hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • savcıya veririm dediğimde "burda kapı gibi ben dururken niye savcıya veriyon, bana ver" diyen insan. akabinde kendini tutamayıp gülünce, o sapık telefon numaranı değiştirene kadar sana rahat vermiyor. ama ne diyeyim yaratıcı çocukmuş, bu yaratıcılığı dava edemezdim.

  • sosyal açıdan ruh sağlığının bozuk olması şeklinde yorumlanan kendi kendine konuşma ingiltere'de yapılan bir araştırmaya göre yüksek zekaya işaret ediyor.

    araştırmaya katılanların bazılarına kendilerine verilen görev listesini yüksek sesle okumalarını diğerlerine ise sessiz okumaları söylenmiş. araştırmanın sonunda ise yüksek sesle okuyan katılımcıların yaptıkları işe daha iyi konsantre oldukları ve verilen görevlerde daha başarılı sonuç elde ettikleri gözlemlenmiş.

    araştırmacılara göre yüksek sesle kendimizi duymamız hafızamızi, düşüncelerimizi ve planlarımızı daha iyi organize etmemizi sağlıyor, zihnimizi odaklamamiza ve kendimizi motive etmenizde bize yardımcı oluyor.

    nikola tesla ve albert einstein gibi bilimadamlarinin da kendi kendilerine konuştuğu biliniyor.

    wisconsin üniversitesi'nden gary lupyan'in yaptığı araştırmada deneklerin bir kısmından bilgisayar ekranında gördükleri cisimlerin ismini yüksek sesle tekrarlamalari diğerlerinden ise sessizce tekrarlamalari isteniyor. yüksek sesle tekrarlayanlarin cisimlerin yerlerini tespitte daha başarılı oldukları görünüyor.

    psikolog anne wilson schaef hatalarından aynı yöntemi uygulamalarını istemiş. kızgın oldukları konuyu yüksek sesle dile getiren hastaları daha çabuk sakinleşerek sinirlendikleri konularla daha rahat başa çıkmayı başarmışlar.

    michegan universitesi'nden ethan kross 2014 yılında yayınladığı makalesinde kendi kendine konuşmanın ozguveni yükselttiğini ve kişinin daha iyi hissetmesini sağladığını tespit etti.

    hastalar kendileriyle ilgili sorunları hakkında konuşurken "ben" demek yerine adlarını ya da "sen" ve "o" gibi zamirler kullandıklarında ve sorunu sesli dile getirdiklerinde olaya dışarıdan bakabiliyor, kafalarına takılan sorunlara objektif yaklaşıp sorunları daha rahat çözebiliyorlar.

    norosikolog dr. paloma mari-baffo'ya göre kendi kendimize konuşmamız zor görevler esnasında kontrol sağlamamız ve konsantrasyonumuzu yukseltmemizi sağlıyor. kendi kendine konuşma beynin daha iyi ve verimli işlediğinin bir işareti olarak görülebilir.

    kendi kendine konuşma ruh sağlığının bozuk olduğu anlamına değil kişinin daha zeki, kendi duygu ve düşüncelerini daha iyi organize edebilen, kendini motive eden bir birey olduğu anlamına geliyor.

    kendi kendine konuştuğu icin deli diye yaftaladığımız insanlar bizden zihinsel açıdan daha sağlıklı hatta belki de üstün zekalı olabilir.

    http://bigthink.com/…-be-just-what-your-brain-needs

    http://www.bbc.com/…lf-is-the-first-sign-of-success

    http://www.mirror.co.uk/…lf-out-loud-helps-10363142

  • eğer biri benle konuşurken ismimi hatırlayamadığı fikrine kapılırsam (fazlasıyla güzelim, canım, cicim vs. derse), ismimi cümle içinde kullanıyorum. "sonra ben de kendime dedim ki, bak keyfekeder bu işte yanlışsın kızım." "alemin derdi ben olmuşum: keyfekeder aşşa keyfekeder yukarı." biçiminde. karşı taraf ilk cümlesinde ismimi kullanmaya başlayınca da, aptal aptal sırıtıyorum. iyilik yapıp denize atıyorum, kimse bilmiyor ama olsun. bugün yatayım yarın koşabilirim, inanıyorum.

  • şairlerin en romantik hayallerinden biri bu. hep kuşlar kadar özgür olmak isterler. bu aynı zamanda şairlerin gerçek dünyadan ne kadar kopuk olduğunun da kanıtı. kuşlar daha özgür falan değil çünkü.

    öncelikle bu kuşların çoğu bir sürünün parçası. sürünün başı nereye gidiyorsa oraya gidiyorlar. "ben sürüyü bırakıyorum beyler" diyeni yok. her sene aynı yoldan aynı yere göç eder, her kış eski yerlerine geri dönerler. insanlar gibi ekmek için vapuru kaçırmamaya çalışırlar.

    hepsinin hayali aynı: uygun bir eş bulup çocuk ve yuva sahibi olmak.

    ifade özgürlüğü desen onda da "çipetpetpet - tii şak şak şak vociya" dışında bir şey bilmezler. aynı kalıpları tekrarlarlar. parklarda yatıp kalkarlar.

    bizim şairlerimiz de bu vasat sefil yaşama özenir. niye? zannederler ki bir çift kanadın olunca özgür oluyorsun. olmuyorsun. tam tersine açık hedef oluyorsun. futbol maçına sevinen taraftar ıskalasa, avcı ıskalamıyor. o ıskalasa havai fişekler ıskalamıyor. açık hedef gibi geziyorsun havada.

    özgür olmadığın gibi sosyal güvencen de yok. en iyi yemek sultanahmet parkında olunca oradan bir adım ileri gidesin gelmez. ya sonraki öğünü kaçırırsan?

    ben söyleyeyim, şairin derdi özgür olmak falan değil. adam şöyle arada bir havada süzülmek, güzel manzara görmek istiyor. rahat batmış anlayacağın. onda bile soğuk algınlığı geçireceğini, üşüteceğini öngöremiyor. kuşla konuşabilse anlaşabilse kuş ikna eder onu aslında. "yok abi iş değil gerçekten. yakaladığın simit çırptığın kanada değmiyor" der. ama bu iletişimsizlik ve şairlerin gözlediklerini mutlak gerçek zannetme sıkıntılarından dolayı bu metafor ısıtılıp ısıtılıp önümüze gelecek, kaçış yok.

    "ne istiyorsun düzgün anlat" desen onu da sanatına yakıştıramaz. illa kafa karıştıracak mınakodumun şairi.

    (bkz: şiir/@ssg)

  • gecen sene bugun kaybettigimiz profesor. daha dogrusu kaybetmisiz demeliyim. ben kendisinden bugune dek haberdar degildim..bugun de sacma sapan bir sitede normalde izlemeyecegim birtakim videolarin icinde gezinirken the last lecturein 10 dakikalik bir versiyonunu izledim. tabi ki o 10 dakikayla gecistiremedim konuyu..konusmanin orijinali ve daha pek cok video ve roportaji izledim saatlerce. hikayesinin trajikligi ve bu trajediye karsi aldigi tavirdan tabi ki herkes gibi ben de etkilendim..fakat bir yandan da -alanima giridigi icin belki de yaptigi isler- verdigi dersi alan ogrencilerden birisi olmayi istedim. o konusmayi yaparken orada olmak istedim. carnegie melon'in 2008 mezunlarindan olmak istedim, mezuniyet torenimde randy pausch'u dinlemis olmak istedim. bugun 25 temmuz 2009, hayatimda ilk defa randy pausch ismine rastladim. bugun, hayatimda ilk defa, hic tanimadigim birisinin suan yasamiyor olmasina bu kadar icten ve bu kadar cok uzuldum.

  • tokat değil muşta ile vuruyor oevladı.

    3-5 kekonun bir genci sıkıştırıp öldürmesi olayı. arkadan kızlar da geliyor büyük ihtimalle kız mevzusu. uzak durun diyeceğim ama şansa yaşıyoruz memlekette, her yerden ölüm fırlıyor.

    edit: sinirimi alamadım amk vitaminsiz piçleri.