ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
obp'nin kaldırılması gerekliliği
-
obp(ortaöğretim başarı puanı), öğretimde fırsat eşitliğini en çok zedeleyen kavramlardan birisi. özellikle bu sene olduğu gibi soruların basit ve puanların yığılma yaptığı sınav senelerinde birçok insanın hakkının yenmesine sebep oluyor.
bir örnekle, en zor fen liselerinden birinden 60 puanla mezun olup üniversite sınavında 5 bine giren öğrenci ile özel berkecan kolejinden 98 puanla mezun olup 25 bine giren öğrenci gün sonunda aynı sıralamayı yapmış sayılıyor. halbuki bu iki öğrenci profili arasında dağlara taşlara bir fark varken birinin tek suçu zor bir okulda kaliteli bir eğitim almış olmak.
#obpkaldırılsın
eve gelen kuryeden çöpü de dökmesini istemek
-
ancak sikkafalı bir ortadoğu çomarının aklından geçer ve eyleme döker utanmadan.
doğum günü kutlaması istemeyen insan
-
annesi onu doğururken vefat etmiştir.
gözlüksüz lenssiz mükemmel gören insanlar
-
35 yaşındayım ve şimdiye kadar güneş gözlüğü bile kullanmamış bir insan olarak ormanda 10 kaplan gücünde görüyorum. hiç kıskanmaya gerek yok, herkesin bir defosu vardır.
geçen çarşamba uyandığımda sol kulağım tıkanmıştı, grip olduğumu sandım. perşembe günü tıkanıklığa çınlama ve uğultu eşlik ediyordu, su kaçtı zannedip çıkarmaya uğraştım. cuma günü sol kulağımdan kendi sesimi bile duyamadığımı fark edince hastaneye koştum. ani işitme kaybı adında bir hastalık geçiriyorum. kortizon, hiperbarik oksijen tedavisi, odyometri sonuçları, dengesizlik, halsizlik, baş dönmesi...
bir günde sağır oldum. düzelir miyim? kimse bilmiyor.
her gün 15-20 kişi ile beraber denizaltı görünümlü basınçlı bir odada, 2 saat boyunca oksijen maskesiyle oturup kulaklarımdaki basıncı eşitlemeye çalışıyorum. kemik hastaları da var, işitme yerine bir sabah kalkıp gözlerinin görmediğini fark edenler de, beyin tümörü nedeniyle tedaviye girenler de...
bence gözlük havalı bir şey, işitme cihazı pek o kadar değil.
atatürk'ün yaptığı en kötü şey
-
milletin zeki ve çalışkan olduğunu düşünmesidir.
20 aralık 2021 dolarda terste kalanlar
-
terste kalmamışlardır. terste bırakılmışlardır zira türkiye kötü değil düşmanca yönetilmektedir.
zarar edenlere "mal" diyen şakşakçıları çekinmeden engelleyin ve geçin. onlar halkı bile isteye zarara sokmaya çalışan recep ve yandaşlarını görmezden gelecek kadar esnek omurgalılardır...
not: terste falan kalmadım.
ingilizcedeki en güzel kalıplar
-
(bkz: to have van gogh’s ear for music): espriyi anlamissinizdir. muzikten anlamamak...
(bkz: to drink like a fish) : cok icmek ( alkol )
(bkz: elephant in the room) : filmlerde dizilerde bol karsilasacaginiz, ciddi ortamlarda kullanabileceginiz idiom. alenen ortada, konusulmasi gereken bir durumun bahsedilmemesi..cunku genelde rahatsiz edici bir konudur...
(bkz: always a bridesmaid, never a bride) : her ortamda ikinci adam olan ya da en onemli insan olmayan kisiler icin kullanilir.
(bkz: bitter pill to swallow) : kabullenmesi zor bir durum.
banach tarski teoremi
-
matematik ilminin en sasirtici teoremlerinden biridir. bildigimiz uc boyutlu uzayda, farkli caplarda ve ici dolu a ve b kureleri verilmis olsun. banach-tarski teoremi der ki, a kuresini sonlu sayida parcaya bolup, parcalari (hic esnetip buzusturmeden) degisik sekilde tekrar biraraya getirerek b kuresini olusturabiliriz. yani: bezelye buyuklugunde bir kureyi sonlu sayida parcaya bolup, parcalari tekrar birlestirerek gunes buyuklugunde bir kure yaratmak mumkundur! (bu meshur bir ornektir, bu yuzden banach-tarski teoremine bazen bezelye-gunes teoremi de denir.) tabii fiziksel olarak boyle bir olay mumkun degildir, bahsedilen parcalar "hacimsiz" parcalardir cunku -- sifir hacimli degil, hacimsiz, yani hacmi tanimlanamayan parcalar...
oyle sasirtici bir teoremdir ki bazen paradoks da denir buna (misal: http://en.wikipedia.org/wiki/banach-tarski_paradox), ama aslinda paradoks falan degildir, dogrulugu bal gibi kanitlanmis bir onermedir. kanitin gecerliligi secme aksiyomunun dogruluguna dayanir. sirf bu teorem yuzunden secme aksiyomunu reddeden matematikciler vardir. ama cogunluk yine de secme aksiyomunu (ve dolayisiyla banach-tarski teoremini) dogru kabul eder.
insani gercekligin ve matematigin dogasi uzerine dusunmeye zorlayan bir teoremdir, oha dedirtir.
29 aralık 2014 wal-mart rezaleti
-
(bkz: 29 aralıkta noel alışverişi yapan dingil)
noel geçti la. bir de california mağazası ne? berkeley mi? sacramento mu? san diego mu? bu
bim ege bölgesi mağazası demek gibi bir şey.
palavra kokan rezalet.
virginia woolf
-
ayrıntılı biyografisi için:
http://www.biyografi.net/…siayrinti.asp?kisiid=2318
virginia woolf adı, akla değişik resimler getiriyor. çoğu olumlu, bazıları olumsuz.
virginia woolf, 28 yaşında, resmi görevlilere nanik yapan bir eğlence düşkünü; suratını isle karartmış, sakal-bıyık takıp, kaftan ve türban giyip erkek kılığına girmiş, habeşli prens taklidi yapıyor. güya çok ciddi bir diplomatik heyetin üyesi, hiç ağzını açmıyor, h.m.s. dreadnought gemisinde törenle karşılanıyor, suç ortakları erkek kardeşi adrian ve onun arkadaşı duncan grant. planladıkları bu şaka londra gazetelerinin birinci sayfalarına geçiyor. bu müziplik ingiliz donanması'yla onu kumanda eden subayları güç duruma düşürüyor, çünkü onların üniversiteli çoluk çocuk tarafından bile işletilebildiklerini gösteriyor.....
http://www.wilsonsalmanac.com/…ges1/dreadnought.jpg
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
yer: dördüncü levent migros. keçi sakalli amca kasadadir. kasiyer sorar:
- migros kartiniz var mi?
- var.
- alabilir miyim?
- unutmusum!
- hmm.
- ama unuttum demek bile, onu hatirlamaktir degil mi? ahh hoh hoh.
- efendim?
- yani unuttum demek, aslinda unutmadigimi gösterir.
- yani migros kartiniz var?
- var da unuttum iste!
- migros kartiniz yaninizda mi beyfendi?
- yanimda degil ama hep aklimda. ahh hoh hoh.
- anladim. biz bu konuda bir sey yapamiyoruz yalniz.
- biz de.
yeni nesil annelerdeki çocuk doğurdum şımarıklığı
-
genç evlilerdeki olağanüstü kıroluk'un bir sonraki level'ıdır.
"hadi çocuk yaptım beni takdir et" diye beklerler sanki bana yapmışlar gibi!
edit: sorun çocuk doğurmaları değil, sorun bunu köpürtmeleri. tabii ki annelik, anne olmak dünyanın en güzel duygusudur. "kediler köpekler ana olmasın" der annem. en uysal havyan bile yavrulayınca alacaklar korkusuyla nasıl da sahiplenir ve vahşileşir.
çocuk doğurdun diye ilk yaptığın geceden son dakikasına kadar log tutman, ifşa etmen ve başkalarının kafasını şişirmen gerekmiyor.
sinan şamil sam heykeli
-
erkam yıldırım heykeli gibi duruyor daha çok.