ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
oha dedirten cm olayları
-
2011/2012 sezonunda hala emekli olmayan hierro'u real madrid'den yollamam üzerine, yönetimin beni kovup, hierro'u teknik direktör olarak yerime getirmesi.
wc'ye telefon sokmanın mantığı
-
ekşi sözlük açıp bu tip entry’leri okumak. zira tam sıçarken okumalık şeyler yazıyorsunuz.*
sinovac aşının üçüncü faz sonuçları
-
evet sonuçları kötü, ancak unutmamak gerekir ki hastaneye yatışta %100 başarılı.
mevcut durumda aşı olursanız hastaneye yatacak kadar kötü durumda olmuyorsunuz.
haberde diyor ki;
"aşının enfeksiyonu önlemede yüzde 50.6, tedavi gerektiren vakaları önlemede yüzde 83.7 ve hastane yatışları ile ölümcül durumlara karşı ise yüzde 100 koruma sağladığı ifade edildi."
danla bilic'in 2 bin 375 tl'lik sweatshirt giymesi
-
giydigi sweatshirt icin bile baslik acip sonra da keriz parasi yiyor diyorsunuz.
windows 10
el cerrahı yok denince nasıl yok diyen hasta
-
herşey bitti de doktorun günde 40 saat çalışıyorum lafına mı takıldınız? adam nöbet tutup ertesi gün de mesai yapıyor. ne demek istediği bu kadar belli iken hala algı kasıyorsunuz.
iranlı messi
-
bu iranlı messi değil kardeş. bildiğin arjantinli olan bunun çakması.
vallahi ilk selfi çeken vatandaşın neyi messi'ye benziyor ki diye baktım. ben formalı olanı messi öbürünü benzeyen sandım.
benim gibi olan var mı lan?
edit: herkeste aynı etkiyi yaratmış valla. yeşillendirenleriniz bol olsun :)
yaratıcılığı körelten şeyler
-
yaratıcılık, bildiğiniz iki şeyi bilmediğiniz bir şekilde birbirine bağlamaktır. -(bkz: leo burnett)
o halde; uzun süre aynı şeylerle meşgul olmak diyebiliriz:
-aynı tür müzik
-aynı tip insanlar
-aynı düzende ev
-aynı çevre
-aynı düşünce
-aynı film, dizi
-aynı kıyafet
-aynı kitap
-aynı gazete
.
.
.
ekşi itiraf
-
bir yerde okumuştum "annesinden önce uyuyanların derdine inanmıyorum" diyordu.
geçen akşam erken uyudum. sonra kalktım yüzümü yıkadım. her zaman olduğu gibi yüzümdeki tuz eksilmedi.
çay içermisin oğlum diye seslendi annem, ses yankıyı yerinden oynatıyordu ama görüntü yoktu.
sesin hangi odadan taştığını öğrenmeye çalışırken bir demlik çayla oturmuş annemi gördüm bir başına.
öyle yalnız, öyle kimsesiz, öyle karanlık.
bütün dertleri bir araya getirsen, böyle bir dert oluşmazdı.
kaç sene oldu hatırlamıyorum, bu kadar çok ağlandığını.
türklere sorulan salak sorular
-
brezilyali - turkiye'de ingilizceyi nasil boyle ogrendiniz?
tr - universitelerde* ingilizce okutulur dersler. bazi liselerde de oyledir.
brezilyali - anlamadim, neden ingilizce? ha misyoner okulu gibi mi?
tr - hayir devletin resmi okullarinda
brezilyali - ama nasil olur, nedenkine? turkiye hicbir zaman somurge olmadi ki?
tr - ee sey...
brezilyali - ben yok anlamak. nicin ingilizce universite olsun ki? siz aranizda ingilizce mi konusuyorsunuz?
tr - ee sey...
brezilyali - hadi hindistan olsa anlarim. ingiliz somurgesiydi. ha bir de lise diyorsun. ciddi ciddi dersleri ingilizce mi okudunuz simdi?
tr - eee eyter beaa ingilizin amerikalinin kopegiz tamam mi? ondan ingilizce okuyoruz. catongggg!!! hem birgun herkes turk olacak!