hesabın var mı? giriş yap

  • abd'nin dünyaya sıçıp bıraktığı sjwliğin insanlığı getirdiği son noktadır. ulan herif balkona tırmanmak ve camını kırmak için merdiven ve taş getirmiş, üstüne elinde mutfak bıçağı var, sen hala " ımı bık muhammad bı cık yınlıs" de. daha merdivendeyken ittirip sonra "tırmanmaya çalışırken düştü" diyeceksin.

  • merhaba berfu hanım,
    kusura bakmayın, bu ortamda sizin gibi güzel ve başarılı insanları çekemeyen yazarlar maalesef çokca var.
    bir hayranınız olarak merak ettiğim, başarıya giden yoldasagfsagfdas ay devam edemeyecegim...
    eser sıçarken çok ossuruyor mu?

  • sabah kahve almaya çıktım, önümde de bir tane kız var ama ölüyor tikilikten, kokoşluktan, kezbanlıktan... siz artık hangisini daha çok seviyorsanız. kahvesini söyledi, sonra da geçti oturdu, taktı kulaklığını. adı söylendi, duymadı; birkaç kere daha bu devam edince oradaki bir beyefendi aldı kahveyi ve koydu kızın masasına, tamamen iyi maksatlı:

    - yalnız benim sevgilim gelecek birazdan. (olabildiğince lafı sündürerek)
    + şu arkadaki kadını görüyor musun?
    - evet?
    + hah işte o benim nişanlım, attan inip eşşeğe binmem ben.

    sonra da havalı bir biçimde geçti yerine oturdu. hani lisede birisi laf sokunca "oooo nası koydu lafı", "o lafın altında kalacağına gel benimkinin altında kal" falan denir ya, öyle bir uğultu yükseldi tüm mekandan. kız da kahveyi mahveyi almadan çıktı gitti. hatıra fotoğrafları çekildi, elemana verildi mendil halay başı edildi, onların hesabı ortaklaşa ödendi, iki waffle ısmarlandı, bir başka gün toplanmak için telefonlar paylaşıldı. sabah mutsuz uyanmıştım, vallahi iyi geldi.

    bu da benim anım hüsnü.

  • bu yazıda dil öğrenme konusunda kullandığım bazı yöntemlerden söz edeceğim. zamanında yabancı dil öğrenmeyi kolaylaştırma konusunda ufkumu genişletecek öğretmenlerle veya yaklaşımlarla pek karşılaşmadım. aşağıda yazacağım tüm yolları el yordamıyla buldum fakat geriye dönüp baktığımda bu yöntemlerin çoğunun literatürde de karşılıkları olduğunu gördüm. aşağıda yazacağım 5 adet yöntemin altına bir de kapsayıcı bir 6. yöntem yazdım, ki bu yazıyı da o yöntemin yüzü suyu hürmetine yazıyorum desem yeridir.

    ne yazık ki çocukluktan itibaren inşa edebileceğim doğru dürüst bir ingilizce alt yapım yoktu. lisede de ingilizce veya herhangi bir başka yabancı dil namına anlamlı bir gelişme kat edemedim. hatta okumuş olduğum üniversitede girdiğim hazırlık sınavından bile kalmış biriyim. dil yeteneğinin ise doğuştan verili olmadığını, bunu kendi kendime geliştirebileceğimi fark ettiğimdeyse 20 yaşını geçmiştim. hatta yetenekli olmanın genel kanının aksine bazen o kadar da iyi bir şey olmadığını, gelişimi gerçekten tetikleyen unsurun sırtını yaslayabileceği bir yeteneğin bulunmadığı koşullar ve bazı başarısızlıklar olduğunu malcolm gladwell'in aşağıda yer alan şu güzel yazısında okumanızı ve ardından söyleşisini izlemenizi öneririm:

    https://www.inc.com/…on-hiring-based-on-talent.html

    işte ben de, bir şekilde geri kaldığımı düşündüğüm bu dil öğrenimi konusunda sırtımı yaslayacak bir arka plan bulamamıştım, başarısızlıklarım vardı, bunlar canımı sıkan başarısızlıklardı ve muhtemelen bu yazının konusu olmayan ve tamamen duygusal bir hikâyeye dayanıyordu. bu yüzden de zaman içerisinde belli yöntemler geliştirerek ve kullanarak yol almaya çalıştım. öğrenmek istediğim şeyin öğrenim metodunu da el yordamı bulunca, öğreneceğim şeyi tam olarak kendime mal edebildiğimi gördüm ve zaman içinde lisan konusunda kendimi bambaşka bir noktaya taşıdım. aklınıza gelebilecek birçok lisan ile az ya da çok hukukum olmuştur. zaten paramı da poliglot olmam sayesinde kazanıyorum. altını çizmek isterim ki, size vereceğim tavsiyeleri uygulamanız için bence,

    1 - 20 yaşında veya daha genç olmanıza gerek yok. 30 yaşında hatta 40 yaşındaysanız bile bir dilde belli bir seviyeye (ciddi bir seviyeye) gelmek bence mümkün.
    2 - geçmişten gelen bir altyapınız olmasına gerek yok.
    3 - zeki veya yetenekli olmanıza gerek yok.

    peki bunların yerine nelere gerek var?

    1 - motivasyona.
    2 - günde toplamda en az 2 saatlik bir zaman dilimine. (genelde altyapınızın olmadığını düşünürsünüz ama bu aslında
    3 - bu şekilde en az 6 ay sabredebilmeye.

    bu arada şunu da ortaya koymak yerinde olacak. dil öğrenmeyi yaş engellemez, motivasyon düşüklüğü engeller. aslında yaş aldıkça yaş almanız sebebiyle öğrenme yetiniz körelmez, yaş alırken motivasyonunuz da düşerse öğrenme yeteneğiniz körelir. ama siz bunu yaş aldığınız için öğrenme yeteneğinizin köreldiğine yorarsınız. bu bir yorum meselesi. ilgilenenler için konu dışı yorum bilimi hermeneutik ile ilgili yazımı tadımlık paylaşayım (bkz: #124148519) ve yukarıdaki maddelere geri dönelim.

    önceden belirtmem gerek. bu üç madde tek bir yabancı dil ile ilgili. eğer aynı anda iki yabancı dil öğrenmeye niyetliyseniz 2. maddedeki zaman dilimini ikiye katlayın. aynı anda ikiden fazla yabancı dil öğrenimini ise önermiyorum. 2 dil öğrenecekseniz de birbiriyle aynı dil ailesinde ve çok yakın olan dilleri (örn. almanca ve felemenkçe, norveççe ve isveççe, italyanca ve ispanyolca vs.) aynı anda öğrenmeye çalışmayı önermiyorum. şimdi yöntemlere geçelim.

    yöntem 1: cümle ezberlemek.

    çünkü bu kelime ezberlemekten daha kolay. tuhaf ama gerçek. tek başına ezberlediğinizde unutacağınız bir kelimeyi cümlede ezberleyince unutmuyorsunuz. diller kendinizi ifade edebilmeniz için vardır. ifadenin temel unsurları kelimeler olsa da bir ifadeyi olduğu şey hâline getiren o ifadenin bütünlüğüdür. kelime bu anlamda bize bir bütünü değil, bütünü oluşturan parçaları verir. cümle ise kelimelerden müteşekkil olmakla birlikte, onların peşi sıra dizilmesinin ötesine geçen bir bütünlük sergiler. bu bütünlük ise aklınızda bölük pörçük kelimelere göre daha iyi kalır.

    benim yaptığım şey cümle defteri tutup her öğrendiğim kelimeyle ilgili doğru kurulmuş, sade ve kullanışlı bir cümle bulmak ve onu deftere yazmaktı. bunun için linguee veya reverso'yu öneririm.

    yöntem 2: fiillere yüklenmek.

    ilk etapta temel fiilleri çalışmanızı öneririm, aslında her koşulda fiil öğrenmek, dili öğrenme konusuna lokomotif oluyor, konuşma ve yazmanızı da daha rahat hale getiriyor. zira nesneler donuk kavramlar olduğundan duyguları ancak özel bazı nesneler tetikleyebilirken, fiiller dinamik kavramlar olduğundan bir duyguyu daha rahat uyandırabilir. duygular devreye girdiğindeyse hafıza daha iyi çalışır.

    yöntem 3: hafızaya doğru matkapla yol açmak.

    cümlelerin sonundan başına doğru hep daha tekrar yapmak suretiyle matkapla hafızaya yol açmaktır. drilling denen bu tekniği kullanarak ikinci dünya savaşında abd casusları nazi almanyasına yollayacakları casuslara sıfırdan 8 ay içinde ileri seviyede almanca öğretmişler.

    mevzu şu: örneğin bir fransızca cümle ele alalım: il y a souvent un décalage entre ce qui se passe en réalité et comment on s'en apperçoit.

    drilling tekniği cümleyi ezberlemeye sondan başlar. misal bu zor cümleyi ezberlemek istiyorsanız önce sesli olarak "apperçoit" kelimesini birkaç kez tekrar etmeniz gerek. ardından "s'en apperçoit". yine birkaç kez tekrar... ardından "on s'en apperçoit". bu şekilde en başa doğru drill yaparak (yani adeta matkapla delerek) zihne kaydediyorsunuz. drilling ile kaydolan cümleler uzun vadeli hafızaya kaydolur.

    peki hangi cümleleri ezberleyeyim? potansiyel olarak sonsuz sayıda cümle kurmak mümkün. bunun cevabı bizi dil öğrenimindeki başka bir konuya sevk ediyor: bağlam üzerinden öğrenme konusuna.

    yöntem 4: bağlam çemberleri oluşturmak.

    merkeze kendini alarak en dar çevreden hep daha genişe doğru büyüyen bağlam çemberleri oluşturmak sıfırdan kurmaya başladığınız anlam ufkunu genişletir. işin güzel tarafı, içinde yaşamıyor olsanız bile hayal gücümüzün istediğimiz bağlamı kurgulamamıza yardımcı olduğudur. şunu sakın unutmayın, nasıl ki ekonomi gözlerdeki ışıltıdır diyerek size bakışlarını diken biri gördüğünüzde oradan koşarak uzaklaşmanız gerekiyorsa, dil dile değmeden dil öğrenilmez diyen birini gördüğünüzde de koşmasanız bile ani bir refleksle yönünüzü değiştirseniz iyi edersiniz. zira ikisi de motivasyonunuzu düşürebilir ve sizi hedeften saptırabilir.

    bağlam üzerinden öğrenmenin temel varsayımı, adeta içine gömülü olduğumuz bir bağlam içinde yaşadığımız ve o bağlam vasıtasıyla anlam kazanan kelimeleri uzun dönemli hafızamıza kaydettiğimizdir.

    bu doğrultuda, ilk ve en önemli bağlam kimliğimizdir. bir dile sıfırdan başlayınca, kendinizi tanıtıcı birkaç cümleden oluşan paragrafı ezberlemeniz bile oldukça zor olabilir ama size somut olarak bir şeyler öğreniyor hissi kazandırması ve iletişimde kullanılması en muhtemel cümleleri oluşturması bakımından değerli olur. bir hafta önce sıfırken bir hafta sonra kendinizi rahatça tanıtabiliyorsanız, oluyor bu iş galiba dersiniz, moral motivasyon artar.

    sonra yapmanız gereken bağlamı peyderpey genişletmek. örneğin bir sonraki etapta sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeylerin bir listesini yapabilirsiniz. ardından yaşadığınız çevreyi tanıttığınız bir paragrafı çalışabilirsiniz, bu böyle devam eder ve sonunda artık politik konularla ilgili bir paragraf çalışabilir hâle birkaç ay içerisinde gelebilirsiniz.

    yöntem 5: yol haritası çıkarmak ve ona uymak.

    bu yol haritasının genel geçer dil seviyelerinden farkı oldukça somut ve kişiye özel olması. zira ancak bu sayede motivasyonunuz yüksek kalmaya devam edebilir. bu konuyu biraz açalım.

    her haftanın temel bir konusu, haftanın nihai amacı da yukarıda sözünü ettiğim konularla ilgili kendinizi rahat bir şekilde yazılı ve sözlü olarak dışa vurabilmek olsun.
    okuma ve dinleme egzersizlerini ise ancak yazılı ve sözlü üretimi destekleyici olarak görün. zira doğru bir şekilde üretebiliyorsanız, zaten anlama ve dinlemeyi de iyi yapıyorsunuz demektir. ama tersi geçerli değil.

    bu anlamda, yol haritasındaki kritik eşiklere tekabül eden seviyeler herkes için farklı olmalı, ki aslında zaten farklı. örneğin, biri için belli bir sunumu gerçekleştirmek belli bir seviyeye tekabül ediyorken, başka biri için sinema filmini kendi dilinden alt yazıyla anlayarak izleyebilmek önemli bir seviyeye tekabül edebilir. bir başka insan için de hedef iş arkadaşlarıyla belli bir dilde keyif alacağı bir sohbet edebilmektir. bu paragrafın ana fikri şu: hedefi olabildiğince daraltın.

    diğer birçok konuda olduğu gibi dil öğrenmede de zor olan mevzubahis hedefin aşırı yüksekliği değil, aşırı genelliğidir.

    aslında bu genel hedefler, tipik olarak dil öğreniminde karşımıza çıkan a1, b2, c1 vs gibi seviyelere tekabül eder. eğitim kurumları ve çoğu şey dünyada henüz bu derece bir kişiselleşme noktasına hâlâ gelmediği için bu tarz genel seviye adları bir süre daha bulunmaya devam edeceğe benziyor fakat ileride, dil öğrenen herkesin kendi yol haritasını kendi inşa edebileceği bir yaklaşıma geçileceğine inanıyorum.

    yöntem 6: tüm bu yöntemler ve çok daha fazlası literatürde hâlihazırda yalnızca bir google uzağınızda. yani bu ve bunun gibi onlarca yönteme erişmek çok kolay. bir şey çok kolay olunca da ne oluyor biliyorsunuz değil mi? leb demeden leblebiyi anladınız yine, sayın okuyucu. kendi yönteminizi kendiniz keşfedin, konu dönüp dolaşıp burada düğümleniyor, bence.

  • türkiye cumhuriyeti müslüman bir ülke değildir, inanmayan anayasayı açıp bakabilir.

    şu ülkenin gelişimine, geleceğine, eğlencesine, kısacası mutluluğuna taş koymayın artık rica ediyorum.

    kafamızı şişirdiniz zırvalarınızla.

  • dünyada gelmiş en çok takdiri hak eden sporcu.

    tüm zamanların en iyi basketbol oyuncusu olarak kabul gören nba efsanesi michael jordan 6 nisan’da naismith memorial basketball hall of fame yani naismith memorial basketbol onur listesi’ne alındı.
    nba ve lakers efsanesi magic johnson’ın “burada bir michael jordan var bir de diğerleri yani bizler varız” ve nba ile celtics efsanesi larry bird’ün de “tanrı jordan kılığında aramızda” dediği michael jordan önce basketbol olmak üzere spora ve sporculara verdiği katkıya profesyonel kariyerine nokta koyduktan sonra da devam etti. işte efsane’ye saygı kapsamında “airness” “air jordan” “greatest” gibi takma isimlere sahip olan michael jordan’ın olabildiğince kısa bir fotoromanı ve özeti.

    kare kare 1984-2003 yillarinda spor dünyasini sarsan michael jordan'in fotoromani

    -jordan ve başarilari-

    michael jeffrey jordan 17 şubat 1963’te dünyaya geldi. basketbolu bıraktıktan sonra kendi markası üzerinde işadamı olarak çalışmaya devam eden jordan için ulusal basketbol ligi yani nba’deki açıklama kısa ve öz “michael jordan tüm zamanların en mükemmel basketbolcusudur.” tüm zamanların en iyi pazarlanan ve kariyerini en iyi yöneten sporcuların başında gelen jordan’ın elde ettiği başarılar ve kırdığı rekorlar kendi başına bir olay. 1980’lerden başlayıp 90’ların sonuna kadar spor dünyasını sarsan başarılara imza atan jordan’ın neler yaptığı kısaca şu şekilde özetlenebilir:
    - chicago bulls’da biri dışında çıktığı maçların tamamında yani 1.109 maçta çift haneli sayılara ulaştı. (25 mart 1986’da clevaland caveliers maçında 8 sayı kaydetti.)
    - 1.099 maçta 20 sayı ve üzerinde kaydetti.
    - 671 maçta 30 ve üzerinde sayı kaydetti.
    - 211 maçta 40 sayı ve üzerinde kaydeti.
    - 39 maçta 50 sayı ve üzerinde kaydetti.
    - 5 maçta 60 sayı ve üzerinde kaydetti.
    - 30 maçta triple double (3 alanda çift haneli sayılara ulaşmak) yaptı.
    - 240 maçta double-double (2alanda çift haneli sayılara ulaşmak) yaptı.
    - 11 sezonda toplamda en çok sayı kaydeden isim oldu.
    - 3 sezonda top çalma lideri oldu (1987-88 1989-90 1992-93)
    jordan 6 nba finalinde 35 maçta oynadı ve 6 kez nba şampiyonu oldu. (1990-91 1991-92 1992-93 1995-96 1996-97 1997-98)
    bu maçlardan 6’sında 40 ya da üzerinde 1’inde de 50 sayı yada üzerinde kaydetti. bu maçlarda 33.6 sayı 6.0 ribaund v e 6.0 asist ortalaması tutturdu.
    finallerde 6 kez mvp yani en değerli oyuncu ödülü aldı (1990-91 1991-92 1992-93 1995-96 1996-97 1997-98)
    peş peşe iki maçta 50 sayı ve üzerinde üretebilen tek isim olan jordan (28 nisan ve 1 mayıs 1988’de cleveland caveliers maçlarında) 100’ün üzerinde nba rekorunu elinde bulunduruyor. chicago bulls tarihinde de 200’ün üzerinde rekoru bulunan “airness” kısa süre washington wizards kariyerinde de 4 rekora imza attı.
    dört maçta quadruple double yani dört alanda çift haneli sayıları kaçıran jordan 1988’de new jersey nets maçında 25 sayı 10 ribaund 10 asist 6 top çalma 1989’da la clippers maçında 41 sayı 10 ribaund 11 asist 6 top çalma 1989’da boston celtics maçında 42 sayı 9 ribaund 11 asist 8 top çalma ve 1989’da charlotte hornets maçında 33 sayı 10 ribaund 12 asist 6 top çalma gibi muhteşem istatistiklere de imza attı.
    1.98’lik jordan profesyonel basketbol kariyerinde 122 cm.lik omuz genişliği ve 98 kiloluk ağırlığıyla en atletik isimlerden biriydi. muhteşem smaçlarıyla “air jordan” lakabı alan jordan’ın elde ettiği ödüllerden bazıları da şu şekilde özetlenebilir:
    nba mvp ödülü: 1987–88 1990–91 1991–92 1995–96 1997–98
    tsn the sporting news mvp ödülü: 1987-88 1988-89 1990-91 1991-92 1995-96 1996-97 1997-98
    nba finalleri mvp ödülü: 1991 1992 1993 1996 1997 1998
    nba all-star mvp ödülü: 1988 1996 1998
    nba yılın defans oyuncusu: 1987–88
    nba yılın çaylağı: 1984–85
    naismith yılın kolej oyuncusu: 1984
    john r. wooden ödülü: 1984
    adolph rupp ödülü: 1984
    usbwa yılın koley basketbolcusu ödülü: 1984
    acc yılın basketbolcusu: 1983–84
    tsn the sporting news yılın kolej basketbolcusu ödülü: 1983-84
    nba all-star smaç yarışmasında iki 1’lik: 1987 1988
    sports illustrated yılın sporcusu: 1991
    nba’de tam 16 kez ayın basketbolcusu
    nba ilk 5’inde 10 kez birinci seçim (1986-93 1995-98)
    nba defans takımında 9 kez birinci seçim (1987-93 1995-98)
    nba çaylak takımı ilk seçim (1985)
    nba tarihinin en değerli 50 isminden biri (1996)
    slam dergisi tüm zamanların en iyi 75 ismi (1.)
    espn yüzyılın en iyi 100 atleti (1.)
    north caroline ile 1982’de ncaa şampiyonluğu
    chicago bulls ile 6 nba şampiyonlupu: 1990-91 1991-92 1992-93 1995-96 1996-97 1997-98
    amerika birleşik devletleri olimpiyat takımı ile iki olimpiyat altını: 1984 1992

    -jordan’in mirasi-

    nba’e her veda ettiğinde televizyon reytingleri düştü her geri döndüğünde (2 kez) o ve ona bağlı firmalarla reklam anlaşması bulunan şirketler toplamda 1 milyar dolardan fazla kazanç elde etti. basketbolun dünya çapında çok önemli bir yere gelmesini sağlamakla kalmadı çalıştığı herkese fazlasıyla kazandırdı: 15 firmayla yaptığı sponsorluk anlaşmalarında bu 15 firmanın tamamı jordan’dan daha fazla kazanç sağladı ve bunu açıkladı. boks efsanesi muhammad ali ve beyzbol efsanesi babe ruth’u her oylamada geride bırakarak tüm zamanlar’ın ve yüzyılın en iyi sporcusu ödüllerini almayı başardı. dünyanın en prestijli spor dergilerinden sports illustrated’ın kapağına rekor kırarak 49 kez çıktı.
    anfernee “penny” hardaway grant hill kobe bryant lebron james vince carter ve dwyane wade “yeni jordan” olarak lanse edildi ama hiç biri “air jordan” imajına yaklaşamazken onun karşısına çıkartılan bu isimler larry bird ve magic johnson gibi jordan’ın ayrı bir yerde olduğunu ifade etmekten çekinmedi.
    sayısız ödül ve rekora sahip olan michael jordan son olarak 6 nisan’da naismith memorial basketbol onur listesi’ne de girerek inanılmaz kariyerine bir yeni onur daha eklemiş oldu.

    onunla ilgili ilginç açıklamalar.
    "tanrı jordan kılığında aramızda..."

    aynı dönemlerde basket oynadığı
    atlanta hawks'ın oyun kurucusu steve smith için majesteleri şöyle söylemiştir,
    "beni savunmasıyla en çok zorlayan basketbolcudur"

    steve smith ise şu şekil karşılık vermiştir,
    "jordan o kadar üst düzeyde farklı bir basketbol oynuyorki onu savunmak yerine izlemeyi tercih ediyorum"

    kaan kural, lebron james' in jordan la kıyaslanması üzerine:

    "ben oyucuları kıyaslamayı sevmem. ama jordan olmak imkânsız. mutlaka ondan daha yetenekli oyuncular gelecek. bence tracy mcgrady ve kobe bryant'ın mj'den daha az yetenekli oyuncular olmadığını düşünüyorum. fakat michael jordan'ın zihinsel gücü iki üç insan da var. ben onu michael schumacher ve tiger woods ile karşılaştırırım. michael jordan yenilmeyi asla kabul etmeyen, kazanmak için yeteneklerini sonuna kadar zorlayan ve bunu akıllı bir şekilde kullanan bir insan. lebron james jordan'ı istatistikler de geçse de asla onun kadar maç kazanamayacak. jordan'ın zihinsel gücüne hiç kimsenin ulaşamayacağını düşünüyorum. "

    bill clinton: “ ben potansiyelini bu kadar üst düzeylerde azimle ve yaratıcılıkla kullanan birine daha önce hiç tanık olmadım.”

    "eğer spor âlemindeki sporcuları bir değerlendirmeye tabii tutsaydım, her yönden 10 tam puan alacak yegâne kişi michael jordan olurdu." alonzo mourning

    "kimi zaman maçın ortasında olduğum yerde durup kalırdım. çünkü onun çılgınca bir hareket yapacağını bilirdim. böyle bir durumda sağa sola koşuşturmaktansa, olduğum yerde kalıp, seyretmeyi tercih ederim." kenny anderson

    "onun benim için ancak hayalini kurabileceğim hareketler yaptığını gördüm. onun potanın bir tarafındaki dip çizgiden smaç yapacakmış gibi havalanıp, havada bir müddet asılı kaldıktan sonra altından geçip diğer tarafından ters turnike attığını gördüm. bunu kendim görmesem imkânsız derdim." shaquille o'neal

    "michael bana gözleri kapalı serbest atış atabileceğini söylediği maçı asla unutmam. onunla bunu asla yapamayacağı konusunda iddialaştım. o da yaptı! o gün düşündüğüm eve gidince çocuklarıma ne söyleyecektim." dikembe mutombo

    "benim jordan hakkında anlatmaktan en hoşlandığım hikaye, pistons'da oynadığım sene chicago ve detroit arasında oynan maçtır. michael potaya doğru ilerliyordu, önünü kesmek için yukarı doğru sıçradım. dilini dışarı sarkıttı ve sağından geçeceğini sandım. ama o havadayken dilini ve yönünü diğer tarafa çevirdi, diğer yanımdan geçti ve topu sağ eliyle potaya bıraktı. ben de orada öylece durup seyrettim. sonra chuck daly' le göz göze geldik. rengi atmıştı. ona zar zor 'bir şey söylemene gerek yok, ben de gördüm' diyebildim, o kadar." john salley

    "gerçekten aklımdan hiç çıkmayan maç var, asla unutmayacağım ve evde kasette kayıtlı olan. new jersey'de oynuyorduk. michael topu aldı ve derrik coleman, chris dudley ve chris morris ona doğru geldiler. içten bir manevra yaptı, dışarıya doru bir hamle yaptı, topu arkasından geçirdi ve şutu attı. inanılmazdı. o en iyisi ." horace grant

    "benim en favori maçım 1990-91 finallerinde yaşandı. michael topu sürerek geldi, sağa doğru bir feyk attı, sola doğru gitti sonra sıçradı ve havada bir an asılı kaldı. dilini dışarı sarkıttı ve bu sırada hala havada asılı duruyordu, bende içimden 'hayır, bunu yapamaz, bunu yapmamalı, bizim takıma bu olmaz beni üzerimden bunu yapamazsın' diye düşünüp duruyordum... ama yaptı. uçtu, topu bir elinden diğerine aldı ve içine bastı. michael bütün seyircilerin çıldırmasına yol açmış gibiydi. herkes saçını başını yoluyor, bu inanılmaz basketi gördüklerini inanamıyorlardı. eminim ertesi gün, ofise gittiklerinde bütün millet sadece bundan konuşmuştur." magic johnson

    "michael bu oyunu sadece iki nedenle oynuyor; çünkü oynamayı seviyor, meydan okumaya bayılıyor.” bj armstrong

    "oyun son çizgi civarındayken, topun bu adamın eline geçmesini istiyorsunuz ki iyi bir oyuncu nasıl olur göresiniz. işte michael'i özetlemek için kullanabileceğim kelimeler bunlar: o iyi bir oyuncu, en iyisi." john paxson

    "vancouver karşısında oynanan bir maçı hatırlıyorum. bitime 6 dakika kala, 12 sayı gerideydik ve normalde maçı kaybetmememiz gerekiyordu. ama michael sadece 'bu kadar yeter, buna izin veremem' dedi ve vancouver tarihe karıştı." bill wennigton

    "ne zaman başımız sıkışsa michael turboları açıyor." james edwards

    "bazı oyuncuların baskete giden yolu bulmalarını seyretmek çok ilginç ve michael'da beni en çok etkileyen taraf da bu. onun nasıl sıçradığı ve smaç yaptığı hakkında konuşup durabilirsiniz, ama basketbolu gerçekten bilen insanlar onun çembere giden yolu her defasında keşfetmesinden, şut atmak istediği her zaman, o şutu ne yapıp edip bulmasından daha çok etkiliyorlar. chicago'ya ilk geldiğinde inanılmaz şaşırtmıştı. onunla aynı takımda oynadığımızda, rakip takımda oynadığınızdan daha çok etkileniyorsanız." dennis rodman

    "o, oyuncuların oyuncusu. o, kendiniz oynamadığınızda seyrettiğiniz adam. bazen onunla maç yaparken bir hareket yapıyor ve siz kendi kendinize 'keşke ağır çekimde tekrar görebilseydim' diyorsunuz." karl malone

    penny hardaway mj washington da son senesinde son new york maçını oynadıktan sonra sahada alkışlanırken basına şöyle bir demeç veriyor.

    ''ben küçük bir çocuktum ona hayrandım. ben basket oynayan üniversiteli bir liseli bir gençtim onu örnek alırdım. üniversitede aynı. ben nba ye geldim all-star oldum fakat hala onu izliyor ondan öğreniyordum. o 40 yaşında ve hala ondan çok şey öğreniyorum herhalde ölünceye kadar da öğreneceğim''

    magic johnson “ basketbolcular ikiye ayrılır. biz normal adamlar vardır, diğer yanda ise tek başına michael jordan”

    magic johnson: “"bazen jordan o kadar güzel oynardı ki onu savunmaya çalışmak yerine potayı güzel gören bir yerden jordan’ın yapacağı şeyi izlemeyi seçiyordum, çünkü ertesi gün herkes o hareketten bahsederken tam anlamıyla görememiş olmak beni çıldırtıyordu..."

    craig eghlo= '' durdurmak mı? öyle bir şansımız olabileceğine siz inandıysanız bende inanıyorum o zaman, fakat hiç sanmıyorum. durmanın anlamını sanırım bilmiyor.''

    ''ben jordan'a maçta ne yapması gerektiğini söylemezdim ama sana söylüyorum.''
    phil jackson’dan kobe 'ye ithaf.

    "michael saygı duyarak izlediğim ve bana oynadığım günleri tekrar yaşatan tek oyuncu." dr.j

    son olarak ta majestelerinin açıklamaları,
    “herkes bir şekilde michael jordan gibi olmak istiyor, bense her gün michael jordan olmak zorundayım.” michael jordan

    jordan- "yetenek maçı kazandırır ama zeka ve takım oyunu şampiyonluğu!"

    jordan "kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım.. çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım.. işte başarımın sırrı..."

    “yenilmeyi kabul edebilirim, ama bir daha denememeyi; asla!” michael jordan

  • ilk başta hollywoodvari bir gençlik dizisi gibi başlamıştı ne güzel. sonra gene araya silahlar girdi, namus girdi, intikam girdi falan. saçma sapan bir şeye dönüştü. yani bugün bir kuzey dediğin nerden baksan 4-5 kadının namusundan sorumlu. eski karısı var, eski sevgilisi var, eski sevdiği var, kardosunun eski nişanlısı var, anası var danası var.. herif bildiğin ulusal namus operatörü. kötü yola düşecek gibi mi oldun? hemen arıyorsun geliyor, mis gibi ev tutuyor, arada bir para gönderiyor, etrafındaki hergeleleri dövüyor.. bütün dizinin namusu bu herifin omuzlarında. kimse de demiyor ki aga sana noluyor? tam tersi herkes kabullenmiş, herkes memnun. adam bildiğin türkiye'nin en çok tavsiye edilen operatörü ya, canıms.