zaten 6,30 da erken bir varış saati idi. bursa otogarına kadar biraz üşüdüm ve korktum ama tecrübe de böyle kazanılımış diye üzülmedik.

    yalova feribotunda, ercan seven ve altına işeyen adam kayboldu.

    tüm feribotun aranıp adamın buşlunması 1 saat sürdü. yine altına yapmıştı ve yedek kıyafeti kalmamıştı.
    artık valizden çıkardıkları annesine ait füzo ile oturmaktaydı.

    biz 11.00 sularında otogara indik. kaydımızı 14,00' de yaptırdık.
    kalacak yerimiz yoktu. taksimde gezip akşam otobüsü ile dönecektik.

    taksim çok güzeldi, inci profitrol nefisti.
    babam bana şampiyondan midye aldı.
    sonra yazıhanelere gidip bilet aramaya başladık, biz, iki sevgi kelebeği.

    maalesef bilet bulunamıyordu çünkü okul kayıtları başlamıştı.
    sadece gerçek koyun seyahatte arka dörtlü boştu.

    babam, bir beyaz mimoza, bir muzaffer komutan anıtı, dedi ki;

    -hay .mına koyyim böyle işin.....

  • sözlük soru cevap etkinliğinde bir yerde harun bahsetmişti. aklıma düşmüştü, denemek istedim.

    gerçekten öyle güzel bir deneyim ki..

    tünel meydanında sirenler albümündeki 9. şarkı tüneli açıyorsunuz.
    "şimdi kalbin, epey kırılmış, görüyor hepsini, ne yapabilirdi?"
    şarkının bitiminde kendinizi odakule'de buluyorsunuz.

    sonra istiklal şarkısı başlıyor, istiklali hissediyorsunuz, galatasaraydan, çiçek pasajından geçiyorsunuz,
    kulağınızda şu sözler:
    "belki arkadaşlarınla, belki de yalnız başına yürürken, ne kadar mutlusun istiklal’de
    birkaç mevsim renkler solunca, tükenmez hayatının sesi, çok mutlusun istiklal’de"

    sonra istiklal şarkısı bitiyor, hem de nerede? parka gidebilmek için direndiğimiz yerlerde...

    park şarkısı başlıyor orada:
    "dün neler mi kaybettin, belki zamanın yok şimdi
    gidenler geri gelmez ama, boş yere yorulmadı kalbin

    adını bilmesem de kardeşsin, biz neye söz vermiştik
    yüzümü gördüğünde gül artık, biz bir kabusu yendik

    yok, yaralara dokunmak yok, gök de bir bize ağaç da bir
    sabrın tükendi ama aman, onlara asla benzemedin"

    albümün bu son şarkısı bittiğinde meydana çıkmıştım, gezi yanı başımdaydı,
    anılar aklımdaydı.

    adını bilmediğim kardeşlerim aklıma geldi.
    derin bir nefes aldım.
    gülümsedim.

  • öğretmenlik mesleğimin ilk yılında tecrübesizlik mi yoksa öğrencilikten kalan bir refleks mi bilinmez öğretmenler odasına girerken kapıyı vurup öyle içeri giriyordum. sağolsun öğretmen arkadaşlar da 1 yıl boyunca ne zaman gelsem 'kapıyı vurmadan nasıl giriyorsun terbiyesiz çık dışarı' tarzı geyikler çevirmekten geri kalmadılar. o değil de öğrenci psikolojisini atlatmak zormuş onu fark ettim ben. sigara odasında tüttürürken aniden kapı açılıp müdür geldiğinde de o an bir heyecanla fırlattım attım sigarayı. müdür dedi hocam sen manyakmısın niye attın caanım sigarayı, dedim örtmenim nnolursunuz babama söylemeyin bir daha olmayacak söz..