hesabın var mı? giriş yap

  • butik kafeler genelde sakin olduğu için seçilebilir. benim vize-final döneminde taze istanbullu olarak ziyaret ettiğim, rahatlık ve sakinlik açısından verimli çalışma imkanı sunan kafeler;

    starbucks'ın ortaköy, bebek, moda şubeleri (genellikle öğleden sonra kalabalık oluyor bu şubeler. hem self servis olması, hem de saatlerce oturup wifi ve elektrik prizini sömürseniz de size müdahale eden birinin olmaması açısından çok rahat, biliyorsunuz. isterseniz kadıköy rıhtım ve bahariye'deki beş katlı büyük şubeleri de tercih edebilirsiniz, ben çok fazla insan ortalıkta dolaştığı için sevmiyorum.)

    caffe nero'nun yeniköy, moda, akaretler şubeleri (moda şubesi öğleden sonra epey kalabalık oluyor, yer bulamayabilirsiniz, sövmeyin sonra. yeniköy ise çok sakin, üstüne manzarası var. daha ne olsundu.)

    cherrybean coffees moda şubesi (iki katlı + bahçeli bir kafe. self-servis olduğu için oldukça rahat ve başınıza ekşiyen, saçma sapan bahanelerle rahatsız eden çalışanlar yok. burada galata şubesini de yazmıştım ama kapandı ne yazık ki.)

    kadıköy'de pappa cafe, iki kedi cafe, muaf, page cafe & gallery, polka, day coffee design, coffee manifesto, sakura, walter's coffee, juliet kitchen & rooms, yumma, dün moda, sayfiye moda (pappa arka sokaklarda kaldığı için sakin, iki kedi cafe'nin sahibi hanımefendi inanılmaz güleryüzlü ve pozitif, muaf moda burnu tarafında fakat öğleden sonra kalabalık olan mekanlardan. kev öğleden sonra kalabalık olabiliyor, polka ve zuhal ise sakinliğiyle sizi çekiyor. tabi çalışmak için de pek güzel. day coffee'de aynı zamanda el yapımı defterler ve aksesuarlar satılıyor. walter's hakkında detay vermeme gerek yok sanırım, edebinizle gidip ders çalışacaksanız tercih edin, tulum giyme niyetiniz varsa sanırım artık giydirmiyorlar. * dün ve sayfiye moda burnu'nda yer alıyor, ikisi de inanılmaz ferah ve sakin kafeler. sayfiye'ye beni bağlayan günlük muzlu rulo pasta yapmaları ve kafam kadar porsiyonla servis etmeleri -ki kocakafalıyımdır- neyse, yeter ki siz çalışın çocuum.)

    karaköy'de ot dergi cafe, karabatak, mums cafe, ops, sahi (ot dergi kafe kamondo merdivenini çıktığınızda sağda kalıyor, küçük bir kafe. karabatak, mums ve ops biraz daha görselliğe hitap eden fakat gözlemlediğim kadarıyla bütün gün o kafeden o kafeye sürüklenmek dışında bir amacı olmayan kitlelerin uğrak yeri. şansınıza bağlı biraz. sahi'de çok lezzetli çikolatalar ve kendi seçtiğiniz malzemelerle oluşturacağınız lokumla dersi sallamama seçeneğiniz var.)

    şişhane'de; mavra (çalışırken apartmandan çıkan okan bayülgen'e sataşmak isterseniz gidebilirsiniz.*) ,drip coffee (pera'da sokakla iç içe çalışmak ve güzel bir apple pie yemek isterseniz tercih sebebi olabilir.) , türk alman kitabevi (bunu bilmeyen kalmadı zaten. hem fiyatlarıyla öğrenci dostu, hem de altı kahve aldığınız zaman yedinci kahvenizi hediye ediyorlar. + harika bir çalışma ortamı var.)

    bunların dışında, beşiktaş' ta minoa cafe & bookstore, nişantaşı'nda moc, coffee bain, sunday teşvikiye, bebek'te mangerie, yeniköy'de yeniköy kahvesi, galatasaray'da brew coffeetercih edilebilir.

    edit: güncelleme.
    edit 2: kapanan mekanların güncellenmesi + yeni tavsiyeler.

  • nick bulmam lazim adlı troll'ün muharrem ince'nin miting başlıklarını ilk açan yazar olması durumudur.

    kendisi de bir troll olarak çoğu kişinin engelli listesinde olduğunu bildiği için, miting başlıklarını kendisi açarak sözlük ortamında muharrem ince'nin mitinglerine daha az entry girilmesini amaçlamaktadır.

    nick bulmam lazim adlı tipin başlıklarını engellerseniz muharrem ince'nin mitinginin başlığını da görmemiş oluyorsunuz.

    iyi düşünülmüş bir maaşlı yazar fikri ancak yemezler.

    (bkz: kekimi ye beni yeme)

    edit: nick bulmam lazim'ın engelini kaldırmak için buraya gidebilirsiniz. bunu belirtmemi isteyen eksi was here adlı susera teşekkürler.

  • futbolda ceza sahası içinde 10 kusurlu hareketten bir veya daha fazlasının yapılması sonucunda verilen penaltı kararının ağır bir cezalandırma yöntemi olması durumudur.

    bir şekilde bu penaltı konusunun yeniden düzenlenmesi taraftarıyım. ceza sahası denilen yer yaklaşık 640 metre kare alana sahip bir bölge. eni 40, boyu 16 metre bu alanın her bölgesinde yapılan kusurlu bir hareketin penaltıyla cezalandırılması bana göre çok ağır bir karar.

    ceza sahası çizgisi ve futbol sahasının bitiş çizgisinin kesiştiği köşede gol ile alakasız bir pozisyonda yapılan hata da penaltı, kaleciyle karşı karşıya pozisyonda ki oyuncuya yapılan faul de penaltı.

    ceza sahası içerisinde kaleden uzak bi bölgede saçma sapan bir şekilde seken topun defans oyuncusunun eline çarpması da penaltı, defansın gol olacak şutu eliyle kesmesi de penaltı.

    ya da diyelim ki yerleşmiş bir defansa karşı pozisyon bulmaya çalışan takımın oyuncusu, rakip defansla itişe kakışa koşarak pozisyon bulmaya çalışırken tam ceza sahasına girdiği anda kendini yere bırakıyor, bu da penaltı. oysa beş santim önce düşmüş olsa frikik kullanılacak. aynı zamanda ortada bir gol pozisyonu da yok. defans yerleşmiş, kaleyle arasında 16 metre var. penaltı kullanılıyor ve bedavadan atılmış bir gol.

    penaltı kuralı yüzünden gol olmayacak pozisyonlarda bedavadan çok fazla gol atıldığı kanısındayım. ki bana kalırsa kullanılan penaltıların büyük bir çoğunluğu böyle durumlar sonucunda ortaya çıkıyor.

    bence penaltı ile cezalandırılacak alan küçültülmeli ya da ceza sahası içinde yapılan her kusurlu hareket, penaltı ile cezalandırılmamalı. 640 metre karelik alan, 11 metreden kaleye ceza vuruşu yapılmasını gerektiren hatalar için çok fazla büyük. hiç gerçek bir futbol sahasında oynamamış birinin anlaması için şöyle bir örnek vereyim. ceza sahası alanı yaklaşık olarak ortalama bir halı saha boyutunda. sadece eni biraz daha küçük.

    acaba bir tek ben mi böyle düşünüyorum, merak ediyorum.

  • olm isteseydiniz icardi'nin golünü paket yapıp size gönderirdik niye bu kadar zahmet ettiniz de şanlıurfa'ya geldiniz adamlar icardi'den gol yedi kaçtı gitti ahaha

  • bu terörist belki gebermiştir, ama kendisine ne istediyse veren zihniyet hala bu topraklarda yaşıyor.

    türkan saylan'ın, kuddusi okkır'ın, ali tatar'ın ve daha nicelerinin ahı var.

  • bir türlü kıvamını tutturamadığım tatlıdır.

    sanırım benim cihazlarda bir sorun var aq

  • yaklaşık 30 senedir bu tarz ürünler üreten markaları kullanıyorum. the north face-tnf eskiden uluların ulusu bir markaydı. adamlar çıkartacakları ürünleri dağcılara bir sezon boyunca test ettiriyor, gelen geri bildirimler sonrası düzeltmeleri yapıp satışa çıkartıyorlardı. sanırım 2010 senesine doğru bu outdoorcu-dağcı tasarımcı tayfayı çıkarttılar ve doğasporunun nike'ı olma yoluna girdiler. daha fazla kar gördüklerini düşünüyorum. o tarihten sonra aldığım bütün ürünleri elimde patladı. yağmurlukları ile montlarının iki, üç sene kullanılmadan sonra gore-tex katmanarı ayrılıyor. polarlarına bakıyorsun, beş kat pahalı oldukları decathlonun polarının ısıtması yanında solda sıfır. en uyduruk ürünlerine bile dünya para istiyor. avrupa ve amerikada, ciddi outdoor sporcular bu markadan uzak durmaya başladılar.
    columbiya ise orta sınıf bir tekstil üreticisidir, özellikle türkiyede saçma pahalıdır. teknik anlamda özel bir ürün, ayakkabı gibi alınmaması gerekir.
    jack wolfskin tekstil anlamında iyidir, pantalon ve polarları çok başarılıdır ama yine çok para burada.
    yukarıda yazıldığı gibi fjall raven, mammut, marmont gibi markalar çok başarılı ürünlere sahipler, alın tepe tepe kullanın. helly hansen'in montları, tekstil ürünleri, özelliklede içlikleri muhteşemdir. lafuma, millet gibi markalar ise kusura bakmayın ama çok basit ürünler, en fazla günlük tekstil, giyim için indirimdeyken alınacak markalardır benim için. ayakkabıları bir sene bile dayanmadan ayakta patlamıştır.
    ayakkabı konusuna gelince başlıktaki üç markanında ayakkabısı giyilmez, ayakkabı işi çok özel uzmanlık gerektirir, asolo, garmont, la sportiva, lowa hadi araziden çok şehirde kullanacağım diyorsanız salomon gibi markalara bakmanız gerekir.
    bütün bunlara rağmen amacınız outdoor ürün alıp gerçek anlamda faydasını görmek yerine daha çok farklı ve isim yapmış marka giymek ise muhtemelen burada anlatılanları kulak arkası edeceksinizdir. bununla beraber gerçekten işe yarayacak outdoor ürünler alıp hayatınızı kolaylaştırmak istiyorsanız outdoor ürünler konusunda uzmanlaşmış firmalara, özel mağzalara yönelmeniz hem kullanım açısından hemde cebiniz açısından hayırlı olacaktır.

  • hababam sınıfında da böyleydi. okuldan kaçmasınlar diye kız öğrenci getirtmişti pinti müdür.

  • japon mafyasına patentini satmayı umduğum yeni silahım.

    görmüşsünüzdür samuray kılıcı (katana) şeklinde şemsiyeler var. gören önce bir "noluyoruz, herif kılıçla dolaşıyor" diye şaşırıp sonra şemsiyeyi farkedince gülüyor.

    benim icadımda ise gören önce kılıç sanıyor şaşırıyor, sonra şemsiye olduğunu anlayıp gülmeye başlıyor, sonra şemsiyenin içinden çıkan kılıçla ikiye bölünüp gülümsemesi yuzünde donuyor.