ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
murat kosova
-
başlığına kaltakların doluştuğu türkiyenin en iyi spikeri. maç anlatışına hayran olduğum, sırf o anlattığı için daha keyifli maçlar izlediğim süper adam. seni sevmeyen adamın çükü düşsün, kadının amı kurusun. işte piremiyer lig buuaaaaa.
10 mayıs 2020 ibb'nin beyin yakan ulaşım önerisi
-
medeniyet nedir bilmeyen ak troll'lerin düşük kapasiteli beyinlerini yakan öneridir. 25 yıldır akp'nin bisikletliler için yapmadığını yapar ve istanbul'u medeni bir şehrin olmazsa olmazı bisiklet yollarına kavuşturur ise bisikletimi alıp uyacağım öneridir.
tabii ki 11 mayıs'a yetişmeyecektir, rantını öyle bir yediler ki bu şehrin önümüzdeki 2 yıl içerisinde yapılsa ona da razıyız. az oksijen alırsın ak troll olmaz mı? 20 tane hesap açıp önünde makarna tenceresi ile burada ilgi diye ağlamaktan çok daha iyidir emin ol.
kimdir bu başlığın sahibi?
eksi2017, deniz mavisi vosvos, nick bulmam lazim, sanat filmi izliyorum, vosvos 1303, turkuaz vosvos, turuncu vosvos ve putlari yeniden deviren nesil'in yan hesabıdır.
age of empires'teki köylü kadın
-
çilek toplar, odun keser, altın çıkarır, taş çıkarır, gıkı çıkmaz. yiğittir, ölene kadar, kurt kapana kadar çalışır. halberdier olsun, skirmisher olsun savaş dışında bi boka yaramaz ama bu yiğit kadın icabında town house girer ok atar, yeri gelir bombard cannonlara bakım yapar, trebuşetleri parlatır. yeri gelir tamircidir, kaleyi onarır. netekim bütün medeniyetin efendisidir.
joker
3 kasım 2011 beşiktaş d. kiev maçındaki karambol
-
karamboldeki her pozisyonu tek tek montajlasan 5 dakikalık özet çıkar mına koyim. 15 saniyelik karambolde o nasıl şey demeyin. 22 oyuncunun tamamının topla oynadığı dünyadaki tek karambol olabilir, topa değmeyen kalmadı.
migros'ta satılan koç taşağı
-
"şırdan denilen şey" 4 bölümlü midedeki şirden adlı parçadan yapılır. yani taşak değil midedir.
ice bucket challenge
-
gerçek bir als hastası (türk) tarafından da yapılmıştır,
http://www.youtube.com/…v=edf0tcql_rm&feature=share
sen ne iş yapıyosun şimdi
-
- sen ne iş yapıyorsun şimdi?
- zombileri öldürüyorum.
- ama zombi diye bir şey yok ki!
- peki sen hiç zombi gördün mü ortalıkta?
- hayır.
- biz işimizi yapıyoruz da ondan.
.
yaran baba sözleri
-
ağzındaki takma dişleri unutup denize giren annemin, takma dişleri denizde düşürmesi. yarım saat aradıktan sonra dişleri bulamamız. yüzmeye devam edilmesi.
bir saat sonra babamın ayağına bir şey takılması. oğlum dibe dal ayağımın altındaki al demesi. dibe dalıp annemin dişlerini görmem. ve babamın efsane esprisi:
''şu kadının çenesinden bi kurtulamadık.''
seni seviyorum baba.
yaran fıkralar
-
çobanın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş.. yanına bir cherokee yanaşmış. cerruti ayakkablar giyen, ray-ban gözlüklü bir sürücü aşağıya inmiş ve çobana sormuş:
- eğer kaç tane koyuna sahip olduğunu bilirsem, bana onlardan bir tanesini verir misin?
çoban bir adama, bir de koyunlarına bakmış..
- pekala anlaştık, diye cevap vermiş..
genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış google earthe girmiş, gps'ini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açıp ve 150 sayfalık bir rapor basmış ve çobana dönmüş;
- tam olarak 1586 adet koyunun var, demiş..
çoban da;
- doğru, koyunu alabilirsin; diye cevap vermiş..
genç adam bir tane almış ve cherokee'inin arkasına koymuş..
bu sefer çoban genç adama dönmüş;
- eğer ben senin ne iş yaptığını bilirsem, koyunumu bana geri verirmisin? diye sormuş.
adam güvenle;
- evet neden olmasın, diye yanıtlamış..
çoban;
- sen dünya bankası'nda danışmansın demiş..
adam, çobanın bildiğini görünce, şaşırarak sormuş;
- peki nasıl oldu da bildin?
çoban;
- çok basit, diye cevap vermiş..
birincisi; buraya çağrılmadan geldin..
ikincisi; benim bildiğim bir şeyi, bana söylemek için benden bir koyunumu istedin..
üçüncüsü ise; yaptığın işten bir bok anlamıyorsun, çünkü koyun yerine köpeğimi aldın..
kafede yalnız oturan insanlar
-
hayatında olduğu gibi kafede, restoranda, trafikte, işte, evde yalnız olan insandır. sanıyorum dünya gittikçe yalnızlaşıyor. üzülmeyin herkes sizin gibi.
an itibariyle oturuğum yerde, 13 masa tek başına oturuyor. ellerinde telefon/tablet var. yarısının kulağında kulaklık. yarısından fazlası sigara içiyor. 4 tane masada 2 kişi oturuyor, tamamı hemcinsiyle. 2 kişi oturanlardan biride ağlıyor. 2 masada boş.
üstelik günlerden bi pazar sabahı, hiç mi kimse eşlik edecek birini bulamaz..
arkadaşlık/ilişki/evlilik süreçlerinin her geçen gün kısaldığı günümüzün problemi nedir? teknoloji olduğunu düşünmüyorum. sosyal medya yalnızlaştırmıyor, insanlar yalnız olduğu için sosyal medyaya yöneliyor. paylaşım ihtiyaçtır, bunun için imkan bulunamıyor çareyi sosyal medyada buluyor ama bu çare gerçek değildir, sahtedir. peki neden böyle oluyor? sanıyorum egolar, ispatlar, hırslar, kötülükler bu noktaya getirdi. her şey sahte olmaya başladı. başta sevgi. samimiyet, sevgi rolleri oynanıyor. e karşındaki bunu farkedemeyecek kadar aptal değil. doğal olarak tatmin olmuyor. kısa bi süre oyuna dahil oluyor. bakıyor mutlu değil. eee ne çekicem karşımdakinin mallıklarını diyor, alıyor kulaklığını çıkıyo geziyor.
şarkıdaki gibi; biz büyüdük ve kirlendi dünya..kirlenen dünyada kimse omuzunu yaslayacak birini bulamıyor. aksine çoğunluk menfaat için birlikte. vakti zamanında yaşca büyük birisi demişti ki; arkadaş arkadan taşlayan demektir. ne güzel demiş. selam olsun kendilerine.
edit: imla
kristof kolomb
depresyondan çıkma yöntemleri
-
birinci sınıf öğretmeni olmak. hem çok meşgul oluyorsunuz depresyona zaman kalmıyor, hem de aynı şeyleri 743 kez tekrardan algılarınız yavaşlıyor, depresyondaysanız da anlamıyorsunuz. ben mesela geçenlerde girdim sanıyorum, tam anlamadım ama. etraflıca düşüneyim bunu dedim eve gidince, meşgul insanım şu an. ama evimizin karşısındaki binayı yıkmışlardı, bir sabah beton döktüler. temelinde binanın kocaman bir boşluk vardı, siz deyin boşluk kadar içinizdeki , ben diyeyim yalnızlık kadar. bir miktar ağlamış olabilirim. az ama. bir annenin yavrusuna yapabileceği haksızlık kadar. beton dökmek bu aralar acıklıdır, bilemezsiniz. bazı sabahların beton döküp ayaklarına, denize atmak geliyor içimden. olmasalar. yıkılıyor, yapılıyor evler yeniden. ben bir tek tuğla koyamıyorum. kamyonlarcaydı tuğlalarım. bunlar oyalıyor nihayetinde işte, iş-güç. düşünmüyorum hiç. ama depresyonda değilimdir, sanmıyorum.
kendi kendimin doktoruyum yemin ederim. keşke tetikçisi olsaydım kendimin, parası neyse verip; hayata karşı kendimi tetiklerdim.
sahte parfümü duty free diye satan dolandırıcı
-
yöntemini birkaç cümleyle sizlere iletmek istediğim dolandırıcı. maksat tuzağa düşen olmasın çünkü inandırıcı konuşup destekli sallıyordu.
affedersiniz diyip beni çevirdi. yol falan soracak diye döndüm haliyle. böylece yaklaşık 10 dakikalık esaretim başladı. "ben havaalanında çalışıyorum. bize prim olarak parfüm veriyorlar. benzin problemim var, üstümde para yok. bunları satıp benzin almak istiyorum. inanır mısın çok komik fiyatlara satıyorum. zaten prim olduğu için bana bedava geliyor." tarzında yardıra yardıra konuşuyor. ve ağzı öyle laf yapıyor ki 2 saniyede 3 cümle falan kuruyordu. o arada poşetinden 2-3 tane parfümü çıkarıp gösterdi, hatta koluma falan sıktı. parfümlerin üzerinde duty free 39,99€ falan yazıyor. jelatinli melatinli, orijinal gibi görünmesi için her şey güzel ayarlanmış. üzerimde çok para olmadığını, bunları alamayacağımı söyledim. ne kadar olduğunu sordu üstümde daha fazlası olmasına rağmen yalandan 20 tl dedim. 2 saniye kadar sustu, düşündü. "tamam" dedi "acil ihtiyacım var, 20 tl ver senin olsun." zaten önyargılıydım ve bu noktada şüphe oluşmaya başladı, bahanelerle gitmeye çalıştım fakat daha da yapıştı. yanında bir de kadın parfümü de veririm dedi. şüphelerim iyice arttı. fakat bu süreçte sürekli konuşuyor, asla sakin kafayla düşünmenize fırsat vermiyor. baştan başlayıp benzin problemi, thy'de çalışıyorum vs. anlatıyor. adamın bu kadar yapışmasından iyice işkillenince almamaya karar vermiştim ki o anda cüzdanını çıkarıp "bak thy'de çalışıyorum, yalan söylemiyorum" diyip üzeri thy logolu, kendi resminin de olduğu bir kart gösterdi. işte o anda yalanını anladım çünkü thy kartlarının neye benzediğini biliyordum. çok kararlı bir şekilde almayacağımı söyleyip uzaklaştım.
hikayede yakaladığım açıklar beni kandırılmaktan kurtardı:
1- thy çalışanlarına prim verecekse eğer bunu para olarak verir; parfüm, deodorant, cüzdan gibi eşya olarak değil.
2- thy kimliği diye gösterdiği kartın üzerinde beyaz fonda kocaman thy logosu, kartın ortasında fotoğraf vardı. thy id kartlarının dizaynı böyle değil. ayrıca hiçbir thy çalışanının o kartı cüzdanında taşıyacağını sanmıyorum.
3- ağzı çok laf yapıyor. sürekli ben satıcı değilim diye belirtmesine rağmen pazarlamacı edasında olduğunu sezebiliyorsunuz.
4- çok fazla konuştuğu için arada tutarsızlıklar yakalamanız mümkün. önce arkadaşım arabada bekliyor derken 1 dakika sonra sevgilim arabada bekliyor gibi ufak yalanlar vs.
5- çok ısrarcı olması acil paraya sıkıştığını değil, dilencilik yaptığını hissettiriyor.
6- iki adım ötede atm'ler olmasına rağmen para çekmek yerine elindekileri satmaya çalışıyor. (ayrıca parfümleri hep yanında mı taşıyor?)
özetle 5 liralık sahte parfümleri duty free'den alınma orijinal parfüm diyerek 20-30-50 lira gibi fiyatlara (neyi gözden çıkardıysanız artık) satmaya çalışanlar var. yeni türemişler sanırım. dikkatli olmanızda fayda var.
edit: oha lan bir iyilik yapalım dedik ne ergenliğimiz kalmış ne mağara adamlığımız! hayır sanki bizim milletimiz değil telefonla kandırılıp tüm parasını çekip çöp konteynırlarının yanına bırakan? ama benim hatam, ekşi'deki küllyutmaz yazarların böyle şeylere ihtiyacı yoktur onu unutmuşum. neyse en azından okurlara bir faydamız olsun. 1 kişiyi bile uyandırabildiysem ne mutlu bana.
ha bu arada gelen mesajlara göre, kısa zaman önce bu numaraya inanıp alanlar da olmuş. o yüzden iyi ki yazmışım bu entry'yi.
ekstra not: almadım parfümü. valla lan :)