hesabın var mı? giriş yap

  • kendine has avantajları ve güzellikleri muhakkak olacaktır ancak genç insanların kendilerini toplumdan izole etmek istemesine anlam veremiyorum çoğunlukla. bunun yerine tatilleri veya boş vakitleri "kafa dinlemek" için değerlendirmek daha makul geliyor. ıssız köyde iş imkânı çok az olur. yaşam genelde "kendi kendine yetme" üzerine kuruludur ve hayatın büyük bölümü bunu sağlamakla geçer. bugün abd'nin kırsal kesiminde 100 bin dolarlık araçlara binen insanlar dahi elektrik, su, internet gibi bizim temel ihtiyaç olarak gördüğümüz şeylere erişimde değilse bile bunların devamlılığını sağlamak konusunda çokça çaba sarf etmek zorunda kalabiliyor.

    bunun yanında ıssız köy demek, minimum iletişim ve sosyal imkân demek. kaldı ki norveç'in şehirlerinde bile az insan yaşıyor. köyde kiminle vakit geçireceksiniz? ne işle uğraşacaksınız? arkadaşlarınız, sevdikleriniz kimler olacak? evde kitap okudunuz, internete girdiniz, çayınızı çorbanızı içip etrafta dolaştınız diyelim... ömrünüz böyle mi geçecek? kendinize ya da çevrenize bir şey katmak, gördüklerinizi birileriyle paylaşmak falan istemeyecek misiniz hiç?

    bu "hayal"leri kuran tipler nerelerde ve nasıl hayatlar yaşıyor, cidden merak ediyorum. kimsenin hayalini küçümsemek, alaya almak istemem ama gerçekten anlamıyorum. norveç'te yaşamak istiyorum dese tamam da ıssız köy? bunu söyleyen adam hayatında köyde kaç ay geçirmiştir acaba? bu tarz "kendine yetme" üzerinde temellendirilmiş bir yaşam tarzını benimseyebilecek kadar güçlü müdür mental ve fiziksel olarak?

    yapana saygım sonsuz ama ekşi'de böyle "kaçıp gideceksin buralardan" geyiği yapanları çok tırt buluyorum açıkçası. e türkiye'de de cennet gibi köyler var birader, git artvin'de yeşilliğin içinde yaşa madem öyle. niye yapmıyorsun? vizen mi yok, "buraya gelme" mi dediler? "yhaa ama orası norveç, oranın insanı daha tatlı <3 <3" diyecek olursan kötü bir haberim var: dünyanın neresine gidersen git, "ıssız köy" dediğin yerde yabancılar genelde hoş karşılanmaz. oraya gittiğinde norveçli teyzeler "oyyy oğluşum" diye sevip de sana her gün mantı falan getirmeyecek yani.

    hayır bu kadar meraklıysanız zaten bir sürü proje falan var bunun için. kendi yiyeceğini yetiştiren, enerjisini üreten "eko" köyler inşa ediyor bazı genç insanlar. bunlara saygım sonsuz mesela. adam hipster ama gidip cidden köyde yaşıyor, marulunu domatesini kendisi yetiştiriyor. aç workaway.info'yu, bir sürü ülkede böyle köylere "eleman" gerektiğini görürsün. git yaşa madem. hem geçici bir süreliğine tecrübe kazanmış olursun, köyde yaşayacağım diye hayatından vazgeçmene gerek kalmaz.

    gidin abi. bu kadar istiyorsanız "köyde yaşamak" gerçekleşmeyecek bir hayal değil yani. norveç olmaz da başka yer olur. hepsini geçtim, köyde yaşayacaksan niye norveç'te olmasını istiyorsun? köy ulan bu. her yerde aynı neredeyse. akademik kariyer yapmak istiyorum desen anlayacağım, o zaman "neden şanlıurfa değil de berlin?" diye soracak halimiz yok ama köy yani, ne kadar gelişmiş veya modern olabilir? hadi oldu diyelim, herhangi bir köyün sunamadığı ne sunacak sana?

    ben mi fazla düz düşünüyorum bilmiyorum ama çocuğum norveç'te köyde yaşama hayali falan kursa direkt dedemlerin köyüne postalarım ileride. gitsin sabahtan akşama kadar tarla sürsün, bahçe sulasın, tezeğin bokun içinde dolaşıp yılanın, böceğin eksik olmadığı evlerde yatıp kalksın da görsün dünyanın kaç bucak olduğunu pezevenk.

  • kadın kötü bir şey söylemediği halde birazdan modern çomarlar tarafından linç edilir.

    kendi görüşüdür, selda bağcan öyle giyinmeyi seviyorsa istediği gibi giyinebilir. ama gidip de kimseye "sen niye açık giyiniyorsun," diye saldırmadığı sürece ki böyle biri değil problem teşkil eden bir durum yok ortada.

    ayrıca yukarıda biri öyle bir vücudum olsa ben de kudururdum diye karşısındaki insanı aşağılayıcı tutumda bir yorumda bulunmuş. eminim selda bağcan kazandığı onca başarı ve geldiği o konumda senin gibi modern köylüyü çok kıskanıp kuduruyordur.

  • ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir genç bayanim. üç ay kadar önce
    kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim. geçen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç
    bir sey kesfettim.nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya attim ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin özgül agirligi civaninkinden fazla, yüzügün batmasi gerekirdi. demek bana aldigi yüzük saf altin
    degil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi düsünüyorum,
    ne dersiniz?

    güzin abla' nin cevabi :

    arsimet'in hayatiniza her yönüyle vakif oldugu anlasiliyor. yalniz
    yüzey gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey gerilimi
    suyunkinden çokdaha fazladir, böylece kendinden agir cisimleri de, kaldirabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
    harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim.

    *

  • aslında rezalet tarihi 10 temmuz. bana gelen cavabı şimdi gördüm ama başlığın dikkat çekmesi için bu şekilde açtım.

    şimdi olayın başlangıç noktası burada;
    (bkz: #68859272)

    okumaya üşenenler için çok kısa bir özet geçeyim, urfada tenis oynayacağız gençlik ve spor merkezinde. üyeliğimiz var rezervasyon var gittik tam korta gireceğiz tesis müdürü geliyor bizi spor yaparken su içtiğimiz için saygısızlıkla suçluyor. ramazan ayında olduğumuzu belirtiyor git gide sesi yükseliyor ve bizi tesisten dışarı attırıyor.

    ben bu olay üzerine bimere yazdım. metin eksiksiz şu şekilde;

    bugün bir aydır abonesi olduğum karaköprü gençlik ve spor merkezine tenis oynamak için bir arkadaşımla birlikte gittim. öncelikle gidip her zamanki gibi saat 17.30 için rezervasyon yaptırdım. rezervasyon saatine doğru korta gittik. tam korta girecekken tesis müdürü mustafa bey yanımıza geldi ve elimizde su olduğunu, bunun bir saygısızlık olduğunu söyledi. yaklaşık 10 dakika boyunca bir diyaloğumuz oldu. bize orasının bir spor merkezi olmadığını, gençlik merkezi olduğunu, ramazan ayında belirli yazılı kuralları olduğunu, su içerek spor yapamayacağımızı söyledi ve bizi saygısızlıkla suçladı. ramazan ayında tesiste kuran okunduğundan, oruç tutulduğundan bahsetti. kendisine islamın hoşgörü dini olduğunu, yıllarca oruç tuttuğumu ve oruç tutmayanlara hiçbir zaman bu gözle bakmadığımı söyledim. bir saygısızlığımızın olmadığını, spor yaparken çok sıvı kaybettiğimizi, su içme zorunluluğumuzu kibar bir dille belirttim. kendisi git gide artan ses tonuyla bizi saygısızlıkla suçlamaya devam etti ve en sonunda saatin 17.30 olduğunu, tesisin kapalı olduğunu (içeride çocuklar langırt ve masa tenisi oynuyordu) söyleyerek güvenlik eşliğinde bizi dışarı attı. tesisin 21.00 a kadar kurs ve etkinlik için kullanıldığını biliyorum. ki bu güne kadar hep 17.30-18.30 saatlerinde tenis oynadık.

    ben 27 yaşında bir beden eğitimi öğretmeni olarak tesis müdürü mustafa kırıkçı adına çok üzüldüm. ilinde öğretmenlik yapan ve boş vaktini spor yaparak geçirmek isteyen bizlere karşı gerçekten kırıcı bir üslubu vardı. bizi oruç tutmamakla dahi suçlamaya kalktı. insanların dini görüşlerinin bir spor merkezinde tartışılır hale gelmesi gerçekten bana acı veriyor.

    tesisin çalışma saatleri internette 08.00-21.00 olarak gözüküyor. abonesi olmama ve kort için daha önceden yer ayırtmama rağmen mustafa kırıkçı tarafından tesisten atıldık. yanımızda su ile geldiğimiz için oldu bunlar.

    ilginiz için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. tesis bilgileri be çalışma saatlerinin olduğu ekran görüntüsü ektedir.

    bunu ben gençlik ve spor bakanlığına yönlendirdim. bana cevap veren kurum ise şanlıurfa gençlik ve spor il merkezi. bu sıkıntının ilk ayağı. ben zaten gençlik ve spor merkezini şikayet ediyorum bana cevap il merkezinden geliyor.tarafıma gelen içler acısı cevap eksiksiz bu şekilde;

    `gençlik merkezi gençlerin sosyal, kültürel, topluma aktif vatandaşlar olarak katılmalarını sağlayan ve gençleri zararlı alışkanlıklardan korumaya yönelik çalışmaları yürüten kurumlardır. bu nedenle ramazan ayının ruhuna uygun, daha hassas davranılması gerektiği ve söz konusu olayın da ramazan ayının ruhuna uygun olmaması nedeniyle gençlik merkezi müdürü tarafından nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunulmuştur. tesislerimiz hizmete açık olup belirtilen saatlerde kullanabilirsiniz. bilgilerinize.`

    bakın resmen bize bağıran ve dışarı attıran müdürü savunuyorlar. nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunmuştur diyorlar. adam bize bağırdı ve dışarı attırdı. bu cevap resmen benimle dalga geçmektir.

    şimdi az önce yine bir metin yazdım. olayı anlattım verilen cevabın trajikomik olduğunu belirttim ve yolladım.

    buraya kadar sıkılmadan okuyan dostlarıma çok teşekkür ediyorum. sizden isteğim bu başlığın altına olumlu olumsuz birşeyler yazmanız güncel tutmanız. bu sayede belki bir avukat suser bana ulaşacak ve haklarımı bana anlatacak. belki olay medyaya taşınacak. sözlüğün gücünün malum herkes farkında. koru hastanesi rezaleti tüm ülkeyi salladı sayemizde.

    bu insanlarla bu şekilde başa çıkabiliriz. ben iki senedir orada öğretmenim. belki de bu adamın çocuğuna eğitim vermeye çalışıyorum. onun gelişimine bir şeyler katmak için gece gündüz çabalıyorum. ama devletin sözde en ilgili şikayet kurumu benimle alay edercesine bir cevap yazıyor.

    destek veren herkese çok teşekkür ederim şimdiden. lütfen başlığı güncel tutun buna gerçekten ihtiyacım var. bu yobaz düşüncenin değişmesi için elimizden geleni yapalım. iyi geceler.

    edit: destek için teşekkür ediyorum. mesajların hepsine cevap vereceğim. rezaletin başlangıç tarihi 15 haziran. bunu zaten entry başında olayın başlangıçı diye belirttim link bile verdim. gözünden kaçan birçok yazar olmuş olmalı ki 10 temmuz 14 temmuz neyin ramazanı diyenler olmuş. bimerin bana geri dönüş yapması 10 temmuz, benim bunu farketmem ise bugün 14 temmuz. rezalet başlığı 10 temmuz olmalıydı evet ama ben dikkat çekebilmek adına binerin cevabını farkettiğim tarihi baz aldım.

    bu açıklamayı yapma gereği duymamıştım anlaşılır diye. çünkü çok basit olarak anlattım olayın başlangıcı için bakınız verdim. birçok destek mesajı var hepinize çok teşekkür ediyorum.

  • sebebini anlayamadığım dert. 5-6 katlı otoparkta ilk kattan yer bulmak için o katı tavaf eder, 2 dk aşağı kata inmek yerine 10 dk o katta tur atar. buldu mu da o yeri bekleyip trafiği tıkar, katleder. sonra bi de sorar "kaçıncı kata park ettin?". cevap 3-4. kat ise, "benim ilk katta ahuahau" gibi bi cevap gelir. hayattaki en büyük başarıları zannedersem. cidden sebebini bilen yeşillendirebilir mi?

  • barış bıçakçı'nın son 20 yılın türkiye edebiyatının başına gelen en güzel şey olmasının sebebi, sayfalarca anlatılacak bir duyguyu tek cümleyle o sayfalardan daha derin ve net anlatabilmesidir. yeni kitabı seyrek yağmur'da yine öyle cümlelere çarpılacaksınız. kitabı bugün alıp bitirdiğim saatten beri düşündüğüm, kişisel tarihimize çentik atan her bir kitabı için okuru olarak teşekkürün gönül borcum olduğudur...

  • millet trafikte beklerken sıranın başına kaynak yapıp şeride girerek milletin hakkını yiyen birinin yakarması.

    edit: şu son anda kaynak yapanlar böyle cezalar yedikçe içimin yağları eriyor. biz mal gibi bekleyelim, beyefendi sıranın en önüne kaynak yapsın, sonra da şikayet etsin.