ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erkek pantolon giyer senin neren erkek
-
etek giyse, tahrik ediyosunuz sonra tecavüz bık bık bık
pantalon giyse erkek pantalon giyer sen erkekmisin
tayt giyse hu huvvvvv
şort giyse ohşşşş
amk memlekette kadın olsam kafama kurşun sıkar, yayında ve yapımda emeği geçen herkesin amk yazılı not bırakırım.
edit: erkekler için kullanıldığını biliyorum, biliyorum, biliyorum. kadınlar etek giyer diyor ama etek giyen kadınlara da etek giyerseniz tecavüze uğrarsınız deniliyor.
ironiden anlamayan nesile aşina değilim
cristian baroni
-
tek başına yabancı kontenjanını doldurmuştur.
cristian-----mark----------junio
---------nascimento---------
oliveira---------------baroni
doktor jivago
-
ayn rand ın we the living romanina oldukça benzettiğim film.
mevsimler değişirken çalan müzik muhteşem. konu inanılmaz insalcıl . izlerken o kötü koşullarda bile kitap okuma yada kültürle ilgili ihtiyaçları olmasına şaşırdığım aynı zamanda imrendiğim karakterler içeren film.
http://www.imdb.com/title/tt0059113/
yaşanmak istenen film ilişkisi tipi
-
(bkz: life is beautiful)
guido ve dora gerçek aşk bu olsa gerek. birbirleri için yaptıkları her şey tek kelimeyle mükemmel.
dönerci olarak yaşayıp ölmenin anlamı
-
kör topal bir eğitim aldıktan sonra askere gidiyorsun. sonra dönerci oluyorsun. tamam belki öncesinde de birkaç ufak tefek başka işler yapıyorsundur. ama sonuçta dönercisin. döner kesip duruyorsun.
günler geceler böyle geçiyor. az buçuk yıllık izinlerinde yaşamaya çalışıyorsun. geceleri düşündüğün tek şey toplumun geldiği nokta. gündüzleri ise 1 m2 alanda döner başındasın. gören gözler, işiten kulaklar, milyarlarca nöron ne için?
bazen bir taşa imreniyor insan. arzularını hiçe sayan bir organizmanın yalnızca yaşayıp ölmesi en korkunç varoluş masalı değilse ne?!
her taşın altından meltem cumbul'un çıktığı yıllar
-
kabus gibiydiler.
meltem cumbul ne? oyuncu. meltem cumbul ne? sunucu. meltem cumbul ne? şarkıcı. meltem cumbul ne? kültür elçisi. meltem cumbul ne? bir on parmağında on marifet.
ülke olarak kollektif basiretsizliğimizin ve yetenekli insan çıkarmadaki kuraklığımızın sembolüydü maşallah.
güzel desen? tam değil. çok çirkin de diyemezsin.
ne tam yetenekli, ne de tamamen yeteneksiz.
ne sahnede harikalar yaratıyor, ne de tamamaen rezil oluyor.
bir garip sıkışmışlık, tarifi zor bir anlamsızlık vardı kadında. "ülkecek modern oluyoruz abi, evropa standartlarında sanatçı çıkarıyoruz!" hezeyanlarının iç karartıcı bir yan-ürünüydü besbelli. allahtan geçti gitti bu yıllar da, rahata erdik...
dikkat ederseniz meltem cumbul'un yerini kimse doldurmadı (dolduramadı demiyorum)
bunun nedeni ise kuşkusuz, doldurulmasına ihtiyacımız olmayan bir boşlukta durmasıydı.
wikileaks ingilizcesi
-
lost'u altyazısız izleyen türk gençliğinin kendini kanıtlamak için uzun zamandır beklediği fırsattır.
montta unutulmuş para gibi sevindiren şeyler
-
küçükken, şişenin dibinde çok az görünen kolanın, bardağa dökünce bardağın tamamını doldurması.
katı meyve sıkacağı alacaklara tavsiyeler
-
almayın.
max. kullanım sayısı 10; o da heves içinde.
5 bin tl maaş alıp lcw'den giyinen erkek
-
türkiye gibi insanların fikirlerinden çok giydikleri şeylere değer verilen az gelişmiş ülkelerde kafaya takılır.
işte bu yüzden türkiye'de insanlar iphone 6'ya, lacoste tişörtlere, adidas ayakkabıya aldığı maaşın 300 katını verirken "yüzüm düşmesin eşe dosta" gibi saçma bir algıya sahiptirler.
uykuya dalamayan çocuk
-
- eee peki sonra ne olmuş
- işte onlar da şatoya gitmişler hep beraber
- hangi şatoya
- olm masalın başında dedim ya, büyük şato hani
- kim gitmiş
- hepsi
- kim yani
- yavrum gözünü kapat dinle sen böyle soru sorunca uyuyamazsın ki…
…
- sonra kötü kraliçe çıkmış dışarı
- en kötü olan mı?
- soru yok!!!
yemek yemeyi bilmese, yedirirsin; okuyamasa, okursun; kalem tutamasa, öğretirsin; oyun oynayamazsa, oynarsın da uykuya dalmayı bilmeyen çocuğa ne yapılır bilmiyorum. kaç masal okuduğumu kaç ninni söylediğimi unutuyorum bazen. yeri geliyor çocuk gelişimi kitaplarının çalışma kampını andıran, odasına kilitleyin bırakın ağlasın nasıl olsa uykuya dalacaktır türünden insanlık dışı önerilerini uyguluyorum ama bana mısın demiyor çocuk. uykuya dalmak nedir bilmiyor, öğretemiyorum.
uykuya gidip de yarım saatte dışarı çıktım mı evde zafer turu atıyorum. uykudan ölen çocuğun nasıl olup da 1 saat yatakta beni soru yağmuruna tuttuğunu anlayamıyorum. gözünü kapatır uyursun, bunu çocuğa öğretemiyorum. sanırsız yarın iki vizesi var, sanırsın senedinin günü geldi, sanırsın çeki karşılıksız çıktı da sıkıntıdan uyuyamıyor. lan çocuksun, kafa pırıl pırıl devrilip uyutsana?!
bir saat sonra, 10 dakikalık sessizliğin ardından…
- kraliçe hani o siyah giysili olan mıydı?
- ………
- ………
- o prenses değil miydi ki?
- la uyusan ya!!
yaran olaylar
-
muş'ta mecburi hizmet yaptığımız yıllar. muş'un yerli halkı, hakikaten değişik geliyordu, özellikle başlarda..şehrin zaten bir tane büyük caddesi var, o yolun ortasında(tam ortası), çalışır halde araba bırakıp, kaldırımda bir tabureye oturup çay içen insanı sadece orada gördüm mesela..
neyse efendim, muş nasıl bir yer sorusuna da cevap olacak yaran olayımız şöyle..
bir arkadaş bu meşhur caddede araçla seyrederken yolun ortasında bir yaşlı amcanın durduğunu görüp, amcanın geçmesini beklemeye başlar. amca elindeki bir şeyi yolun tam ortasında inceler..bir dakika geçer, yok..iki dakika, yok.. korna çalar, yok..
sonunda arkadaş sinirlenir, çıkıp 'dayı ne yapıyorsun yolun ortasında, çekilsene!' diye bağırır.
amca bütün sükunetiyle döner ve şöyle der: farzet ki odunum, etrafımdan dolaş!