hesabın var mı? giriş yap

  • ülkede bir şair, bilim insanı, sanatçı veya sporcu yetiştiremeyenlerin "çivi çakıyoz yeaa" diye atladığı köprü.

    insana değil beton dökmeye yatırım yapın: sonra altınızda alman arabası, cebinizde amerikan telefonu, ayağınızda amerikan ayakkabısı, üzerinizde italyan kıyafeti ile fransız-isveç tasarımı, bankadan borçla yapılmış köprüden geçerken miliyetçilik yaparsınız boş boş...

  • hayal kelimesinin arapça'daki kökü, "imgelem" ve "zihinsel görüntü" gibi anlamlarının yanı sıra, "gövdeden ayrılmış ruh" gibi bir anlama da sahiptir. bu dikkat çekici üçüncü anlam, soyut bir kavramı anlamdan taviz vermeden somutlaştırmaya yönelik, başarılı bir girişime benzer. aynı zamanda, yaratıcı tarafından gövdeye hapsedilen ruh kavramına sözlü bir başkaldırı niteliği taşır. yaratma gücünün yaratıcı'ya özgülüğünün karşısına, insani (kendini bilmez) bir yaratı kavramının başlangıç noktası çıkarır, hayal. büyük ingiliz nüktedanı ve oyun yazarı sir bernard shaw, "back to methuselah"ta yılan'ın ağzından, hayal kavramına ve yaratıya dair ilginç şeyler fısıldar: "yaratının başlangıcıdır hayal. dilediğinizi hayal eder; hayal ettiğinizi amaçlar; amaçladığınızı yaratırsınız neticede." aynı shaw, bir akşam davetli olduğu bir piyano konserinde, resitalin ardından eşiyle birlikte oturduğu koltuktan kalkar ve genç piyanisti tebrik etmek üzere onun yanına gider. kendine has o üslupla, "lütfen, genç adam, tanrıları daha fazla kızdırmamak adına her gece biraz olsun kötü çalınız." der. sanatta, doğaçlamada, baştan çıkarmada ve hikâye anlatıcılığında; yani yaratıda karşımıza çıkan bu efsun, tanrısallıkla bu hoşbeş olmuşluk, "gövdeden ayrılabilmiş ruhların" harcıdır sanki. bütün varoluşun bir zamanlar bir hayalden ibaret olduğu düşüncesi, bu açıdan, kendi vücudunu terk eden, sıkılgan bir yaratıcı imajını akıllara getirir. zamandan ve mekândan münezzehliğin insanca bir ifadesi olan hayal, böylelikle antropomorfik bir yön kazanır.

    ancak insani bir avuntu olan hayalin de ötesi vardır. tahayyül söz konusu olduğunda, mekânı zihinde canlandırmak, onu cisimleştirmek için öncelikle istenç gerekir. soyut kavramları somutlaştırmak için zihnimizi kullandığımızda ise bu, tasavvur olur. lakin bunların dışında, insan iradesi ve aklın kontrolü* dışında sökün edenleri tanımlayan tevehhüm* söz konusudur. vehim, "kuruntu" anlamıyla kestirilip atılsa da, çok katmanlı manalara sahiptir. mesela matematik ve metafizik, tevehhüm ile yapılır. sanat ise tahayyül ile yapılır. tevehhüm, tahayyülün sınırlarının ötesine gidebilmesinin yanı sıra, ortaya çıkışı için istenç de gerektirmez. daha baştan sabote edilmiş, uzay ve zamandan arı bir gerçeklik projesi olan hayal, zaten uzay ve zamanca sınırlanmış insanın, "gövdesinin dışına çıkan bir ruh" olma özleminden köklenir. tevehhümün, antropomorfik herhangi bir fenomeni çağrıştırmaksızın ve insani herhangi bir zaafa dayanmaksızın ortaya çıkışıysa, "her şeyi hayal ederek var eden bir yaratıcı" yakıştırmasından daha elverişli bir kavrayışa temel oluşturabilir.

    hayali söz konusu etmeyecek kadar zengin ve engin bir hayat, insanda herhangi bir arzu bırakmaz. insan psikolojisi böyle bir durumda, bir kendi-kendini-imha sürecine girmekten korunma girişimi olarak, arzuyu yeniden yaratır ve boşluğa, belki yoksulluğa gereksinir. vehim, bu tip bir ödünleşime gebe değildir. insanın kendi içinde karşılaştığı biyolojik meydan okumaların ortadan kalkabileceği boyutlar, sıkılgan bir yaratıcı imajı kurgulayan sözdizimindeki hatayı gözler önüne serer.

  • yahu arkadaş 2024 e giricez 2024!
    koskoca bir ülkenin "başkentinde", vahşi hayvanlar dolaşıyor, insan avlıyor.

    tekrar ediyorum, bir ülkenin başkentinde vahşi hayvanlar insan avlıyor. burası bir afrika ülkesi değil.
    orta asyanın veya hindistanın unutulmuş bir köyü de değil.

    türkiye burası türkiye. utanın be utanın. utanın.

    ek; zafer partisinden bu konunun kökten, temelli çözümü ile ilgili çalışma ve vaatler bekliyorum. bir siz varsınız bu ülkede bizi düşünen. lütfen görün, duyun bizi.

  • burada gözükmekte olan anıttır.

    tarihin gördüğü en büyük sistemli seri cinayetler dizisine imza atan terör örgütü asala, türkiye'nin 300'den fazla sivil vatandaşını yaralamış ve 46 diplomatını acımasızca katletmiştir.
    kendi varoluş bildirgesinde dahi, yöntemini terör yaymak olarak açıklayan bu örgüt, vahşice masum sivilleri katletmiştir.

    işte bu teröristlerin anısına, ermenistan hükümeti alenen hiç utanıp sıkılmadan, bir anıt dikmiştir.
    ne içerdeki hainlerden, ne de dışarıdaki düşmanlarımızdan bir allah'ın kulu da çıkıp yahu kardaş, bu yaptığın ayıp değil midir, diye sormak zahmetine bile girmemiştir.

    bugün sarkisyan'da benzer şeyleri söylüyor, bizim acılarımız çok büyük derken, anadolu'da ermeni çetelerince camilere toplanıp yakılan masum türk köylerinden bahis açılınca, "bir kaç köyde sıkıntı olmuş olabilir" diyerek vahşice öldürülen 500bin türk köylüsü için dalga geçer gibi konuşabiliyor.

    yahu adam senin diplomatlarını tek tek biçen teröristler için anıt dikmiş, sen hala yüz sene önce ortak yaşanmış acıların türk tarafını silip, ermeni tarafını sahiplenme derdindesin.. sahi bu nasıl vicdandır?

  • 2021 yılı itibariyle ülkedeki hekimlerin mecbur bırakıldığı göçtür.

    nedenleri
    1) şiddet ve mobbing zirvede
    - halkımızın doktor dövme ve sövme özgürlüğünün kısıtlanmaması için harekete geçilmemekte
    - ayrıca mobbing ve şiddet sayesinde hekimlerin çok yüksek sayıda hasta bakması sağlanıyor

    2) malpraktis
    yapılan işin sorumluluğu %99 hekimlerde, ekstra ödenen para ise -artık- yok.
    -devlette kazanılan para küba, ödenen tazminatlar ise amerika ayarında

    3) mali boyutu
    - genelde orta/alt seviye ailelerden gelen hekimler eskiden tüm bu zorluklara ilerisi için katlanıyordu artık o iş neredeyse bitti.
    - iyi para kazanacak bir branştaysa ve türkiye'de özelde çalışmaya katlanabilecek biriyse bile 40 yaşından önce sınıf atlatacak paralara çıkması imkansız.
    - mevcut durumda benimle aynı yaşta olan ama 20-22 yaşlarında işe girip para kazanmaya başlayan herhangi bir sağlık çalışanının kazandığı toplam paraya ulaşabilmem enflasyonu hesaba katınca uzman doktor olarak ancak 35 yaş dolaylarında mümkün olacak
    - memurlar arasında saat başına en az ücreti alan grup hekimler (özellikle pratisyen ve asistan hekimler)

    4) ülkenin genel durumu
    - demografinin değişmesi
    -liyakatın tamamen bitmesi
    - ekonomi ve alım gücünün yerin dibine geçmesi

    5) en önemlisi mesleki tatminin bitmesi
    - ne maddi ne manevi tatmin kalmayınca motive edecek bir şey de kalmıyor.

    bu son sabit ödeme/performans sistemi düzenlemesi sonrası ben dahil hekimlerin çoğunun düzelme umudu bitti, iki günde yurtdışına gidiş için olan doktor dayanışma gruplarının üye sayısı hızla artışa geçti.

    kusura bakmayın ama dünyanın her yerinde, en fazla 1 yıllık sıkı çalışma ve akreditasyon süreci ardından ortalama/ortalama üstü kazanıp yaşayabilecek birisini asla ülkede tutamazsınız, sonuç:

    --- spoiler ---

    tabipler göçü

    --- spoiler ---

  • zamanında "adım umut değil umutinho olsa bambaşka olur" diyen futbolcu. keşke öyle olsaydı da yabancı sınırına takılsaydın amk.