hesabın var mı? giriş yap

  • kimse büyük konuşup yazar arkadaşa akıl vermesin bence. bu kalp öyle bir orosbu ruhlu ki kilitlendimi boku yiyorsun. kendini kandırıp türlü türlü bahaneler ile avutuyorsun.

    çok geçmiş olsun kardeşim inşallah tez zamanda düşündüklerin ya da iç sıkıntın yanlış çıkar.

    lütfen güzel sevenler üzülmesin allahım, bu gece sana dua edeceğim

  • galatasaray'in o sene devreye soktugu ve su an halen yanimda tasidigim numarali karti ile okul cikisi gidip, 10 dakika kala girdigim mac oldu. buna ragmen heyecandan gotumun tiril tiril titredigini soylesem, bizimle ayni tribunde bulunan ve ingiliz oldugu her halinden belli olan adama hirs ile baktigimizi eklesem, ama macin sonunda bu sahsin koynundan liverpool bayragi cikarmasi ile bizi sasirttigini da soylerek bitirsem sahane olmaz mi? elin ingilizi ile halay cektik o mac cikisi. kabus gibi, hitchcock filmi gibi bir macti. alemlerin en kotu tribunu olan numarali tribunu bile o mac seyir seyir seyirmis, iskilli buzuk gibi dingildemisti.

  • --- spoiler ---

    ezel yine kendini ölmüş gösterip estetik ameliyatla eyşan olacak ve cengiz'le mutlu bir hayat yaşayacaklar. baba olmayı beklerken anne olacak ama olsun yine de evlattır yani. sevilir.

    --- spoiler ---

  • genel kanı, erkeklerin kadınlardan daha çok hormalası yönünde. peki bu doğru mu?

    insanlar uyuduğunda, boğazımız etrafındaki kaslar gevşer ve hava yolunun daralmasına sebep olur. bu rahatlama sırasında damağın arkadaki yumuşak kısmı, küçük dil, nazal bölgedeki parçalar ve dil kökü gibi yumuşak dokular çok fazla gevşediğinde ve bölgesel olarak hava yolunu tıkadığında "horlama" meydana gelir. vücut normal bir şekilde nefes almaya çalışırken, kişinin boğazında biriken basınç buradaki yumuşak dokuların titremesine sebep olur. havayolu ne kadar tıkanırsa horlamanın şiddeti de o kadar artar.

    kadın ya da erkek, bir insanın horlama ihtimalini belli başlık faktörler arttırır. mesela, yaşla birlikte azalan kas elastikiyetiyle birlikte horlama şiddetini arttırabilir. buna benzer şekilde, normalin üzerinde kiloya sahip kişilerde boyun bölgesindeki yağ dokularıhava yoluna belli bir basınç yapar. soğuk hava, burun tıkanıklığı, sigara içmek ve alkol kullanımı yine hava yolunun daralmasına ve horlama ihtimalinin artmasına sebebiyet verir. keza yatma pozisyonu da bu ihtimalin artmasına sebebiyet verir, mesela yüzükoyun yatmak horlama ihtimalini arttırır.

    yeri gelmişken şunu da söylemekte fayda var; dilin hava yolunu bloke etmesi mümkün olsa da, genel kanının aksine, dilinizi yutmanız imkansızdır, sıkışır kalır sadece. jeneralize tonik klonik nöbet geçiren insanlarda bile dil tıkanıklığını gidermek için yapmanız gereken şey, onları yan yatırıp yerçekiminin geri kalanı yapmasını beklemek. ayrıca söz nöberlerden açılmışken bir başka uydurma şeyi de düzeltelim; hiçbir zaman nöbet geçiren birisinin ağzına elinizi koyup veya başka bir şey koyup engellemeye çalışmayın. bunu yaptığınız için daha sonra size teşekkür etmeyecekler. hatta bunu durumlarda bu kişiler, dillerini yutmasınlar diye ağızlarına koymaya çalıştığınız şeyi yutup boğulabilirler bile.

    neyse konumuza geri dönelim, erkekler gerçekten kadınlardan daha fazla horluyor mu? horluyorsa neden? araştırmadan araştırmaya değişse de, genel kanıyla paralel bir şekilde, sayılar erkeklerin daha fazla horladığını söylüyor. her 3 erkekten 1'i horluyorken, her 5 kadından yalnızca 1'i horluyor. peki bunu ne belirliyor? horlama sıklığı, alkol kullanımı, yağ dokusu konsantrasyonu gibi potansiyel farklılıkların yanı sıra, biyolojik faktörlerde işin içine giriyor. bu faktörlerin neler olabileceği konusunda da birkaç teori var.

    muhtemelen bugüne kadar sıklıkla okumuş olduğunuz bir teori ile başlayalım; erkeklerin gırtlağı kadınlara göre boğazın daha alt kısımlarında bulunuyor ve daha fazla alan yaratıyor. teori de şunu iddia ediyor, eğer bir erkeğin dili uyurken o boşluğa doğru kayıyorsa hava yolunun bir kısmını bloke ediyor ve horlama titreşimini yaratıyor. kadınlarda ise bu alan dar olduğu için dil oraya kaçtığında hava yolunun tamamını kapatıyor ve horlamak yerine uyanmalarına neden oluyor. ama dediğimiz gibi, bu yalnızca bir teori.

    bununla birlikte, erkekler uyku apnesi ve hypopnea denilen solunum aktivitelerinin iyice yavaşlaması durumlarına kadınlardan daha çok eğilimlidir. vakaların %84'ü hava yolunun tıklanması sonucunda oluşur. bu nedenle, daha iddialı bir teori, horlamanın dilden ziyade farinks mekaniği ile alakası olduğunu ileri sürer. farinks ise yutak demektir. özellikle erkeklerin yutakları kadınlara göre daha geniş olduğundan, yatma esnasındaki hava yolu boyutunun değişimi (ayaktayken vs yatarken) daha belirgindir. ayrıca, erkekler de kadınlar da yaşlandıkça üst hava yolu boyutları daralır, erkeklerin bu daralması da daha hızlı olmaktadır. buna ek olarak, erkekler kadınlara kıyasla, akciğer hacmine oranla yutak büyüklüğünde büyük değişimler yaşarlar. bu sebeple erkekler kadınlara göre, horlamanın yanı sıra uyku apnesine de daha çok eğilimlidirler, özellikle yaşlandıkça.

    kaynakça:
    1) yaş, cinsiyet obezite ve duruşun üst hava yolu boyutuna etkileri
    2) sağlıklı kadın ve erkeklerde yutak boyutu ve mekaniği
    3) erkekler kadınlardan daha fazla horlar mı? / kaynak 2
    4) horlama ve uyku
    5) horlama hakkında bilmediğiniz 10 şey
    6) horlamayı nasıl durdurabiliriz?
    7) uyku apnesi

  • 1- buğdayın ana yurdu, ekmeksiz, tatlısız yemek yenmeyen, pilav, bulgur, makarna, bakliyat yemeyince karnı doymayan insanlar ülkesinde yaşıyoruz. karbonhidratın çok çok çok ağır bastığı bir gıda geleneğimiz var. taş devri insanının sadece yazın bulup yiyebildiği, kanda şekeri arttırıp sürekli insülin salgılatan, şeker oranı azalırken hemen açlık hissi veren, dolayısıyla durmadan yememizi sağlayan, bu sayede taş devrinin olmazsa olmazı kışa hazırlık şişmanlatan şeyleri, yılın her mevsiminde bolca ve azimle yiyoruz.

    2- evlilik ertesi, mutfak marifetleri evdeki kuru erzakı masada iştah açıcı yemeklere çevirmek olarak yetiştirilmiş kızlarımızın, yeni gelin saadeti ve hevesiyle saldırmaları, sabah ve akşam ailece ev yemeği olayının yiyecek kısmını katlıyor.

    3- evlilik, artık her akşam erkenden eve gelmeyi, yemekten sonra gün boyu görüşmediğin eşinle birlikte olmayı gerektirir. yok artık yemeğin bitmesiyle "ben kaçtım!"lar, koşa koşa arkadaşlara, beraber karşı cins odaklı türlü türlü alengirli kas kullandıran, kalp çırptıran, enerji tüketen faaliyetler. sen de her yetişkin gibi evinde otur, propaganda haberlerini, dizini, abur cubur reklamlarını izle, çekirdeğini çitle, ağır yemeğini çay, kahve, kurabiye, çerezlerle katla ve hazmet, göbeğini bağla.

    4- ailece gezinti bile artık birlikte, ağırbaşlı, aşırı kas kullanmadan, nabzı fazla yükseltmeden, selamlaşma, durup bir iki laf, varsa arabayla fazla yürümeden, misafirlik, ikram, geri dönüp yatmak temelli olmak zorunda.

    5- şunlar hak getire, hatta yasak, ayıp, "olmaz öyle şey", "herkes ne der", "eski köye yeni adet", acizlik alameti, en azından "boş ver" dedirten türden: idman, spor, kas kullandıran oyun, nabzı ara ara aşırı yükselten faaliyetler, bir hayır işinde canla başla çalışma, bir hobi ya da sosyal faaliyetin haftada bir kaç akşam katılanları yoğun çalıştırması, uzun uzun tempolu yürüyüş gerektiren terleten gezmeler, neredeyse ikinci mesai gerektiren bir aile projesi. evde bakımı ihtiyaçları birinin beden yormasını gerektiren hayvan, bahçe tarzı şeyler.

    6- hayatın gündelik ritmi göbek eritmeyen tarzdan, yani mesela işin kapalı alanda oturarak, belki parmak ucunu hareket ettirenden fazla kas gerektirmeden yapılan türden, işe gidiş gelişin nerdeyse tümü motorlu araç ile, erzak eve giderken yol üstünde bir markete uğramak şeklinde emeksiz tedarik edilen, huzur yaklaşık yüz yıldır gündüzü işte, geceyi evde geçirdiğin sürece fazla çaba gerektirmeyip kendiliğinden oluveren bir şey olması ve evliliğin insanı bu yöne itmesi normal, zorluk dediğimiz şeyler daha çok zihinsel, politik, ve gelecek endişesi tarzından, suç işleyince hakimin verdiği ceza bile kas kullanımını nabız artışını en aza indirgeyecek türden, voltası kısıtlı hapis yatmak şeklinde olması.

    7- eşlerin de işi olması, bu yüzden inceden inceye hayatımıza giren fabrika ürünü hazır, ya da yarı hazır yiyecekler, bunların içindeki raf ömrü uzatıcı kimyasallar, kimya temelli tatlandırıcılar, kimya olmasa hayatımıza giremeyecek ama pırıltılı ambalajlarda gıda diye satılan envai tohum yağları, ağızda çiğnemeyi bile saf dışı eden paketleme kolaylaştırıcı öğütülmüş veya sıvı malzemeler, bunların sürekli reklamlarla, dizilere ürün yerleştirmeyle gözümüze gözümüze sokulması, genç nesillere imrenilecek bir şey olarak kafalarına sokulması, hiç yemeyecek iken gereğinden fazla tüketir olmamız.

    8- evliliğin eşlerin iş ve yaşanacak yer seçimini birbirine uydurmaya zorlaması, seçenekleri kısıtlaması, bu yüzden daha çok gıdayı satın alma temelli şehir hayatı, kimsenin kendi yiyeceğini üretmemesi. bunun sonucu olarak yediğimiz gıdalara üretici veya aracı tarafından hile karıştırılması, tüketiciyi türlü yollardan riske sokması (gıdada hile ve risk çeşitleri için bkz. #102376151) bu risklerin çoğunluğunun da metbolizma bozukluğu ve şişmanlama sebebi türünden olması.

    daha da var ama.. bitirelim.

  • nedense boykot başladığından beri sol frame de pınar ürünlerine ait başlık görmeye başladık.
    bir tek benim dikkatimi çekti herhalde..

    neyse sucuk dedin mi benim aklıma bir tek cumhuriyet sucukları geliyor valla... muazzam

  • sömestır tatilinde, akşam evde otururken birden telefonum çalar, ilkokul arkadaşlarım buluşmuş ve beni çağırıyorlar

    ben: ben gidiyorum, ilkokul arkadaşlarım aradı, buluşmuşlar

    babam: oğlum boşver, napacaksın küçücük çocuklarla?!

  • 93m ile mecidiyeköy'den zeytinburnu tarafına ilerliyorum. sağımda, pencere kenarında bir kız oturuyor. önümde en son durakta binmiş bir kız oturuyor. onun yanında da bir erkek ama belli fırlama biraz. bu kişiler, bir birlerine tamamen yabancı.

    e5'te seyir halindeyken sağ tarafımızda, çok alakasız bir yerde, havai fişekler patlamaya başlıyor, tabii herkes dönüp izlemeye başlıyor. o arada ön çaprazımdaki fırlama, yanındaki kıza dönüyor birden ve "bak sen yanıma oturdun diye havai fişek gösterisi yaptırıyorum" dedi, herkes gülmeye başlıyor ve ben o arada havai fişeklere doğru sağa dönüyorum, tabii doğrultu olarak yanımdaki kıza bakıyorum da zannedilebilir. o anda kız benim ondan tarafa baktığımı görünce bana dönüp "o kadar zaman oldu, yanımda oturuyorsun, hiç havai fişek patlatmadın" dedi. bu arada hal-i hazırda gülmekte olanlar yerlere düşmeye başladılar. ben ne diyeceğimi bilemez halde, kem küm ettim biraz. insana böyle de yüklenilmez ki!