hesabın var mı? giriş yap

  • yüzünü botoks, dolgu, estetik operasyon ile kaplamayan zayıf olmak için aç kalmayan, sözün özü güzel olmak için çaba göstermeyen, acı çekmeyen bir kadının yeteneği ve emeği ile de sinema, dizi sektöründe yer alıp başarı gösterebileceğini, para kazanabileceğini göstermiştir.
    düşüncelerini açıklamadaki özgüveni, dikkat çekmek için sansasyon yaratmaya çalışmaması ile kalitesini gösteriyordu ki bu başarısının sektördeki kadınların davranışlarında bir değişme yaratacağını düşünüyorum, erkek egemenlik normları ile değil özdeğerinin farkındalığı ile eylemlerde bulunmak başarı getiriyor işte böyle.

    tebrik ederim, başarıları daim olsun.

  • alkolü birakmis ancak her zaman hayatlarinda böyle bir tehlikenin pusuda bekledigine inanan insanlarin biraraya gelerek deneyimlerini paylastiklari uluslararasi olusumun türkiyedeki ismi. biraraya gelen bu insanlar önce elele tutusup dua benzeri bir metni tekrarlarlar. özel toplantilarda her biri kendilerini tanitmaya baslarken 15 senedir alkol almamis olsa bile konusmaya "merhaba benim ismim x, ben bir alkoligim" diye baslar. 12 basamak ismini verdikleri bir kutsal kitaplari vardir. ancak alkolle araya mesafe koymak adina isin icine tanri korkusu ya da tanri inanci fazlasiyla katilmaktadir.

  • bilgi içerikli entry olduğu için bundan sonrasını dileyenler okumayı bırakabilir...

    sanılanın aksine ilk buharlı makinayı ingilizler üretmemiştir. bu çok büyük bir iktisat tarihi yanılgısıdır...

    peki ingilizler üretmediyse kim üretti?

    1400lü yıllarda venedikliler vardı. avrupa'nın en gelişmiş medeniyetlerinden biriydi. kiliseyi pek takmayan tavırları, gelişmiş ticaret hacmi, ekonomileri, asker başarıları... bir çok alanda avrupa'nın gözde ülkesiydi. kral gibi bir baş ağrıları yoktu. onun yerine ülkeyi en zengin kişi temsili yönetir, belirli bir ekonomik refahı yakalamış kişiler oy kullanabilir, bu oylar sonucunda da bir çeşit meclisleri mevcuttu. (şimdiki mecliste de bunu görebilirsiniz. zira aday olmak için belirli bir ücret yatırmalı ve belirli bir kesim tarafından tanınmalısınız. ticaret ile uğraşmalısınız. şimdiye kadar bir şirkette maaşlı çalışanın vekil olabildiğine tanık olmadım -olağanüstü şartlar hariç-)

    bir tekstil atölyesi çalışanı buhar ile çalışan dokuma tezgahını kurup çalıştırmayı başarır. sorunsuz çalışan bu cihaz sonrası atölyeden bazı çalışanlar işten çıkartılır. işten çıkarılan işçiler de soluğu tekstilciler loncasında alırlar. şikayet ederler. venedik'te çalışan alt kesim de bu cihazın kendilerini işsiz bırakacağı korkusundan dolayı ufak çaplı bir ayaklanma çıkarırlar. meclis ve lonca toplantı yapar. cihaz yasaklanır. ve bir daha bu tarz bir cihaz üretilmemesi konusunda halka güvence verirler.

    peki venedikliler bu cihazı nasıl icat etti?

    venedikliler de bu cihazı kendileri icat etmedi. aslında çok ama çok uzak bir ülkede, günümüzün endüstri devi ülkesi çin'de bir takım kıpırdanmalar 1000li yıllar civarında ortaya çıkmıştı. (tarih 700-800 veya 1100 yıllarından biri olmalı) pamuk ve ipek toptancıları bir çeşit iplik, ipliği de dokuyan bir çeşit kumaş-dokumaz tezgahını çalıştırabilecek, buhar ile çalışan cihazı ortaya çıkarırlar. tıpkı günümüzde olduğu gibi o zaman da çin, dünyanın en kalabalık ülkesidir. imparator bu cihazın işsizlik yaratacağını, zaten fakir olan halkın daha da fakir ve aç olacağı korkusuyla bu cihazları yasaklatır.

    yüz yıllar geçer aradan. çin'den alınan teknoloji venedik'te, venedik'ten alınan teknoloji de ingiltere'de kullanılır. peki ama ingiltere'de nasıl oldu da sanayi devrimi gerçekleşti?

    1500lü yıllarda ingiltere anlayacağınız dilde konuşursak toprak ağalarının elindeydi. bu toprak ağaları kapalı ekonomi ile bölgelerini yönetirdi. evet insan hakları vardı. ama bölgelerinde kaç hayvan, kaç insan olacak bu ağalar düzenlerdi.1500'lerin sonlarına gelindiğinde bu ağalar kendileri üzerinden karınlarını doyuran ingiliz köylülerden bıkmaya başladılar. bölgelerindeki köylüleri kovup, yerlerine domuz, koyun gibi hayvanlar getirdiler. hayvancılığa yöneldiler. bu ingiliz köylülerde mecburen şehirlere gitmeye başladılar. 8 çocuklu bir ingiliz ailenin, 1500'lü yılların londra'sında 10 metre karelik bir evde yaşadığını düşünün... fakirliği hayal edin.. sanayi devrimi olarak adlandırılan cihaz ortaya çıkar. dolayısıyla fabrikalar ve atölyeler. bu işsizler yığını için fırsattır. işçi sınıfını oluşturmaya başlarlar. zengin olan ağalar da bu fabrikalara koyunlarının yünlerini satarlar, etlerini satarlar, sütlerini satarlar... ağalar zenginliğini korurken, halk en azından karınlarını doyuracak bir iş bulmaya başlamıştır. hem halk kesimi, hem elit kesimi mevcut, hem de devlet. üstelik sömürgelerden de sınırsız şekilde, tüm dünyadan ingiltere'ye hammadde yağıyor.

    işte böyledir esas sanayi devrimi. çin, fakir halk ve yoğun nüfus yüzünden, venedik lonca ve işsizlik korkusu yüzünden devrimi gerçekleştirememiştir. ingiltere ise bunu başarmıştır. belki çin ve venedik'ten haberleri vardır ve bilerek tasaladılar. belki de şans yanlarındaydı. kim bilir?

  • vergiyle alakası olmayan durumdur.

    1-zara ingiltere'de ve bulgaristan'da da vergi ödüyor.
    2-türkiye'de tekstil ürünlerinde vergi %8 iken ingiltere'de vergi %20 kaynak
    3-türkiye'de tekstil ürünlerinde vergi %8 iken bulgaristan'da vergi %20 kaynak

    kısaca bu fiyat farkının sebebi zara'nın kendini türkiye'de farklı konumlandırması, ulaşılması güç bir yere koyması ve açık açık türkiye'yi kazıklaması. çözüm üstteki arkadaşların da belirttiği gibi satın almamak.

  • önemli bir başarıdır.

    az bilgilinin az ve yanlış bilgiyi yüksek özgüvenle satması çok tehlikeli bir şey, çünkü konu hakkında hiç bilgisi olmayanı çok rahat inandırıyor ve yanlış bilgi virüs gibi yayılıyor.

    sözlük'te böyle bir yazarımız bu olaya sevinen yazarları gerizekalı addederek uluslararası emmy ödüllerini şahsiyet'in yapımcısının düzenlediğini, ödülü de kendilerine verdiklerini iddia etmiş. vay anasını, şahsiyet'in yapımcısı müslüm ve ayla'nın muhteşem yapımcısınından da önemli bir insan olmalı diyorsun böyle okuyunca, adamlar gitmiş koskoca uluslararası ödül töreni düzenlemiş kendilerine ödül vermek için.

    ama olay öyle değil, siz de gerizekalı değilsiniz sevinenler. uluslararası emmy ödülü ufak bir araştırmayla görülebileceği gibi 1973'ten beri düzenleniyor ve bu ödül törenine her sene dünyadan tv istasyonları ve yapımcılar sponsorlukta bulunuyor. ve bakın burası çok önemli (hayır çokomel esprisi yapmayacağım), sponsor tv ve yapım şirketlerinde çalışanların yarıştıkları kategorilerde oy hakkı yok. verilen bilgiye göre süreçte 40 ülkeden 600 jüri görevlisi yer alıyor ve süreç ernst & young tarafından denetleniyor.

    ha elbette yarışmaya katılan ve sponsor olan yapımcı şirketlerin belli lobi çalışmaları oluyordur, ama bu lobi çalışmaları tüm ödül törenlerinde oluyor zaten. oscar'da da oluyor, grammy'de de, orijinal emmy'de de. "tören düzenleyip kendilerine vermişler" değil yani olay.

    ek bir bilgi; geçtiğimiz yıllarda haluk bilginer'in aldığı ödülü alan isimler: christopher eccleston, sean bean, dustin hoffman, kenneth branagh, lars mikkelsen.

  • bulunabilirlik 10 (türkiye'nin her manavında var)
    alınabilirlik 10 (mevsiminde kilosu 1 lira)
    görsel güzellik 10 (dışı güzel bir sarı, içi daha güzel bir turuncu)
    kabuk soyma kolaylığı 10 (pıtır pıtır, soyması da zevkli, portakal gibi değil)
    yeme kolaylığı 10 (dilim dilim, ayrı ayrı sarılmış şeker gibi, paket içinde paket)
    paylaşılabilirlik 10 (şu an elimdeki 11 dilimli, 11 kişiyle tertemiz paylaşılır)
    lezzet 10 (ne tatlı ne ekşi, kıvamında bir lezzet, sulu sulu)

    10 üzerinden 10 ile en sevilen meyvelerden bir tanesi. benim en sevdiğim meyve.

  • özlem türeci biontech se.'nin tıbbi sorumlusu, kurucusu ve sahibi.

    "özlem türeci ve eşi misafirimiz olacak" dense yeridir.

  • "kişi başına yıllık milli gelir 17.000 doları geçmiş canım ülkemde.. ben kişi mi değilim, milli mi değilim anlayamadım..."

  • yer italya

    -sizin ülkede maşallah diye bi kamyon şirketi mi var?
    -yoo neden
    -her gelen türk arabasında maşallah yazmakta
    -hmm gachayım...

  • her 6 aylık dönemde bir kez yaşanan ama yandaş basının "memura %8 zam" şeklinde algı yaptığı olay. gelin bilal'e anlatır gibi anlatayım.

    memura 2020 ve 2021 yılında yapılacak olan zamlar, 2019 yılında kararlaştırılmıştı ve yetkili sendika 2020'de %4 + %4 için, 2021'de %3 + %3 zam için anlaşmışlardı. ne kadar komik zamlar değil mi? yine de buna rezalet bir kararla imza atıp onayladılar. anlaşma gereği eğer bu zamlar enflasyondan düşük olursa, zam enflasyona eşitlenecekti. (bunun kaçınılmaz olduğunu herkes biliyordu)

    şimdi 2021 ocak ayında bu anlaşma gereği %3 zam yapıldı 1 ocak - 30 haziran arası için. fakat ocak-haziran arası enflasyonu bugün %8,4 olarak açıklandı ve memurlar 6 ay boyunca sadece ocakta aldıkları %3'lük zamla idare etmek zorunda kaldılar. temmuzda yapılacak olan memura %8 zam, işte ocak-haziran arasında alınması gereken ama alınamayan ve enflasyona fazlasıyla yenik düşen maaşın enflasyona eşitlenmeye çalışılmasıdır. zam değildir, maaşı enflasyona eşitlemek yani maaşı 0 lira arttırmaktır.

    fakat olay şurada bozuluyor. enflasyon gerçek açıklanmıyor. eğer gerçek enflasyon 6 aylık %8 olsaydı, memurun alacağı %8'lik maaş artışı gerçek hayatta 0 liraya denk gelmiş olacaktı. ama gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için memur maaşı azalmış oluyor, bunu da hiç kimse anlamıyor.

    özet: eğer 6 aylık gerçek enflasyon %8 ise, maaşa yapılan %8 arttırma sadece maaşınızı geçen seneyle aynı yapar, hiçbir şey arttırmaz. alım gücü aynı kalır. fakat gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için aradaki büyük fark alım gücünü ciddi ölçüde her 6 ayda bir düşürüyor.

    ekleme: vergi dilimi olayını yazan çok olmuş, evet maaşlar haziran-temmuz gibi bir üst vergi dilimine giriyor ve zaten çok az olan ve zammış gibi görünen gelir artışı, vergi kesintisiyle yok oluyor. eksiye iki kat batmış oluyoruz. kasım-aralık gibi %27'lik dilime girince zaten gelirden çok vergi gideri oluşuyor neredeyse. :)