hesabın var mı? giriş yap

  • bir kaç gün önce, mesaj atmayı öğrenmeye çalışan babamdan gelen ve bir kaç dakika hareketsiz durup uzaklara dalmama neden olan mesaj şöyledir.

    " kizim, ben baban.
    bu bir mesajdir.
    cevap yazma.
    istersen yaz. "

  • bugun biraz texas tarihi ile ilgili yazmak istedim.

    bildiginiz gibi texas'in ilk yerlesik halki amerikan yerlileri. bunlar apache, caddo, comanche, kiowa, cherokee, coushatta, kickapoo, wichita diye gidiyor.

    1519'da ilk avrupa'lilar olan ispanyollar bolgeye variyorlar ve daha sonra nueva españa yani "yeni ispanya" olarak adlandirilacak olan koloniyi kuruyorlar. merkezi mexico city olan bu koloninin buyuklugu gunumuzdeki texas ile sinirli degil, neredeyse abd'nin tamamini kapsayacak bir yuzolcumune sahip ve guneyde guney amerika kitasina kadar iniyor. bu koloni daha sonra yillar icerisinde diger avrupalilarin da kitaya gelmesi ile birlikte savaslar (ozellikle fransa ile) ve bagimsizlik ilanlari ile parcalanacak ve meksika'ya evrilecek.

    ispanyollarin somurgelestirdigi bu topraklarda yasayan amerikan yerli uluslarindan biri de pueblo'lar. pueblo halkinin ozelligi amerikan yerlilerinde pek rastlanmayan bir sekilde, cadirlar yerine adobe kullanilarak yapilmis cok katli ve icerisinde odalari bulunan binalarda yasamalari. ayrica diger yerlilere gore daha gelismis tarim teknikleri kullaniyorlar. pueblo'da ispanyollarin bu halka verdigi isim zira "pueblos" ispanyolca "kasabalar" demek. aslinda ispanyollarin pueblo halki diye tek bir isim altinda topladigi bu halk bes farkli halktan olusuyor ve kendilerine dogal olarak pueblos demiyorlar. kendi dillerindeki isimleri hopi, taos, jimez, zuni and tigua.

    tabii bu halktan durduk yere uzun uzun bahsetmedik. bu halkin texas'in kurulmasindaki onemi 1620'de santa fe de nuevo méxico'da (gunumuzde abd'nin new mexico eyaleti) ispanyollara karsi ayaklanmalari ve 400'e yakin ispanyolu oldurmeleri, geri kalan 2000 tanesini ise gunumuzde el paso, texas sehrinin oldugu bolgeye surmeleri. surulen ispanyollar bu sehri kuruyorlar ve bu sehir, gunumuzdeki texas topraklarinda kurulan ilk ispanyol sehri oluyor. bu olaydan 12 sene sonra ispanyollar geri donup, pueblos katliami yapacak ve sehirlerini tekrar ele gecirecekler fakat konumuz bu degil, donelim texas'a.

    bu arada yil 1625 oluyor. gunumuzde corpus christi sehri yakinlarina fransizlar gelip bir koloni kuruyorlar. maksat ispanyollara killik olsun. yok yok aslinda oyle degil. aslinda missisipi nehrine gitmeye calisirlarken kaybolup orada bir kale kurmaya karar veriyorlar (fort saint louis). bu sanssiz koloni kuzeye illionis'e ulasmaya calisiyor ve bu sanssiz yolculuk boyunca katliamlar, hastaliklar, isyanlarla bogusuyor ve illionois'a ulasamadan hepsi olduruluyorlar. bu arada fransizlarin bolgeye geldigini ogrenen ispanyollar onlari aramaya basliyor cunku kendilerine tehdit olarak goruyolar. bu sayede bolgede yayilmalari hizlaniyor. bir sure sonra fransizlarin terkettigi kaleyi ve toplari buluyorlar. toplari yakip, kaleyi gomuyorlar. daha sonra "lan biz bayagi salagiz galiba, topu gomup kaleyi niye yakmadik ki ? saatlerdir ugrasiyoruz" diyorlar. neyse, kale ve toplar ortadan kalkinca kalintilar uzerine binalar dikiyorlar ve fransizlarin biraktigi o kalintilar 1990'li yillara kadar topragin altinda kaliyor.

    ote yandan kurduklari bu kale daha sonra fransizlar'in bu topraklar uzerinde hak iddia etmesi icin dayanak olusturuyor.

    bundan sonraki bir asir ispanyollarin, bolgenin hemen komsusu olan fransiz bolgesi louisiana'nin olusturdugu tehdite karsi ha babam sehir kurmasi ile geciyor.

    yillar 1821'i gosterdiginde meksika ispanya'ya karsi isyan bayragi acip, bagimsizlik ilan ediyor. tabii ki o yillardaki meksika sinirlari gunumuzdeki meksika'dan cok farkli (cok cok daha buyuk). gunumuzdeki texas da meksika'nin bir parcasi.

    bu arada on uc koloni ayaklanmis ve ingiltere'den bagimsizligini alip abd'yi kurmuslar. meksika hukumeti ulkeyi guclendirmek ve nufusu arttirmak icin bir gocmen programi baslatiyor ve kuzeyden amerikalilarin ulkeye gelmesine izin veriyor. 1819 ekonomik krizi'nden dolayi fakirlikten surunen amerikalilar icin meksikaya yerlesmek cok cazip geliyor cunku meksika hukumeti bu insanlara toprak veriyor. bu ingilizce konusan, cogunlugu protestan gocmenlere anglos deniyor ve 1834 yilina geldigimizde ulkede 8bin ispanyol/amerikan yerlisi kokenli meksikaliya karsin 30bin anglos yasiyor.

    bu sirada meksika hukumetinde "antonio de padua maría severino lópez de santa anna y pérez de lebrón " gucu eline geciriyor. insanlar "oha ! ne kadar da uzun isimli bir adam" diye hayran olup bunu basa getiriyorlar herhalde. kendisi batinin napoleon'u unvanina sahip olan antonio abimiz, giderek saga cekmeye basliyor. ulkeyi baskici, asiri sag, askeri bir hale sokuyor. boyle otoriter bir manyagin dikkatini "azinliklar" cekiyor tabii. "lan daha ulkeyi yeni kurdunuz, ne ara azinlik problemi yarattiniz ?" uyarilarina aldirmadan yaverine "bu anglos'lara cok fena gicik oluyorum" diyor ve sorunu cozmek icin kendince bir cozum buluyor.

    diyor ki [yaverine] "yahu yaver senin adin ne ?" adamcagiz da "efendim benim adim yaver degil, tutturdugunuz bi yaver de yaver... daver benim adim diyor". antonio bu konuya fazla takilmiyor, "tamam uzatma" deyip devam ediyor.

    "arkadas bu tejas [evet tejas, texsas in orjinal ispanyolca ismi tejas] bir eyalet degil mi ? bu eyaletde de lanet olasi anglos cogunluk degil mi ? bu adamlar ulkede azinlikken eyalette nasil cogunluk olabilir, hayatta izin vermem" diyor ve tejas eyaletini ispanyol kokenli meksikalilarin harman yeri olan coahuila eyaleti ile birlestirip coahuila y tejas adinda sacmasapan bir eyalet olarak ilan ederek gerrymandering'in tohumlarini atiyor.

    aslinda antonio oglan, kuzeydeki abd'nin meksika'nin bir parcasi olan teksas'ta hak iddia ederek ele gecireceginden cekiniyor. bu yuzden boyle islere giriyor ama bununla da yetinmiyor. zaten bu konuda toplum destegi varken koleligi kaldirmaya karar veriyor. bu ekonomisi kolelige dayali isgucu gerektiren texas'a buyuk darbe vuruyor. yetiyor mu ? hayir. hemen arkasindan abd'den anglos gocmenlerin gelmesini yasakliyor. yetiyor mu ? hayir. yaninda bu gormus oldugunuz tarak ve gocmenlerin katoliklige gecmesini ve ispanyolca konusmasini zorunlu kiliyor.

    bu bardagi tasiran son damla oluyor ve isyan eden texasli anglolar meksikali komutanlari esir almaya, kaleleri ele gecirmeye basliyorlar (don't mess with texas). antonio bu isyanlarin uzerine bildigin deliriyor ve cok sert bir sekilde bastirmaya basliyor. hatta "esir almak yok, direkt oldurun. vurun, koman" diye emir veriyor. hizini alamayip "yok ulan eyalet filan, kaldiriyorum eyaletleri, uniter devletiz bundan kelli, mexico uber alles" diyor ve badem biyik birakmaya karar veriyor.

    bu artik islerin geri donulmez bir sekilde donustugu nokta oluyor ve 1836'nin nisaninda texas revolution basliyor. antonio "texas'in geri alinmasi benim kisisel meselemdir, seni almadan olmeyecegim" diyor ve hazirladigi dev ordu ile kuzeye yuruyerek saldiriya geciyor. yoluna cikan tum teksas ordularini birer birer bicen antonio nihayetinde gunumuzde san antonio sehrindeki alamo kalesi'ne variyor.

    kaleyi savunan herkesi tamamen olduren antonio oglan zafer sarhoslugu icerisindeyken, sam houston liderliginde yeni bir texas ordusu kuruluyor. bu ordu yavasca kuzeye dogru cekilmeye basliyor ve bu cekilme surecinde meksika ordusunun zalimliginden korkan sivil halkin da katilmasi ile giderek buyuyor. cunku manyak antonio artik yoluna cikan sivil anglo'lari da oldurmeye basliyor.

    takvimler 21 nisan'i gosterirken iki ordu nihayet karsilasiyor. bu asamada artik antonio teksas'lilari cok kucumsedigi icin guc sarhoslugu icerisinde. bu karsilasma bagimsiz texas'in kurulmasindaki en onemli savas olan san jacinto olarak tarihe geciyor zira texas'lilar savasi kazandigi gibi antonio oglani da esir aliyorlar.

    bundan sonraki surec antonio'nun hayatina karsi meksika ordusunun rio grande nehrinin guneyine cekilmesi, antonio'nun serbest birakilip geri donmesi fakat buna sinirlenen texas halkinin isyan etmesi, yeni kurulan republic of texas hukumetinin "texas'da yeni bir fransiz devrimi istemiyoruz" demesi, basarisiz bir darbe denemesi gibi olaylarla geciyor. neticede sam houston texas'in ilk baskani olup, houston sehrine adini veriyor.

    sonraki surecte meksika, bagimsiz texas cumhuriyetini tanimayi reddediyor. antonio dondugu ulkesinde ozellikle de texas'a karsi giristigi savasta isledigi suclardan dolayi gozden dusuyor. meksika hukumeti abd'yi texas'i kiskirtmakla suclamasina ve abd texas'i bagimsiz ulke olarak tanimasina karsin, parcasi ilan etmeyi reddediyor.

    ote yandan fransa kendisi icin yeni bir ticaret partneri olacagini dusundugu ulkeyi hemen taniyor. meksika ile iyi iliskiler icerisinde bulunan ingiltere ise 1840 yilina kadar bekleyip, meksika'nin geri alamadigini gorunce ulkeyi tanimaya karar veriyor.

    yil 1845 oldugunda, hedefleri abd ile birlesmek olan texas hukumeti abd ile anlasiyor ve abd texas'i annex etmeye karar veriyor. bunun uzerine meksika "tamam ulan, annex etme bagimsiz ulke olarak tanicam ben dur !" diyor ama artik is isten gecmis oluyor. birlesme yonunde oylama yapan texas, abd'ye katilmaya karar veriyor ve bu karar mexican-american war'a yol aciyor.

    texas'in abd ile birlesmesine cildiran meksika abd'ye savas aciyor ve savasin sonucunda topraklarinin %55'ini kaybediyor ve texas ile beraber, new mexico, arizona ve california'yi da abd'ye vermeyi kabul ediyor.

    ve bu olaylar texas halkinin yari deli, silah duskunu karakterini sekillendirip bugune getiriyor.

  • 4 yaşından daha büyük değilim. diş hekimi annem, ben küçük olduğum için evimizin bir bölümünü muayenehane olarak kullanıyor. bir gün yaşlı bir dede geliyor. elma şekeri yanaklarından yaşlar akıyor, belli ki çok ağrısı var. annem hemen gerekenleri yapıyor, ağrısını dindiriyor. ama dedenin gözleri kurumak bir yana, barajlar dolduruyor. çocuk aklımla çözemiyorum n'oluyor, acaba o da diğer hastalar, çocuklar gibi korkudan mı ağlıyor. peki neden gözleri-yaşları yerde, anneme dualar mırıldanıyor? sonradan öğreniyorum tedavi bedelini ödemeye gücünün yetmediğini. ve hatırlıyorum, yine gözleri yerde, bana, sattığı elma şekerlerinden verdiğini. ve unutmuyorum, ertesi sabah, ertesi hafta, ve onun da ertesi haftalar, kahvaltıda o dedenin köyünden gelen kar beyaz yumurtalar yediğimizi.

    aradan bir sene kadar geçiyor. televizyon izliyoruz. dışarısı kar fırtına. kardan adam yapmak için havanın az biraz durulmasını beklerken biz, kapı çalınıyor. kapı açma heveslisi ben, uça koşa kapıyı açıyor şaşkınlıkla bakıyorum. "aa o dede", yanaklarından tanıyorum. ellerinde yine elma şekerleri, bembeyaz köy yumurtaları. ama bir şey daha var bu sefer; bir çok insanın ödeyemeyeceği, kimisinin de ödeyebileceği halde, dişlerini yaptırdıktan hemen sonra kayıplara karıştığı için ödeyemediği o parayı, ak dede, pembe yanak dede, elma şeker satan, köyünden gelen yumurtalardan torunlarına üç-beş arttıran dede, gece gündüz demeden çalışıp, belki biraz daha ağarıp, biraz daha kızarıp biriktirmiş, parayı anneme uzatıyor. gözleri hala annemin gözleriyle buluşamıyor. ağlayacak gibi oluyorum, boğazımda yumruk var, beceremiyorum. anneme bakıyorum, gözlerinde renkler, resimler, kelimeler; ha düştüler, ha düşecekler. "ama ben o parayı sana helal ettiğimi defalarca söylememiş miydim ah amcacım" diyen annem değil, annemin sesi bu değil.

    hala elma şekeri yerken bir tuhaf olurum.

  • geçmiş zaman...mahalle bakkalının önü...orta yaşlı bi amca tık nefes bakkala girer:

    - benim karı buraya geldi mi?
    -- yoo?
    - hah iyi, ekmek falan alırsa bana yazma!
    -- niye?
    - karı başkasına kaçmış...

    :))) (tek derdin bu olsun be amcam)

  • sadece 1 (yazıyla bir) gün için babanın, o genç ellerdeki kredi kartını alması ile 36 bölümlük komedi-dram türk dizisi çıkarabilecek gençlerdir.

  • yalniz haberin icerigini okuyun. söyle devam ediyor kilicdar:

    ‘hiçbir yere aday olmayacağım. partidekiler aday olacaksın derse o görevden kaçmam’ dedi.” klasik yalanlari yani.

  • edit: başlık başıma kalmış, aslen bu baslıktaki hayvanseverleri eleştiren entrylere yanıt vermistim.

    yedigi etin bir kısmını kıyamayıp kediye ve kopege de veren insandır. paylaşmak güzeldir.
    kopek seviyorum diye illa kopegimi yemek mi zorundayım. tabi ki oturup koftemi yiyecegim. her sevdigim seyi yiyecek degilim herhalde... koftemi yiyip, ucundan da kedime kopegime veriyorum daha ne yapayim

    ayrıca o kedi ve kopek de et yiyor.
    insan sevmesine rağmen et yiyen kopeğe laf yok ama.

  • dünyanın en buruk hislerini yaşatır. yalan değil, bazı arkadaşlarımın, cebinden tomarla para çıkardığı babalarını garipserdim, özenirdim.
    çocuksundur, düşünmeden istersin bir şeyler, mahçup bir ifadeyle "bakarım ben, hallederiz" deyişlerini unutamam babamın. ikinciye soramazsın zaten, isteyemezsin, çocuk aklınla hevesin kırılmıştır. yatıya misafir gelecek, tuvalet kağıdı alamazdık, misafir yabancı değildi, bize destekte bulunurdu da alırdık, buruldukça burulurdu içimiz. hayatı boyunca borç ödeyen, hala da ödemekte olan, okullarımıza, düğüne derneğe, evine para yetiştirmek için kredi çekmekten başka toplu bir para kaynağı olmayan, derdine dert, borcuna borç katan, yine de buzdolabını boş tutmayan babama daha iyi bir evlat olamadığım içindir asıl pişmanlığım. daha iyi okullarda okuyup, daha iyi bir meslek edinebilirdim diyorum şimdi. o yüzdendir ki onu hayal kırıklığına uğratmamak, başarılı ve mutlu bir hayat kurmak için tırmalıyorum sevgili sözlük.

    fakir edebiyatı yapmak değil de unutamamak bu, hatırladıkça gözlerin dolması durumu bu.

  • şöyle kafa dengi 1-2 profesör, bir de merkezi yerde kelepir bir apartman bulursam (kapanmış dersane filan varsa en idealı o aslında) açmayı düşlediğim üniversite.

    ki insanlara "hangi üniversiteden mezunsun?" diye sorduklarında "oxford ve harvard üniversiteleri" diyebilsinler. göğüslerini gere gere.

    gerek eğitim kadrosu gerek yenilikçi yönetimi gerekse sosyal imkanları olarak devrim....yaratmayacak bir üniversite şimdi doğruya doğru.

    ama işte ücretsiz kablosuz internet olur. bir iki pinpon masası koyarız. sigara odası, kantini filan olur. yeter bence.

  • ben bunun yapılabilecek en psikopatça olanını denedim. şanssızlığın da peşimi bırakamasıyla daha acı bi şekilde devam etti.

    benim doğum günüm yaz mevsiminde. bu yüzden ben çalışmak için istanbul'da kalırken, tüm arkadaşlarım memleketlerinde olurlar. ben de doğum gününü mal mal evde geçirmeyeyim de, sinemaya falan bi aktiviteye katılayım diye gittim bi bilet aldım. en yakın seans hangi filmeyse gittim aldım, girdim salona.

    "ahhh ne acıı tek başıma sinemaya geldim, şimdi çiftler gelecek, gözümün içine baka baka beraber film izlicekler" diye üzmeye hazırlıyordum kendimi.

    lan kimse gelmedi. 1 kişi bile. koca salonda, doğum günümde tek başıma film izledim amk.