hesabın var mı? giriş yap

  • bir kadın arkadaşım bayramda 2 günlüğüne alaçatı 'ya gitti. şifne denen ucuz pansiyonlarıyla ünlü çeşme'nin biraz dışında bir yerde kaldı. 2 gün boyunca 10 ayrı kıyafet değiştirip hepsiyle alaçatı'dan story attı. daha sonra bunları profil altı story'lerine ekleyip "2020 summer" yazdı. dışarıdan bakan biri der ki ulan bu yaz en az 1 ay gezmiş bu karı... insanlar sahip olmadıkları lüksü, hayatı ve davranışları sergiliyorlar. hem kendilerini hem çevrelerini kandırıyorlar. biri de durup ben kimim demiyor.

  • böyle saçma sapan başlıklar açıyorsunuz, bu kadar acımasızlık olmaz yaa, pes...

    etin ne olduğunu araştırdım internetten sizin yüzünüzden. lan böyle bir besin var da bizim niye haberimiz yok, ibneler.

    amk aristokratları!...

  • "bir yerde duruyoruz. turistin elinde telefon, uber'den taksi çağırdığını görüyoruz. arkadaşın da gelip işimizi alması bizi sıkıntıya sokuyor. devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "zaten"

    böyle böyle taksiler ve taksiciler kendi elleriyle kendilerini bitirecekler.

  • e: çantanı bereni her şeyini aldın di mi? bir şey unutmadın?
    k: yok canım her şey tamam da... bir şey eksik.
    e: ne?
    k: kalbim... sana verdim ya. o eksik.
    e: .... (gülümser)
    k: ahaha nası koydum ama cevap bulamadın di mi. yaa böyle yaparlar adama. romantizmim de vardır benim.
    e: öf ama ya...

  • kişiyi acil durumlarda harekete zorlama görevi üstlenen ve epinefrin olarak da bilinen adrenalin hormonuna olan bağımlılıktır.

    adrenalin her ne kadar insan için faydalı olsa da aslında nadir ihtiyaç duyulan bir hormon olduğundan bu bağımlılığa sahip olmak kişiyi sürekli hayati tehlikeye sokan bir durum olduğundan bu bağımlılığın var olabilmesinin sebebini ve evrimsel açıklamasını araştırmaya karar verdim.

    öncelikle adrenalinin ne işe yaradığına bakalım:

    her ne kadar yukarıda adrenalin için "nadiren ihtiyaç duyulan bir hormon" demiş olsam da aslında bu doğru değil. günümüzde beton duvarlardan evlerimizde, milyonlarca türdeşimizle birlikte yaşadığımız şehirlerimizde öyle çok fazla anlık tehlikelerle karşı karşıya kalmıyor olsak da insanlık tarihi son birkaç bin yıldan çok daha eskiye dayanan bir süreci kapsıyor.

    milyonlarca yıllık evrim sürecimizde az sayıda insandan oluşan gruplarla yırtıcı hayvanlarla dip dibe yaşayan ve gündelik olarak türlü felaketlerle yüzleşme zorunluluğuna sahip olan atalarımız için adrenalin oldukça sık maruz kalınan ve günlük hayatın parçası olan bir hormondu çünkü adrenalin olmaksızın hayatta kalabilmek mümkün değildi.

    adrenalin aslında korku hissi ile oldukça yakından ilişkisi olan, basitçe canlıların "umursamasını" sağlayan ve onları "kaç ya da savaş" seçeneklerinden birini tercih etmeye zorlayan bir hormondur.

    bireyin yaşamı için tehlike arz eden durumlarda böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalin yaklaşık 2 dakikalık bir zaman aralığında kana karışarak kan akışını hızlandırıp tansiyonu yükseltiyor, ciğerlerin genişletiyor, terlemeyi sebep oluyor, kasları yüksek efor gerektiren hareketlere hazırlıyor ve acı hissini yok denebilecek kadar aza indirgiyor.

    yani aslında adrenalin dediğimiz şey bize o an hayatımız pahasına durmaksızın kaçabilmemiz için ihtiyaç duyacağımız her şeyi sağlıyor. ciğerlerin genişlemesi ve kan akışının hızlanmasına kaçarken gerekli oksijeni vücuda sağlayabilmek için, terlemeye kaçarken yükselen vücut ısısını düşürebilmek için, kasların hazırlanmasına daha hızlı kaçabilmek için ve acının hissedilmemesine kaçarken dikkatin dağılmaması için ihtiyaç duyuluyor.

    örneğin adrenalin hormonuna sahip olmayan bir insanın gezinirken bir aslan sürüsü ile karşılaştığını ve o an korku ile bağdaşan bu hissi tecrübe etmeyerek "amaan ne olacak" düşüncesiyle hiçbir şey yokmuş gibi davrandığını düşünelim. bu durumda o kişi muhtemelen aslan sürüsüne akşam yemeği olacak, bu sebepten üreyemeyecek ya da çoktan ürediyse çocuklarını besleyemeyecek, dolayısıyla evrimsel süreçte bir şekilde elenmiş olacak.

    özetle bu hisse sahip olmak günümüzde eskisi kadar etkili olmasa da, adrenalin insanlık tarihinin neredeyse tamamında günlük hayatta sık tecrübe edilen ve herkesin hayatının önemli bir parçası olan bir histi.

    peki bu hisse bağımlı olmanın sebebi nedir?

    aslında olay adrenalin hormonunun kendisi ile değil, adrenalin hormonu ile birlikte çalışan ve aslında bir hormon olarak görev yapan, noradrenalin olarak da bilinen norepinefrin isimli bir nörotransmitter ile ilgili.

    nörotransmitter dediğimiz şeyler beyin kimyamızı yöneten, ruh halimizi ve zihinsel durumumuzu yöneten dopamin, serotonin, endorfin, melatonin gibi moleküllerdir.

    bu moleküllerin her birinin belirli bir işlevi ve faydası vardır. örneğin endorfin acı çekmenin faydasız olduğu durumlarda ağrı kesici görevi görürken melatonin uyku düzeni için elzemdir.

    dopamin ise dikkat ve odakla ilgili bir moleküldür. dopamin aynı zamanda vücutta ödül mekanizması görevi görür. ödül mekanizması dediğimiz şey aslında bizim bir şeyler başardıktan sonra tecrübe ettiğimiz öfori hissidir.

    örneğin uzun süre boyunca başımıza bela olan ve yaptığımız zaman sırtımızdan yük kalkacağından emin olduğumuz bir görevi, işi, ödevi ya da projeyi düşünelim. bu yükümlülüğümüzü yerine getirip sorumluluktan kurtulduğumuz zaman içimizde hissettiğimiz o rahatlama ve keyif hissi aslında dopamindir.

    konumuzun ana kahramanlarından olan norepinefrin de aslında dopamin molekülünün bir sentezi, yani dopaminin bir türevidir.

    şöyle düşünelim:

    bir hayvandan kaçıyoruz ve anlık olarak başımıza hayatımıza mal olabilecek kadar büyük bir sorun açmış olduk. tıpkı projeyi zamanında teslim edemediğimizde işten atılıp hayatımızı kaydırabileceğimiz gibi bu hayvandan zamanında kaçıp canımızı kurtaramazsak da hayatımızı kaydırabilecek durumda oluruz. dopamin dediğimiz şey hayatımızı kaydırabilecek sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizde bize rahatlık veren his iken norepinefrin ise dopaminin adrenalin ile birlikte çalışan bir sentezi. yani aslında her ne kadar tıbbi ve kimyasal açıdan çok doğru kabul edilecek bir biçimde olmasa ve fazla yüzeysel bir açıklama olsa da kolaylık açısından norepinefrin'i "anlık dopamin" olarak hayal edebiliriz.

    tıpkı projeden kurtulduğumuzda hissettiğimiz rahatlık hissi gibi, adrenalin salgılamamıza sebep olan tehlikeli durumdan kurtulduğumuzda da rahatlık hissederiz ve bu rahatlık hissi bizlere günlük hayatta hissetmeye alışık olmadığımız kadar şiddetli bir keyif sağlar.

    önceleri insanlar istese de istemese de kendilerini hayati tehlikelerin içinde bulduklarından bu durum bir sorun olmazdı çünkü zaten hayat tehlikelerle ve ölüm riski ile dolu bir şey olduğu için insanların kendilerini gereksiz yere riske atmaları gerekmezdi.

    ancak günümüzde böyle bir şey mümkün olmadığı için bu keyfe varan insanlar biraz da psikolojik durumlarına bağlı olarak aynı keyfi yaşayabilmek için kendilerini tekrar ve tekrar tehlikeli bir duruma sokma ihtiyacı geliştirebiliyorlar. bu duruma adrenalin bağımlılığı deniyor ve çoğunlukla her bağımlılık gibi insanların çok ciddi kayıplar yaşamasına sebep olabiliyor.

    kaynakça:

    sciencedirect

    sciencedirect 2019

    bunlar biraz tuzlu maalesef. bütçesi olmayanlar makale aranıyor duyurularından bulmayı ya da korsanına erişmeyi deneyebilir. bilgiye giden her yol mübah.

    ileri okuma için:

    dopamin

    norepinefrin

    adrenalin bağımlılığı ile ilgili bir yazı

  • eğer tanımadığım biri ile telefon konuşması yapacaksam aradığım kişinin adını soyadını söyler, görüşmek istediğimi iletirim telefonu açana.
    şaziment isminde bir müşteriyi arayacağım, soyadını sormadım, kaç tane olabilir ki diye makarasını bile yaptım.
    şaziment hanımla görüşebilir miyim dedim, soyadını sordu telefonu açan kişi. üç şaziment varmış şirkette.

  • karman (macar-amerika asıllı bir fizikçi) bu limiti kafasına göre seçmemiştir.

    hesaplarına göre deniz seviyesinden 100 km (62 mil) yükseklikte atmosfer o kadar incedir ki cismin uçabilmesi için gerekli kaldırma kuvveti sağlanamaz, bu yükseklikte uçuşun sağlanabilmesi için o yükseklikteki yörüngesel enerjiye karşılık gelen hızın aşılması gerekir. dolayısıyla standart havacılık teknikleri ile (kanatlar) burayı aşmak mümkün olmuyor.

    öte yandan, biliyorsunuz dünya'nın atmosferi gündüz mavi görünüyor. sebebi atmosferde güneş ışığının saçılması (bkz: rayleigh saçılımı). kàrmàn çizgisinde artık atmosfer o kadar incedir ki, o noktada durduğunuzda dünya atmosferinin mavi kıvrımını görebilirsiniz, artık aşağısı mavi, yukarısı siyahtır (160 km'den yukarısı tamamen siyahtır).

    böyle olunca burası dünya'nın bittiği, uzayın başladığı nokta olarak tarif edilmiştir.

    bugün bunun net bir tanımı yok. "uzay nerde başlıyor" dendiğinde çok çeşitli tanımlar yapılmaktadır. abd 90 km seviyesinde uçan bazı pilotlarına "uzaya çıktı" muamelesi yapmıştır mesela. alternatif bir tanımda da "atmosferin sürtünmesine maruz kalmadan bir tam turunu tamamlayabilen dairesel yörüngelerin olduğu yükseklik uzayın alt sınırı seçilsin" denmiştir. bu 150 km civarına karşılık geliyor.

    karman limitini geçen ilk insan yapımı cisim, v2 roketleridir.

    not: bu entry 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi süresince katalanca olarak sunulmuştur. (bkz: bütün entry'lerini katalancaya çevirmek) bundan çok daha kaliteli yüzbinlerce entry bu süreçte yok olmuştur. bir zamanlar devletin milletini ebleh yerine koyması yasaktı, bazı yasaklar özlenebiliyormuş.