hesabın var mı? giriş yap

  • okuyunca nasıl bir yokluk içinde okuduğuma şaşırtan yazıdır.
    biz de kızlı erkekli oturduk ama hiç bir kız gelip kucağıma oturmadı. demek sorun sadece bizim lisedeydi.
    karşılıklı münazaralar yaptık, fikirlerini dinledik, fikirlerimizi çarpıştırdık. beraber ders çalıştık, ders dinledik, ders astık.
    okuldan kaçıp dönercide 1.5 porsiyon döner yedik, sinemaya gittik güldük muhabbet ettik.
    bazen karşılıklı futbol oynadık, kavga ettik, beraber sevdik, sevdiğimizi müzikleri bir kulaklıkla dinledik.
    bak bu kitap çok güzel diyerek birbirimize kitaplarımızı paylaştık, bazen de gençliğin verdiği heyecanla ağzımızdan tükürükler saçarak kavga ettik fikir ayrılıklarımız yüzünden.
    birbirimizi güzel/yakışıklı bulduk, aşık olduk.
    kadın ya da erkek hepsinin birer adı vardı hepsi birer bireydi başta.
    fikirleri, hayalleri, hedefleri olan kızlar tıpkı erkekler gibi. evet hiç biri kucağıma oturmadı ne yazık ki.

  • valentina tereshkova, uzaya giden ilk kadın. 1937 yılında rusya’da dünya geliyor. çiftçilik yapan yoksul bir aileye sahip. ikinci dünya savaşı’nda babasını yitiriyor. maddi zorlukların daha da baş gösterdiği bu devrede liseyi yarıda bırakarak fabrikada çalışmaya başlıyor. tereshkova bir yandan da amatör paraşütçülükle ilgilenerek uzaya selam çakmaya başlıyor aslında.

    1960’larda abd ile sovyetler birliği arasındaki meşhur uzay yarışı var. her iki tarafta ilkleri gerçekleştirmeye çalışıyor. valentina tereshkova o dönemlerde rusya’daki politik bir toplulukta sekreter olarak çalışıyor.

    sovyetler 1961’de yuri gagarin’in uzaya çıkan ilk isim yaparak bir ilke imza atıyor. ikinci hedef uzaya ilk kadını çıkarmak. sovyetler birliği geniş çaplı bir seçme yapma kararı alıyor. bunun için aranan şartlarsa şunlar: adayların 30 yaşının altında ve paraşütçü olmaları, maksimum 1.70 boy ve 70 kg’ye sahip olmaları. 400’ün üzerindeki adaylar arasından ilk dörde girmeye başaran valentina tereshkova, bu dörtlünün arasından birincisi seçiliyor. valentina’nın sosyalist dünya görüşü, azimli kişiliği dönemin sovyetler birliği için önemli bir artı olmuştur. seçilmeyi başararak yoğun bir eğitim programına giriyor tereshkova.

    16 haziran 1963 günü vostok 6 adlı uzay yolculuğu gerçekleşiyor. valentina tereshkova, dünya etrafında tam 48 tur atarak 3 gün uzayda kalıyor. bu süre, o güne kadar en fazla 36 saat uzayda kalabilmiş abd’li astronotların da önüne geçen bir süre oluyor. kozmonotun bu yolculuğu sırasında atmosfere dair çektiği fotoğraflar da bilim dünyasında kullanılıyor.
    https://youtu.be/yyr7z90ut4i

    valentina tereshkova sayısız insanın hayalini gerçekleştirdikten sonra “altımda bir göl vardı. paraşütüm çok büyüktü ve 3 km kala açmam gerekiyordu. bu yüzden benim için planladıkları yere, göle iniş yapmam gerekti. aklımdan geçen ilk şey: tanrım, uzaya bir kadın gönderiyorlar ve geri gelir gelmez ilk yaptıkları şey o kadını ıslatmak oluyor.” diyor.

    bugün 83 yaşında ve mars’a gitme hayali varmış. hayal etmek güzel bir şey.

  • çekimlerinin ne kadar özenilmiş, kurgusunun ne kadar güzel olduğunu düşünürken bir yandan da beni bir huzur, hüzün ve sükunet hali aldı. bir de o zamana ve oraya özlem duydum. bunun adı:

    (bkz: fernweh) almanca'da "uzaklara gitmeyi özlemek" anlamı olsa tam manası "hiç gitmediğin bir yere özlem duymak" bu kelimenin. işte bu videoyu izleyince tam da bu hisse kapıldım. üstüne bir de sözlükten iki kişinin orayla ilgili anılarını okuyunca iyice garip oldum.

    o videodaki herkesi, hepsinin hikâyesini merak ediyorum. o çocukların şimdiki hali nasıl, neredeler? köpeğini gezdiren siyahi abi hala hayatta mı? o kamerayı eliyle kapatan abi neler yapıyor? yeşil gömlekli adam ve yanındaki kısa boylu sevgilisi evlendiler mi ayrıldılar mı? bu düşüncelerden alamıyorum kendimi.

    bir de fark ettiniz mi bilmiyorum ama çok klasik giyinen ve klasik stile sahip olan insanlar hariç herkesin kılığı kıyafetinden bunun başka bir döneme ait olduğunu anlıyor insan. video sanki dün çekilmiş gibi 1080i 60fps olsa bile...

  • 35 yaşındayım ve şimdiye kadar güneş gözlüğü bile kullanmamış bir insan olarak ormanda 10 kaplan gücünde görüyorum. hiç kıskanmaya gerek yok, herkesin bir defosu vardır.

    geçen çarşamba uyandığımda sol kulağım tıkanmıştı, grip olduğumu sandım. perşembe günü tıkanıklığa çınlama ve uğultu eşlik ediyordu, su kaçtı zannedip çıkarmaya uğraştım. cuma günü sol kulağımdan kendi sesimi bile duyamadığımı fark edince hastaneye koştum. ani işitme kaybı adında bir hastalık geçiriyorum. kortizon, hiperbarik oksijen tedavisi, odyometri sonuçları, dengesizlik, halsizlik, baş dönmesi...

    bir günde sağır oldum. düzelir miyim? kimse bilmiyor.

    her gün 15-20 kişi ile beraber denizaltı görünümlü basınçlı bir odada, 2 saat boyunca oksijen maskesiyle oturup kulaklarımdaki basıncı eşitlemeye çalışıyorum. kemik hastaları da var, işitme yerine bir sabah kalkıp gözlerinin görmediğini fark edenler de, beyin tümörü nedeniyle tedaviye girenler de...

    bence gözlük havalı bir şey, işitme cihazı pek o kadar değil.

  • isimleri açıklanmayan golcülerin

    arif erdem
    hakan şükür
    okan buruk
    emre belözoğlu

    olduğu olay. beyler bu bilgi çok gizli deep web'in 11. katmanında buldum. lütfen halk öğrenmesin. kanzuk bu başlığı google'a kapa evladım.